15 Nisan 2013

SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ



Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler
Aynı kavramı karşılayan sözcüklere eş anlamlı (anlamdaş)
sözcükler denir. Dilimizdeki eş anlamlı sözcüklerden biri
genellikle başka dillerden alınmış sözcüklerdir.
Örneğin,
deprem / yer sarsıntısı / zelzele
konuk / misafir
yoksul / fakir
yöntem / metot
sınav / imtihan
􀁄 Ormanın içindeki kulübede yoksul bir ihtiyar tek başına
yaşardı.
􀁄 Günümüzde insanlar çevresindeki fakir insanların varlığından
bile haberdar değil.
Tek başına iken anlamdaş olan sözcükler -cümle içinde
kazandığı anlamlarla- anlamdaşlık kurmayabilir.
Göreyim seni, yüzümüzü kara çıkarma.
cümlesindeki “kara” sözcüğü yerine “siyah” sözcüğünü kullanamayız.

Yakın Anlamlı Sözcükler
Eş anlamlı gibi görünmelerine rağmen aralarında az da olsa
anlam farklılıkları bulunan sözcüklere yakın anlamlı sözcükler
denir. Bir dilde birbirine yakın anlamlı sözcükler bulunabilir.
Örneğin,
dilemek / istemek, göndermek / yollamak,
uğraşmak / didinmek ...
􀁄 Okan sana yine küsmüş.
􀁄 Okan sana yine kırılmış.
􀁄 Okan sana yine gücenmiş.
􀁄 Okan sana yine darılmış.
Cümleler, altı çizili sözcüklerle özdeş değil yakın anlam
kazanmıştır. Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı,
ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü
cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip
görüşmez olmak" anlamı vardır.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler
Birbirine karşıt (zıt) kavramları karşılayan sözcüklere karşıt
anlamlı sözcükler denir.
Örneğin,
uzun / kısa çalışkan / tembel
güzel / çirkin yumuşak / sert
iyi / kötü ağlamak / gülmek
yaşlı / genç üzülmek / sevinmek...
􀁄 Çirkin ile bal yeme; güzel ile taş taşı.
􀁄 Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun.
Sözcüklerin olumlu - olumsuz biçimleri karşıt anlamlılık
doğurmaz.
Örneğin,
“gelmek” sözcüğünün karşıtı “gelmemek” değil “gitmek” tir.
yanmak (olumsuzu) yanmamak
(karşıtı) sönmek
Örneğin,
“acılı” sözcüğünün karşıtı “acısız” değil ”tatlı” dır.
Sözcüklerin karşıt anlamlılık oluşturması cümlede kazandıkları
anlama bağlıdır.
􀁄 Böreği yumuşak hamurdan yapmalısın. (katı karşıtı)
􀁄 Elbisenin kumaşı çok yumuşak, değil mi? (sert karşıtı)

Aşağıdaki dizelerin hangisinde karşıt kavramlar bir
arada kullanılmıştır? (ÖYS–1987)
A) Hani o gülerek geldiği demler şimdi.
B) Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur.
C) Bâki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.
D) Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
E) Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur.
D seçeneğindeki “ağlamak” ve “gülüşmek” sözcükleri karşıt
anlamlıdır.
Doğru Seçenek: D
Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler
Yazılış ve söylenişleri aynı, anlamları tamamen farklı olan
sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Sesteş sözcüklerin
çoğunun sözcük türü (ad ya da eylem) de farklıdır.
Örneğin,
I. yüz : sayı
II. yüz : surat
III. yüz : (geçişsiz fiil) ... denizde yüzmek
IV. yüz- : (geçişli fiil) ... derisini soymak
Dilimizdeki "yaz, çay, gül, kır, yan ..." sözcüklerinin sesteşleri
vardır.
Sözcükler arasındaki anlam ilgisi çok anlamlılık (temel, yan,
mecaz vb.) ya da kökteşlikle açıklanabilir.
Örneğin,
Yüz: 1. Adamın yüzünde bir yara izi vardı. (Temel anlam)
2. Yorganın yüzünü yeni kapladı. (Yan anlam)
3. Suyun yüzünde ne ararsan var! (Yan anlam)
4. Adamda yüz yok ki, dedi. (Mecaz anlam)
Boya: 1. Yazın boya fiyatları yükselir. (isim kökü)
2. Fırça elindeyken şurayı da boya. (fiil kökü)
“Odunu yardım.”, “Ona yardım, bir insanlık borcudur.”
cümlesindeki “yardım” kelimeleri arasında ses bakımından
bir benzeşme, sözcük çeşidi açısından bir ayrım vardır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde böyle bir benzeşme ve
ayrıma elverişli sözcük kullanılmıştır? (ÖSS–1980)
A) Bu iş beni yordu.
B) Bu bağ bana dedemden kaldı.
C) Ahmet hemen kolları sıvadı.
D) Bu çiçeğin yaprakları zar gibidir.
E) Sana ağlamak yakışmıyor, hep gül.
E seçeneğinde “gül-“ eylem olarak kullanılmıştır. Bir de isim
olarak “gül” sözcüğü vardır. Dolayısıyla “gül” kelimeleri arasında
ses bakımından bir benzeşme, sözcük çeşidi bakımından
bir ayrım vardır.
Doğru Seçenek: E
Dilimizdeki her sözcüğün eş anlamlısı, karşıt anlamlısı,
sesteşi yoktur.
SÖZCÜKLERİN ANLAMSAL ÖZELLİKLERİ
Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler
Sözcükler, duyularla algılanabilen varlık ya da kavramları
karşılıyorsa somut; algılanamayan varlık ya da kavramları
karşılıyorsa soyut anlamlı sözcükler olarak adlandırılır.
Örneğin,
Taş, ısı, ses, elektrik, koku, tat, hava gibi kavramlar duyularla
algılanabildiğinden somut; sevgi, sevinç, cesaret, dostluk,
mutluluk, üzüntü, kıskançlık gibi kavramlar soyuttur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somutlamaya başvurulmuştur?
(ÖYS–1997)
A) Benim yaptığım iş, uçak kullanmaya benzer. Birçok iyi iş
yaparsınız, ama başarısız olduğunuz tek bir iş, sonunuz
olur.
B) Nereden bakarsak bakalım, toplumu oluşturan bireylerle
bir duygu alışverişimiz var. Bu nedenle yollayacağımız
her ileti, onlara da uygun gelmelidir.
C) Doğru düşünen bireyler yetiştirmek için anadili öğretimine
önem vermek gerektiğini hepimiz biliyoruz.
D) Gelişme, toplumsal bilimlerde çok önemli bir kavramdır.
Bunun için araştırmacılar, gelişme kavramı üzerinde sürekli
olarak kafa yormaktadırlar.
E) Olaylar ve nesneler için söz konusu olan iyi - kötü, güzelçirkin
türünden değerlendirmelerin her birine değer yargısı
denmektedir.
A'da "yapılan iş" soyut anlamlıdır, "uçak kullanmak"a benzetilerek
somutlamaya başvurulmuştur.
Doğru Seçenek: A
Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler
Sayılabilir, ölçülebilir kavramları karşılayan sözcükler nitel;
sayılamayan, ölçülemeyen kavramları karşılayan sözcükler
ise nicel anlamlı sözcükler olarak adlandırılır.
Örneğin,
􀁄 Romanın yüz elli sayfasını okudum. (nicel)
􀁄 Kendine güzel bir kravat almış. (nitel)
Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler
Anlam kapsamı dar sözcükler özel anlamlı, anlam kapsamı
geniş sözcüklere ise genel anlamlı sözcükler olarak adlandırılır.
Örneğin,
􀁄 Tavşan da evcilleştirilen bir hayvandır.
"Tavşan" sözcüğü, "hayvan" sözcüğüne göre özel, “ada
tavşanı” sözüne göre genel anlamlıdır.
Sözcük, bir cümlede türünün tamamını anlattığı için genel;
başka bir cümlede birini ya da bir kısmını anlattığı için özel
anlamlı olabilir.
􀁄 Çiçek her dönem şiire konu olmuştur. (genel)
􀁄 Tatil dönüşü evdeki çiçeğimiz solmuştu. (özel)
Cümle içinde sözcükler bazen özelden genele, bazen de
genelden özele doğru sıralanabilir:
􀁄 Doğduğum mahalleyi, yaşadığım şehri, Türkiye'yi seviyorum.
(özelden genele)
􀁄 Çevremdeki tüm insanları, arkadaşlarımı, özellikle Oğuz
ile Efe’yi seviyorum. (genelden özele)
Aktarmalar (Deyim Aktarması)
Dilimizdeki aktarmaları şöyle sıralayabiliriz:
􀁄 İnsana özgü kavramların insan dışındaki varlıklar için
kullanılması
􀁄 fırının ağzı, suyun gözü, dağın eteği, kel tepe, kör kuyu,
nehrin kolları... (yan anlam yoluyla)
􀁄 hasta deniz, yorgun sarı yapraklar, ihtiyar çınar, hüzünlü
kuşlar... (mecaz anlam yoluyla )
Kimi anlatımlarda yer alan bu tür aktarmalar kapalı iğretileme
(istiare) örneğidir.
􀁄 Doğaya özgü kavramların insanlar için kullanılması
inatçı keçi, kuzu, tilki, odun, melek; sert, pişkin, ağır, yırtık...
gibi sözcüklerin insanlar için kullanılması bu tür aktarmalara
örnektir.
Bu tür aktarmalar açık iğretileme (istiare) örneğidir.
􀁄 Bir duyu için kullanılan kavramların başka duyular
için kullanılması
Sıcak bir bakış (dokunmadan görmeye)
Yumuşak bir ses, tatlı renkler, acı çığlık...

􀁄 Doğadaki bir varlığa özgü kavramın başka varlıklar
için kullanılması
Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi.
(Fareye özgü kavramın aslan için, aslana özgü kavramın
fare için kullanılması)
Zaman, içimi kemiriyordu.
(Fareye özgü kavramın zaman için kullanılması)
(I) Sonbahar, kendisinden sonra gelecek kış mevsiminin gizli
telaşını yaşatıyor doğaya. (II)Amasra’da bir Roma yapıtı olan
Kuşkayası Yol Anıtı sarı bir örtüyle kaplanıyor. (III) Hasankeyf’teki
Artukoğulları zamanından kalma cami, minaresindeki
son leyleği yolcu ediyor. (IV) Kaçkarlarda yağmur fazla
mesai yapmaya başlıyor. (V) Bolu Dağları’nda, Istrancalarda
gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı
bakışlarını görüyoruz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde insana
özgü bir nitelik doğaya aktarılmamıştır? (ÖSS–2001)
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
I'de sonbaharın doğayı telaş içine sokması, III’te caminin,
leyleği yolcu etmesi, IV’te yağmurun mesai yapması, V’te
ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzü ve acılı bakışları, insanlara
özgü bu durumların diğer varlıklar için kullanılmasına birer
örnektir.
Doğru Seçenek: B
Yansımalar
Doğadaki varlıklardan (cansız varlıklardan, hayvanlardan, -
bazen- insanlardan ) gelen seslerdir.
pat, miyav, hapşı…
􀁄 Aldıkları eklerle isim, zarf, fiil olur.
patırtı, hıçkıra hıçkıra, çatla- …
􀁄 Cümlede temel, yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılabilir.
Ablam geceleri horlar. (temel anlam)
Çiçeklerin tomurcukları patladı. (yan anlam)
Meraktan çatlayacaktım. (mecaz anlam)
􀁄 Bazıları kalıcı ad olabilir.
çıtçıt, fırfır, düdük…
Dolaylama
Bir varlığın adı yerine kalıplaşmış bir söz öbeğinin kullanılmasıdır.
Örneğin,
aslan / ormanlar kralı televizyon / beyaz cam
balık / derya kuzusu kar / beyaz örtü
pamuk / beyaz altın İzmir / Ege’nin incisi…
Deyimler
Anlatımı güçlendirmek için, bir anlamı karşılamak üzere
kalıplaşarak bir araya gelen sözlere deyim denir.
Deyimler kalıplaşarak oluştuğundan deyimi oluşturan sözcüklere
müdahale edilemez.
Ayıkla pirincin taşını.
