12 Haziran 2011

ANLATIM BOZUKLUKLARI

 Her cümle belirli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olmalıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.


     Bu konu ile ilgili ÖSS’de 4 ya da 5 soru çıkmaktadır. Sadece anlamla ilgili olmayıp dilbilgisi ile de ilgili özellik gösterdiğinden daha önceki konuların, özellikle cümle öğelerinin, çok iyi bilinmesi gerekir.   

     Bu alanda sorulan sorular değişik özellikler gösterir. Bazen bir cümle verilir ve “ Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilir?” diye sorulur, bazen de “Aşağıdakilerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?” şeklinde sorulur.

     Anlatım bozuklukları anlamsal ve yapısal olmak üzere ikiye ayrılır.


A) ANLAMSAL BOZUKLUKLAR                  B) YAPISAL BOZUKLUKLAR

1. Gereksiz sözcük kullanılması                                            1. Özne-yüklem uyumsuzluğu
2. Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması                              2. Tamlama yanlışları
3. Anlamca çelişen sözcüklerin birlikte kullanılması 3. Ek yanlışları
4. Sözcüğün yanlış yerde kullanılması                                  4. Öğe eksikliği
5. Mantık hatası                                                                    5. Yüklem yanlışları
6. Anlam belirsizliğinin bulunması

Şimdi bunları sırasıyla inceleyelim:


A) ANLAMSAL BOZUKLUKLAR

     Anlama yönelik anlatım bozukları çoğunlukla sözcüklerin kendilerinden ya da cümleye kattığı anlamlardan kaynaklanır. Cümlenin anlamları ile ilgili anlatım bozuklukları şunlardır:


1. GEREKSİZ SÖZCÜK KULLANILMASI

     Aynı anlamı karşılayan sözcüklerin birlikte kullanılmasından doğan  bir anlatım bozukluğudur. İletilmek istenen anlamı karşılayan bir sözcük varsa onunla ilgili ikinci bir sözcüğe gerek yoktur. Cümlede yer alan gereksiz sözcük atıldığında cümlenin anlamında bozulma ve daralma olmaz.

Örnekler:

Ø "Hava sıcaklığı sıfırın altında eksi on beş derece dolaylarındaydı."

Sıfırın altında söz grubu ile eksi sözcüğü aynı anlamlıdır. Dolayısıyla da bu cümlede anlatım bozukluğu vardır.

Ø "Ben çok varlıklı, zengin  bir insan değilim."
Varlık ve zengin eş anlamlı sözcüklerdir.

Ø "Küçük kız az kalsın merdivenlerden düşeyazdı."

"Düşeyazmak" fiilinde "az kalsın" anlamı vardır. Bu söz gereksizdir.

Ø "Çocukların davranış biçimlerinde gariplikler görülüyor."

Davranış  sözcüğünün anlamı;davranma şekli,biçimi demektir,biçim  sözcüğünün eklenmesine gerek
yoktur.

Ø "O, bu yıl ÖSS sınavına girecek."

ÖSS kısaltmasının son ünsüzü zaten "sınav" sözcüğünü içerdiğine göre bu sözcüğün kullanılmasına gerek yoktur.

Ø   Dilimiz yeni sözcük türetmeye son derece elverişli ve müsaittir.

Bu cümlelerdeki “elverişli” ve “müsait” sözcükleri özdeş anlamlı dil öğeleridir. Cümle bu sözcüklerde sadece biriyle kurulmalıydı.

Ø   Bu konuda herkesin fikir ve görüşünü almalısınız.

Ø   Yirmi dakika geçmesine rağmen program henüz, hâlâ başlamadı.

Ø   Güç ve müşkül zamanlarda üstüne düşeni yerine getirir.

Ø   Neşeli, sağlıklı, şen bir görünüşü vardı.

Ø   Şirketteki mevcut ikilik günden güne büyüyor.

Ø   Birbirine selam verdiler. “selamlaştılar”olması gerekir.

Ø   Çalışkan olanları herkes sever. “çalışanları” olması gerekir.

Ø   Okula arkadaşlarıyla birlikte gitmiş.   “birlikte” sözcüğü gereksiz.

Ø   En güzel taşıt aracı trendir. “aracı” sözcüğü gereksiz.

Ø   Sabah pencereden baktığımda bulutlu ve hafif yağmurlu bir hava ile karşılaştım.
          “ yağmur” elbette bulutlu bir havada yağar.”

Ø   Artık bundan böyle başının çaresine bak.  “bundan böyle” sözcüğü gereksiz kullanılmış.

Ø   İçeri girmek ve hem de onları görmek istiyorum.  “hem de” söz grubu gereksiz kullanılmış


UYARI !

1) "Kendi" sözcüğünün, özneyi pekiştirmek için diğer kişi adıllarıyla birlikte kullanılması, gereksiz
     kullanım değildir.

"Olayı  ben kendim yaşadım."


2) "İle" ilgecinin birliktelik anlamıyla kullanılmasında, bu anlamı pekiştirmek için "birlikte"
     sözcüğüne yer verilebilir.

"Annesiyle birlikte gitmişti."

3) Aynı anlamı karşılayan ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.

"Bitkilerin kurumasının nedeni havaların çok sıcak olmasındandır."

Cümlesinde "nedeni" sözcüğü de, "olmasındandır" sözcüğündeki "-den" hal eki de "sebep" anlamı taşımaktadır.Bu yüzden cümlede  anlatım bozukluğu vardır.


2. SÖZCÜĞÜN YANLIŞ ANLAMDA KULLANILMASI

     Bazı sözcükler vardır ki her cümlede kullanılmaz. Bu sözcükler içerdikleri anlamları yönüyle her cümleyle uyuşmaz. İşte bu türden sözcükleri, kullanılmaması gereken bir cümlede kullanırsak sözcüğün yanlış anlamda kullanılmasından kaynaklanan  bir anlatım bozukluğu yapmış oluruz.

Örnekler:

Ø "Verilere göre enflasyonun yükseleceğini savunuyor."

"Savunmak"  sözcüğü "müdafaa etmek" anlamındadır.Burada "iddia etmek"  anlamında  "ileri sürmek" kullanılmalıdır.

Ø "İlimizdeki müze sonunda hizmete açıldı."

Müze, bir otel, lokanta gibi hizmet veren bir kuruluş değildir.Bu yüzden "hizmete" açılamaz; ancak "ziyarete" açılır.Dolayısıyla burada anlatım bozukluğu vardır.

Ø "Bu güzel çorabı annesi dokumuş."

     Cümlesinde dokumak fiili yanlış anlamda kullanılmıştır.Dokumak fiili, halı, kilim gibi eşyalar için kullanılır.Eğer cümlenin yüklemi "örmek" olsaydı, anlatım doğru olurdu.

Ø "Böyle güzel sözlere maruz kalmak beni onurlandırdı."

     Cümlesinde "maruz kalmak" sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu söz "kötülüklere maruz kalmak" veya "haksızlıklara maruz kalmak" anlamında kullanılır. Doğru söz "duymak" olabilirdi.

Ø    "Bugüne kadar önüne çıkan olasılıkları değerlendirememişti."

"Olasılık" sözcüğü "ihtimal" sözcüğünün Türkçe karşılığıdır. Bu cümlede "olasılık" sözcüğünün kullanımı yanlıştır. Bu sözcük yerine “olanak, imkan” sözcüklerinden birinin kullanılması gerekirdi.

Ø   "Günde iki paket sigara içmesi, sağlığının bozulmasını sağlayacaktır."

          “Sağlamak”, elde edilmesi istenen şeyi olumlu bir sonuca ulaştırmaktır. Bu cümlede, istenmeyen bir durumdan söz  edilmektedir.Bu nedenle “sağlayacaktır” yerine “yol açacaktır” getirilerek cümle kurulmalıydı.
Ø    “ Düşüncelerimiz arasında ayrıcalık giderek büyüyor.”

Ø  “ Bahçeye  ektiğin elma fidanı kurumuş.”

Ø  “Ali’nin saçları büyümüş.”

Ø  “İnsanlar, hırsızlık, dolandırıcılık, gibi bayağı hünerlerden  uzak durmalı.”

Ø “Toplum içinde bu çekimserlik  niye?”

Ø  “Bu makine iyi resim çekmiyor."

Ø  “İçeri girdi, önce kendini tanıştırdı.”

Ø "Bazı öğrenciler sınav sürecinin dolmasını beklemeden  cevap kağıtlarını verdi."

Ø "Artan borçlar ülke ekonomisinin bozulmasına katkı sağlıyor."

Ø "Evin bahçesine birkaç çam fidanı ekmişler."

Ø "Yeni kaydolan öğrencinin bu kadar çekimser davranmasına bir anlam veremiyorum."

Ø "Şehrin bazı semtlerine yeniden traylebüs hattı döşenecek."

Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış kelimeler yanlış anlamda kullanılmıştır.



3. ANLAMCA ÇELİŞEN SÖZCÜKLERİN BİRLİKTE KULLANILMASI

     Anlamca birbirleriyle uyuşmayan sözlerin aynı cümlede kullanılmasından  kaynaklanan anlatım bozukluğudur. Çoğunlukla kesinlik bildiren sözcüklerle, ihtimal anlamı taşıyan sözcüklerin aynı cümlede kullanılması sonucu  ortaya çıkar.

Örnekler:

Ø "Herkes eminim futbol oynamayı istiyordur her halde.

     Cümlesinde "eminim" sözcüğü kesinlik bildirir, "her halde"  ise ihtimal anlamı taşır. Bu iki sözcük anlamca birbirleriyle     çelişmektedir.

Ø "Şüphesiz bu sözler Hasan’ı çılgına çevirmiş olmalı."

"Şüphesiz" ve "olmalı" sözcükleri birbirleriyle çelişmektedir.

Ø Sınavda tabii ki tüm soruları okuyacağını sanıyorum.

Ø Bu olaya kesinlikle tepki göstereceğini tahmin ediyorum.

          Bu cümlelerdeki “tabii ki” ile “sanıyorum”; “kesinlikle” ile “tahmin ediyorum” sözleri anlamca çelişmektedir. Bu nedenle cümlelerde anlatımın bozulduğu görülmektedir.




Ø "Aşağı yukarı bundan tam beş yıl önceydi."

Ø "Sözünü ettiğiniz Murat Civelek'in herhalde 16'ncı asırda yaşadığını zannediyorum."

Ø "Süleyman Hoca’nın eminim bu saatlerde okulda olduğunu tahmin ediyorum."

Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış kelimeler  anlamca birbirleriyle çelişmektedir.

Mutlaka bu sene  kazanacağım galiba.

Hava çok güzel ; ama açık.

Öğretmen masasından yavaşça doğruluverdi.

Kesinlikle sınavı kazanabilirim.

Kişisel olanı arayışı onun nesnel tutumunu gösterir.

Yukarıdaki cümlelerinde altı çizili kelimeler birbirleriyle çelişmektedir.


4. SÖZCÜĞÜN YANLIŞ YERDE KULLANILMASI

     Sözcüklerin, cümle içinde olması gereken yerden farklı bir yerde kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluğudur. Burada yapılması gereken yanlış yere konulan sözcüğü cümle içinde alam bütünlüğü sağlanacak şekilde doğru yere koymaktır.

Örnekler:

Ø "Yapılan kontrollerde alkollü araç kullanan Şükrü Eyüpoğlu adındaki bir vatandaş ifadesi alınmak üzere karakola götürüldü."

     Cümlesinde "araç" sözcüğünü niteleyen "alkollü" sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır.Çünkü cansız bir varlık olan "araç" sözcüğü "alkol" kullanamaz."alkollü" sözcüğü "kullanan" sözcüğünden önce getirilmelidir.

Ø "Deneyimli bilgisayar alnında çalışacak elemanlar aranıyor."

     Cümlesinde "deneyimli" sözcüğü yanlış yerde kullanılmıştır."bilgisayar alanı" deneyimli olamaz, ancak insanlar deneyimli olabilir.Buna göre "deneyimli" sözcüğü "elemanlar" sözcüğünden önce getirilmelidir.

Ø "Bu yazı, keyifle okunacak bir geminin seyir defteri şeklinde yazılmış."

     Cümlesinde" keyifle" okunacak sözü yanlış yerde kullanılmıştır. Bu cümleden "geminin keyifle" okunacağı anlamı çıkmaktadır.Oysaki keyifle okunacak olan "gemi" değil, "seyir defteridir".O halde "keyifle okunacak" sözünü "seyir" sözcüğünden önce getirmeliyiz.

Ø " Patatesler çok suda pişmiş."    Doğrusu:  "Patatesler suda çok pişmiş."

Ø "Fazla canını sıkma."      Doğrusu : " Canını fazla sıkma."


Ø "Kısaca bazı bildiklerimi anlatmak istiyorum."

Ø “Bazı bildiklerimi kısaca anlatmak istiyorum.” Olmalıydı.

Ø Başkan, henüz eylülde adaylığını koyup koymayacağını bildirmemişti.

Ø Yeni durağa gelmiştim.

Son iki cümlede, “henüz” ve “yeni” kelimeleri yüklemden önce kullanılmalıdır.

"Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli."

"Her yolda kalan insana yardım etmeliyiz."

"İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi."

"İzinsiz inşaata girilmez."

Cümlelerinde de anlatım bozuklukları vardır.


5. MANTIK HATASI

     Buna sıralama yanlışı da denir. İki durumu sıralarken bunların önem sırasına dikkat etmek gerekir.Eğer bu duruma özen göstermezsek anlatım  bozukluğu yapmış oluruz.

Örnekler:

·    "Bu kadar çok çalışırsa ölebilir, hatta yorgun düşebilir de."

     Cümlesinde bir mantık hatası söz konusudur."yorgun düşmek" ve "ölmek" sözcükleri yanlış
sıralanmıştır.Doğrusu bu iki cümlenin yer değiştirilmiş şeklidir.

·    "Yiyecek yemeğimiz , hatta  bir lokma ekmeğimiz  bile kalmamıştı."

·    "Bu çocuk, değil karıncadan, canavardan bile korkuyor."

·    "Senin bu düşüncelerini duyan, değil  üniversiteli  ilkokul mezunu biri olduğunu zanneder."

Altı çizili kelimeler yer değiştirmelidir.

·    "Eğrisiyle doğrusuyla çok doğru işler yapıyor."

·    "Başkan dokuza karşı altı oyla seçildi."

·    Dikkat etmezsen düşebilirsin; hatta ayağın bile kayabilir.

·    Uzun süre yatmak hastaya fayda değil; zarar sağlar.

·    Ödevini gelmeden önce mi  sonra mı yaptın?

Bu cümlelerde de  mantık hatası söz konusudur.



6. ANLAM BELİRSİZLİĞİNİN BULUNMASI

Cümledeki anlam belirsizliğinin iki nedeni vardır.

a.  Şahıs yönüyle

     Bazı sözcükler vardır ki aldığı eklerden dolayı hem ikinci tekil hem de üçüncü tekil şahsına ait olma özelliği gösterir. Bu ekleri alan sözcükler şahıs zamirleriyle kullanılmazsa anlam belirsizliği söz konusu olur. Bu durumda anlam belirsizliğine yol açan bu sözcüklerden önce mutlaka 
"sen" ya da "o" şahıs zamirini getirmek gerekir.

Örnekler:

·    "Gözünü toprak doyursun."

     Bu cümlede "gözünü" sözcüğünden kaynaklanan anlam belirsizliği vardır. Cümlenin başında şahıs zamiri (sen veya o) kullanılmadığı için  cümlede sorulan, "kimin gözünü" sorusuna tam bir yanıt alamıyoruz. Bu yüzden cümlenin başına şahıs eki getirmeliyiz.

·    "Kardeşini bizim sokakta gördüm."

·    "Kalemini çok beğendik."

Altı çizili sözcüklerde anlam belirsizliği vardır.

Uyarı !

     Anlam belirsizliği başlı başına bir anlatım bozukluğu nedeni değildir. Zaten buradan soru sorulduğunda, soruda "anlam belirsizliği" ifadesi mutlaka kullanılır.

b. Noktalama yönüyle

     Cümlede bazı sözcükler anlam belirsizliğine yol açabilir. Bu sözcüklerden sonra virgül getirerek anlam belirsizliğini ya da karışıklığını gidermiş oluruz. Özellikle cümle başında kullanılan adlaşmış sıfatlardan sonra, isim geliyorsa mutlaka virgül kullanılmalıdır.

Örnekler:

·    "Yaralı adama kısık sesle bir şeyler söyledi."

     Cümlesinde "yaralı" sözcüğü anlam belirsizliğine neden olmaktadır. Yaralı olan "adam" mı, yoksa "yaralı" olan başka biri mi var; bu durum belli değildir. İşte bu da anlam belirsizliğinin olduğunu gösterir.Böyle durumlarda "virgül" koymak gereklidir.

·    "Toprak yolun kenarına kamyonla dökülmüş."
·    "Bayan gazeteciye birkaç soru sormak istiyordu."
·    Erdem;"küçük ağaçlara bakıyor." dedi.
·    "Avukat hanım kardeşini arıyor."
·    "Satıcı kadına seslendi."

Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden sonra "virgül " konmalıdır.


Uyarı !

     Yukarıdaki cümlelerde olduğu gibi, bu anlam belirsizliklerinde cümlenin nasıl vurgulandığı, nasıl söylendiği gibi durumlar dikkate alınıp öyle "virgül" kullanılması gerekir.



B)  YAPISAL BOZUKLUKLAR

     Bu tür anlatım bozuklukları  dilbilgisiyle ilgilidir. Bunlar cümlenin öğelerinden, eklerden ya da tamlamalardan kaynaklanabilir.Şimdi bu anlatım bozukluklarını nedenleriyle birlikte inceleyelim.

1. Özne-Yüklem Uyumsuzluğu

a. Tekillik-çoğulluk yönünden

v Cümlede özne tekilse yüklem de tekildir.

Örneğin; "Genç, yavaşça koltuğa oturdu." cümlesinde özne tekil olduğu için yüklemde tekildir.

Uyarı !

     Anlamca çoğul, şekilce tekil olan "millet, ordu, herkes, çoğu " gibi sözcükler özne olduğu zaman yüklem tekil olur.

Örnekler:

·      " Ordu, teknolojiyi yakından takip ediyor "

·      " Herkes beni anlayışla karşıladı."

     Cümlelerinde altı çizili sözcükler  "Ordu, Herkes " sözcükleri öznedir. Buna karşılık yüklemlerinde tekil olduğunu görürüz. Dolayısıyla, bu cümleler anlatımı doğru olan cümlelerdir.

v Saygı ve yüceltme anlamının  bulunduğu tekil özneli sözcüklerde yüklem çoğul olabilir;

·    " Cumhurbaşkanımız yarın şehrimize gelecekler. "

v İnsan dışındaki varlıklar ya da soyut kavramlar özne olursa, yüklem tekil olur;

·    Dağlar gün batımına doğru kızıllaştılar. "

     Cümlesinin öznesi çoğuldur. Özne, insan dışındaki bir varlık olan "Dağlar" sözcüğüdür. “kızıllaştılar" yükleminin de çoğul olduğunu görmekteyiz. Bu cümlede özneyle yüklem arasında tekillik-çoğulluk yönünden uyuşmazlık olduğu için anlatım bozukluğu vardır. Buna göre bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için yüklem tekil olmalıdır. Dolayısıyla cümle, 

·      "  Dağlar gün batımına doğru kızıllaştı. "   olmalıdır




Örnekler:

·      " Fikirler baskıyla yerleşmezler." (yerleşmez)

·      " Leylekler, ilkbaharda buraya gelirler. " (gelir)

·      "Kavak ağaçları yapraklarını erken döküyorlar." (döküyor)

·      " Bu tür mutluluklar gelip geçicidirler." (geçicidir)

     Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcüklerin çoğul eklerini almamaları gerekir.


b. Şahıs yönünden

     Özne hangi şahıstan oluşuyorsa yüklem de o şahsa göre çekimlenir. Eğer özne birden fazla şahıstan oluşuyorsa yüklem de  uygun çoğul şahıs eklerinden birini alması gerekir. Aksi takdirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Örnekler:

·      "İsmail ve ben çok iyi anlaşıyorum."

     Cümlesinin öznesi "İsmail" ile "ben" olmak üzere iki şahıstan oluşmaktadır.Yüklem olan "anlaşıyorum" sözü 1. tekil şahısa göre çekimlendiğinden yüklem her iki   şahısı karşılamamaktadır."ben anlaşıyorum " diyebiliriz , ancak "İsmail anlaşıyorum" diyemeyiz. Özne olan sözcükler "biz" anlamı taşıdığı için  yüklemde 1.çoğul şahsa göre çekimlenmelidir. Yani;

·      "İsmail ve ben çok iyi anlaşıyoruz." olmalıdır.

·      "Yarışmada bir sen  bir de Mehmet , dereceye girmişti." (girmiştiniz)

     Cümlesinin öznesi "bir sen bir de Mehmet" sözüdür. Özneyi  "sen" ve "Mehmet" sözcükleri oluşturmaktadır.Yüklem olan "girmişti" sözü 3. tekil şahısa göre çekimlenmiştir. Özne ile yüklem arasında şahıs yönünden bir uyumsuzluk bulunmaktadır. Özne "siz" anlamı taşıdığı için yüklem de 
2. çoğul şahısa göre çekimlenmelidir.

·      "Onunla sen bir zamanlar aynı okulda okumuştun."

·      "Geçen sene ben ,sen ve kardeşim tatil yapıyordunuz."

Cümlelerinde altı çizili sözcükler yanlış şahıs ekleri almıştır.


c. Olumluluk-Olumsuzluk yönünden

     Öznesi olumlu anlam içeren cümlelerde yüklemler olumlu; öznesi olumsuz anlam içeren cümlelerde ise yüklemler olumsuz olur. Aksi takdirde anlatımı bozuk cümleler karşımıza çıkar. Bu anlatım bozukluklarını daha çok sıralı cümlelerde görürüz.




Örnekler:

·      "Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, kendi fikrinde ısrar ediyordu."

     Cümlesinde "virgül" den sonra "herkes" sözcüğünü koymazsak "Hiçbiri kendi fikrinde ısrar ediyordu." anlamı çıkar. Bu da anlatım bozukluğudur.

·      "Bu oyunu kimse beğenmedi, çok geçmeden salondan çıktı." (herkes)

·      "Hiç kimse kitap okumadı, dakikalarca müzik dinlendi." (herkes)

·      "Herkes ondan nefret ediyor,  yüzünü görmek istemiyordu." (hiç kimse)

     Cümlelerinde "virgül" den sonra sırasıyla "herkes, herkes, hiç kimse" kelimelerini getirmeliyiz.

·   Hiçbiri okula gelmedi , dışarıda oynadı.ÞHerkes

·   Herkes ondan nefret ediyor, yüzünü bile görmek istemiyordu .Þ Hiçbiri

·   Hiçbiri anlatılanlara inanmadı; kendi fikrine ısrar ettirdi.Þ Hepsi

·   Hepsi dersten  önce kütüphanede toplansın; sakın dışarı çıkmasın. ÞHiç kimse


2. Tamlama yanlışları

     Tamlamalarda, sıfat ve isimden oluşan birden fazla tamlayanın aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna neden olur.

Örnekler:

Ø "Son derste belgisiz ve sayı sıfatlarını gördük."

     Cümlesinde "sayı sıfatları" kullanımı doğrudur; ancak "belgisiz" sözcüğü "sıfatlarını" sözcüğünün tamlayanı olamaz. Doğrusu, "belgisiz sıfatlar" şeklinde olmalıdır..

Ø  "Bu derste belgisiz ve soru zamirlerini işledik." (belgisiz zamirleri ve soru zamirlerini)

Ø  "Birçok sorunları olan bu gence hepimiz yardım ediyorduk." (birçok sorunu)

Ø "Bu bölge coğrafi ve iklim açısından ilgi çekici özelliklere sahiptir."

"coğrafi" sözüyle isim tamlaması değil;  "coğrafi açıdan" biçiminde sıfat tamlaması kurulur.

Ø "Eczanemizde askeri  ( ) ve emekli sandığı reçeteleri düzenlenir."

Ø "Kar yüzünden tüm özel  ( ) ve devlet okulları tatile girdi."

Ø "Ülkemiz Bosna'ya  askeri ( ) ve gıda yardımı yaptı."

     Cümlelerinde tamlama yanlışlıklarından kaynaklanan anlatım bozuklukları vardır.

·      "Toplantıya özel ve kamu sektörlerini  çağırdı".Þ özel sektörleri

·      " Siyasi, askeri ve ekonomi alanlarında görüştüler".Þ siyasi, askeri alanlarda

·      " Bu konu ekonomik ve sağlık açısından önemlidir."Þ ekonomik açıdan

·      "Hece ve serbest vezin şiirin değişmez  kalıplarıdır."Þ vezni

·         " Bu konuda müdüre danışalım, görüşlerinin neler olduğunu  öğrenelim."  Þ müdürün 
      görüşlerinin...

·         "Buraya  geldiğini duydum." Þ ( kimin? : onun -senin)

·         "Şirketimiz  memuru  ve tek elemanısın."Þ şirketimizin memuru

·      " Toplantıda gündemin öğrencilerin başarılarının artırılmasıyla ilgili maddeye geçildi. "Þ 
     gündemin maddesine

Uyarı !

Bazen tamlayanın kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.

·      "Arkadaşıma anlatmaya çalıştım, fakat beni pek dinlediği yoktu."

     Cümlesinde tamlayan eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır.İkinci cümlede tamlayan durumundaki "dinlediği" sözcüğünden önce "arkadaşımın  ya da "onun" tamlayanını getirmeliyiz.

3. Ek Yanlışları

     Cümlede eklerin eksik kullanılması  ya da yanlış yerde kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnekler:

Ø "Benim asıl üzerinde durduğum nokta, onun benden izinsiz gittiğidir. Þ (gitmesidir)

     Cümlesinde "gittiğidir" sözcüğü yanlış bir ek almıştır. Üzerinde durulan bir noktanın bir adının olması gerekir. O halde "gittiğidir" sözcüğündeki "-dik(-tiğ)" eki yerine "-me" isim-fiil eki getirilmelidir. Sonuç olarak bu sözcük "gitmesidir" şeklinde olmalıdır.

Ø "Öğrencilerin başarısına ilgilenmek gerekir."

     "başarısına ilgilenmek" olmaz, "başarısıyla ilgilenmek" olur.

Ø "Bu, Salih'in ve benim çözebileceğim bir sorun değil." (çözebileceğimiz)

Ø "Okay' ın, eserlerinde şehrin kenar mahallelerinde yaşayan yoksul insanları anlatması gerekmektedir."

Ø "Geliştirilen bu teknikle çocuklar, bilgisayarı daha kolay kullanılması amacına ulaşıldı."

     Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılan sözcüklerde ek yanlışlıklarından kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır.

·         Dayım bakkalcılığa yeni başladı Þ bakkallığa

·         Yazılan konular  geçen yılın  hazırlanan ama; öğrenciye verilmeyen konulardır. Þ  konularıdır.

·         Sanki  tüm kabahatleri bendeymiş gibi davrandı.ÞTüm kabahatler bendeymiş gibi davrandı. Þ

      Tüm kabahat bendeymiş gibi davrandı.

·         Tutuklular salınılıverdi.Þ salıverildi

·         Söylediklerimden hep aksini yaparsın zaten. (-in)

·         Sana çok iyi tanıdığımı söyleyebilirim.Þ seni

·         Hepinizi iyi akşamlar dilerim.Þ hepinize

·         Bir türlü okuyabilemedim , anlıyorsun mu? Þ okuyamadım, anlıyor musun?



4. Öğe Eksikliği

     Öğe eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları daha çok bileşik ve sıralı cümlelerde görülür. Aynı öğelerin farklı yüklemlere bağlanması ya da  cümle içerisinde bir öğenin kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.



a. Nesne Eksikliği

Örnekler:

Ø "Yaşananlara farklı bir açıdan bakarak, titizlikle değerlendiriyor."

     Cümlesi bileşik bir cümledir. Yan cümlenin  yüklemi "bakarak", temel cümlenin yüklemi ise "değerlendiriyor" sözcüğüdür. "Yaşananlara bakarak" diyebiliriz, ancak  "Yaşananlara değerlendiriyor" diyemeyiz.Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için virgülden sonra  ikinci bir nesne eklemeliyiz.

·   "Yüksel, bana inanmıyor, ( ) yalancılıkla suçluyor." (beni)

·    "Çocukluk  günlerine özlem duyan,( ) sürekli arayan yüzlerce insan tanıyorum" (çocukluk günlerini)

·   " Cümlelerde yanlışlıklar vardır, ( ) belirtiniz." (bunları)

·   " Geçerli olan kurallara uyun, ( ) uygulayın." (kuralları, onları)

·   "Öğretmenliğe teşvik etmeli; ( ) desteklemeliyiz." (öğretmenliği)





b. Dolaylı Tümleç Eksikliği


Örnekler:

Ø "Resul, yazdığı güzel eserlerle insanları heyecanlandırıyor, ümit veriyordu." (insanlara)

     Cümlesinde  "insanları"  nesnesi  "heyecanlandırıyor" ve "ümit veriyordu" yüklemleri için ortak düşünülmüş; ancak birinci cümlede geçen nesneyle, ikinci cümlenin yüklemi arasında uyumsuzluk vardır. "İnsanları heyecanlandırıyor" diyebildiğimiz halde  "insanları ümit veriyordu" diyemeyiz. "insanlara ümit veriyordu" demeliyiz.

Ø "Erdem, okul arkadaşlarını bazen telefonla arıyor,  bazen de (  ) mektup yazıyordu." (onlara)

Ø "Bu yoksul kişileri küçümsemeyin, (  )  yardım ederek güler yüz gösterin." (onlara)

Ø "Duvarları kirletmek, ( ) yazı yazmak kesinlikle yasaktır." (duvarlara)

     Yukarıdaki cümlelerde dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır.



Uyarı !

1. Tümleç yanlışlarının iki biçimde adlandırıldığı göz ardı edilmemelidir. Adlandırılma yapıldığı
zaman uyuşmayan öğeden bozukluğu giderirken getirilen tümleçten yola çıkmak gerekir. Aşağıdaki bu örnekte de adlandırılmayı görelim:

·      "Öğrencilere  sevgi ile yaklaşır,  tek tek ilgilenirdi." (onlarla)

     İkinci yüklemle uyuşmayan dolaylı tümleçtir. Öyleyse bu durumu "tümleç yüklem uyuşmazlığı " diye adlandırabiliriz. Bozukluğu gidermek için ikinci cümleye "onlarla" sözcüğü getirilmeli.

2. Tümleç eksikliği diyebileceğimiz bu yanlışlıkların yanı sıra "tümleç artıklığı” da anlatım
     bozukluğuna yol açar:

·      "Çalışanlara bu durumu açıkla ve onlara bir günlük izin ver."

     Birinci cümledeki tümleç ikinci yüklemle de uyuşmaktadır. Öyleyse “onlara” sözcüğünün kullanılmaması gerekir.

Örnekler:

Ø Tiyatroyu çok seviyor, fakat gidemiyordu. (tiyatroya)

          Bu cümlede “tiyatroyu” nesnesi, cümlenin ikinci yüklemi için uygun değildir. “Tiyatroyu gidemiyordu” denmez. Bu cümlenin düzeltilebilmesi için “tiyatroya” dolaylı tümlecinin cümleye eklenmesi gerekir: ”tiyatroya gidemiyordu.”



Ø Bir sorunun üzerinde enine boyuna düşünmeyi anlamak için çaba harcamayı öğrenmişler.

     “Bir sorunun üzerinde düşünmeyi” denir; ancak “bir sorunun üzerinde anlamak” denemez. Bu cümlenin düzeltilebilmesi için “onu” ya da “bir sorunu” nesnesinin ikinci yan cümlenin başına eklenmesi  gerekir: ”... onu anlamak için çaba harcamayı öğrenmişler

·      "Öğrenciyi yanına çağırdı; nasihat etti."  (öğrenciye) D.T. eksikliği

·      "Köye yaklaşıyor muyuz ; uzaklaşıyor muyuz?" (köyden) D.T  eksikliği

·         Herkesten önce onu çağırıp;  görüş. (onunla) edat tümleci eksikliği.

·         Düşman şehri bombalamış;ama girememiş; ele geçiremeyince, çekip gitmişti. (Yanlış)

      Düşman(,) şehri bombalamış; ama (şehre)girememiş; (şehri) ele geçiremeyince, (oradan) çekip
      gitmişti. ( Doğru )

     


5. Yüklem Yanlışları

Yüklemle ilgili yanlışlar şunlardır;

a. Yüklem Eksikliği

Daha çok sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkan yüklem eksikliği, anlatım bozukluklarına neden olur.


Örnekler:

Ø "O dönemlerde  roman hiç ya da çok az değişmiştir."

     Cümlesinde yüklem eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır. Burada "hiç"  ve  "çok az" sözcükleri aynı yükleme bağlanmış."çok az değişmiştir" sözünde bir yanlışlık yapılmamıştır, ama "hiç değişmiştir" sözünde bir yanlışlık vardır."hiç" sözcüğünün yer aldığı cümlelerde yüklemde olumsuz olmalıdır. O halde birinci cümleye yüklem eklememiz gerekmektedir.

Ø "Fevzi oraya Mercedes’le, biz de Passat’la gittik."

     Birinci cümledeki özne ikinci cümlede ki yükleme bağlanmıştır.Bundan dolayı bu sözde anlatım bozukluğu vardır. Cümlede, "Fevzi gittik" anlamı çıkmaktadır. Bu da olamaz. Cümleyi düzeltmek için  "virgül" den önce “gitti” yüklemi getirilmelidir. Ya da uygun bir yüklem.

Ø "Emrullah Ankara'yı ( ) , ben İstanbul'u istiyorum."

Ø "Maklubeden çok az ( ) , tatlıdansa hiç yemedim."

Ø "Fevzi geçen hafta da ( ) bu hafta da halı sahaya gelmeyecek."

     Cümlelerinde yüklem eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozuklukları vardır.


Bu konuda bir sen, bir de ben varım.Þ varsın

Çayı az, sigarayı ise hiç sevmem.Þ severim.



b. Etken ve Edilgen Fiillerin bir arada bulunması

     Aynı cümlede özellikle öğe ortaklığı bulunan cümlelerde  etken ve edilgen fiilerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnekler:

Ø "Bu belgeleri velilerinize imzalatılıp, Müdür Bey’e vermelisiniz."

     Cümlesinde yan cümleciğin yüklemi  "imzalatılıp" eylemi  edilgen, asıl yüklem olan " vermelisiniz" eylemi ise etken çatılıdır. İşi yapan belli olduğuna göre,  bu cümlede edilgen fiil olmamalıdır. O halde yan cümleciğin yüklemi olan "imzalatılıp" yüklemi “imzalatarak” şeklinde etken yapılmalıdır.

Ø "Üniversite sınavını kazanmak amacıyla çalışmaya başladığında  sadece ders çalışılmalıdır.

     Cümlesinde işi yapan bellidir. O halde yüklem edilgen durumundan etken duruma getirilmelidir.

Ø "Her sabah erken kalkmaya çalışılmalı." (çalışmalı)

Ø “Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır.” (hazırlanarak)

c. Farklı Sözcüklerin Aynı Fiile Bağlanması

     Farklı eylemlere yönelik sözcüklerin aynı fiilimsiye bağlanması sonucu anlatım bozuklukları ortaya çıkar.

Örnekler:

Ø "Sesini ve yüzünü göremediğim İsmail'e sesleniyorum."

     Cümlesinde "sesini göremediğim " anlamı çıkmaktadır, bu da anlatım bozukluğudur. Cümleyi düzeltmek için "sesini" sözcüğünden sonra uygun bir kelime "duyamadığım" getirilmelidir.

Ø "Bu suçlamanın yersiz ( ) ve doğru olmadığını düşünüyor" (olduğunu)

Ø "Bu akşam radyo( ) ve televizyon seyretmeyi düşünüyorum." (dinlemeyi)
    
     Cümlelerinde anlatım bozuklukları vardır.

d. Ek Eylemin Ortak Kullanılması

Bu anlatım bozukluğu isim  cümlelerinden oluşan  sıralı cümlelerde görülür. Bazen  birinci cümlede ek eylemin kullanılmadığından, ikinci cümlenin yüklemindeki  ekeylem ortak kullanılmış olur. Bu durumda anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Örnekler:

Ø "11\B sınıfındaki öğrencilerin birçoğu zeki, ama çalışkan değildi." (zekiydi)

     Cümlesinin yüklemi "zeki" ve "çalışkan değildi" sözleridir. Bu cümlede birinci cümlenin yüklemi olan "zeki" sözünde ek eylem kullanılmamıştır.Bu yüzden "zeki" sözü  ikinci cümledeki  ek eylem alan "değildi" sözüne bağlanmıştır."zeki değildi" şeklinde bir anlam oluştuğundan  anlatım bozukluğu  meydana geliyor. Anlatım bozukluğunu gidermek için birinci cümlenin yüklemi olan " zeki" sözüne ek eylem getirmeliyiz.

Ø "Eserin konusu çok ilginç( ), anlatımında sıradan değildi." (ilginçti)

     Cümlesinde ekeylem eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır.

Ø    “Bülent çok samimi ve ona çok yakınlık göstermişti.” Cümlesinde ek -fiil eksik. “samimiydi”olması  gerekirdi.

Ø   "Düşüncelerinde ısrarlı, ama inatçı değildi."  (1. Cümlenin ek-fiili eksik, “ısrarlı değil” anlamı çıkmaktadır.)

Ø   "Geceleri az, gündüzleri hiç uyumam." (yüklem eksik.)

            “Geceleri az uyurum, gündüzleri hiç uyumam.” olmalıydı.

Ø   Çocuğun boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi. Þ kısa idi.


























BASIN VE YAYIN ORGANLARINDA YAPILAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

v   “...dolayısıyla bunun yeri ve mekânı yetkili kurullardır.”. HBB, Haber, 09.06.1999, 18.39.

v   “...bunun yeri ve mekânı yönetim kurullarıdır.”. HBB, Bugün, 10.06.1999, 07.42.

v   Örneğin meselâ, al bunu, getir bana, derim, getirir.”. TGRT, Bir Başka Âlem, 09.05.1999, 06.34.

v   Meselâ örneğin diyelim ki...”. HBB, Mozaik, 11.06.1999, 23.53.

v   -Meselâ, örneğin sana bi şey söyleyim yine.”. Meltem, Top Ağlarda, 07.10.1999, 21.39.

v   “...maddî olanağımız imkân verirse...”. TRT 1, Günden Güne, 14.05.1999.
          doğrusu: maddî olanağımız (imkânımız) olursa

v   “İmkânlarım olanaklarım dahilinde devam edeceğim.”. atv, A’dan Z’ye, 19.05.1999, 15.10.

v   “Yaralıları buradan çıkarmak zor güç oldu.”. atv, Haber, 03.07.1999, 13.00.

v   “Kasetin satışları nasıl, ilgi, alâka nasıl?”. Kanal 7, Türüt Show, 11.05.1999, 23.17.

v   “Kapalı spor salonu ful dolu.”. NUMBER 1, Geveze Show, 11.05.1999, 22.11.
          doğrusu: hıncahınç dolu, dopdolu

v   “Bir anlamda prestij ve saygınlık kaybı, uzun vadede müşteri kaybı anlamına da gelecektir.”. NTV, Portreler,                    08.06.1999, 02.56.

v   “Bir edebiyatçı ve yazın insanı olarak...”. NTV, Portreler, 08.06.1999, 02.51.

v   Bilâhare sonra tırnakları törpülemek için...”. TGRT, Bir Başka Âlem, 09.05.1999, 06.41.

v   Fıtraten yaratılış itibariyle...”. TGRT, Huzura Doğru, 09.05.1999, 09.03.

v   “...Ragga bu müzikte bir tarz şekli aslında.”. HBB, 2’den 4’e, 14.06.1999, 01.27.

v   “Ben de onlardan faydalanıp onu öğrencilerime ve talebelerime anlatırım.”. HBB, Haber, 15.06.1999, 18.59.

v   “...yasalar, kanunlar örümcek ağına benzer; güçlüler deler geçer; zayıflar takılır kalır.”. HBB, Mozaik, 11.06.1999,    23.55.

v   Acayip tuhaf hissediyorum kendimi.”. HBB, 2’den 4’e, 02.06.1999, 02.02.

v   “Türkiye’nin şartları  ve koşulları birtakım reformları gerektiriyor.”. Kanal D, Teke Tek, 13.07.1999, 00.21.
v   “Neden böyle bir gereksinime ihtiyaç duydunuz?”. Kanal D, Duygulu Türküler, 05.07.1999, 06.13.
          doğrusu: böyle bir şeye

v   “Bunlar da çekici cazibe unsurları oluyor.”. FLASH, Eko Bugün, 02.07.1999, 19.00.

v   Biraz bayağı uzun bir ara oldu.”. FLASH, Kurdela, 12.07.1999, 15.30.

v   “...en yakın, kısa bir zamanda...”. HBB, 15.06.1999, 12.18.

v   “...ana temel sorunudur.”. FLASH, Söz Esnafın, 02.07.1999, 20.30.

v   “Ciddî çaba ve gayret göstermesi lâzım.”. Kanal 7, Türkiye Bülteni, 14.05.1999, 15.10.

v   “Padişahların, arzu ve isteklerine bağlı olarak.”. NTV, Kartpostal, 14.07.1999, 01.34.


v   “ÖSS sınav sonuçları yarın açıklanacak.”. Kanal D, Haber, 10.07.1999, 19.31.

v   “... ÖSS sınavının iptali...”. TGRT, Haber 24, 04.05.1999, 00.39.
          doğrusu: ÖSS’nin

v   “Bizi iyi kale almayan insanlar...”. FLASH, Söz Esnafın, 02.07.1999, 20.30.

v   “Karnıbaharı nasıl pişince seviyorsun?”. TRT 1, Evvel Zaman İçinde, 04.05.1999.

v   çok muhtemelen”. Kanal 7, Haber, 03.05.1999, 13.00.
          doğrusu: büyük bir ihtimalle

v   “İtalya’nın bu Türkiye aleyhindeki tutumu karşısında Türkiye nota verdi.”. FLASH, 23. Saat, 08.07.1999, 23.00.

v   “Bina gece yarısı büyük bir gürültüyle birlikte çöktü.”. FLASH, Gün Ortası Haber, 05.07.1999, 13.00.

v   Bugünün genç kızlarımıza...”. FLASH, Söz Esnafın, 09.05.1999, 20.40.

v   “... olumlu yararlar sağlayacaktır.”. TRT 1, Bu Toprağın Sesi, 11.05.1999.
          Yarar, zaten olumludur.

v   “... ne ölçüde yeterli olup olmadığı...”. TRT 1, Haber, 12.05.1999, 13.00.

v   “Bir grup teroristlerin...”. TRT 1, T.S.K. Saati, 15.09.1999.
          doğrusu: teroristin

v   “...Türkiye’den gidecek olan devlet yetkilileri muallâkta kalmış olmaları...”. Kanal 7, Dünyadan Yansımalar,             15.05.1999, 20.32.
          doğrusu: devlet yetkililerinin

v   “İki yüz yirmi beş tanesi bilimsellikle yakından uzaktan ilgisi yok.”. Kanal 7, Hayatın İçinden, 13.05.1999, 11.00.
          doğrusu: tanesinin

v   “...Şemdin Sakık TCK’nin 125. maddesi gereğince ölüm cezası ile cezalandırılmasına.”. Kanal D, Haber 17,             07.07.1999, 17.05.
          doğrusu: Şemdin Sakık’ın

v   Üniversiteler açılmasıyla birlikte yine birtakım olaylar var.”. TRT 1, Haber Kuşağı, 07.10.1999, 18.34.
          doğrusu: Üniversitelerin

v   Cümlede olay ve olaysız kelimelerinin yakın tekrarını önlemek için ifade “Eylemci minibüsçüler polisin uyarısı üzerine olaysız dağıldı.” şeklinde değiştirilebilir.

v   “Kendi boylarına göre rakip bulmakta zorlanan cüceler takımının oldukça iddialı oldukları, her hâllerinden belli             oluyor.”. SHOW, Haber, 02.07.1999, 21.29.

Bir cümlede ol- fiili farklı eklerle üç defa kullanılmıştır. Bu durum kulağı rahatsız ediyor. Cümledeki oldukça kelimesi Türkçede son zamanlarda gerçek anlamı dışında kullanılmaktadır. Cümle, “Kendi boylarına göre rakip bulmakta zorlanan cüceler takımı çok iddialı. Bu, her hâllerinden belli oluyor.” şeklinde bölünebilirdi.

v   “Üstünde biraz çalışıp yapmaya çalışır herkes.”. atv, Harika Pazar, 09.10.1999, 20.38.
          doğrusu: durarak

v   “Önümüzdeki günlerde bu konunun bütün ayrıntılarını göreceğiz gibi görünüyor.”. SHOW, Güne Merhaba,             11.05.1999, 07.44.
          doğrusu: anlayacağız / öğreneceğiz

v   Görüntülerden gördük muhteşem bir yer.”. SHOW, Lige Doğru, 02.07.1999, 00.15.
          doğrusu: görüntülerini seyrettik

v   “...teröristler bugün İstanbul Güvenlik Mahkemesine getirilerek hâkim karşısına çıktılar.”. FLASH, Haber, 14.07.1999,    19.30.
doğrusu: çıkarıldılar

v   “... çocuğu olana da isterse evlât edinilebilme olanağı getirilmekte...”. NTV, Haber, 08.10.1999, 17.29.
          doğrusu: edinebilme



v   “Ama bu cezanın infaz edilip edilmemesi hâlâ tartışılıyor.”. SHOW, Haber, 03.07.1999, 20.18.
          doğrusu: edilmeyeceği

v   “Size ilgi duymasını nasıl ifade ediyordu?”. SHOW, Film Gibi, 15.07.1999, 22.53.
          doğrusu: duyuşunu

v   “Doktorların on gün sonra konuşmasını tahmin ettikleri Bakan Hikmet Uluğbay ...”. SHOW, Haber, 09.07.1999,    03.16.
          doğrusu: konuşacağını















2 yorum: