30 Mayıs 2011

YAZIM KURALLARI


SAYILARIN YAZIMI
Sayılar, rakamla da yazıyla da yazılabilir. sayıların ne zaman yazıyla, ne zaman
rakamla gösterileceği konusunda dilimizde açık bir kural verilemez. Ancak,
uygulamada birtakım ilkeler oluşmuştur. Bu ilkelere göre küçük sayılar, “yüz” ile “bin”
sayıları, daha çok edebi karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar yazıyla gösterilir.
Ör : iki hafta önce, üç günde bir, dört kardeş, yüz yıllık tarih, bin yıl sonra
Yaş otuz beş, yolun yarısı eder. ( C. Sıtkı Tarancı)

TÜRKÇENİN SÖZVARLIĞI, SÖZVARLIĞI NEDİR ?

Bir dilin sözvarlığı denince, yalnızca o dilin sözcüklerini değil; deyimlerin, terimlerin,
kalıp sözlerin, deyimlerin atasözlerinin ve çeşitli anlatım kalıplarının oluşturduğu
bütünü anlıyoruz.
Sözvarlığı, sadece bir dilde birtakım seslerin bir araya gelmesiyle kurulmuş
simgeler, kodlar olarak değil; aynı zamanda o dili konuşan toplumun kavramlar
dünyası, maddi ve manevi kültürünün yansıtıcısı, dünya görüşünün bir kesiti olarak
düşünülmelidir.

TÜRKÇEDE KAVRAMLAŞTIRMA


Türkçenin güçlü ve doğurgan yapısının yanı sıra onu anlatım bakımından da güçlü
kılan bir özelliği, kavramlaştırma, adlandırma sırasında doğaya dayanması, soyut
kavramları somutlaştırarak dile getirmesidir. Kimi Avrupalı araştırıcılar, deyim
aktarması içeren öğelerin özellikle vücut bölümlerinde ve hayvan adlarında
görüldüğünü belirtmekte, halk dilinde doğal olarak bu duruma sık rastlandığından söz
etmektedir. Yazar, vücut bölümlerinden ( elmacık kemiği, kulak memesi), hayvan
adlarından (sümüklüböcek), renk adlarından ( karakuş ‘kartal’ ), doğa kavramlarından
( demirkazık ) örnekler vermektedir.

DİLBİLGİSİ VE BÖLÜMLERİ


Dilbilgisi, bir dilin seslerini, sözcük yapılarını, sözcük anlamlarını, sözcük kökenlerini,
cümle kuruluşlarını ve bütün bunlarla ilgili kuralları inceleyen bir bilimdir.
Dilbilgisinin bir dilin;
a) Seslerini, ses değişikliklerini ve bu değişikliklerin tarihini inceleyen bölümüne (
ses bilgisi : fonetik ) ;
b) Sözcüklerin sözcük yapılarını, türeme yollarını, çekim biçimlerini inceleyen
bölümüne ( biçim bilgisi : morfoloji ) ;

NOKTALAMA İŞARETLERİ


1) NOKTA ( . )
Kullanıldığı yerler :
a) Anlamca tam cümlelerin sonunda :
Toroslar ovayı bir ay gibi çepeçevre kuşatır.
Yarım saat kadar hiç konuşmadan yan yana oturdular.
Bu Çukurova tekin değildir.
b) Cümle değerinde olan anlatımların sonunda :
_ Lütfen pencereyi kapatın.
_ Peki.

DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğunu kesin bir sayı vererek söylemek güçtür.
Ancak biz, yeryüzünde konuşulan dil sayısını ortalama bir hesapla 3000 - 3500
olarak gösterebiliriz.
A ) Kökenleri ya da Soyları Bakımından Diller :
1) Ural-Altay Dil Ailesi
I. Ural : Fin-Ugor ( Fince, Macarca ), Samoyed
II. Altay : Türkçe, Moğolca, Korece ( ? ), Japonca ( ? )
2 ) Hint-Avrupa ( İndo-Germen ) Dil Ailesi :
I. Asya Kolu : Hintçe, İranca, Ermenice...
II. Avrupa Kolu :

BİÇİM BİLGİSİ


Biçimbilgisi(Morfoloji) dilbilimin, sözcüklerin yapısını (kökleri ve ekleri) inceleyen
dalıdır.
Birer anlam birimi olan cümle kuruluşunda yer alan sözcükler yapı bakımından
incelendiğinde yapılarında iki ses birliğinin yer aldığı görülür.
1- Kök (tek başına kullanılabilen anlamlı ses birlikleri)

29 Mayıs 2011

KLASİSİZM AKIMININ TEMSİLCİLERİ


MOLİERE
*Çağın sosyal bir teknikçisidir.
*Komedyayı gerçek hayata dönüştürmüştür.
*Yapmacıktan aşırılıktan sıyrılarak çağdaş insan yaklaşmıştır.
*Güldürünün bütün biçimlerini eserlerinde işlemiştir.
*Eserleri:Tartuffe,Donjuan,Zoraki Takip,Cimri,Kibarlık Budalası,Hasatlık, Hastası,Kocalar Okullu,Kadınlar Okulu.

19. YÜZYILDA YAPILAN YENİLİKLER ve DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI


19. yüzyılda Osmanlılar batıyı daha iyi anlamaya ve daha köklü ıslahatlar yapmaya çalıştılar. Bu ıslahatlar üzerinde özellikle Fransız İhtilali'nin sonuçları etkili oldu.

1. II. Mahmut Döneminde Yapılan Yenilikler
II. Mahmut'un ilk yıllarında Alemdar Mustafa Paşa, yeniliklere destek bulmak için âyanlarla Sened-i İttifak Antlaşması’nı yaptı (İlk kez hükümdarın yetkilerinde kısıtlama olmuştur). Nizam-ı Cedit ordusuna benzeyen Sekbanı Cedit ordusunu kurdu. Ancak bir yeniçeri isyanı sonunda Alemdar öldürüldü. Sekbanı Cedit Ocağı da kaldırıldı.

13 ve 14. Yüzyıl Türk Edebiyatı


13 ve 14. yüzyıllarda Anadolu, siyasal bakımdan pek çok kargaşanın yaşandığı bir dönemdi. 13. yüzyılda Anadolu'da dört devlet vardı: Selçuklular, ilhanlılar, Bizans ve Trabzon Rum imparatorluğu. Bunların en giiçlüsü Selçuklular idi. 
Selcukluların Moğollar tarafından 1243 yılında Kosedag savaşı ile yıkılması sonucu Anadolu'da bir cok beylikler kuruldu. Beyliklerin her biri kendi bağımsızlığını ilan etti. Bu kez beylikler arası savaşlar başladı. Osmanlı Beyliği 1299 yılında kuruldu ve diğer beyliklerle yaptığı savaşlar sonucu gelişip güçlendi.

1.Tanzimat’ta Seyirci ve Tiyatro Anlayışı


Herşey sıfırdan başlamıştı .Oyuncusu, yöneticisi, oyun yazarı nasıl yeni bir pencereyi aralıyorsa ,seyircide onlarla birlikte bu yeni yaşantıyla tanışmak,onu sevmek bir başlangıç yapmak zorundaydı. Bunun ne bilinmedik bir dünya olduğunu, Sefaretnamelerdeki gördükleri tiyatroları ve temsilleri anlatırken Türk elçilik ilişkilerinin çocuksu tanıklamalarından anlayabiliriz, Karagöz, Meddah, oyunu ile koşullanmış Türk seyircisinin, bu yepyeni seyir türünü birden anlayıp değerlendirmesi beklenemezdi.

FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL

18 Mayls 1898,İstanbul doğumlu olan yazar, Tıp Fakültesi'ndeki yüksekögretimini yarıda bırakarak önce yazar sonra ögretmen oldu. Kayseri (1922), Ankara (1924-1932) ve İstanbul'da (1932-1946) edebiyat ögretmenliği, İstanbul millevekilligi (1946 - 27 Mayıs 1960) yaptı.

ENİS BEHİÇ KORYÜREK



11 Mart 1891, İstanbul doğumlu olan şair yüksek öğrenemini Mülkiye’de (1910-1913) yaptıktan sonra, hariciyeci olmuştur. Bükreş’te (1985), Budapeşte’de (1916-1922) konsolos katipliği ve konsolusluk yapmış, Türkiye’ye döndükten sonra adalet, iktisat ve çalışma bakanlıklarına bağlı çeşitli görevlerde çalışmıştır.
Şiirleriyle Balkan Savaşı dönemlerinde tanınmaya başlanmıştır. Servet-i Fünun’cuların etkisiyle ilk şiirleri Şehbal (1912-1914) dergisinde yayımlanmıştır.

ORHAN SEYFİ ORHON



 23 Kasım 1890 doğumlu olan Orhan Seyfi Orhon Beş Hececi Şairler’in yaşça en büyüğüdür. Önce Mercan İdadisi’ ni (1909), ardından Hukuk Fakultesi’ni bitirmiş; kısa bir memurluk hayatından sonra gazetecilik ve öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Zonguldak 81946-1950) ve İstanbul (1965-1969) milletvekilliği görevlerinde bulunmuştur.

YUSUF ZİYA ORTAÇ

20 yy şair ve yazarlarından Yusuf Ziya, 23 Nisan 1895 tarihinde İstanbul'da doğdu.
Vefa İdadisi'ni bitirdikten sonrasınavla kazandığı İzmit Sultanisi’nde başladığı edebiyat öğretmenliğine sonradan istambul’da yabancı okullarda devam etti.
1946-1950 yılları arasındaki Ordu Milletvekilliği görevinden sonra Orhan Seyfi Orhon'la birlikte yayımladıkları Akbaba adlı gülmece dergisine geri döndü.

Beş Hececiler


"HECECİLER" adıyla anılan, Hecenin Beş Şairi [Orhan Seyfi (Orhon) 1890-1972; Halit Fahri (Ozansoy) 1891-1971; Enis Behiç (Koryürek) 1891-1949; Yusuf Ziya (Ortaç) 1895-1967; Faruk Nafiz (Çamlıbel)1898-1973] İkinci meşrutiyet dönemindeki Milliyetçilik ve Türk halkını bir araya toplama sürecinde ortaya çıkmış; yurt sevgisini dile getiren hece ölçüsüylüe şiirler yazarmışlardır. "Konuşulan güzel Türkçeyi yazı diline geçirerek yeni ve büyük davayı kazanan ve kazandıranlar" olarak nitelendirilen Hececiler; Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin'lerin başlattıkları "Yeni Lisan" anlayışının etkisiyle, Osmanlıcadan arınan bir dille şiir yazamaya yöneldiler. Ulus/ulusçuluk bilincini sürekli ön planda tutmuşlardır.

DİL , DİLLER VE TÜRKÇE DİL NEDİR ?


İnsanların anlaşmalarını sağlayan dilin bir geniş bir de dar anlamı vardır:
a)Geniş anlamıyla dil, insanların anlaşmalarını çeşitli işaretlerle sağlayan bir
sistemdir: jest dili, mimik dili, pandomim dili, flama ya da bayrak dili, borazan ya da
düdük dili, gonk dili, mors dili, trafik dili...
Geniş anlamlı dilin her işaretinde iki yön vardır : biri görülen, işitilen, koklanan dış
yön; öbürü de görülen, işitilen, koklanan nesnenin anlamı demek olan iç yön. Geniş
anlamlı bir dilde bu işaretlerden her birinin dış yönü ile iç yönü birbirine sıkı sıkıya
bağlıdır. Her işaretin -belirli bir toplumda- kalıplaşmış, katılaşmış, donmuş bir tek
anlamı vardır.

ALINTI KELİMELERİN YAZILIŞI

Dilimize mal olmuş yabancı kökenli kelimeler, Türkçede söylendiği gibi yazılır: inci, kent, kamu, duvar, merdiven, çamaşır, pencere, kitap, memleket, ceviz, iskele, banka, sigorta, hidrojen, operasyon, futbol, portakal, sandalye, elektrik, otomobil, parlâmenter, parlâmento, şarjör.
Ancak şu örneklerde söyleniş çoğunlukla değiştiği hâlde, yazılış korunmaktadır: arozöz, beysbol, blender, briyantin, çikolata, entelektüel, firkateyn, fosseptik, ıskonto, kampus, master, mikser, mokasen, mönü, pound, şanjman, trotuvar.

ANLATIM BOZUKLUKLARI

Dilin en önemli görevi onu kullanan insanlar arasındaki anlaşmayı sağlamaktır. Söylenmek istenen her şey; açık, yalın ve anlaşılır biçimde dile getirilmelidir. İyi bir cümlede kelimeler yerli yerinde kullanılmalı, gereksiz kelimelere yer verilmemeli, anlatılmak istenenin dışında bir anlam çıkarılmasına mahal verilmemelidir. Eğer konuşmada ve yazmada açıklık, yalınlık ve anlaşılırlık yoksa ortada bir anlatım bozukluğu var demektir. Günlük konuşmalarımızda hâliyle anlatım bozuklukları yapılacaktır.