(“Pirinç” yerine “bulgur” getirilemez.)
İnce eleyip sık dokumak
(“İnce” sözcüğü çıkarılamaz.)
􀁄 Söz Öbeği Durumundaki Deyimler
Ağır başlı, eli bayraklı, bıçak sırtı, çantada keklik, gel
zaman git zaman, kaşla göz arasında…
􀁄 Cümle Durumundaki Deyimler
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla.
Dostlar alışverişte görsün.
􀁄 Mastarlı Deyimler
Göz boyamak, kulak kesilmek, el açmak…
􀁄 Deyimleri oluşturan sözcükler kimi zaman gerçek
anlamlarını korur, kimi zaman mecazlaşır, kimi zamansa
kinayeli bir anlam taşır.
Yükte hafif pahada ağır (gerçek anlamlı)
Ateş püskürmek (mecaz anlamlı)
Gözlerini açmak (kinayeli)
􀁄 Kimi zaman deyimler, açıklamasıyla birlikte kullanılır.
Kimsenin anlamasına meydan vermeden, kaşla göz arasında
eti kapıp kaçtı.
Söylenenleri gıkı çıkmadan sessizce kabullendi.
Babam öyle bir insandı ki bir iş yaparken her zaman kılı
kırk yarardı.
(Son örnekte deyim, yerinde kullanılmıştır; ancak açıklamasıyla
birlikte değildir.)

Aşağıdakilerin hangisinde ikinci cümle, birinci cümlede
kullanılan deyimin anlamını içermez? ( ÖSS–1998)
A) İş inada binmeseydi böyle çalışmazdı. Onun kendisine
yardımcı olacağını, güçlük çıkarmayacağını anlamıştı.
B) O her işten yüzünün akıyla çıkmıştır. Bu işi de eksiksiz
olarak ve başarıyla tamamladı.
C) Sen hiç merak etme, o işini bilir. O, nereden, nasıl yarar
sağlanacağını çok iyi hesaplar.
D) Sonunda o da işin içinden sıyrıldı. Bu karışık işten kendini
kurtardı.
E) Canını dişine takıp işini bitirmeye çalıştı. Verilen görevi
başarmak için her türlü tehlike ve sıkıntıyı göze aldı.
A seçeneğinde verilen “iş inada binmek” deyiminin anlamı
“bir işi yapmakta ya da yapmamakta direnmek, inatlaşmak"
tır. Birinci cümlede yer alan bu deyimin anlamı ikinci
cümlede yer almıyor.
Diğer seçeneklerde yer alan deyimlerin açıklamaları ikinci
cümlelerde verilmiştir.
Doğru Seçenek: A
Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik, deyimlerin
kavram ya da durumları belirtmesi; atasözlerinin ise genel bir
kuralı, öğüdü, gerçekleri anlatmasıdır.
Besle kargayı oysun gözünü. (Atasözü)
Yorgan gitti, kavga bitti. (Deyim)
Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki açıklama, kullanılan
deyime uygun değildir? (ÖYS–1996)
A) Hiçbir şeyle ilgilenmeyen, sorumluluk duygusundan
yoksun, dünya yıkılsa umurunda olmayan bir kişiydi.
B) Çevresindekilerden daha üstün niteliklere sahip olduğunu
düşünen, kendini beğenmiş biriydi.
C) Nereden, nasıl yarar sağlanacağını bilir, her işe burnunu
sokardı.
D) Bu olaydan sonra büyük bir karamsarlığa ve umutsuzluğa
kapıldı, dünyası zindan oldu.
E) Söylediğiniz işle yakından ilgileniyor, onun üzerinde
duruyordu.
C seçeneğindeki “(her işe) burnunu sokmak” deyimi “kendisini
ilgilendirmeyen işe karışmak” anlamındadır; ancak
deyimin açıklaması cümlede yer almamaktadır.
Doğru Seçenek: C
Atasözleri
Atalarımızın engin deneyim ve gözlemlerine dayanan, genel
kural niteliği gösterecek biçimde kalıplaşan özlü sözlere
atasözü denir.
Atasözleri kalıplaşmış sözler olduğundan atasözünü oluşturan
sözcüklere müdahale edilemez.
Örneğin,
“Derdini saklayan derman bulamaz.”
(“Derman” yerine “ilaç” getirilemez.)
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
(“Ateş” sözcüğü “duman” sözcüğü ile yer değiştiremez.)
Atasözlerini oluşturan sözcükler kimi zaman gerçek anlamlarını
korur, kimi zaman mecazlaşır, kimi zamansa kinayeli bir
anlam taşır.
Dost ile ye, iç; alışveriş etme. gerçek anlamlı)
Bitli baklanın kör alıcısı olur. (mecaz anlamlı)
Balık baştan kokar. kinayeli)
􀁄 Bazıları anlamca birbiriyle çelişir.
İyilik eden iyilik bulur.
İyiliğe iyilik olsaydı koca öküze bıçak olmazdı.
􀁄 Bazılarının anlamı birbirine yakındır.
Kardeş kardeşi bıçaklar, sonra döner kucaklar.
Kardeşim olsun, kanlım olsun.
􀁄 Bazıları gelenek, inanış ya da doğa ile ilgilidir.
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Kalıplaşmış söz olmaları, kısa ve özlü anlatımlı olmaları,
milletlerin ortak malı olmaları, en az iki sözcükten oluşmaları,
deyimler ve atasözlerinin ortak özellikleridir.

Özdeyişler
Topluma tümüyle mal olmamış, genellikle söyleyeni bilinen
özlü sözlerdir.
Düşünüyorum, öyleyse varım. (Descartes)
Umut, uyanık olanın rüyasıdır. (Aristo)
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. (Hz. Ali)
Aşağıdaki atasözlerinden hangisi anlamca ötekilere ters
düşmektedir? (ÖSS–1986)
A) Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.
B) Akıl adama sermayedir.
C) Akıllı köprüyü arayana dek, deli suyu geçer.
D) Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.
E) Akıl olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta.
Atasözlerinin anlamlarını incelediğimizde A, B, D ve E seçeneklerinde
aklın önemi ve değeri üzerinde durulmuştur. C’de
ise delinin akıllıdan üstün olduğu anlamı işlenmiştir. Bu diğer
atasözlerine ters düşmektedir.
Doğru Seçenek: C
İkilemeler
Anlatımı daha etkili kılabilmek için tür ve görevleri aynı olan
iki sözcüğün oluşturduğu söz öbeğine ikileme denir.
Yapılışları:
􀁄 Yineleme ile: Yavaş yavaş, şırıl şırıl, kapı kapı…
􀁄 Eş, yakın anlamlı sözcüklerle: ses seda, yalan yanlış,
doğru dürüst, kılık kıyafet...
􀁄 Karşıt anlamlı sözcüklerle: aşağı yukarı, ileri geri, az
çok, iyi kötü…
􀁄 Anlamlı ve anlamsız sözcüklerle: eğri büğrü, eski
püskü, yarım yamalak, kalem malem…
􀁄 Anlamsız sözcüklerle: abuk sabuk, ıvır zıvır, apar
topar, gıldır gıcık...
􀁄 Birbiriyle ilgili ya da uyaklı sözcüklerle: kanlı canlı,
etli butlu, para pul...
􀁄 Pekiştirilmiş ikilemeler: tatlı mı tatlı, araba da araba,
ancak ve ancak, güzel ama güzel…
İkilemelerin Özellikleri
􀁄 İkilemeler cümlede ad, sıfat, zarf görevi üstlenebilir:
Ben sizden para mara istemem. (Ad)
Yüksek yüksek binalara hayran olmuştum.(Sıfat)
Yaylada rüzgâr püfür püfür esiyordu. (Zarf)
􀁄 İkilemeler, cümlede her türlü öğe olabilir:
Çoluk çocuk tatile gitti. (özne)
Bugün kitap mitap getiremedim. (nesne)
Kılığına kıyafetine hiç dikkat etmiyor. (d. Tümleç)
Bir köşede sessiz sessiz ağlıyordu. (zarf tümleci)
Üzerindeki elbisesi eski püsküydü. (yüklem)
􀁄 İkilemeler çekim eklerini alarak ya da tamlama biçiminde
oluşabilir:
pisi pisine, günden güne; beter-in beter-i, ne-y-in ne-si
İkilemeleri yinelenmiş yüklemlerle karıştırmayınız:
Ağacın altında bekledi, bekledi, bekledi...
Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikilemeyi oluşturan
sözcükler tek başlarına kullanılamaz? (ÖSS–1995)
A) Yalan yanlış bilgilerle doğru bir karar veremez.
B) Karşıdan, güçlü kuvvetli görünüyordu.
C) Mırın kırın etme de olanları anlat.
D) Aradan aşağı yukarı on yıl geçti.
E) İngilizceyi şöyle böyle bilir.
A’ daki “yalan yanlış” , B’ deki “güçlü kuvvetli” D’ deki “aşağı
yukarı”, E’ deki “şöyle böyle” ikilemelerindeki sözcükler
anlamlıdır, bir cümlede tek başlarına kullanılabilir. Ancak C’
deki “mırın kırın” ikilemesini oluşturan” mırın” ve “kırın” sözcükleri
tek başlarına bir cümlede kullanılamaz.
Doğru seçenek: C
(Bu test için tavsiye edilen süre 20 dakikadır.)
1. “Bol” sözcüğü, aşağıdakilerin hangisinde “dar”
sözcüğünün karşıt anlamıyla kullanılmıştır?
A) Çocuğun sırtında bol bir elbise vardı.
B) Bol ve ucuz sebzeyi Adana’da bulursunuz.
C) Bol çiçekli bir çayırda piknik yaptılar.
D) Piknikte suyu bol bol kullandılar.
E) Yanlarında bol bol yiyecekleri vardı.
2. Bazı deyim aktarmalarında organ adları ve insana özgü
nitelikler doğaya, bazılarında ise doğa ile ilgili sözler insana
aktarılır.
Buna göre, aşağıdakilerin hangisinde diğerlerinden
farklı bir durum vardır?
A) Dipteki masanın gözüne de bak!
B) Kapının koluna dikkat etmelisin!
C) Biz ne bulacağız bu kel tepede?
D) Derdini yorgun denize anlatırdı.
E) Nemli gözleri herkesi duygulandırmıştı.
3. Bazı cümlelerde, soyut kavramları, somut anlam taşı-yan
sözcüklerle ifade edebiliriz.
Aşağıdakilerin hangisinde bunu örneklendiren bir
kullanım yoktur?
A) Kimsesiz çocukların durumu insanın yüreğini parçalıyor.
B) Boş ver onu, beyinsizin biridir o, dememiş miydim?
C) Bugünlerde ayağı yere basmıyor, hayal âleminde
yaşıyor.
D) Saatlerce uğraştı; ama yine başarılı olamadı.
E) Ne yaptı, etti, onu avucuna aldı değil mi?
4. I. Dedemin eli açıktı, tanıdığı herkese yardım ederdi.
II. Bu adamın eli ağır vurduğu yeri hemen morartıyor.
III. Eli uzun olduğu için son işinden de kovulmuş.
IV. Bugünlerde elim dar, istediğiniz parayı veremem.
V. Kendini tanıdım tanıyalı eli sıkıdır, hiç kimseye bir şey
vermez.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerindeki
altı çizili deyimler anlamca birbirine karşıttır?
A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla
birlikte verilmiştir?
A) Bunlara güvenilmez, işleri güçleri ayak oyunu.
B) Çocuğun ayağını kahveden kesmek gerek diye düşünüyorum.
C) Bu işten çok para kazanacağını aklı kesmişti.
D) Olmayacak mazeretler uyduruyor, bin dereden su
getiriyordu.
E) Bileğine güvendiği için başarılı oldu, bütün güçlükleri
bir bir yendi.
6. Aşağıdakilerin hangisinde insana özgü niteliklerin
doğaya aktarılması söz konusu değildir?
A) Kel tepelerde çiçek mi açar?
B) Yaslı yollar bize bir şeyler anlatıyor.
C) Bir kör kuyudayım sanki çaresiz, sensiz.
D) Çiçekli ağaçlara imreniyorum baharları.
E) Hırçın rüzgâr yaprakları kattı önüne.
7. Aşağıdakilerden hangisinde karşıt anlamlı sözcükler
bir arada kullanılmıştır?
A) Su başında üryan olup çimenler
Ne anlasın ak nicedir kara ne
B) Issız dağ başında çayır çimenler
Soldu gitti, tipiye ne, kara ne
C) Aklım alıp beni derbeder ettin
Ey melek bakışlı sarışın güzel
D) Her kulunu bir makama getirir
Söyledikçe şirin söyler dillerin
E) Mevlâ'yı seversen konuk et beni
Bu gece eğlenir yatar giderim
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük
genel anlamlı bir sözcük değildir?
A) Sağlıklı bir beslenme için sebze yemek şarttır.
B) Bilim adamları bu gezegenlerde hayat olup olmadığını
araştırıyor.
C) Anne sevgisi hayattaki en kutsal sevgilerdendir.
D) Çocuk, hem ağlıyor hem de annesini arıyordu.
E) Ağaç dikmek ve dikilen ağacı korumak ulusal bir görevdir.

9. I. Aşağı yukarı çocuğun derdini anladım.
II. Ben de eninde sonunda saz çalacağım.
III. Güzel şiir yazmasını da er geç öğreneceğim.
IV. Ankara'ya varır varmaz telefon edeceğim.
Yukarıdaki altı çizili sözlerden hangi ikisi birbirine
yakın anlamda kullanılmıştır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve III. E) II. ve IV.
10. Kimi atasözleri iki cümleli bir benzetmedir. Cümlelerden
biri benzeyen, öteki kendine benzetilendir.
Aşağıdakilerden hangisinde bu duruma uyan bir atasözü
vardır?
A) Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.
B) Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer.
C) Dert gider ama yeri boş kalmaz.
D) Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.
E) Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından
kork.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylama yoktur?
A) Şehzadeler şehri birçok Osmanlı padişahını yetiştirmiştir.
B) Büyük kurtarıcı, ölüm yıldönümünde tüm yurtta törenlerle
anıldı.
C) Beyaz zehir ticaretiyle uğraşanlar nice güzel canlara
kıyıyorlar.
D) Yedinci sanat en son doğan sanat olduğu için diğer
sanat dallarından etkilenmiştir.
E) Dış politikadaki gelişmeleri günü gününe izliyordu.
12. “Yapmakta olduğu işin inceliklerini, gerektirdiği bilgi ve
beceriyi edinmemiş biri, her şeyi birbirine katar, kırar,
döker.” yargısına en uygun atasözü aşağıdakilerden
hangisidir?
A) İşine hor bakan boynuna torba takar.
B) İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına.
C) İşini bilmeyen kasap, ne satır bırakır ne masat.
D) İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil.
E) İşten artmaz, dişten artar.
13. Yazılış ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere
sesteş (eşsesli) sözcükler denir. Sesteşlik oluşturan
sözcüklerde tür bakımından benzerlik ya da farklılık olabilir.
Aşağıdakilerden hangisinin "farklı sözcük türünde"
sesteşi yoktur?
A) dal B) kır C) yaz D) çay E) gül
14. “Küçük” sözcüğü, aşağıdaki cümlelerin hangisinde
nitelik anlamı ile kullanılmıştır?
A) Küçük bir seçmen grubu Bakanı ziyaret etti.
B) Ben artık böyle küçük işlerle uğraşmıyorum.
C) Yeni taşındıkları evleri küçük ama rahattı.
D) Babasından kalan serveti pek de küçük sayılmaz.
E) Yavrum, o senden küçük, hırpalama!
15. Aşağıdaki altı çizili deyimlerden hangisi diğerlerinden
farklı bir anlam içermektedir?
A) O adamın iyice burnu büyüdü demişlerdi.
B) Burnunun havada olduğunu biliyormuş.
C) Burnu Kaf Dağı’nda olandan ne beklenir ki!
D) Bugünlerde burnundan kıl aldırmıyormuş.
E) Burnu yere düşse almayan biriydi.
1-A 2-E 3-D 4-B 5-D 6-D 7-A 8-D 9-D 10-E 11-E 12-C 13-D
14-B 15-D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder