2 Haziran 2012

SES BİLGİSİ


 

DİLİN TANIMI

                İnsanların duygu,düşünce ve dileklerini anlatmak için kullandıkları işaretlerin hepsine
birden DİL denir.
                En yaygın tanımla dil, ”insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine ait kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir”
            Başka bir deyişle dil, insanların birbirlerini anlayabilmeleri için kullandıkları bir araçtır.


SES BİLGİSİ

Ses Nedir?

Hava titreşimlerinin kulakla duyulanına SES denir. Parçalanmayan en küçük dil birliğidir, dil unsurudur.
                Harf Nedir?
                Her sesin yazıdaki biçimine HARF denir. Alfabenin en küçük birimidir. .
            Ses ve Harfin Farklılığı
            *Ses sözlü, harf ise yazılıdır.
            *Ses kulağa, harf ise göze hitap eder.
            *Ses sesli, harf ise sessizdir. Harf bir yönüyle sesin elbisesidir, kılıfıdır.
            Alfabe Nedir?
             Bir dildeki sesleri karşılayan harflerin hepsinin birden meydana getirdiği, belirli bir sırası olan harf topluluğuna ALFABE adı verilir.
            Bugün  yazı dilinde kullandığımız Latin kökenli alfabede 29 harf bulunmaktadır. Bu harflerin şekillendirdiği sesleri iki grup halinde incelemek mümkündür:     
            1- Ünlüler (vokal)
            2- Ünsüzler (konsonant)
            ÜNLÜLER-SESLİLER
            Ses yolunda hiçbir engele uğramadan, boğumlanmadan çıkanlardır. Türkçe’de sesli harfler 8 tanedir: a, e, ı, i, o, ö, u, ü’ dür. Bunlar tek başlarına okunur ve hece olur.
            Türkçe, ünlüsü bol bir dildir. Ayrıca (ı) ünlüsü de yalnız Türkçe’de bulunmaktadır. Dilimizde ünlüler açık olarak söylenirler. Bunlar, konuşmanın asıl öğesidirler. Hem kendileri okunurlar, hem de ünsüzleri okuturlar.
            Türkçe’de ünsüzler üçe ayrılmaktadır:
            1-Büyük dilin durumuna göre ünlüler: Kalın-ince
            Dilin geri çekilip, art damak dediğimiz yumuşak damağa yaklaşması durumunda oluşan ünlülere KALIN ÜNLÜLER adı verilir. Bu ünlüler a, ı, o, u’ dur.
            Dilin ileri sürülüp ön damak dediğimiz sert damağa yaklaşmasıyla oluşan ünlülere de İNCE ÜNLÜLER denilmektedir. Bu ünlüler e, i, ö, ü’ dür.
            Kalın ünlülere ART ÜNLÜLER, ince ünlülere de ÖN ÜNLÜLER adı da verilmektedir.
            2-Alt çenenin durumuna göre ünlüler:Geniş-dar
            Alt çenenin çok düşük durumda olup ağız boşluğunun genişlemesiyle oluşan ünlülere GENİŞ ÜNLÜLER adı verilir. Bu ünlüler a, e, o, ö’ dür.
            Alt çenenin düşüp ağız boşluğunun daralmasıyla oluşan ünlülere de DAR ÜNLÜLER denilmektedir. Bu ünlüler ı, i, u, ü’ dür.
            3- Dudakların durumuna göre ünlüler: Yuvarlak-düz 
            Dudakların yuvarlaklaşıp ileriye doğru uzamasıyla oluşan ünlülere YUVARLAK ÜNLÜLER adı verilir. Bu ünlüler o, ö, u, ü’ dür.
            Dudakların yanlara yayılmasıyla oluşan ünlülere de DÜZ ÜNLÜLER denilmektedir. Bu ünlüler a, e, ı, i’ dir.

Ünlülerin özellikleri şu tabloda toplu olarak görülebilir:
                                                                                                     



 DÜZ   


 YUVARLAK

Geniş

Dar


Geniş

Dar

 Kalın

    A

    I

     o

     U

  İnce

    e

    İ

     ö

     Ü

a: Kalın, geniş, düz                e: İnce, geniş, düz    
ı : Kalın, dar, düz                    i: İnce, dar, düz   
o: Kalın, geniş, yuvarlak        ö: İnce, geniş, yuvarlak 
u: Kalın, dar, yuvarlak          ü: İnce, dar, yuvarlak   
Ünlüler,  kısalık ve uzunluk bakımından da yine ikiye ayrılmaktadır. Ünlülerin süreksiz olanlarına KISA ÜNLÜLER, daha sürekli söylenişi olanlara da UZUN ÜNLÜLER adı verilmektedir. Dilimizdeki ünlülerin tamamı kısa olup (ı) ünlüsü daha da kısa bir söylenişe sahiptir. İçinde uzun ünlü bulunan kelimeler Türkçe değildir.
ÜNSÜZLER-SESSİZLER     
            Ses  yolunda az çok engele uğrayarak, boğumlanarak oluşan seslerdir. Ünsüzler, ünlülerle birleşmedikçe okunamazlar ve hece kuramazlar.
            Türkçe’de sessiz harfler 21 tanedir: b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z’ dir.
            Çıkış noktaları bakımından ünsüzler yediye ayrılmaktadır: 
            1- Dudak Ünsüzleri: İki dudağın birbirine dokunması ile oluşan ünsüzlerdir: b, p, m
            2- Diş-Dudak Ünsüzleri: Alt dudağın üst ön dişlere teması ile oluşan ünsüzlerdir: f, v
            3- Diş Ünsüzleri: Dilin ucunun veya ön tarafının üst ön dişlerin arkasına veya diş yuvalarına dokunması veya yaklaşması ile oluşan ünsüzlerdir: d, t, n, s, z
            4- Damak-Diş Ünsüzleri: Dilin ucunun veya ön tarafının diş yuvasına yahut sert damağa dokunması veya yaklaşması ile oluşan ünsüzlerdir: c, ç, j, ş
            5- Ön Damak Ünsüzleri: Dilin ucunun veya orta tarafın ön damağa dokunması veya yaklaşması ile oluşan ünsüzlerdir: g, k, l, r, y
            6- Arka Damak Ünsüzleri: Dilin arka tarafının yumuşak damağa dokunması veya yaklaşması ile oluşan ünsüzlerdir: g
            7- Gırtlak Ünsüzü: Bu ünsüz gırtlaktan önce hançerenin sonunda oluşur. Teşekkülü sırasında ses telleri yarı açıktır: h
            Sürekli söylenip söylenmeyeceğine göre ünsüzler ikiye ayrılmaktadır:
            1- Sürekli Sessizler: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
            2- Süreksiz Sessizler: b, c, ç, d, g, k, p, t
            Bir sessizin sürekli olup olmadığını kolayca öğrenebiliriz. Başına bir sesli getirerek söyleyelim. Ses uzayıp gidiyorsa sürekli, birden tıkanıp kesiliyorsa süreksizdir.
            Özzzz. z istendiği kadar uzuyor; süreklidir. Ek. k uzamıyor, ses yolu birden tıkanıyor; süreksizdir.
            Ünsüzler, ses kirişlerinde perdelenirken titreyip titremediklerine göre de ikiye ayrılır:
            1- Yumuşak-Sedalı Ünsüzler: Kimi ünsüzler söylenirken ses tellerini titretirler. Bunlara YUMUŞAK ÜNSÜZLER denilir: b, c, d, g, ğ, j, k, l, m, n, r, v, y, z
            2- Sert-Sedasız Ünsüzler: Bunların oluşumunda ses telleri titreşmez. Bunlar seslerini çarpma ve sürtünmeden alırlar. Kelimelerin içinde ünlülerin veya yumuşak ünsüzlerin yardımıyla seslenir, duyulur ve onların arkasından kaynar giderler: p, ç, t, k, f, h, s, ş
Ünsüzlerin özellikleri şu tabloda toplu olarak görülebilir.




  SERT


 YUMUŞAK

Sürekli

   f h s ş
 ğ j l m n r
  v y z

Süreksiz

   p ç t k

   b c d g

            HECE
            Ağzın her değişik hareketinde çıkan ses veya ses grubuna hece denilmektedir. Hecenin özelliği; bunun anlamlı olup olmaması değil, bir solukta söylenmesidir.
            Türkçe’de her hecede bir ünlü bulunmaktadır. Ünsüzler bu ünlü çevresinde toplanarak heceleri oluştururlar. Dilimizde altı çeşit hece bulunmaktadır:
            1- Bir ünlüden meydana gelen heceler: a, o
            2- Bir ünlü ile bir ünsüzden meydana gelen heceler: al, ek, ok
            3- Bir ünsüz ile bir ünlüden meydana gelen heceler: bu, şu, ya
            4- Bir ünsüz, bir ünlü ve bir ünsüzden meydana gelen heceler: bir, tür
            5- Bir ünlü ile iki ünsüzden meydana gelen heceler: alt, ilk, üst
            6- Bir ünsüz, bir ünlü ve iki ünsüzden meydana gelen heceler: Türk, turp
            Türkçe’nin bütün heceleri bunlardan birine uymak zorundadır. Tek heceli kelimelerin de  bunlara uygun olması gerekir.
            Ünlü ile sona eren hecelere AÇIK ünsüz ile biten hecelere de KAPALI hece adı verilir.
           
1-      ÜNLÜLER İLE İLGİLİ SES OLAYLARI
A-    BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU
Bir sözcükte bulunan ünlülerin kalın ya da ince olarak birbirine uymasına büyük ünlü uyumu denir. Türkçe sözcüklerin ilk ünlüleri kalınsa, sonraki ünlüleri de kalın; inceyse, sonraki ünlüleri de ince olur. Yarın kıra gidecek, güzel çiçekler toplayacağız. Siz de gelmez misiniz? Cümlelerindeki sözcükler bu kurala uymaktadır. Türkçede ekler de bu kurala uyar: a-ra-ba-mız , ço-cuk-la-rın , ö-dev-le-rim , o-tur-mak , gül-en , e-vi-miz , ge-cik-ti-ler... gibi.
            KURALA AYKIRI DURUMLAR
            1- Anne, kardeş, elma, hani, hangi, inanmak sözcükleri, Türkçe olmalarına karşın, büyük ünlü uyumuna aykırı düşer. Sayıları belli olan bu sözcüklerin, eskiden büyük ünlü uyumuna uyduğu, sonradan değiştiği bilinmektedir: Ana, kardaş, alma, hanı, kangı...
2- -ken, -ki, -leyin, -imtrak, -yor, -gil ekleri büyük ünlü uyumuna aykırıdır. Gel-i-yor,
koşar-ken, sabah-ki, sabah-leyin, yeşil-i-mtrak, turunç-gil-ler... gibi. Koşuyor, söylerken, içerdeki, öğleyin, sarımtrak, teyzemgil sözcükleri büyük ünlü uyumunu bozmazlar.
   
UYARILAR
1- Yabancı sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz: Televizyon, otomobil, istifade, 
kalem, kitap, insan, meydan, daire, dünya, gazete, telefon, kahve, doçent...
            2- Kimi yabancı sözcükler, raslantı sonucu büyük ünlü uyumuna uymuş olabilir: Kelime, Emine. Pantolon...
            3- Aykırı durumlar dışında, büyük ünlü uyumuna uymayan sözcükler Türkçe değildir: Ahmet, kiracı, kapasite...    
            4- Ekler, büyük ünlü uyumuna aykırı Türkçe ve yabancı sözcüklerin son hecesindeki ünlüye uyar: Anne-y-e, kardeş-ler-imiz, hangi-si... ; otomobil-e, kitab-ım, kalem-i...
            5- Bileşik sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz. Uyum bileşiği oluşturan sözcüklerde ayrı ayrı aranır: Bilgi+sayar, gece+kondu...
            6- Tek heceli sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz: Koş, at,bir, gök...

            B- KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU
            Bu uyum, ünlülerin düzlük-yuvarlaklık; genişlik-darlık özelliğine dayanır. Türkçe sözcüklerdeki ünlülerin düzlük-yuvarlaklık, genişlik-darlık bakımından birbirine uygun düşmesidir.
            Kural: Türkçe sözcüklerde ilk hecedeki ünlü düz ise, sonraki hecelerdeki ünlüler de düz olur: Katı, taşlamak,dişler, emzik,ıslık, ilgeç, araba... ; İlk hecedeki ünlü yuvarlak ise, sonraki hecelerin ünlüleri ya yuvarlak (u, ü) olur: Solgun, dolgun, vurgun, düzgün... ya da düz-geniş (a, e) olur: Öte, uzak, sulak, közden...
            Uyarı: 1- İlk hecesinde yuvarlak ünlü bulunan sözcüğün ikinci hecesinde düz-geniş (a, e) varsa  birinci kural devreye girer, yani düz-genişten sonra düz-dar (ı, i) ünlüleri gelebilir, tekrar yuvarlak ünlüler gelemez: Kuraklık, söyleşiler, sorgulanmamış...
            Uyarı: 2- İkinci hece başındaki (b, p,m, v) dudak ünsüzleri bulunan kimi sözcüklerde düz ünlü yerine, dar-yuvarlak (u) sesi kullanılmaktadır: Kabuk, tavuk, avuç, kavuk, kavun, çamur, yağmur, sabun, kavurma, kavuşma... Kimi Anadolu ağızlarında  bu sözcükler de küçük ünlü uyumuna uygun (ı) ile söylenir: Kabık, tavık, çamır, karpız...
            KURALA AYKIRI DURUMLAR
            1- Büyük ünlü uyumuna aykırı eklerden olan “-ki” “dün”, “gün”, “öbür” sözcükleri dışında küçük ünlü uyumuna da uymaz: Dünkü, günkü, öbürkü ; Gönül’ünki, gönlümünki, Gül’ünki...
            2- Büyük ünlü uyumuna aykırı olan –yor eki, küçük ünlü uyumuna da aykırıdır: Al-ı-yor, koş-u-yor, gel-i-yor, gül-ü-yor...
            UYARILAR
            1- Bileşik sözcüklerde küçük ünlü uyumu aranmaz. Uyum bileşik sözcüğü oluşturan sözcüklerde ayrı ayrı aranır. Şerefli+koç+hisar
            2- İlk hecesinde düz ünlü bulunan bir sözcüğün ikinci hecesinin başında b – m- v dudak ünsüzlerinden biri varsa, ikinci hecenin ünlüsü  dar-yuvarlak olabilir. Bu sözcükler ana kurala uymamasına rağmen Türkçedir: Ka-vur-ma, sa-vur-du, ça-buk, ka-buk, ça-mur, ha-mur, ka-vun...
            3- Büyük ve küçük ünlü uyumunu bir arada düşünerek, hangi ünlülerden sonra, hangi ünlülerin geleceğini saptayabiliriz.
            4- Büyük ünlü uyumu, tek başına bir sözcüğün Türkçe olup olmadığını belirtmeye yetmez. Bu nedenle büyük ve küçük ünlü uyumunun birlikte düşünülmesi gerekir. Örneğin, Türkçe olmayan aşağıdaki sözcükler, büyük ünlü uyumuna uymalarına karşın, küçük ünlü uyumuna uymaz:
            Pantolon, monolog, konfor, kamarot, horoz, etüt...
            5- Türkçe sözcüklerde ikinci ve sonraki hecelerde, -( )yor eki dışında, kesinlikle o ve ö ünlüsü bulunmaz.
            ÜNSÜZLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI
            A- SERT ÜNSÜZLERİN YUMUŞAMASI ( ÜNSÜZ DEĞİŞİMİ )
            Bu ses olayı, ünlülerin sert-süreksiz (p, ç, t, k) ünsüzlerini etkilemesiyle ilgilidir. Sonunda p, ç, t, k ünsüzlerinden biri bulunan sözcüğe ünlü ile başlayan bir ek ulanırsa, bu ünsüzler yumuşayarak b, c, d, g/ğ ünsüzlerine dönüşür.
            Sözcüğün sonunda “k” ünsüzünden önce “n” ünsüzü varsa “k” ünsüzü “g” olur.
            Örnekler: Kitap-a  kitaba, bıçak-ı  bıçağı, geçit-in  geçidin, ağaç-a  ağaca, renk-e  renge, kireç-e  kirece, kilit-i  kilidi, çok-u  çoğu...
            UYARILAR
            1- Tek heceli sözcüklerin çoğunda bu kural aranmaz: İç-i  içi, sap-ı  sapı, at-a  ata... dip-i  dibi yumuşama olmuştur.
            2- Özel adlarda bu kural aranmaz: Atatürk’ün, Karabük’e, Sinop’ un, Bilecik’ e, Tokat’a, Haliç’ e...
            3- Dilimize Arapça’dan girmiş sözcüklerin bazılarında bu kural aranmaz: Hukuk-a, devlet-i, millet-e...
            4- Çift ünsüzle biten tek heceli sözcüklerin çoğunda bu kural aranmaz: Alt-a  alta, kürk-ü  kürkü, çark-ı  çarkı... Yurt-u  yurdu, kurt-u  kurdu, renk-i  rengi, burç-u burcu yumuşama olmuştur.
            5- Batı kökenli sözcüklerin çoğunda yumuşama aranmaz: Kamarot-u, bank-a, tank-ı...
            6- Kimi eylemlerden “-t” ekiyle ad yapılmış sözcüklerde bu kural aranmaz: Taşı-t  taşıtı, kon-ut  konuta...
            Bu kurala uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur.
B-    ÜNSÜZ SERTLEŞMESİ(ÜNSÜZ BENZEŞMESİ)
            Bu ses olayı, sert ünsüzlerin kendilerinden sonra gelen kimi yumuşak ünsüzleri etkileyerek sertleştirmesiyle ilgilidir.
            Kural: Sert ünsüzlerle “p, ç, t, k;f, h, s, ş” ile biten bir sözcüğe, “c, d, g” ile başlayan bir ek ulanırsa, ekin başındaki yumuşak ünsüz sertleşerek “ç, t, k”ye dönüşür. Bu konuda pratik önerimiz şudur: Çift Haseki Paşa, hoşafı iç tası kapa, Fıstıkçı Şahap, Faik Paşa çok hasta ifadelerinin ezberlenmesidir.  
1-      “c” ile başlayan ekler
a)  –ci/cı               : saatçi, kayıkçı, geçti, kitapçı...
b)     –ce/ca            : yavaşça, konuştukça, oynadıkça...     
c)      –cil/-cıl          : balıkçıl, sesçil...     
d)     –cek/-cak      : ayakçak
e)      –ceğiz/-cağız : kuşçağız
f)       –cik/-cık        : ağaççık
2-      “d” ile başlayan ekler
a)  -de/-da            : ayakta, durakta, saatte...
b)  -den/dan         : kitaptan,kağıttan, hafiften, Sultanahmet’ten...
c)  -deş/daş           : yurttaş
d)  -di/-dı              : sattı, kaçtı, tuttu...
e)  -dir/-dır           : barıştır, konuştur, serpiştir...
3-      “g” ile başlayan ekler
a)  -gi/-gı               : atkı
b)  -gin/gın            : seçkin, pişkin...
c)  -gen/-gan          : çalışkan, konuşkan...
d)  -geç/gaç            : kıskaç
UYARILAR
1-      Bileşik sözcüklerde bu kurala uygunluk aranmaz: Dik+dörtgen, ak+ciğer, alt+geçit,
üst+geçit...
2-      “de/da” bağlacı, başlı başına bir sözcük olduğu için, bu kurala uymaz.
3-      Bu kural rakamlarda da geçerlidir: 60’tan, 5’tir, 4’tür, 40’tır, 70’ten...
C-    ÜNSÜZ TÜREMESİ ( KAYNAŞTIRMA )
            Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana bulunmaz. Ünlü ile biten bir sözcüğe, ünlü ile başlayan bir ek getirilecek olursa araya ( n, s, ş, y ) kaynaştırma ünsüzlerinden biri girer. “Yaşasın” sözüyle hafızada kalması kolay olur.
            Örnekler: Oda-n-ın kira-s-ı, su-y-un para-s-ı, iki-ş-er iki-ş-er oyna-y-ın...
            Uyarı: Ad tamlamalarında kaynaştırma ünsüzü olarak “n” ve “s” kullanılır. “Su” ve “ne” sözcükleri bu duruma aykırıdır: Sınıfın kapı-s-ı, kapı-n-ın kolu, çeşme su-y-u, su-y-un tadı, ne-y-in tadı, kitabın ne-y-i (nesi)...
D-    ÜNSÜZ DÜŞMESİ
            Seslerin birbiriyle ilişkisi sırasında bazı ünsüzler düşer. “-cik” “-cek” küçültme ekleri “k” ünsüzüyle biten bir sözcüğe ulandığında “k” ünsüzü düşer: Ufakcık-ufacık, küçükcük-küçücük, minikcik-minicik, büyükcek-büyücek...
E-    YARDIMCI ÜNSÜZ
            Ekeylem denilen ve imek eylemine bağlanan idi, imiş, ise, iken sözcükleriyle, ile sözcüğü ( zarf, edat, bağlaç ) olarak kullanılabilir. Ünlüyle biten bir sözcükle bitiştirilirse, başlarındaki “i” sesi yerini “y”e bırakır. Bu ses olayına yardımcı ünsüz ya da koruyucu ünsüz denir.
                Örnek: Altı çizili sözcüklerin hangisinde “y” sesinin kullanımı diğerlerinden farklıdır?
A)    O gün koroyu izlemeye gittik.
B)    En sevdiğim konuydu bu.
C)    Birileri sanayiye gitmeli.
D)    Beriye ne koyacaktım.
E)    Bugün geriye gideceğiz.
            Çözüm: A, C, D, E seçeneklerinde “y” sesi iki ünlü arasına gelmiştir. Bu ünsüz, kaynaştırmadır. B seçeneğinde ise “y” sesi  “idi” eylemindeki “i” sesi yerine kullanılmıştır. Bu sese yardımcı ünsüz ya da okutucu ünsüz diyoruz.
F-     ÜNSÜZ İKİZLEŞMESİ
           Yabancı kökenli sözcükler ile “etmek”, eylemek” yardımcı eylemleri bitişik yazıldıklarında ünsüzler ikizleşir: His+et->Hisset-, Hal+ol->Hallol-, Zan+et->Zannet-, Af+et->Affet-, Red+ol->Reddol-...
            ÜNLÜLER İLE İLGİLİ SES OLAYLARI
A-    ÜNLÜ DÜŞMESİ(HECE YİTİMİ)
            1- İkinci hecesinde dar ünlü bulunan kimi sözcüklere ünlü ile başlayan bir ek gelirse, ikinci hecedeki ünlü düşer ve üç heceli olması gereken sözcük iki heceye iner: Burun-u burnu, ağız-ı ağzı, alın-ı alnı, bağır-ı bağrı, göğüs-ü göğsü, karın-ı karnı, oğul-u oğlu, gönül-ü gönlü, beyin-i beyni, akıl-ı aklı, omuz-u omzu...
            2- Bu ses olayı yabancı sözcüklerde de görülür: Kabir-i kabri, emir-i emri, asıl-ı aslı, fikir-i fikri, hüküm-ü hükmü, zikir-i zikri, aciz-i aczi...
            3- Ünlü düşmesi, ünlü ile biten bir sözcüğün, ünlü ile başlayan bir sözcükle birleşmesi olaylarında da görülür: Ne asıl-nasıl, Cuma ertesi-Cumartesi, kahve altı-kahvaltı, ne için-niçin, kayın ata-kaynata, kayın ana-kaynana...
            4- Ünlü ile biten kimi sözcüklere “-la/-le” eklenirse sondaki ünlü düşer: Sız-ı-lamak sızlamak, kok-u-lamak koklamak, yumurta-lamak yumurtlamak...
            5- Kimi renk adlarından “-ar/-er”ekiyle eylem türetirken sözcük kökünde ünlü düşmesi olayı görülür: Sarı-armak sararmak, kara-armak kararmak...
            6- Kimi eylemlerden ad yaparken ünlü düşmesi görülebilir: Ayır-ım ayrım, kıvır-ım kıvrım, sıyır-ık sıyrık...
            7- Aynı eylemlerden “-ıl/-il” ekiyle eylem türetirken yine ünlü düşer: Ayır-ıl-mak ayrılmak, kıvır-ıl-mak kıvrılmak, kavur-ul-mak kavrulmak, savur-ul-mak savrulmak...
            Uyarı: “İçeri, dışarı, yukarı, ileri” sözcüklerinde sondaki ünlüler düşebileceği gibi kalabilir de. Yazı dilinde her iki biçim de kullanılabilir: İçeride koku var. İçerde koku var.
B-    ÜNLÜ DARALMASI
            Düz-geniş (a, e) ünlülerinden sonra gelen “-yor” eki, bu ünlüleri daraltarak (ı, i, u, ü)ye dönüştürür: Gelme-yor gelmiyor, alma-yor almıyor, gözle-yor gözlüyor, topla-yor topluyor, oyna-yor oynuyor, söyle-yor söylüyor, de-yor diyor, ye-yor yiyor, kayna-yor kaynıyor...
            Uyarı: Kaynaştırma ünsüzlerinden “y”, kendinden önceki (a, e) ünlülerini konuşmada daraltır; ama bu durum yazıda gösterilmez: Gelmeyen (doğru) gelmiyen (yanlış), almayan (doğru) almıyan (yanlış), ağlayan (doğru) ağlıyan (yanlış), söyleyen (doğru) söyliyen (yanlış)...
C-    ÜNLÜ AŞINMASI
            Ünlü ile biten bir sözcük, ünlü ile başlayan bir sözcükle birleşirse, ünlülerden biri düşer: Ne için niçin, ne asıl nasıl, kahve altı kahvaltı, cuma ertesi Cumartesi...
            Uyarılar: 1- Kimi zaman araya “y” kaynaştırma ünsüzü girer ve ikinci sözcüğün başındaki ünlü düşer: Ne ise neyise neyse, öyle ise öyleyise öyleyse, şöyle ise şöyleise şöyleyse...
            2- Kimi bileşiklerde iki ünlü yan yana gelmesine karşın düşme gerçekleşmez: Anneanne (doğru) annanne (yanlış), babaanne (doğru) babanne (yanlış)...
D-    ÜNLÜ TÜREMESİ
            Kimi sözcüklerin küçültülmesi, ya da pekiştirilmesi sırasında fazladan bir ünlü türeyebilir. Türkçe’de ünsüzle biten bir sözcük, yine ünsüzle başlayan bir ek aldığında araya “ı, i, u, ü” kaynaştırma ünlülerinden biri girebilir: Azcık az-ı-cık, darcık dar-a-cık, sapsağlam sap-a-sağlam(her iki sözcükte kullanılır.), bircik bir-i-cik, gülcük gül-ü-cük, öpcük öp-ü-cük, gel-i-yor, koş-u-yor, al-ı-yor...
            Uyarı: Sırsıklam sır-ıl-sıklam, çırçıplak çır-ıl-çıplak sözcüklerinde iki ses türemiştir.
E-    ÜNLÜ DEĞİŞİMİ
            Birinci kişi zamiri “ben” ile ikinci kişi zamiri “sen” , adın “-e” durumuna girince yani yönelme ekini aldıklarında “e” sesi yerini “a” sesine bırakır: Ben-e bana, sen-e sana.
            SES ULAMASI
            Türkçe’de ünlü ile başlayan sözcük kendinden önce gelen hecenin son ünsüzünü kendisine çeker, buna ulama denir. Yani ünsüzle biten bir sözcükten sonra, ünlüyle başlayan bir sözcük gelirse, bu iki sözcük bir birine ulanarak okunur: “Genç olmak ister isen elini çekmek olmaz işten.” Cümlesi şöyle okunur: Genç olmak ister isen elini çekmek olmaz işten. Kırmızı harflerle yazılı olan hecelerde ulama vardır.
            Uyarı: Ulamanın olabilmesi için sözcükler arasında noktalama işaretlerinin olmaması gerekir.
            SES AŞINMASI
            Birleşen iki sözcükten bir ünlü bir ünsüz düşüyorsa, bu ses olayına aşınma denir:Pek+iyi>peki “yi” hecesi düşmüş, Pazar+ertesi>Pazartesi “er” hecesi düşmüş...
            Konuşma dilinde yaygın bir kullanımla karşımıza çıkar: Hoca hanım>hocanım, Mustafa Efendi>Mustafendi...
            -ar, -er ekiyle türetilen bazı sözcüklerde sözcüklerin köklerindeki ünlülerde de aşınma olur: Kızıl-ar>kızar, yeşil-er>yeşer...
            HECE ARTMASI-AZALMASI
            Türkçe sözcüklerde aynı hecede iki ünsüz yan yana bulunmaz. Tek heceli ve sonunda iki ünsüz bulunan sözcükler bu kuralın dışındadır: Türk, kürk, kurt, alt, üst...
            Bu yapıda olan Arapça ve Farsça sözcüklerin ünsüzlerinin arasına bir ünlü eklenir; hece sayısı ikiye çıkar: Fikr fikir, akl akıl, şükr şükür, sabr sabır, emr emir, haps hapis...
            Uyarı: Bu şekilde hece sayısı artan Arapça ve Farsça sözcükler “etmek, olmak, eylemek” yardımcı eylemleriyle birleştiklerinde artan ünlülerini düşürürler ve bunların hece sayısında bir azalma olur: Emir etti emretti, sabır eyledi sabreyledi, hapis oldu hapsoldu, akis etti aksetti...
            Bu tür bileşiklerde kimi zaman ünsüz türemesi görülebilir: His etti hissetti, zan etti zannetti... Bu ses olaylarının gerçekleştiği bileşik eylemler bitişik yazılır.
            DUDAK ÜNSÜZLERİNİN BENZEŞMESİ
            Dudak ünsüzlerinden olan “b” kendinden önceki “n” ünsüzünü “m” ye çevirir. Özel adlar ve bileşik sözcükler bu kuralın dışındadır: tenbel tembel, kanbur kambur, çenber çember, tanbur tambur, penbe pembe, anbar ambar; ombaşı onbaşı, bimbaşı binbaşı, İstambul İstanbul,Saframbolu Safranbolu...
            TÜRKÇE KELİMELERİN SES ÖZELLİKLERİ
            Türkçe kelimelerde â, î, û gibi uzun ünlü yoktur.
            O, divân kâtibi midir?
            Dînî Türk mûsikîsinin târihi araştırılmış mıdır?
            Fazîlet üstün bir niteliktir.
            Fuzûlî, güçlü bir şâirdir.
            Yukarıdaki cümlelerde altı çizili olarak verilen kelimelerin ilk, orta ve son hecelerindeki ünlüler uzundur. Çünkü bunlar, yabancı asıllıdır.
            Türkçe kelimelerde ince a yoktur: Şefkatli olmak gerekir.
            “o ve ö” ünlüleri Türkçe kelimelerin yalnızca ilk hecesinde bulunur. İlk hece dışındaki hecelerinde bu ünlüleri bulunduran kelimeler yabancı kökenlidir: Doktor, televizyon, aksiyon, horoz vb. gibi.
            Anadolu ağızlarında bu kelimelerin Türkçe kurala uydurularak söylendiği görülmektedir: Dohtur, televizyun, horuz... Şimdiki zaman eki –yor, bu kuralın dışındadır.
            Türkçe kelimelerde vurgu genellikle son hecededir. Bundan dolayı vurgusuz orta hece ünlüsünün düşmesi olayı Türkçenin belirgin özelliklerindendir: Ağız-ı ağzı, alın-a alna, burun-u burnu, göğüs-ü göğsü...
            Türkçe kelimelerde aşağıda sıralayacağımız ünsüzlerin bazıları ya nadiren bulunur ya da bulunmaz:
            J ünsüzü: Türkçe kelimelerde hiç yer almaz. Bu ünsüzü taşıyan kelimelerin tamamı yabancı kökenlidir: Jandarma, jeneratör, jilet...
            “j” ile başlayan kelimeler halk ağzında “c” ile söylenir: Candarma, cilet...
            İçinde “c” ünsüzü ihtiva eden yabancı kelimelerin bu ünsüzleri halk ağzında “j” ile söylenir: Necdet Nejdet, Necmi Nejmi...
            F ünsüzü: Türkçe kelimelerde yer almayan ünsüzlerdendir. Türkçe birkaç kelimede bu ünsüze rastlanırsa da bunların asılları “v”dir: Övke>öfke, yuvka>yufka...
            Yansıma kelimelerde “f” ünsüzüne rastlanır: Fırıl fırıl, fıngır fıngır, fokur fokur, fısıltı...
            H ünsüzü: Türkçe kelimelerin başında yer almayan ünsüzlerdendir. Bugün bazı kelimelerde görülüyorsa da bunların asılları “k”dir: Kangı<hangi, katun<hatun
            Yansımalarda bu ünsüzlere rastlanır: Horultu, horul horul, hışırtı, hırgür, hey!...
            C ünsüzü: Türkçe kelimelerin önseslerinde bulunmaz. Yalnızca yansımalarda görülür: Cızıltı, cıvıl cıvıl, civil civil...
            Ğ ünsüzü: Türkçe kelimelerin önseslerinde bulunmayan bir ünsüzdür:
            L ünsüzü: Türkçe kelimelerin önseslerinde bulunmaz. Yansıma kelimeler kural dışıdır: Lıkır lıkır, lokur lokur, löp löp...
            Bu ünsüzlerle başlayan yabancı kelimelerin başında söyleyişte dar bir ünlü türetilir: İlimon, ilahana...
            R ünsüzü: Bu ünsüz de Türkçe kelimelerin başında bulunmaz. Bu ünsüzle başlayan yabancı kelimeler halk ağzında başlarında dar bir ünlü türeterek söylenir: İrecep, İramazan...
            M ünsüzü: Türkçe kelimelerin başında bulunmaz. Ancak yansıma kelimelerde ve”mi” soru edatında yer alır: Mışıl mışıl, mırıl mırıl, miyav... Tekrarlarda bu ünsüze rastlanır: Kapı mapı, su mu...
            N ünsüzü: Türkçe kelimelerin önseslerinde olmayan bir ünsüzdür. “ne”den türemiş soru kelimeleri ile yansıma kelimeler istisnadır: Ninni, nasıl, neden, niçin...
            V ünsüzü: Türkçe kelimelerin başında bulunmayan ünsüzlerdendir. Yansıma kelimelerle aslı “b” olan Türkçe kelimelerde yer alır: Vız vız, vızır vızır, bar>var, bermek>vermek...
            Z ünsüzü: Türkçe kelimelerin önseslerinde bulunmaz. Yansıma kelimeler istisna teşkil etmektedir: Zırıl zırıl, zangır zangır...
             Türkçe kelimeler “b, c, d, g” ünsüzleri ile sona ermez. Sonunda bu seslerden biri bulunan yabancı kelimeler Türkçe’de “p, ç, t, k” ile yazılır ve söylenir: Kitab<kitap, ilac<ilaç, derd<dert, reng<renk...
            Türkçe kelimelerin sonlarında bulunan “p, ç, t, k” ünsüzlerine ünlü ile başlayan bir ek ulanırsa, bu ünsüzler “b, c, d, g” ünsüzlerine dönüşerek yumuşarlar: Kitap-ı kitabı, çiçek-i çiçeği, uç-u ucu, dert-i derdi,renk-i rengi... Bu ses olayına aykırılıklar da vardır. Bu kuralı daha önce görmüştük. Birkaç tane örnek verelim: İp ipi, suç suçu, ok oku, at atı...
            Türkçe kelimelerde iki ünlü yanyana gelmez. Yanyana iki ünlü bulunduran kelimelerin tamamı yabancı asıllıdır: Şair, ideoloji, fiil, şiir, Rauf, saat, muamele, müessir, kaide, kauçuk, kooperatif...
            Türkçe kelime ünlü ile sona eriyor ve kendisine de ünlü ile başlayan bir ek geliyorsa arya koruyucu ünsüz adını verdiğimiz “y, s, ş, n” ünsüzleri getirilir: Konu-n-un içeriği, okulun kapı-s-ı, iki-ş-er, iyi-y-e...
            Türkçe kelimelerde aynı iki ünsüz yanyana bulunmaz. Bu kurala uymayan kelimeler Türkçe değildir: Millet, iddia, illet, kubbe, bakkal... Değişmeler sonucu meydana gelmiş “anne, elli, belli” gibi kelimelerde görülen aynı iki ünsüz bu kuralın dışındadır.
            Dilimiz aynı iki ünsüzün yanyana gelmesinden hoşlanmadığı için, yabancı dillerden gelen ve aynı iki ünsüzü bulunduran kelimeler bu ünsüzlerinden birini düşürmektedir: Hammam<hamam, kassap<kasap, amma<ama...
            Türkçe kelimelerin başında iki ünsüz bulunmaz. Çift ünsüzle başlayan yabancı kelimelerin bu ünsüzleri birbirinden ayrılır: Station>istasyon, slav>islav
            Türkçe kelimelerin sonlarında ancak aşağıda sıralanan çift ünsüzler bulunabilir.
            iç < ölç               ik < ilk              rç < sürç
            nk < denk          rk < kork          şt < hişt
            st < üst               lt < alt               nt < ant
            rt < ört               nç < sevinç        lp < alp
            rp < sarp            rs < ters
            Türkçe bir kelimede aynı hece içinde üç ünsüz yanyana bulunmaz: Arslan, sırtlan gibi kelimelerde görülen üç ünsüzden ikisi ilk heceye, üçüncüsü ise ikinci heceye aittir.
            Türkçe’ye başka dillerden girip yaygın olarak kullanılan kelimelerde “b” ünsüzünden önce gelen “n” ünsüzü “m” ye dönüşür: Çenber>çember, anbar<ambar... Bu kural bileşik kelimelerde geçerli değildir: Binbaşı, onbaşı, külhanbeyi, Safranbolu, İstanbul...
            Türkçe kelimelerde “r” ünsüzü bilhassa konuşma dilinde düşmektedir: Bir ekmek ver>bi ekmek ver, geliyorum>geliyom...
            Türkçe kelimelerde kesme işareti kullanılmaz. Kesme işareti bulunduran kelimeler yabancı kökenlidir: San’at, te’sir, def’a...
            “y” ünsüzü bazen kendisinden önceki geniş ünlüyü daraltır: Bekle-yor>bekliyor, kapla-yor>kaplıyor...

YAZIM KURALLARI                                                                                                                 Bir dilin kendi alfabesiyle yazıya geçirilmesinde kimi kurallar uygulanır. Bir dilin bu kurallara göre yazılmasına o dilin Yazım Kuralları denir.
            Kimi sözcüklerin yazımı zaman içinde değişmektedir. Yazım kılavuzunun görevi, o ülkedeki doğru yazıma öncülük etmektir.
1-      EKEYLEMLERİN YAZIMI
Ekeylem (isim fiil) denen ve imek eylemine bağlanan idi, imiş, ise sözcükleri:
            Bağlandıkları sözcükten ayrı yazılabilir; bu durumda kendi ünlülerini korur: Gelmiş idi, hasta imiş, koşuyor ise...
            Sözcüklerde çokluk bitişik yazılır: Ünlüyle biten bir sözcükle bitiştirilirse, başlarındaki –i sesi yerine  -y sesi gelir ve ünlü uyumlarına uyar. Bildi-ydi, hasta-ymış, sulu-ymuş, Zonguldaklı-ymış, belli-yse, gamlı-ysa, geldi-yse, yaşlı-ydı... Buradaki –y sesine yardımcı ses, koruyucu ünsüz denir.
            Ünsüzle biten sözcüklere eklendiğinde başındaki ünlüsünü yitirir ve ünlü uyumlarına uyar: var+idi vardı, alır+idi alırdı, gelir+ise gelirse, güzel+imiş güzelmiş...
2-      ÜNLÜ İLE BAŞLAYAN EKLERİN BİTİŞMESİ
            a) –i, -e, -en, -ecek, -iş...gibi, ünlü ile başlayan ekler, ünlü ile biten bir ad ya da ad görevindeki eylem gövdesine doğrudan eklenmez; bu durumda iki ünlü arasına y ünsüzü girer:(Buna ünsüz türemesi-türemiş ünsüz denir.) ova-y-a, dere-y-i, bekçi-y-e, sakla-y-acak, boya-y-ış, tekle-y-en...              
            b) –me eki ile biten eylemliklerin sonuna –e, -i eki gelirse araya –y- sesi konur: Gezme-y-e, yazma-y-ı
            c) –ar, -er ekiyle türetilen bazı sözcüklerde, sözcüklerin köklerindeki ünlülerde düşme veya aşınma olur: Sarı-ar>sarar, kara-ar>karar, kızıl-ar>kızar, yeşil-er>yeşer...
3-      “Kİ” EKİ İLE “-Kİ” BAĞLACININ YAZIMI
“Ki” bağlacı da başlı başına bir sözcüktür; Önceki sözcükten hep ayrı yazılır.
Bu bağlacın özellikleri şöyle sıralanabilir:
1- Genelde eylemlerden sonra gelir ve iki cümleyi açıklamalı bir biçimde birbirine bağlar: Öyle anlaşılıyor ki bu konuyu öğreneceksiniz.
  (Temel cümle)               (Açıklayıcı cümle)
-          Gör ki iyi öğrenesin.
-          Yar yüreğin yar, gör ki neler var.
-          Arıyorum yıllar var ki ben onu.
-          Her kim ki bu sırra mazhar.
-          Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
-          Zannetme ki ne güldür ne de lale.
-          Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.
-          Atatürk diyor ki!..
2- Kimi zaman pekiştirme göreviyle kullanılır. Bu durumda adlardan sonra gelebilir: Bir ev ki, görmeye değer.
            3- Kimi sözcüklerle birleşip kalıplaştığından, bitişik yazıldığı olur: Sanki, mademki, halbuki, oysaki, çünkü, belki ...
            4- Bu bağlaç, kesinlikle ünlü uyumlarına uymaz: Görülüyor kü (Y) görülüyor ki (D), sandım kı (Y) sandım ki (D)...
            Ek olan “-ki” nin özellikleri şöyle sıralanabilir:
1-      “-ki” ekinin iki görevi vardır:
a) Temel görevi, ilgi zamiri olup bir adın yerini tutmak ve onun kiminle ilgili olduğunu belirtmektir:
Kalemini verir misin; benimki yazmıyor.
Bıçağın ağzı kör, makasınki keskin.
Bu görevde iken cümleye “kiminki?, neyinki?, nereninki?” sorularını yöneltsek yanıt alabiliriz:
Benimki yazmıyor.               (Kiminki?)
Mutfağınki yanmıyor.          (Nereninki?)
Makasınki keskin.                (Neyinki?)
b) “-ki” ekini alan sözcük bir adla tamlama kurmuşsa sıfat niteliği kazanır ve “hangi?”sorusuna yanıt verir:
Geceki film güzeldi.
Evdeki hesap çarşıya uymadı.
2- İster zamir, ister sıfat göreviyle kullanılsın, cümleden çıkarıldığında genellikle cümle bozulur ya da cümlenin anlamı değişir. Bu uygulamayı yukarıdaki örnekler üzerinde deneyebilirsiniz.
3- Bu ek büyük ünlü uyumuna hiç uymaz, yani “-kı” olmaz:
Akşamki dizi güzeldi.
4- “Dünkü, çünkü, günkü, sanki, mademki, oysaki, halbuki,belki...” sözcüklerinin dışında küçük ünlü uyumuna da uymaz.
5- Ek olan “-ki” her zaman bitişik yazılır.
4-      “DE” BAĞLACI İLE “-DE” EKİNİN YAZIMI
            “De” bağlacı başlı başına bir sözcük olduğundan, kendisinden önceki sözcüklerden hep ayrı yazılır. Bu bağlaç, genellikle “dahi, hatta, bile, üstelik, ayrıca” bağlaçlarının yerini tutar. Bu bağlacın özellikleri şöyle sıralanabilir:
1-      Büyük ünlü uyumuna uyar; de/da biçimleri vardır:
Gelsen de bulamazdın.
Alsan da kullanamazdın.
2-      Ünsüz sertleşmesine uymaz; te/ta biçimi yoktur:
Zonguldak ta deniz kıyısındadır. (Yanlış)
Zonguldak da deniz kıyısındadır. (Doğru)
3-      Özel adlardan sonra gelse bile kesme işaretiyle (‘) belirtilmez; çünkü ayrı yazılır:
Mehmet’te bizimle gelecek. (Yanlış)
Mehmet de bizimle gelecek. (Doğru)
“-De” ekinin özellikleri şöyle sıralanabilir:
1-      Kendinden önceki sözcüğe hep bitişik yazılır:
Evde ekmek yok.
2-      Büyük ünlü uyumuna uyar; -de/-da biçimleri vardır:
Kasada para kalmamış.
Bende de yok.
3-      Ünsüz sertleşmesine uyar; -te/-ta biçimleri vardır:
Sandıkta ne var?
Gömlekte düğme yok.
4-      Özel adlardan sonra kullanılırsa, kesme işareti (‘) ile belirtilir:
Zonguldak’ta kömür madeni var.
“De” bağlacı ile “-de” ekinin ayırt edilebilmesi içim aşağıdaki çözümleri önerebiliriz:
1. Kolay Çözüm: cümleden “de” yi çıkardığımızda cümle bozuluyorsa (anlamca düşük cümle) ektir, bozulmuyor ama anlamda çok az bir değişme oluyorsa bağlaçtır:
Elimde para var.
Elim para var. (Cümle bozuldu; ektir.)
Gelsen de bulamazdın. (Dahi, bile anlamı katmış; bağlaçtır.)
UYARI: Bu çözüm kimi zaman geçerli değildir: Elimde yandı. (Ek mi, bağlaç mı belli değil.)
            2. Kolay Çözüm: Cümlenin öznesiyle ya da nesnesiyle birlikte “kimde?, nerede?, ne zaman? Sorularını cümlenin yüklemine sorunuz. Cevap alıyorsanız ektir; almıyorsanız bağlaçtır:
            Ayşe’de kitap var. (Kimde para var?) Ek
            Kümeste horoz yok. (Nerede horoz yok?) Ek
            Ayda bir milyon kazanır. ( Ne kadar zamanda bir milyon kazanır?) Ek
            Ellisinde bir adamdı. (Kaçında?) Ek
            Çalışmakta kararlıydı. (Nede?) Ek
            Bu anlayışta görülen... (nasıl?) Ek
            Sema da bizimle gelecek. Yukarıdaki sorulara cevap veremeyeceğinden bağlaçtır.
5-      “Mİ” SORU EDATININ YAZIMI
“Mi” soru edatı da bağımsız bir sözcük olup, kendisinden önceki sözcükten hep ayrı yazılır. Bu edata “soru eki” demek, eklerin bitişik yazıldığı düşünülürse, yanlış olur. Bu sözcükle ilgili olarak şunlar söylenebilir:
a) Kendinden önceki sözcükten her zaman ayrı yazılan “mi”, kendinden sonraki eklerle birleşir: Gelecek misiniz?, alacak mısınız?...
b) “Mi” soru sözcüğü, kip eklerinden kimi zaman önce, kimi zaman sonra kullanılır.
            1- Bütün basit zamanlı eylemlerin üçüncü kişiye göre çekiminde zaman ve kişi eklerinden sonra gelir: Okudular mı?, görüyor mu?...
            2- Üçüncü kişiler dışında “-mış, -yor, -ecek, -r, -meli” ekleriyle çekime giren eylemlerde ise kişi eklerinden önce gelir: Dinliyor musun?, gelmiyor musunuz?, koşar mısın?, almış mısınız?, gelmeli miyim?...
            3- “-Di”li geçmiş zaman, dilek-koşul, istek ve emir kipleriyle çekimlenen eylemlerde kişi eklerinden sonra gelir: Duydun mu?, geleyim mi?, gitsek mi?, okusunlar mı?...
            UYARILAR:
            1- “Mi” soru edatını, “-yor” ekinin daralttığı –me/-ma ekiyle karıştırmayınız: Bu akşam, bize niçin gelmiyorsunuz? Bu cümlenin yazımı doğrudur. Buradaki “mi” soru edatı “mi” değil, olumsuzluk eki “-me”nin, “-yor” ekinin etkisiyle daralmış biçimidir. Cümleye soru anlamını “niçin” katmaktadır. Dolayısıyla buradaki “-mi” bitişik yazılır.
            2- “Mi” soru edatını ayrıca “-im” iyelik eki ve “-i” durum ekinin birleşmesiyle oluşan “-imi” ile karıştırmayınız. Bu karışıklık, yazım kuralları ve noktalamayla giderilir:
            Evimi yıktın. (Benim evimi yıktın) –im iyelik eki, -i hal(durum) eki
            Evi mi yıktın? (Bilinen bir evi mi yıktın?)
            “De” bağlacıyla “mi” soru edatının birlikte kullanımı.
            Bu iki sözcük kimi cümlelerde yan yana gelebilir. Bu durumda birbirlerinden ayrı yazılırlar. Çoğu zaman, cümle, soru cümlesi değil ünlem cümlesi olur:
            Sen de mi Brutus! (Şaşma, üzüntü)
            Sen de mi geleceksin? (Soru cümlesi)
6-      “e”, “a” İle Biten Ek Gövdelerine “-yor” Ekinin Getirilmesi
“-yor” eki getirildiğinde eylemin sonundaki “a”lar “ı”, “e”ler “i” olur: Atlayor değil atlıyor, bekleyor değil bekliyor, kucaklayor değil kucaklıyor...
7-      “İLE” BAĞLAÇ VE EDATININ YAZILIŞI
“İle” başlı başına bir sözcük olmasına karşın, önceki sözcükle birleşerek ekleşebilir.”ile” ayrı yazıldığında hiçbir değişikliğe uğramaz; ama ek olarak kullanıldığında şu değişikliklere uğrar:
a) Ünsüzle biten sözcüklere ek olarak getirildiğinde başındaki “i” ünlüsünü yitirir ve büyük ünlü uyumuna uyar: Kitap ile kitapla, defter ile defterle...
b) Ünlü ile biten sözcüklere ek olarak getirildiğinde başındaki “i” ünlüsü “y” ünsüzüne dönüşür ve büyük ünlü uyumuna uyar: Araba ile arabayla, gemi ile gemiyle, radyo ile radyoyla... “y” ünsüzüne yardımcı ses (koruyucu ünsüz) denir.
8- “-KEN” EKİNİN YAZIMI
“-ken” ekinin aslı “iken” dir. Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur... Ancak bu yazım biçimi yaygınlığını yitirmiştir. “iken” eylemi bitişik yazıldığında şu ses olayları gerçekleşir:
a) Ünsüzle biten bir sözcüğe eklendiğinde başındaki ünlüsünü yitirir, ama büyük ünlü uyumuna uymaz: Alır+iken alırken, gider+iken giderken...
b) Ünlü ile biten bir sözcüğe eklendiğinde önce araya “y” ünsüzü girer, sonra başındaki ünsüzünü yitirir. Bu durumda da büyük ünlü uyumuna uymaz: Yaşlı+iken yaşlıyken, konuşuyor+iken konuşuyorken... Güçlü+iken güçlüyken, güler+iken gülerken ... gibi istisnalar hariç.
8-      ÇOK SÖZCÜKLÜ ÖĞELERİN YAZIMI
Anlamlı ya da salt görevli sözcükler, her zaman tek başlarına öğe olamazlar. Çoğu zaman en az iki sözcük anlamca ya da yapıca bir araya gelerek tek bir öğe oluşturur. Bu tür sözcükler özelliklerine göre kimi zaman bitişik, kimi zaman ayrı yazılır. Çok sözcüklü öğeler şunlardır:
a)      Bileşik sözcükler
1-      Ad Bileşikleri
2-      Eylem Bileşikleri
b)     İkilemeler
c)      Pekiştirmeler
d)     Kimi Terimler
e)      Tamlamalar
f)       Deyimler
g)      Edat Öbekleri
a)      BİLEŞİK SÖZCÜKLERİN YAZIMI
Bir kavramı karşılamak üzere, iki ya da daha çok sözcükten oluşan öğelere bileşik sözcük denir. Bileşik sözcüklerin çoğu ad soyludur:”Ad, zamir, sıfat, zarf, edat, bağlaç, ünlem.” Bileşik sözcük biçiminde eylemler de vardır. Bileşik sözcükler üç yolla oluşur:
A)    Anlam Kayması
B)    Ses Kayması
C)    Tür Kayması
A) Anlam kayması yoluyla oluşan ad bileşikleri bitişik, eylem bileşikleri –herhangi bir ses olayı yoksa- ayrı yazılır:
1-      Ad Bileşikleri: Kuşüzümü, balkabağı, kafatası, başvuru...
2-      Eylem Bileşikleri: Ayağını kaydırmak, kafası kızmak, tepesi atmak...
B) Ses değişmesiyle oluşan bileşik sözcükler bitişik yazılır:
            Bileşik sözcükler oluşurken, sözcüklerin ünlüleri kaynaşabilir, ünlülerden biri ya da bir ses öbeği düşebilir, bir ünsüz türeyebilir ya da başka bir ünsüze dönüşebilir:
            cuma+ertesi               cumartesi(“e” düşmüştür.)
            güllü+aş                     güllaç(“ü” düşmüş, “ş”de “ç” olmuştur.)
            kayın+ana                 kaynana(“ı” düşmüştür.)
            pazar+ertesi              pazartesi(“er” ses öbeği düşmüştür.)
            pek+iyi                       peki(“yi” ses öbeği düşmüştür.)
            his+etti                       hissetti(“s” ünsüzü türemiştir.)
            hasta+hane                hastane(“ha” öbeği düşmüştür.)
            bahis+oldu                 bahsoldu(“i” ünlüsü düşmüştür.)
            UYARI: Farsça “hane” sözcüğüyle birleşen sözcükler;
            a) Ünsüzle bitiyorsa, “hane” sözcüğü (birkaç sözcük dışında, örneğin: Tersane...) eksiksiz birleşir: Balıkhane, rasathane, baruthane, darphane, dershane...
            b) Ünlüyle bitiyorsa, “hane” sözcüğünün ilk hecesi (birkaç sözcük dışında, örneğin: Boyahane...) eksiksiz düşer: Eczane, hastane, pastane...
C)    Sözcük türü kaymasıyla oluşan bileşik sözcükler bitişik yazılır:
Bileşiği oluşturan sözcüklerden birinin ya da ikisinin türünün kayması ile oluşan bileşiklerdir: Şıpsevdi, dedikodu, biçerdöver, akarsu,hanımeli, imambayıldı, vurdumduymaz... iki sözcük fiilken, tür değiştirerek isim olmuştur. Tür kaymasıyla oluşan bileşiklerde aynı zamanda anlam kayması da görülebilir.
UYARI: Eylem anlamlı bileşikleri:
            a) Yardımcı eylemle oluşanlarda bir ses olayı(düşme, türeme, değişme) oluyorsa bitişik, olmuyorsa ayrı yazılır: Hapis+etti     hapsetti, his+etti hissetti, af+etmek affetmek, red+etmek reddetmek, sabır+etmek sabretmek, kayıp+etmek kaybetmek...; yardım etti, rica etti, terk etti, arz eylemek, yol olmak, el etmek...
            b) Özel (kurallı) bileşik eylemler (isteklenme eylemi ”gülesi gelmek, göresi gelmek...) dışında bileşik yazılır: Girivermek, yapabilmek, bakakalmak, gidedurmak...
            c) Anlamca kaynaşmış bileşik eylemlerden, tam kaynaşmış olanlar bitişik; yarı kaynaşmış ve deyimleşmiş olanlar ayrı yazılır:
            Tam kaynaşmışlar: Başvurmak, elvermek, öngörmek...
            Yarı kaynaşmışlar: Kahkaha atmak, göz kırpmak...
            Deyimleşmişler: küplere binmek, etekleri zil çalmak...
            b) İKİLEMELERİN YAZIMI
            Aynı sözcüğün yinelenmesinden; yakın anlamlı, karşıt anlamlı ya da sesleri  birbirini andıran sözcüklerin yan yana kullanılmasından oluşan ikilemeler ayrı yazılır: Yavaş yavaş, ağır ağır, aşağı yukarı, ileri geri, ufak tefek, yarım yamalak...
            UYARILAR:
            1- İkilemelerin kimileri kaynaşmış olup bileşik yazılır: Çıtçıt, gırgır, iriyarı, kellifelli, kaçgöz, kapkaç, karmakarışık, suspus...
            Dır dır konuşup durma. (ikileme-zarf)
            Bıktım artık dırdırından. (ad)
            2- İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konmaz. İkilemeleri, birbirini tamamlayan ve aralarına (-) işareti konan kavramlarla karıştırmayınız:
            Eğitim-Öğretimin temel görevi, çağdaş insan yetiştirmektir. Aradaki (-) işareti “ve” anlamına gelmektedir.
            c) PEKİŞTİRMELERİN YAZIMI
            Genellikle nitelik bildiren, sıfat göreviyle kullanılabilecek sözcüklerin ilk heceleri “m, p, r, s” ünsüzlerinden biriyle kapatılır. Bu yolla oluşturulan sözcükler, pekiştirilmiş sözcüklerdir. Pekiştirmeler bir tek sözcük olarak yazılırlar: Dapdaracık, tertemiz, tastamam, kaskatı...
            UYARI: Bazı pekiştirmelerde arada fazladan bir ünlü ya da ses öbeği türeyebilir: sapsağlam sap-a-sağlam, çepçevre çep-e-çevre, sırsıklam sır-ıl-sıklam... Bu sözcükler her iki biçimiyle kullanılır ve yazılabilir.
            d) TERİMLERİN YAZIMI
            Bilim, sanat ve uygulayım gibi alanlarda kullanılan, alanına özgü anlamıyla algılanan sözcüklere terim denir.
            UYARILAR:
            1- İki ya da üç sözcükten yapılan ve bileşik sözcük niteliği gösteren terimler bitişik yazılır: İğneyapraklılar, atardamar, toplardamar, mercanbalığı, denizaltı, uçaksavar, alyuvar, eşkenler, merkezkaç, omurilik, sıradağ...
            2- Kimi terimler tamlama biçimine ayrı yazılırlar: Kapalı hece, ters orantı, dik üçgen, pi sayısı, ana toplardamar, karşılaştırmalı dilbilim...
           

            3- İlk sözcük belirleyici, niteleyici durumunda ise ayrı yazılır: Uçan memeliler, dere alabalığı, açık eğreltileme, sözcük vurgusu, dışters açılar, içbükey ayna, kafatası kesiti...
            4- ikinci sözcüğü eylem olan kimi terimler ayrı yazılırlar: Mat etmek, haber atlamak...
            e) DEYİMLERİN YAZIMI
            Deyimler, en az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlamlı sözcüklerdir. Deyimleri oluşturan sözcükler ayrı yazılır: Ağzı var dili yok, eli açık, kulağı delik, sırtı pek, tez canlı...
            UYARI:Anlam kaymasına uğramış ve kalıplaşmış deyimler bitişik yazılır: Açıkgöz, ağırbaşlı, başıboş, yüzkarası...
9-      YERLEŞİK BİRİMLERİN YAZIMI
İki ya da daha çok sözcükten oluşan yerleşim birimlerinin adları bitişik yazılır: Afyonkarahisar, Kahramanmaraş, Gümüşhacıköy, Şanlıurfa...
10-  BATI DİLLERİNDEN GELEN SÖZCÜKLERİN YAZIMI
a) Çift ünsüzle başlayan sözcükler, ünsüzler arasına ünlü almadan yazılır: Blok, flüt, flama, grev, glikoz, plak, plan, problem...
b) Çift ünsüzle biten sözcükler de ünsüzler arasına ünlü almadan yazılır: Boraks, lüks, teyp...
c) Sözcüğün içindeki “g” ler korunur: Biyografi, miligram, propaganda, paragraf, telgraf... Kalıplaşmış kimi sözcükler bu kuralın dışındadır: Coğrafya, fotoğraf...
d) Sözcük sonlarındaki “g” ler korunur: Diyalog, katalog, jeolog, monolog...
            e) Sözcüğün içindeki “ua” sesi korunur, araya “v” ünsüzü konmaz: Fermuar, kuaför, puan, şampuan... Kalıplaşmış kimi sözcükler bu kuralın dışındadır: konservatuvar, kruvazör...
            f) Sonları “-zm” ile biten sözcükler araya ünlü getirilmeden yazılır: Realizm, psikanalizm, romantizm, sembolizm...
11-  SESSİZ HARFLERLERLE İLGİLİ YAZIM KURALLARI
a) Süreksiz yumuşak harflerle ilgili kural: Türkçe’de sözcük sonlarında süreksiz yumuşak harfler “b, c, d, g” bulunmaz. Bunların sertleri olan “p, ç, t, k” bulunur: Ağaç, kitap, yurt, ayak, kalp, saç, harp, güç...
b) Sert ünsüzlerin yumuşaması (ünsüz değişimi): “p, ç, t, k” sert ünsüzlerinden biriyle biten sözcüklerden sonra ünlü ile başlayan bir ek(-ı, -i, -in, -a, -e) ulanırsa bu ünsüzler yumuşayarak “b, c, d, g” ünsüzlerine dönüşürler: Kitap-a kitaba, bıçak-ı bıçağı, geçit-in geçidin, ağaç-a ağaca, renk-e renge...
c) Ünsüz sertleşmesi (ünsüz benzeşmesi): Sert ünsüzlerle “p, ç, t, k; f, h, s, ş” biten bir sözcüğe “c, d, g” ile başlayan bir ek ulanırsa, ekin başındaki yumuşak ünsüz sertleşerek “ç, t, k” ya dönüşür: Saatçi, yavaşça, kuşçağız, ağaççık, ayakta, kitaptan, yurttaş, atkı, seçkin, çalışkan, kıskaç...
12-  SAYILARIN YAZIMI
Sayılar kullanıldığı alana göre rakamla ya da yazıyla yazılabilir. Yazıyla yazıldığı zaman her sözcüğü ayrı olur: Kırk iki, yedi yüz elli sekiz...
UYARILAR:
            1- Parasal işlemlerde sayıların bitişik yazılması zorunludur: Onmilyonyüzellibin, ikimilyonbeşyüzellibin...
            2- Kesinlik aranmayan durumlarda küçük sayılar yazı ile gösterilir: “Üç yıldır özlem çekiyor”, “Henüz on beş yaşında”, “Buralardan beş yaşında ayrıldı”...
3- Bilimsel yazılarda sayılar rakamla gösterilir: Dava konusu tarlanın yüzölçümü 1700 metre karedir.
4- Çok sıfırlı sayıların ana sayılarından sonraki basamaklar yazı ile gösterilebilir: 7 trilyon... gibi.
5- Yazıya geçirilmiş sayıların her rakamı ve basamağını gösteren sözcük ayrı yazılır: Yüz elli, üç bin yetmiş beş...
6- Rakamla yazılmış bir sayıya gelen ekler, kesme imi (‘) ile ayrılır: 1948’de, 22’yi, 0,4’ten sonra, 245’ten 500’e kadar 5’er 5’er sayınız...
7- 3, 4, 5, 40, 60, 70 ile biten sayılardan sonra gelen “-de ve –den” ekleri, ünlü uyumlarına ve ünsüz sertleşmesine uyarak “-te/-ta ve –ten/-tan” olur: 1923’te, 1940’tan...
8- Sonu ünlü ile biten sayılara ünlü ile başlayan ek getirilirse arya “n, s, ş, y” kaynaştırma ünsüzlerinden biri girer ve ek ünlü uyumlarına uyar: 2!ye 2’şer, 7’nin, 6’yı, 50’nin, 50’si...
9- Sayılardan sonra gelen “-( ) nci “ eki sayının son sesine göre biçimlenir. Sayıdan sonra nokta (.) konmuşsa “-( ) eki kullanılmaz:
1.inci sınıf(Yanlış)                 1.sınıf(Doğru)
2’inci sınıf(Yanlış)                2’nci sınıf(Doğru)
3’ncü sınıf(Yanlış)                3’üncü sınıf(Doğru)
13-  TARİHLERİN YAZIMI
Belli bir günü bildiren tarihler için en uygun yazımlar şöyledir:
29 Ekim 1923
29.x.1923
29.10.1923
29/x/1923
UYARILAR:
1- Bir tarihi gösteren ay ve gün adları büyük harfle başlanarak yazılır: 30 Eylül 1999 Perşembe
2- Gün ve ay adları, yanlarında sayı olmadığı ve belirli bir tarihi göstermediği zaman küçük harfle yazılır:
Her eylül içime hüzün çöker.
Her cuma, bizim orada Pazar kurulur.
14-  KISALTMALARIN YAZIMI
UYARILAR:
1- Kısaltmalarda genellikle sözcüğün ilk üç harfi alınır. Özel adların ve sanların kısaltmalarında ilk harf büyük yazılır. Kısaltmaların sonuna nokta konur: Md.(Müdür), Ank.(Ankara), Alb.(Albay), Cad.(Cadde), doğ.(doğumu)...
2- Tek heceli sözcüklerin kısaltmalarında ilk ses kullanılır: a.(ad), c.(cilt)...
3- Bileşik sözcüklerin kısaltmalarında birinci sözcük üç harfli ise genellikle aynen alınır ve ikinci sözcüğün ilk harfi kullanılır: Gökb.(gökbilim), yerb.(yerbilim), sesb.(sesbilim)...
4- Bileşik sözcüğün ilk sözcüğü iki harfli ise, ilk iki harf ve diğer sözcüğün ilk harfi kullanılır: Adb.(adbilim)...
5- Kurum ve kuruluş adları, bunları oluşturan sözcüklerin ilk harfleri alınarak kısaltılır. Harflerin hepsi büyük yazılır ve aralarına nokta(.) konmaz. TDK(Türk Dil Kurumu), TMO(Toprak Mahsülleri Ofisi), 0TEK(Türkiye Elektrik Kurumu), TBMM(Türkiye Büyük Millet Meclisi)...
UYARILAR:
            1- Uluslar arası kısaltmalar, silahlı kuvvetlerle ilgili kısaltmalar, devlet kurumlarınca saptanmış kısaltmalar bu kuralın dışındadır: Atğm.(Asteğmen), Bçvş.(Başçavuş), As.(Arsenki), H(Hidrojen)...
            2- Kısaltmalarda sonra gelen ekler kesme işaretiyle (‘) belirtilir ve eklerin sesleri kısaltmanın okunuşuna uyar:
            TMO’ya         (Doğru),         TMO’ne         (Yanlış)
            TRT’ye          (Doğru),         TRT’na          (Yanlış)
            TEK’ten        (Doğru),         TEK’dan       (Yanlış)
            TBMM’yi      (Doğru),         TBMM’ni      (Yanlış)
            BÜYÜK HARFLERİN KULLANILDIĞI YERLER
            1- Cümlenin ilk harfi büyük yazılır. Cümle rakamla başlıyorsa ilk harf büyük yazılmalı:
            “Bir insanı sevmekle başlar her şey.”
            “622 numaraya bakınız”
            2- Şiirlerde her dize(mısra) büyük harfle başlar:
            “Neler yapmadık şu vatan içn!
            Kimimiz öldük,
            Kimimiz nutuk söyledik.”
            3- Nokta, soru işareti, iki nokta ve ünlem işaretlerinden sonra başlayan cümlelerin ilk harfi büyük yazılır. Bu işaretler, cümle sonlarında başka yerlerde kullanılmışsa kendinden sonra gelen sözcükler büyük harfle başlamaz:
            “Ben gönlümce yazabilmek için evime çekiliyorum.”
            “Montaigne, Denemeleri’nde ‘kusur korkusuyla suç işliyoruz.’der.”
            “Acaba gelecek miydi? Bunu kendisi de bilmiyordu.”
            “Acaba gelecek miydi? Diye düşündü.”
            “Atatürk şöyle der: Yurtta barış, dünyada barış”
            “-men ekiyle türemiş sözcükler: öğretmen, seçmen, yazman, sayman...”
            “Çabuk buraya gel! Yoksa karışmam!”
            “Atatürk bu söylevini, ne mutlu Türküm, diyene! Sözüyle bitirir.” 
            4- Bütün özel adlar büyük harfle başlar:
a)      Kişi adları ve soyadları: Kemal, Zeynep, Halide Edip Adıvar, Mehmet Akif Ersoy ...
b)     Hayvanlara verilen adlar: Minnoş, Karabaş, Pamuk...
c) Ulus adları ve bu adlardan türetilen dil adları: Türk, Türkçe, Alman, Almanca, Japon, Japonca...
d) Ülke ve uyruk adları: İngiltere, İngiliz, Arabistan, Arap...
e) Köy, kasaba, kent adları: Çayırhisar, Örencik, Bafra, Samsun...
f) Semt ve mahalle adları: Çankaya, Emirefendi Mahallesi...
g) Bulvar, cadde, sokak, alan adları: Atatürk Bulvarı, Anafartalar Caddesi, Sanat sokak, Hürriyet Meydanı...
h) Kıta, bölge, dağ, ova, deniz, göl, akarsu, orman gibi coğrafya adları: Asya, Avrupa, Karadeniz Bölgesi, Uludağ, Ağrı Dağı, Çukurova, Bafra Ovası, Ege Denizi, Van Gölü, Kızılırmak, Belgrat Ormanı...
ı) Yer, yön, yöre, bölge bildiren ve özel adlarla birlikte kullanılan sözcükler(batı, doğu, kuzey, güney, iç, orta) birlikte kullanıldıkları özel adlardan ayrı yazılır ve bunların her sözcüğü büyük harfle başlar: Kuzey Amerika, Güney Afrika, Doğu Beyrut, Batı Almanya, İç Anadolu Bölgesi, Orta Amerika... Amerikanın kuzeyi...
i) Kurum ve kuruluş adları: Boğaziçi Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Yerebatan Sarayı, Üçüncü Ahmet Çeşmesi, Efes Harabeleri...
j) Din, mezhep, tarikat adları: İslamiyet, Bektaşilik, Mevlevilik...
k) Yasal antlaşma, yapıt, kitap, dergi, gazete adları: Montrö Antlaşması, Kuğu Gölü Balesi, Silahlara Veda, Bilim ve Teknik, Sabah, Hürriyet, Zaman...
l) Bir özel ada bağlı saygı sözcükleri, sanlar, takma adlar: Bay Bülent Çelik, Profesör Doktor Muhittin Aşkın, Albay Ali Yılmaz, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Çolak Ramazan, Parmaksız Salih...
m) Özel adlardan türeyen bütün ad, eylem ya da sıfatlar: Türkçe, Atatürkçülük, Türkçeleştirmek, Budist...
n) Başlıklar: Edebiyatın İşlevi, Leyla ile Mecnun... (Başlıklardaki ve, de, ile, ki, ya da bağlaçları, soru bildiren mi küçük harfle yazılır)
o) Mektup başlığı ve zarf üzerindeki sözcükler: Değerli Dayıcığım ve Yengeciğim,
ö) Kısaltmaların çoğu büyük harfle başlar: TC, TCDD, TBMM, TMO, TEK...
Not: Kısaltmaların eklerinin yazımı kısaltmanın okunuşuna uygun olur: TEK’e, TV’ye, TBMM’ye...
p) Güneş, Dünya ve Ay sözcükleri gökbilim ve coğrafya ile ilgili kullanıldığında büyük harfle, öteki kullanımlarda küçük harfle başlatılır:
“Dünya, Güneş’in çevresinde, Ay da Dünya’nın çevresinde döner.”
“Bu işi dünyada yapmam.”
Bütün yıldız ve gezegen adları büyük harfle başlar: Merkür, Venüs, Uranüs...
Bu akşam Kutupyıldızı’nı göremedim.
Derken fıstık ağaçlarının arasında ay doğdu.(Terim anlamı yok.)
r) Özel adlarda ses düşmesi söylenişte belirtilir, ama yazımda gösterilmez: Anıtkabrin(Söyleyiş) / Anıtkabirin(Yazım)...
s) Özel adlardan sonra gelen ekler keme işaretiyle (‘) ayrılır: İbrahim Öztürk’e
ş)  

               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder