PARAGRAF YAPISI
(1) Doğadaki yaşama büyük katkısı olan ağaçlar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. (2)
Çıkan yangınlarla bir bir çekiliyor hayat sahnesinden. Bu yangınlara
insanların bilinçsiz davranması neden oluyor ne yazık ki... Sorumsuzca atılan bir sigara izmariti binlerce ağacın
ölümüne yol açıyor örneğin. (3) Doğal yaşama katkısı olan ağaçları korumak için
çevremizdeki insanları hem uyarmalı hem de bilinçlendirmeye çalışmalıyız.
1 numaralı
bölüm, giriş bölümüdür. Giriş bölümünde "doğadaki
yaşama katkısı olan ağaçların yok olmaya başladığı" konusu ortaya
konmuştur.
2 numaralı bölüm, gelişme bölümüdür. Bu bölümde giriş bölümünde
ortaya konan "ağaçların yok olmaya başladığı" düşüncesi nedenleriyle
birlikte ele alınmıştır.
3 numaralı bölüm ise, sonuç bölümüdür. Burada "ağaçların yok
olması" durumuyla ilgili neler yapılacağı bir sonuca, karara bağlanmıştır
1. Bir sanat yapıtını başarılı kılan özellik işte budur.
2. Ya da doğrudan doğruya anlatmasa bile öyle şeyler yapar ki o duygular,o düşünceler
bizde doğar.
3. Hayır; o olay
karşısında duyduklarını, düşündüklerini de
anlatır.
4. Bir şair
herhangi bir olayı anlatmak istese bize salt
gerçeği mi yansıtır? 5. Böylece
şair kendi iç gerçeğini ortaya koymuş olur.
Numaralanmış cümlelere baktığımızda kendi başına genel bir yargı bildiren
cümlenin bulunmadığını görüyoruz. Ancak 4 numaralı cümlede bulunan soru cümlesi kendinden
sonraki cümlelerde açıklanabilecek bir yargı niteliği taşıdığından ilk cümle
olabilir. Cevap özelliği gösteren cümle ise 3 numaralı cümledir. Bu cümle
hayır diye başlamış ve şairin gerçeğin dışında kendi duygu ve düşüncelerini de
anlattığını eklemiş, 2 numaralı cümlede ise bu duygu ve düşüncenin nasıl
aktarıldığından söz edilmiş. 5 numaralı cümlede bu aktarmayla şairin ne
kazandığı açıklanmıştır,
1 numaralı cümlede sadece şairden değil sanat yapıtından söz edilerek
anlatılanlardan genel bir sonuç çıkarılmış. Kısaca cümleler 4.3.2,5,1 şeklinde
sıralanırsa parça anlamlı bir bütün oluştum r.
1.Aşağıdakilerden
hangisi bir yazının ilk cümlesi olmaya en uygundur?
A) Yeni öykücüler arasında Türkçe’yi bütün
güzelliği ile kullananlar var.
B) Başka öykülerini de dergilerde
okumuştum ama bunu hepsinden güzel buldum.
C) Bunda,
tiplerin çok canlı, öykülerinin otobiyografik olmasının da etkisi
var.
D)Bir
bakıma, bu son iki kitabı birer dil olayı olarak
değerlendirilmelidir.
E) Birçok yeni öykücünün, buna gereğinden
fazla önem verdiğini gördük.
2. "Bir yazı okudum geçenlerde. Beğenmedim o yazıyı
yalnız beğenmemek değil, iyice kızdım, tepem attı. Yazar, şu 'ağırbaşlı',
'bilgin' denen kimselerden olacak; öğütler veriyordu gençlere, kitabı nasıl
okumalı, onu anlatıyordu."
Bu
parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse, düşünce en uygun biçimde
sürdürülmüş olur?
A) Onlara sorun, gösterirler size en iyi
kitapları. Böylece, seçmek için
uğraşıp yorulmaktan kurtulursunuz.
B)
Aldırmayın okumak için şunun bunun dediklerine; benim dediklerime
de
aldırmayın. Ben ne karışırım, keyif sizindir, bildiğiniz gibi okuyun.
C) Sen
beğensen de beğenmesen de benim seçtiğim kitabı okuyacaksın.
Böyle bir
buyruk, en isteklileri bile okumaktan soğutur.
D) Gerçek okuma, bir çıkar beklemeden, sadece
geçmişin ya da bugünün kişileriyle
söyleşmeyi sevdiğimiz için, eğlenmek için okumaktır.
E) Okuma
alışkanlığı kişiden kişiye değişse de kişilere sağladığı yararlar
büyük
ölçüde değişmez ki...
3. "Dilencilere
ekmeğimiz varsa ekmek, paramız varsa para verirdi; hiç değilse bir fincan
kahve içirirdi. Bir şeyimiz yoksa, tertemiz bir bardak soğuk su verirdi; bir
de gözlerindeki teselliyi!"
Aşağıdakilerden hangisi,
başına da sonuna da konulsa, bu paragrafın
düzenini ve anlam bütünlüğünü
bozmaz? Paragraf Başına Cümle
Ekleme
A) Annem, gezgin satıcıları da geri çevirmezdi.
B) İyi bir kadındı annem, kapıdan kimseyi
eli boş çevirmezdi.
C) Annem kapıya gelince, önce, aç olup
olmadıklarını sorardı.
D) Kapıda onları görünce, annemi
çağırırdım.
E) Annemin yaptığı bu iyiliklere,
gözleriyle teşekkür ederlerdi.
4. "Fakat, daha umutlandıracak kadar
bulut kümelenmeden, güneyden acı
bir rüzgar
koptu. Bu keskin samyeli, yerden süpürge ile toz kaldırır gibi,
gökteki
bulutları sildi süpürdü. Gök, çıplak ve boş kaldı."
Bu parçayı, aşağıdaki cümlelerden hangisiyle başlatmak uygun olur?
A) Aylar ayları kovaladı, yine de yağmur
yağmadı.
B) Havada
bir ağırlık vardı, gökyüzü kapkara bulutlarla kaplanmıştı.
C) Öğleye doğru, küçük, hafif bulutlar
isteksiz isteksiz gökte toplandı.
D) Koyu kırmızı bir şafak söküyor, ortalık
yavaş yavaş ağarmaya başlıyordu.
E) Şimdi sanki gök, ona olan borcunu
bereketli bir yağmurla ödüyordu.
Paragraf Sonuna Cümle Ekleme
5. "Trenle Zürich'ten Bern'e gittik.
Karşımızda oturan orta yaşlı, gözlüklü
bayan iki
büyük gazeteyi didik didik etti. Bir genç kız, kulağında
walkmen,
hem müzik dinledi, hem de bir dergiden makaleler okudu.
Sadece sayfaları
çevirirken dışarı baktı. Bir delikanlı, kalın bir kitaptan
başını
kaldırmadı. İki kez gözlerini kapayıp okuduklarını yineledi içinden.
Yan
tarafta genç bir çift, yine ellerinde birer kitap hep okudular.
Bu parçanın sonuna,
aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilemez?
A) Kısaca, bizden başka herkes okuyordu.
B) Sanki
dünyayla ilgilerini kesmiş gibiydiler.
C) Oysa
yol boyunca görülecek ilginç şeyler de vardı.
D) Bu insanlar okumaktan başka bir şey
bilmiyorlardı sanki.
E) Çünkü bu
insanlar, doğayı önemsemiyorlardı.
6. Hangisi gelirse
anlam bütünlüğü sağlanır?
Bu roman Reşat Nuri'nin önemli ve başarılı bu
yapıtı değildir. Ancak ….
Reşat Nuri
bu yapıtında yer yer şematik ve didaktik
olmakla birlikte çok
önemli toplumsal
bir sorunu romana taşımıştır.
Bu
parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi
getirilemez?
A) ilk tezli romanlarımızdandır.
B)içerdiği gözlemler ve yaşantılar
yönünden ilginç özellikler taşımaktadır.
C)yaklaşık
doksan yıl önce yaşanan sorun, günümüzde de çözülememiştir.
D) yaşanmış olaylardan yola çıktığı için tarihçilere kaynaklık etmiştir.
E) sanatçının toplumsal
roman alanındaki çalışmalarının ilk örneği olması açıcından ilginçtir.
7. Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü, bir oyun,
yaşam çevremizi
genişletir; içinde bulunduğumuz gerçek
dünyanın dışına çıkarır bizi …......
Tam tersine gerçekleri değişik bir
gözle görmemizi, olaylara farklı
açılardan bakmamızı sağlar.
Bu parçada boş bırakılan yere,
düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Bu,
elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimizden kopuş değildir.
B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve
bunalımlarımızdan büyük ölçüde
kurtarır.
C)
Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.
D)
Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksikliklerini giderebilir.
E)
Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duyguları harekete geçirir.
8. PARAGRAFI
İKİYE AYIRMA
(l) Biz gazeteciler, dışarıdan pek sevimli
gözükmeyiz. (II) Sanırım bunun temelinde daha çok, işimizin eleştiri olması
yatıyor. (III) Çünkü insanoğlu, doğası gereği, eleştiriden pek hoşlanmaz;
eleştiriyi de eleştireni de hoşgörüyle karşılamaz. (IV) Eleştirinin tarih içindeki
önemini küçümsememeliyiz. (V) Eleştiri olmasaydı herhalde uygarlık bugünkü
düzeyine ulaşamazdı. (VI) Çağdaş
uygarlığın bu düzeye gelmesinde eleştirinin motor rolü oynadığını söyleyebiliriz.
Bu
parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)
II B) III C) IV D) V E) VI
9. (l) Mektup on altıncı yüzyıla kadar salt haberleşme amacıyla
kullanılıyor, bu anlamda bir tür gazete
görevi de yapıyordu. (ll) On altıncı
yüzyıldan sonra ise söz konusu
görevinin yanı sıra, duygu ve düşünceler
de mektuplar aracılığıyla paylaşılmaya
başlandı. (III) Goethe’nin ciltler
dolusu özel mektupları, Schiller’in
yazışmaları, Gogol, Puşkin, Byron’un
unutulmaz mektupları bunlar arasında
sayılmaya değer niteliktedir. (IV)
Candide yazarı Voltaire’nin yazdığı
mektuplar öğüt vermek, danışmak,
bilgi almak, yapıtlarını tanıtmak gibi
değişik amaçlar içerir. (V) Bu büyük
ustanın en başarılı mektuplarıysa, duygularını
paylaşmak için yazdığı
mektuplardır. (VI) Bunlar, özentiye
kaçmadan, yapaylığa düşmeden, içten
geldiği gibi yazılmış mektuplardır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense,
ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?
A) II.
B) III. C) IV. D) V. E)
VI.
PARAGRAFTA ANLATIMIN AKIŞINI BOZAN CÜMLE
10. (l) Karadeniz Bölgesi’ndeki sıradağlar,
Anadolu'nun kıraç düzlükleriyle,
alabildiğine
nemli Karadeniz iklimi arasında, aşılmaz bir duvar gibi yükselir. (II)
Bu bölge,
müziğiyle, el sanatlarıyla, mutfağıyla ilginç bir kültüre sahiptir. (III)
Dağların
kuzeye bakan yamaçları çok gür bir bitki örtüsüyle kaplıdır. (IV) Bunların
doruklarını
saran sis bulutlarının oluşturduğu yoğun nem, bölgenin doğal bitki
örtüsü ve
tarım ürünlerini sürekli besler. (V) Bu dağlar, aynı zamanda, kıyı halkını
iç
kesimlerde yaşayanlardan ayıran bir sınır çizer sanki.
Bu
parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) l. B)
II. C) III D) IV E) V.
11. (l) O, yaşamı yaşayarak öğrenmiş bir yazar. (Il)
Deneyimlerini ve
gözlemlerini herkesle paylaşmış. (lll)
Kendi kendine öğrendiği üç yabancı
dili de iyi derecede konuşabilecek
düzeye erişmiş. (IV Öğretmenlik
yapmış, siyasetle uğraşmış, yurtiçi ve
yurtdışında birçok yeri görmüş.
(V)Kimi roman ve öyküleri ancak ölümünden
sonra yayımlanabilmiş.
(Vl)Gezdiği, gördüğü yerlerin yöresel
renklerini büyük bir ustalıkla
yapıtlarına yansıtmış.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden
hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) Il. C) lll. D) IV. E) V.
NOT: Bu konuda paragrafı oluşturan cümlelerin yeri değiştirilerek nasıl
anlamlı bir bütün oluşturulabileceği de sorulabilir.Bu durumda anlamca
birbirine bağlı cümleler bulunup, yer değiştirilir.
12. (I) Bir sanatçı önce kullanacağı
malzemeyi seçer.(II) Sonra da bu
malzemedeki
estetik dışı öğeleri ayıklar. (III) O da tasarladıklarını dil
aracılığıyla
kısa ve öz olarak anlatır. (IV) Şairin malzemesi de dildir.
(V)Örneğin,
bir yontucu, mermeri fazlalıklarından arındırarak yapıtını
ortaya
çıkarır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle anlamlı bir bütün oluşturabilmek için, cümlelerden hangileri yer
değiştirmelidir?
A) l. ve II. B)II. ve III. C) III. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve V.
13. (I) Öncelikle, eleştireceği yazarın sanat
ve dünya görüşünü kavramaya
çalışır. (II)
Sonra sanatçıyla ve onun yapıtlarıyla ilgili izlenimlerini
toplumsal
açıdan değerlendirmeye yönelir. (III) Bir yazarın bir yapıtını
hiçbir
zaman tek başına ele alıp incelemez. (IV) Bir romancının, bir
öykücünün
yeni bir yapıtını eleştirirken daha öncekilerle karşılaştırır.
(V) Yapıtın
hangi açılardan geliştiğini ya da geride kaldığını belirtir.
(VI)Yazarın
kendini aşma çabalarını ya da yinelemelerini gösterir.
(VII)Bunları
yaparken ne denli nesnel olmaya çalışırsa çalışsın yine de
öznellikten
kurtulamaz.
Yukarıdaki
parçadan numaralanmış cümlelerden hangisi çıkarılırsa, parçanın anlamında büyük
bir değişme olmaz?
A)
II. B) III. C)V.
D) VI. E) VII.
PARAGRAFIN
KONUSU
Her paragrafta yazar
bir şeylerden söz ederek okura bir mesaj ulaştırmak ister. Gerek düşünsel gerek betimsel gerekse
öyküsel olsun her parçada mutlaka bir şeylerden söz edilir. İşte bir parçada hakkında söz edilen
şeylere konu denir.
Parçanın konusunu
bulmak için değişik sorular kullanılır. Sınavlardaki sorularda "Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?", "Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?" gibi sorular doğrudan doğruya konuyu sorar. "Bu
parçada aşağıdakilerin hangisinden
yakınılmaktadır?" , "Bu parça aşağıdaki sorulardan
hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir? gibi sorular da konuyu dolaylı olarak sorar.
Anadolu'da yapılan el işlerinde bir süs
varlığı olarak işlenen bitkilerin yörelere
göre değiştiği, bir çiçeğin, bir başka bitkinin bütün bölgelerde ele
alınmadığı görülür. Karadeniz köylerinde örülen oyalarda karanfil, zambak,
sümbül, lale türünden özel bir ilgiyle veriştirilen çiçekler pek görülmez. Güneydoğu Anadolu illerinde örülmüş
bir ekişinde ise fındık yaprağı oyası aramak
boşunadır.
Yukarıdaki parçayı
incelediğimizde her bölgenin sanatında o bölgeye özgü malzemelerin kullanıldığının
anlatıldığını görürüz. Öyleyse "Bu parçanın konusu nedir?" diye
sorduğumuzda cevabın "Çevrenin sanat üzerindeki etkisi" diyebiliriz. Böyle bir
sözün yazarın konuya bakış açısını yansıtmadığı açıktır.
14. Şaşılarak bir durum
karşısında şaşkınlığımızı, "Hayreti" ya da "Hayret
doğrusu!"
sözleriyle belirt ligimiz olur Oysa son zamanlarda kimi kişiler
bu ünlemi,
"Hayret bir şey!" biçiminde söylüyorlar Bu söyleyişteki
anlatım
bozukluğu "Hayret edilerek bir şey!" biçiminde düzeltilebilir.
Bu
parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmaktadır?
A) Dil yanlışlarının çoğaldığı
B) Dil yanlışlarını düzeltmenin önemi
C) "Hayret" sözcüğünün yaygın
olarak kullanıldığı
D) Bir dil yanlışı ve bunun nasıl
giderilebileceği
E) Şaşılarak bir durumu
anlatmak için değişik
sözcükler kullanılabileceği
15. Toplumdaki güncel olayları, gülmece
yoluyla ve eleştirel bir tavırla
tartışmaya
yönelen kabare tiyatrosu, bu yazarımız sayesinde kültür
dünyamıza
girmiştir. Ne var ki eleştirel düşüncenin bir türlü tam kök
salmamış
olması yazarın tüm çabalarına karşın kabare tiyatrosunu zamanla
amacından
saptırmış ve onun. suya sabuna dokunmayan, ucuz bir
güldürüye
dönüşmesine yol açmıştır.
Bu parçada kabare tiyatrosu
ile ilgili olarak aşağıdakilerin
özellikle hangisinden yakınılmaktadır?
A) Eleştiriri yönünün ihmal edilmesinden
B) Güldürü öğesine aşırı ölçüde yer
verilmesinden
C) Giderek güncel olaylardan
kaçınılmasından
D) Yazarların bu türe ilgisiz kalmasından
E) Toplumla ilgili bulunmayan olayların
ele alınmasından
16. Her yazarın yaşanılan gerçekler karşısındaki görüşlerini,
duyuş ve anlayışını dile getiriş bakımından kendine özgü bir tutumu olmalıdır.
Onu ölümsüz kılacak olan da budur. Bu nedenle sanatçı, eserlerin de öncelikle
ve özellikle buna dikkat etmek zorunda dır.
Bu
parçada sanatçının hangi özelliği üzerinde durulmaktadır?
A)Yazılarında dikkatli ve titiz davranması
B)Duygu ve düşünce bakımından güçlü olması
C)Kendisine özgü bir üslubunun bulunması
D)Yazılarında yeni görüşler, düşünceler
ileri sürmesi
E)Yazılarında gerçekleri yansıtmaya özen
göstermesi
17. Yabancı dilde yazılmış romanları özgün
biçimleriyle okumak
istiyordum.
Ama yabancı dil bilmiyordum ve öğrenmek için de gerekli
olanaklardan
yoksundum. Bu nedenle romanları, sözlüklere baka baka
okumaya
çalıştım. Başlangıçta okuduklarımı anlamadım. Birçok yanlış
yaptım ama
yılmadım. Sonunda yabancı dille yazılmış bir romanı
sözlüksüz
okuyabilir duruma geldim.
Bu parçada anlatılanlar, aşağıdaki
yargılardan hangisini
desteklemektedir?
A) Bir amaca ulaşmak için, karşılaşılacak
güçlükleri göze almak ve onları yenmek gerekir.
B) Bir konuda, kendi yararını düşünen
kişiler amaçlarına daha kolay ulaşırlar.
C)
Kendilerine güvenen kişiler, başkalarının yaptıkları işi beğenmez, onu
kendileri
yapmaya çalışırlar.
D) Bazı işleri ancak yetenekli, cesaretli,
güçlü kuvvetli kişiler başarabilir.
E) Yaptıkları iş belirli bir zamanla
sınırlandırılmamış kişiler, daha başarılı olurlar.
PARAGRAFIN
BAŞLIĞI
Konuyu en iyi biçimde yansıtan bir ya da birkaç sözcük başlık olarak seçilir. Aşağıdaki
parçayı buna göre inceleyelim.
Bir dilin söz dağarcığıyla o dili konuşan
toplumun yaşama biçimi arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Sözgelimi sözcük sayısı Türkçe’ye oranla çok fazla olan
İngilizce’de yeşil için birkaç sözcük varken Türkçe’de doğayla içli dışlı olmanın bir sonucu olarak yosun yeşili, çağla yeşili,
tirşe, ördekbaşı gibi birçok sözcük vardır. Bunun gibi söz dağarcığını
oluşturan öğelerin somutluğu, soyutluğu da
yine toplumun yaşama biçimine
bağlıdır.
Önce parçanın konusunu bulalım. Konu, toplumun söz dağarcığının oluşumunda yaşama biçiminin etkisi"
şeklinde belirlenebilir. Konuyu en iyi şekilde karşılayan sözcükler ise
"Yaşama Biçimi ve Dil" dir. Burada dikkât edilecek şey yine
sınırlılık ve kapsayıcılıktır. Yani başlık ne çok genel ne de çok özel
olmalıdır. Bu parça için "Dil" başlığını koymak çok genel olur.
"Türkçe’nin Söz Dağarcığı" ise parçanın ancak çok az bir kısmını karşılar.
Sonuç olarak başlığı belirlemeden önce
parçanın konusunu
belirlemeliyiz ve başlığı bu konu çerçevesinde sınırlandırmalıyız ve
başlığın konunun özeti olmasına dikkat etmeliyiz.
18. “Edebiyatla, düşüncenin anlında bir düşünce daha olması, onun
artında
gene bir
düşünce olması iyidir. Böyle olmazsa edebiyat bir plastik masaya
benzer:
dümdüz olur. Oysa bir tahta masaya benzemesi gerekir; tahtanın
adında
başka damarlar, başka biçimde görünümler vardır. Tahtanın
derinine
indikçe insan başka biçimlere rastlar."
Bu paragrafa en uygun başlık
aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Anlatımda Çeşitlilik B) Anlam Yoğunluğu
C) Anlamda Kalıplaşma D) Anlatım Derinliği
E) Düşüncedeki Değişme
19. Sanatın amacı, kişinin
düşüncesini, duyarlığını geliştirmek; ona.
dünyaya ve
insanlara insanca bakma, sezme, kavrama gücü
kazandırmaktır.
Sanat ürünlerine ilgi duymayan, hayali işlemeyen,
başkalarının
acılarına, dertlerine ortak olmayan bir bilim adamı, bir yargıç,
bir
yönetici düşünelim: ne varan olur bunların toplumlarına, insanlığa?
insanın,
insan sevgisiyle yoğrulmadığı toplumlarda bütün yönleriyle
ilkellik egemen
olmaz mı?
Yukarıdaki parça
için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Sanat ve Düş Gücü B) Sanat ve insan
C) Sanat ve Yaratıcılık D)Sanatın Gelişimi
E) Sanatın Doğuşu
C) Sanat ve Yaratıcılık D)Sanatın Gelişimi
E) Sanatın Doğuşu
PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİ
Her yazarın, neden söz
ederse etsin, mutlaka karşısındakine
aktarmak İstediği bir düşüncesi vardır. Yanı
yazısını yazmakta bir amacı vardır. Bu amaca, aktarmak
istediğimiz bu mesaja ana düşünce
denir. Kimi zaman yazar
söyleyeceklerini söyler, parçanın sonunda bu söylediklerinden bir sonuç
çıkarır. Buna tümevarım da diyebiliriz. Yazar bu tip paragraflarda düşüncesini ortaya koymasına yardım edecek yardımcı düşüncelerini ortaya koyar, parçanın
sonunda bunlardan yola çıkarak söylemek istediğini
açıklar.
"Bu parçanın ana düşüncesi
aşağıdakilerden hangisidir?1',
"Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?", "Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?"
20."Sanat, insanları birbirine yaklaştıran bir etkinliktir.
Yunus'u sevmek için Türk, Hugo'yu sevmek için de Fransız olmak gerekmez.
Onların konuştukları dil, aşktır, umuttur, güzelliktir. Bir şiirde,bir
hikayede, bir romanda her şeyden önce bir insan yüreğinin atışları
duyulmalıdır. Sanat bize, yaşama sanatına giden yolu gösterir. Önemli olan bu
'yürek atışlarını' ruhumuzda
hissedebilmemizdir."
Bu paragrafta vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yunus Emre ve Victor Hugo ortak
temaları işlemişlerdir.
B) Yunus Emre ve Victor Hugo dünyaca
tanınan büyük sanatçılardır.
C) Şiir, roman ve hikaye aynı amaca
yönelik sanat ürünleridir.
D) Sanat herkese seslenen ortak bir
dildir.
E) Sanatın başlıca amacı heyecan
uyandırmaktır.
21. Atatürk, yaşamının her döneminde olduğu gibi, Ankara'daki
Atatürk
Orman Çiftliği'ni kurarken de bin bir zorlukla karşılaştı. Bu
zorlukların
hiçbiri onu yıldırmadı. Su yoktu, su getirdi. Toprağın türüne
göre değişik
fidanlar yetiştirmeyi denedi; kimi fidanlar kurudu, bunların
yerine
yenilerini diktirdi. Çevreye yeni bir görünüm kazandırttı. Bu irade
karşısında
doğa lütfunu esirgemedi. Toprak ana canlandı, bozkır ortasında
bir cennet
doğdu.
Bu parçada anlatılmak istenene en uygun
atasözü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Azmin elinden bir şey kurtulmaz. B) Rüzgâr eken fırtına biçer.
C) Dikensiz gül olmaz. D) Akıl akıldan üstündür.
E) Cefayı çekmeyen sefanın kıymetini bil
22. Yenilgiyi daha baştan kabul eden insanlar
hiçbir zaman zafere
kavuşamazlar.
Her yeni gün, bizleri birtakım güçlüklerle karşı karşıya
getirir.
Bunları yenebilme, öncelikle onları yenebileceğimizi düşünmeye
bağlıdır.
Hiçbir yetkin doktor, hastasının iyileşmeyeceğini kabul etmez.
Ümidi
olmasa bile elinden gelen her şeyi yapar, en son dakikaya kadar her
tûrlû çabayı
gösterir.
Bu
parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sorunlara, onların üstesinden
gelebileceğimiz umuduyla yaklaşmalıyız.
B)Yaşam, güçlükler ve sıkıntılarla
doludur.
C)Zorluklarla karşılaşmak kişilerin
dayanma gücünü artırır.
D)Her iş ya da mesleğin savaşmayı
gerektiren tehlikeleri vardır.
E)İşini seven kişi. onda başarı gösterir.
23. "Tanınmış bir yazar, hazırladığı son
kitabını bir takma adla
yayınevlerine
gönderir. Tüm kitapları kapışılan yazarın bu kitabını hiçbir
yayınevi
basmak istemez. Bazı yayımcılar bu kitabı eleştirmenlere de
gösterirler.
Daha önceki eserlerinden övgüyle söz eden eleştirmenler bu
kitaba
ilgisiz kalırlar ya da kitabı beğenmediklerini söylerler. Oysa yazar,
kitabı
kendi adıyla gönderdiğinde kitap hemen basılır ve hakkında,
eleştirmenlerce
övgü dolu yazılar yayımlanır."
Bu parçada
sözü edilen yayınevlerinin ve eleştirmenlerin kitapları seçme ve
değerlendirmedeki tutumu için aşağıdakilerden hangisi
söylenebilir?
A)Niteliğe değil yazar adına bağlı
kalıyorlar.
B)Değişik ölçütler kullanarak aşırı bir
titizlik gösteriyorlar.
C)Önyargılı olmaktan kaçınıyorlar.
D)Eleştirel bir okumadan sonra kararlarını veriyorlar.
E)Yenilik ve
özgünlüğü ön planda tutuyorlar.
24. Savaşa gidecek askerlerin omzunda
gördüğümüz torbalara benzer
bir torba
da bizim evde hazırlandı. Gerçi babam daha askere
çağrılmamıştı:
ama çağrılacağı günün pek uzak olmadığını hepimiz
biliyorduk.
Bu nedenle annem ona, dikişteki bütün becerisini göstererek,
kaba
patiskadan bir torba dikti. Sanıyorum dikerken kendi kalbini de içine
koydu.
Çünkü babam aramızdan ayrıldıktan sonra, annemin bir kalp
taşıdığını
gösteren bütün izler kalkmıştı ortadan.
Bu parçada sözü edilen anneyle ilgili
olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Çevresindekilerden hiçbir destek
görmüyor.
B) Eşinin gidişinden sonra acıma ve sevme
duygularını yitiriyor.
C) Çocuklarıyla birlikte geçim çıkınlısına
düşüyor.
D) Savaşın, çocuklarının iç dünyasını
etkileyeceğine inanıyor.
E) Savaşa
karşı büyük bir öfke duyuyor
25. Gençlere, kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek,
yalnız onlar
için değil, bütün toplum için zararlı
bir tutum. Şunu unutmamak gerekir:
Birtakım temel kavramları verirken onlara
kendi değer yargılarımızı da
benimsetmeye çalışırsak belki söz
dinleyen bir kuşak yaratabiliriz; kendi
değerlerimize göre yetiştirdiğimiz
gençleri kurulu düzenin savunucuları
olarak görebiliriz. Fakat düşünmeyi
öğrenmeden yetişen genç, günü gelir,
öğretilenlerin dışında, yeni durumlarla
karşılaştığında şaşırır, kendine
güvenemez ve yaşamın akışı içinde bir
yandan öte yana savrulur durur.
Bu
parçada, gençlerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
Büyükleri örnek almalarının sorun yarattığı
B)
Yanlış yapa yapa doğruya ulaşacakları
C)Değişik
görüşler öne sürmelerinin kuşak çatışmasını ortaya çıkaracağı
D)
Düşünce ve davranışlarında özgür olacak biçimde eğitilmeleri gerektiği
E)Üzerlerindeki
baskının, her şeye karşı koyan kişiler olmalarına yol açtığı
PARAGRAFTA
YARDIMCI DÜŞÜNCELER
Parçada ana düşünce ortaya konurken bu
düşünceyi
açıklayan ve destekleyen.başka düşüncelerden de söz edilir. Hatta ana düşünce çoğu zaman
başka düşüncelerle değil de kavramlarla da desteklenip açıklanabilir. Yardımcı
düşüncelerin sorulduğu sorular olumsuz olarak sorulur.
"Bu parçadan
aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?"
"Bu parçada
aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?"
“Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen
yazarın (eserin) bir özelliği olamaz? biçimindeki olumsuz
sorular yardıma düşünceleri sorar.
“Kalemini ustalıkla kullanmasını bilen
yazar için iyi konu, kötü konu yoktur. Çünkü bir öyküyü, bir romanı ilginç
kılan, yazarın anlatımı, başka bir deyişle sözcükleri seçme ve kullanma
biçimidir. İşlenen olay, ne denli güçlü, etkili önemli olursa olsun,
başarısız, kötü bir yazarın elinde ziyan olur gider. Öyle ki uzatmalar,
abartmalar, bayağılaştırmalarla öykü ya da roman çekilmez bale getir.”
Bu paragrafta yer alan
yardımcı düşünceleri bulalım. Bu paragraftan,
1. Usta yazar için her konunun aynı nitelikte olduğu
2.
Öyküyü veya romanı ilginç kılan unsurun yazarın anlatımı olduğu
3. İyi bir konunun kötü bir yazarın elinde etkisini
yitireceği
4. Bayağılaştırmaların, sıradanlaştıracağı yargılarını çıkarabiliriz
26. Özel zevkleri için bir yarım saat bile
ayırdığını sanmıyorum.
Kentlerarası
bir yolculukta bile ya bir yolcu ya bir şoför muavini bulur,
onlarla
konuşmaya dalardı; bir yandan da elindeki küçük kâğıtlara bir
şeyler
yazardı. Romanlarını yeni baskıya hazırlarken, bir kompozisyon
ödevi gibi
titizlikle düzeltirdi. Yapıtlarındaki sağlamlık biraz da bu
dikkatinden
gelir. Durmadan aldığı notlar ise, roman kahramanlarını doğal
konuşturmada
gösterdiği başarının kaynağı olmuştur. Yazınımızın en rahat
okunan o
güzel öykülerini bu dil kaynağından beslenerek yazmıştır.
Böyle tanıtılan yazarın
yapıtlarıyla ilgili tutumu konusunda, aşağıdakilerden hangisine
değinilmemiştir?
A)Çalışmalarında titiz davrandığına B)Her fırsatta malzeme topladığına
C)İlgi çekici konuları işlerliğine D)Dil
ve anlatımına özen gösterdiğine
E)Düzeltmek ve geliştirmek için
çalıştığına
27. O, aslında yazdığı öykülerde, oyunlarda,
romanlarda da bir ozandır.
Diline,
dildeki uyuma, musikiyi sağlayan öğelere öncelik veren bir
düzyazı
ustasıdır. Bu yönden düzyazıyla oluşturduğu yapıtlarda da
ozanlığı
öne çıkar Sözcükleri bir imbikten geçirerek damıtır; böyle bir
damıtmadan
geçmemiş hiçbir sözcüğe yer vermez yapıtlarında.
Düzyazılarında
da iyi bir söz işçisidir, tıpkı şiirlerindeki gibi.
Bu parçada, sözü edilen sanatçıyla ilgili
olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Değişik türlerde ürünler verdiğine
B)Şiirselliğinin her ürününe yansıdığına
C) Kulağa hoş gelen sesler içeren
sözcükler kullanmaya özen gösterdiğine
D) Yapıtlarında kullandığı dili inceden
inceye işlediğine
E) Belirli kalıpların dışına çıkmadığına
28. Edebiyatçı olmaya heveslenen gençlerin sayısı her
geçen yıl artıyor.
Bu gençler, hemen üne kavuşmak
istiyorlar. Çalışarak beklemeyi göze
alanların sayısı çok az. Öte yandan
ülkemizde eleştir-menlerin sayısı da
oldukça sınırlı. Bu yüzden onların
bunca şairle, öykücüyle, romancıyla
ilgilenebilmesi olanaksız. O zaman da
kitaplarından söz edilmeyen,
umdukları ilgiyi göremeyen geç
yazarlar: “Eleştiri öldü; bizde eleştirmen
yok!” diye yakınıyorlar. Aslında
eleştiri ölmedi; ama bu gidişle ölecek!
Bu parçada sözü edilen gençlerle ilgili
olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)
Herkesçe tanınmak istediklerine B)
Eleştirmenleri suçladıklarına
C)
Sabırsız olduklarına D)
Yapıtlarının düzeysiz olduğuna
E)
Edebiyata, giderek daha çok gencin ilgi duyduğuna
PARAGRAFIN ANLATIM TEKNİKLERİ
TANIMLAMA: Bilgi vermek amacıyla hazırlanan paragraflarda kullanılır. Bu tip
yazılarda yazar okuru herhangi bir konuda bilgilendirmekten başka kaygı
gütmediğinden çoğu zaman nesnel bir tutum takınır. Okuru düşünce oyunlarıyla
oyalamak istemez. Açık ve anlaşılır bir dil
kullanır. Çoğu zaman cümleler kurallıdır.
Aşağıdaki parçayı buna göre İnceleyelim.
A. Şinasi'nin “Fahim Bey ve Biz” adlı eserinin kendine özgü
nitelikleri vardır. Geleneksel anlamda ne tam bir öykü ne de tam bir roman olan bu eser kişinin dış dünyasıyla ilgili olayların oldukça
sınırlı kaldığı bir yaşam öyküsüdür. Bu öykü alışılmış tekniklerden farklı biçimlerde oluşturulmuştur. Öyküsü anlatılan garip tabiatlı sevimli kahraman Fahim Bey yaşam gerçeklerine yenilmiştir. Karşılaştığı güçlüklere
baş kaldırmayı bile düşünmez. Üzerindeki doğulu örtü onu kendi ortamında
anlamamızı kolaylaştırır.
Parçayı incelediğimizde yazarın bize Fahim Bey ve Biz romanı hakkında
bilgi verdiğini görürüz. Görüldüğü gibi verilen bilgiler tamamen romanın ve roman kahramanının
özelliklerini yansıtmaktadır. Cümleler kurallı ve anlaşılırdır. Yazar sanatlı
ifadelere yer vermemiştir.
Kimi parçalarda ise düşünceler açıklanır
“Uluslararası düzeye yükselmenin ilk
basamağı kendi yurdunu, ulusunu iyi tanımak, onlara ilgi ve sevgi duymaktır. Çünkü evrensele
giden yol ulusallığın
bağrından geçer. Yabancı ülkelerde sevilmek ve sesini duyurmak isteyen bir sanatçı için en kestirme yol eserlerini
kendi toprağının özsuyu
ile beslemektir.” Parçada yazar kendi düşüncesini aktarmış
ve sanatçıların ulusallıktan yola çıkarak evrenselliğe giderlerse kendi
ülkesi dışında da sevileceği açıklanmıştır
TARTIŞMA: Okurun
kanılarını irdelemesi istendiğinde çoğu kez bu anlatım biçimi kullanılır.
Tartışmada yazar okurla sohbet ediyormuş gibi bir hava içindedir. Bu anlatım biçimi aslında bir
çatışmanın ürünüdür. Sanki
karşısında farklı düşünen biri varmış gibi davranır ve okuru kendi iddiasının doğruluğuna inandırmaya çalışır.
“Kimi şair ve yazarlar yazdıklarını anlayabilmek için
okurların çaba harcamalarını isterler. Bence
bu, kendini beğenmişliktir. Yazdıklarını anlayabilmek için ben
zorlanmalıyım. Bence okur bir kitabı bir yazıyı okurken salt anlamak için değil
okuyup anladıktan sonra birtakım sonuçlar çıkarabilmek için çaba
harcamalıdır.”
Görüldüğü gibi parçada yazar önce katılmadığı düşünceyi ortaya koymuş,
daha sonra buna neden katılmadığının gerekçelerini
sunmuştur.
BETİMLEME: Gözlemler sonucunda
elde edilenlerin okurun gözünde de canlanacak şekilde anlatılmasıyla oluşan anlatım biçimidir.
Bu anlatımda varlıkların ayırıcı nitelikleri üzerinde durulur. Bu niteliklerin
belirlenmesinde başta görme duyusu olmak üzere bütün duyulardan yararlanılır.
Bu anlatım biçimine sözcüklerle resim çizme sanatı denmesi görselliğin ne
derece etkili olduğunu ortaya koyar.
Betimleme, yazarın tanıtma amacına göre iki şekilde değerlendirilir:
a) İzlenimsel betimleme: Yazarın betimlediği
şeye kendi duygularının ışığı altında bakması ve onu o şekilde aktarmasıdır.
Bunda yazar okuyucunun duygularına seslenir. Anlattığı şeyler gerçektir ancak
yazarın beğenileri kişiseldir.
“Burası küçük, sessiz bir sokaktı. Yol boyunca uzanan
vitrinler sıra sıra dizilmiş gülümseyen satıcı kızlar gibi insanı kendilerine
çekiyordu. Gözalıcı güzelliklerinin
örtüldüğü ve yolun başka başka günlere göre ıssız olduğu pazar günleri bile burası pis komşu sokaklarla karşılaştırılınca
sanki ormanda parıldayan bir ateşi andırıyordu. Yeni boyanmış kepenkleri, pırıl
pırıl parlatılmış pirinç tokmakları, genel temizliği ve neşeli durumu
gelen geçenlerin hep gözüne çarpar, hoşa
giderdi.”
Parçada bir sokak
betimlenmiştir Yazar sokağı anlatırken
gerçekleri kendi beğenilerini de katarak anlatmıştır.
b) Açıklayıcı betimleme: Bu tür betimlemeler
okurun duygularına seslenmez. Amaç izlenim yaratmaktan çok bilgi vermektir.
Yazar söyleyişine duygularını katmaz olanı olduğu
gibi verir,
“Yeni taşındığımız ev üç katlı bir apartmanın ikinci
katında. Kapıdan girince küçük bir hol karşılıyor sizi. Holün sağ tarafında
yaklaşık iki metre eninde dört metre
boyunda uzunlamasına bir mutfak var.
Onun hemen yanında pencereleri doğuya
bakan geniş bir salon bulunuyor. Salon kapısının sol yanındaki kapıyı
açtığınızda yatak odalarına giden uzun bîr koridor
görüyorsunuz. Yatak odaları bu
koridora sağlı sollu dizilmiş...”
Betimlemeyi incelediğimizde amacın bize evi
tanıtmak
olduğunu hemen seziyoruz. Bunlara açıklayıcı betimleme diyoruz.
Betimlemeler betimlenen varlığa göre de gruplandırılabilir. Bunlar doğa
betimlemeleri ve kişi betimlemeleridir. Portre de denen kişi betimlemeleri iki
grupta
değerlendirilir:
1. Fiziksel betimleme: Kişinin dış
görünüşünün anlatılmasıdır. Bu da açıklayıcı ya da izlenimsel olabilir.
“Kapıdan orta
yaşlı bir adam girdi. Üzerinde biraz eski açık yeşil bir takım elbise vardı. Ceketinin üst
cebindeki üçgen şeklinde kıvrılmış
mendil, kravatıyla aynı renkteydi. Yer yer ağarmış saçlarını sol tarafa
yatırmış, hala siyahlığını koruyan bıyıklarını üst dudağının üzerini kapatacak
şekilde bırakmıştı. Ayağında yıllar önce gençlerin oldukça rağbet ettiği ucu küt
biçimli ayakkabılar vardı.”
b. Ruhsal betimleme:Kişinin karakter özelliklerinin anlatıldığı
betimlemelerdir. Bunda gözlemden çok sezgi kullanılır Yani kişinin
davranışlarından, tavırlarından yola çıkılarak ruhsal durumu hakkında belirlemeler yapılır
“Kırk yılda bîr olsun gülümsemeyen, ters yüzlü, söyleyişi soğuk olduğu kadar kıt, tutuk bir adamdı. Pek duygulu
değildi. Bezgin görünmesine karşın yine de sevimli bir görünüşü vardı.
Eş dost toplantılarında gözlerinde iyilik parıldardı. Bu yönü hiçbir zaman sözlerinden
anlaşılmaz, yüzünden okunur, davranışlarında daha açık bir şekilde belirginleşirdi.”
NOT: Ancak bir betimlemede fiziksel yönle ruhsat yön çoğu kez
bir arada verilir. Hatta kişi çoğu zaman çevreyle birlikte betimlenir.
“Bu köyde
insanlar daha on beşinde yaşlı bir adam
suretinde görünür. Yüzleri gün boyu haşır
neşir oldukları topraklar gibi derin yarıklarla doludur. Üzerinde bir tek ağacın bırakılmadığı toprak ana onları
kendi gibi çoraklaştırarak hepsinden intikam almaktadır. Köyün ortasından kışın
coşup köpüren yazın tıpkı köy halkı gibi miskinleşen bir dere geçer, biraz
ileride sineklerle böceklere ev sahipliği yapan bataklıkta kaybolur.”
NOT:
Kimi betimlemelerde ise hareket halindeki bir insan betimlenir. Bu,
hareketli olması yönüyle öykülemeyle karışır.
“Minibüsün sürücüsü altın bir tahtta
oturuyormuş gibi bir edayla arabayı
sürüyordu. Direksiyonu eliyle mi yoksa
parmağıyla mı tutuyor belli değildi. Sağ elini vites kolunun üzerinden
hemen hemen hiç kaldırmadı. Atını şaha kaldıran bir binicinin at ile kurduğu iletişime benzer bir duygu birliği kurmuştu araçla sanki...”
ÖYKÜLEME: Olay kaynaklı bir anlatım tekniğidir.
Bir kahramanın ya da kahramanların belli bir zaman diliminde yaşadıkları
anlatılır. Daha çok geçmiş zaman kullanılır. Anlatımı yönüyle betimlemeye çok benzer. Ancak
betimlemede durağanlık vardır; öykülemede ise hareketlilik, değişkenlik
esastır. Betimlemede ister
eylem olsun ister varlıklar hepsi belli bir anda durmuş, donmuş gibidir. Öyküleme ise bunun karşıtı
olarak her şey hareket halinde verilir. Varlıklar yaşamın akışı içinde
gösteridir.
“Karanlık bir kış gecesi saat üç sularıydı. bilmem nereden eve
dönüyordum. Herkes derin bir
uykudaydı. O duruma gelmiştim ki kendisini dinleye dinleye kuruntuya kapılan insanlar gibi "Ah bir polise rastlasam!” diyordum. Birdenbire iki gölge gördüm. Biri hızlı hızlı
seri adımlarla doğuya doğru giden ufak tefek bir adam, öteki sekiz on
yaşlarında bir kızdı. Bu adamın gittiği yola
çapraz düşen bir yoldan alabildiğine koşarak iniyordu. İkisi doğal olarak yolun köşesinde birbirlerine çarptılar. İşte asıl acıklı şey bundan sonra oldu...”
Görüldüğü gibi parçada yazar başından geçen bir olayı anlatmıştır. Bu
olayın bir başlangıcı, gelişmesi ve sonucu vardır. Gerçi biz burada sonucunu vermedik
ancak istenirse bu tamamlanabilir. Parçada zamanın sürekli ilerlediği de
görülmektedir. Zamanın ve olayın olmadığı yerde öykülemenin varlığından söz
edilemez.
NOT: Kimi öykülemelerde ise belli bir zaman diliminde yaşanan
olaylar değil alışkanlıklara bağlı olarak her zaman görülebilen durumlar da
aktarılır, Bu tür öykülemeler doğal olarak gerçek öykülemeden farklıdır. Bunlara "Açıklayıcı
Öyküleme" denir.
“Babam her gün okulda geçen günün hesabını sorardı, benden
bilgi almak isterdi. Bir yandan da çantamdakî kitaplara ve defterlere göz gezdirirdi. Kirli bir deftere ucu bükülmüş
bir yaprağa dayanamazdı.
Karalanmış bir yazıyı ya da matematik işlemini çantamdakî silgiyle sildiğini orayı temizlediğindi çok görmüşündür.
Bütün bu düzeltmeleri
kontrolleri yaparken bir kez bile yüksek sesle konuştuğunu duymadım...”
NOT:Her parçada tek bir anlatım şeklinin olmayabilir. Özellikle betimlemeyle
öyküleme - olay ve mekanın birbirine bağlılığından dolayı çoğu zaman beraber görülür.
“Güzel nemsiz bir
geceydi. Kuru bir ayaz ve don vardı. Sokaklar bir
balo salonunun cilalanmış döşemeleri gibi parlak ve
tertemizdi.
Rüzgarın dokunmadığı fenerler, yerlere ışık ve gölgeden
oluşan
düzgün işlemeler çiziyordu. Yaşlı adam birkaç dakikadan beri
her
zamanki yerinde bekliyordu. Garip bir ayak sesinin
yaklaştığını işitti.
Adımlar hızla yaklaşıyordu. Sokağa dönünce adımların gürültüsü
arttı...”
29.Sofraya
hep birlikte otururduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına,
ayaklarımızı
altımıza alıp yan oturarak yaklaşırdık. Sofra örtüsünü
dizlerimizin
üzerine çekerdik. Babam bağdaş kurarak baş köşede otururdu.
Beni
sağına, kız kardeşimi de soluna alırdı. Karşısında annem otururdu.
Babam,
yemeğe başlamadan içimizden biri yanılıp da yemeğe uzanacak
olursa,
hiç acımadan kaşığının tersini, uzanan elin sırtına indirirdi.
Bu
parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Betimleme – öyküleme B) Öyküleme - örnek verme
C)
Betimleme – açıklama D) Açıklama -
öyküleme
E) Açıklama - örnek verme
AÇIKLAMA: Okuru
bilgilendirmek, aydınlatmak amacıyla kullanılan bir anlatım tekniğidir. Amaç okuru bilgilendirmek olduğu için,
açıklama tekniği daha çok eğitici ve öğretici yazılarda kullanılır. Bu teknikle yazılan yazılarda çoğunlukla yorum bildiren cümleler yer almaz.
Açık ve anlaşılır bir dil kullanılır.
“Yeşil çay, cilt kanseri
riskini önlemektedir. Daha önceki araştırmalarda yeşil çayın içinde
bulunan polifenol maddesinin, kanser
tümörlerinin etrafında oluşan ve
tümörleri besleyen kan damarlarını tıkadığı belirlenmişti. Fareler üzerinde araştırmalar yapan bilim adamları, yeşil çayın cilde
sürülen
kremlerde kullanılmasıyla da cilt kanserine karşı tedbir
alınabileceğini kaydettiler. Uzakdoğu ülkelerinin geleneksel içeceği olan yeşil çayın,
bu bölgedeki insanları kanserden koruduğu çok önceden beri biliniyor.”
Bu paragraf, yeşil çayın yararlan konusunda okuru bilgilendirmek amacıyla
yazılmıştır. Ayrıca paragrafta yorum içeren cümleler bulunmamaktadır. Paragrafta açıklayıcı bir anlatım tekniği
kullanılmıştır
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
Bunların dışında yazar sözünü ettiği düşüncenin daha iyi anlaşılması için onu
başka düşüncelerle karşılaştırabilir. Başka yazarlardan alıntı yapabilir,
değişik örnekler vererek konuyu somutlayabilir vs. İşte bu yollara "Düşünceyi geliştirme
yolları" denir. Ancak anlatım
tekniklerinden farklı bir amaçla kullanılan bu yollar sorularda anlatım
teknikleriyle birlikte sorulur. Bu yüzden soru kökünde "Bu parçanın
anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?" denerek
bunların her ikisi birden sorulabilmektedir.
KARŞILAŞTIRMA: Birden
fazla varlık ya da kavramın aralarındaki benzerlikleri ya da farklılıkları
ortaya koymak için başvurulan anlatım yoludur. Bunda amaç, kavramın başka
kavramlardan farklı yönlerini ortaya koymak, böylece onun belirgin
özelliklerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Ya da ortak yönler ortaya
konarak özelliklerinin daha iyi belirmesi amaçlanır.
“Romanda düşsel
yaşantı, biyografide ise gerçek söz konusudur. Her İki türde de bir yazma çabası vardır. Bir kişinin
hayatını anlatırken iki gözü iki çeşme ağlıyor.1 dersem bu
kadarı yeter. Bu gerçek olduğundan okuyucular olay kahramanının gerçeklen böyle ağladığını duyarlar. Başka bir şey söylemek
gerekmez. Oysa romanda bir kadının perişanlığını anlatmak istesem iş değişir.
O kadın düşsel bir varlık olduğu için acı, üzüntü, çöküntü havasını duyurabilecek sözleri seçmek
gerekir; sıradan birkaç sözle yetinemezsiniz. Yoksa yavan bir şey olup çıkar.”
Kimi karşılaştırmalarda ise ortak yönler
dikkate alınır.:
“Hamlet değişik kişi ve toplumlarca farklı
yorumlanabilmektedir. Don Kişot için de durum aynıdır. Don Kişot'u
soyluların yıkılmakta olan değerlerini alaya alan bir yapıt olarak değil
tek başına kalsa bile doğruya, haklıya, güzele olan inancı savunma
yürekliliği olarak algılayanlar vardır. Balzac'ın romanlarına da benzer yaklaşımlarla
yeni anlamlar kazandırılmaktadır.”
30.
Röportajla öykü arasında kimi benzerlikler vardır. İkisi de yaşamın
gerçekleriyle beslenir. Röportajın gerçekliği belgelere, kanıtlara, somut olay
ya da olgulara dayanmasından ileri gelir. Öyküde ise bunlar hayal gücüyle yeni bir renk, yeni bir görünüm kazanır. Öte yandan bütün anlatı türleri için geçerli olan dilin güzel ve etkili kullanımı röportaj ve
öykü için de söz konusudur.
KARŞILAŞTIRMA CEVAP b
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme
B) Karşılaştırma C) Öyküleme
D)
Tanımlama E)Örneklendirme
TANIMLAMA: Tanımlama sözü edilen kavram ya da varlığın ne olduğunun açıklanmasıdır. Daha
çok açıklama ve tartışma tekniklerinde kullanılan bu yolla tanımlanan şeyin okurun zihninde daha kolay belirmesi amaçlanır. Tanımlama, anlatım tekniği değildir, sadece başvurulan bir yöntemdir
Parça içinde bir tek tanımın verilmesi bile
parçada tanımlamaya başvurulduğunu gösterir. Ancak tanımlamanın bir kavramı
tanıtıcı olması gerekir. Yoksa iki kavram arasındaki farkları vermek amacıyla yapılan tanımlama
tanıtıcı olmaktan çok karşılaştırmaya
yöneliktir.
“İnsan doğa ile savaşmak ve hemcinslerine karşı kendini
korumak İçin araç ve gereçler yapar. Buna teknoloji diyoruz. Teknolojiyi üreten insan ürettiği araç ve gereçleri çok
farklı kimi zaman da
birbirine karşıt amaçlarla kullanır.”
ÖRNEKLENDİRME: Sözü
edilen bir düşüncenin zihinlerde somut hale getirilebilmesi için başvurulan bir düşünceyi geliştirme yoludur. Yerinde verilen bir örnek bazen
söylenecek bir çok sözden daha etkili ve kalıcı olabilir. Bazen bir eser, bir kişi; bazen bir fıkra, masal
örnek olarak seçilir.
“Dünyada yaygın olmayan bir dilde eser vermenin sanatçının uluslararası üne
kavuşmasına engel olduğu görüşü doğru
değildir. İsmail Kadare'ye bakın.
Arnavutluk küçük bir ülke. Arnavutça’nın da çok yaygın bir dil olduğu söylenemez. Ama bu dilde yazan Kadare, dilinin duvarlarını aşmayı bilmiş, tüm dünyada tanınan, yapıtları belli başlı Batı dillerine çevrilen bir
yazar olabilmiştir.”
Kimi zaman ise yazar savını verdiği örnekten çıkarır. Bu çoğu zaman bir
fıkradan, bir olaydan yola çıkılarak
oluşturulur.
“Bilirsiniz fıkrayı,
Hoca bir gün bir ağaca çıkmış onun bir dalını kesmeye başlamış. Oradan geçen birisi Hocayı görünce, "Hoca ne
yapıyorsun, oturduğun dalı kesiyorsun,
düşeceksin.” demiş. Hoca adama aldırmadan dalı
kesmeye devam etmiş. Biraz sonra dal kırılıp yere düşen Hoca koşup adama yetişmiş ve "Madem sen benim ne zaman düşeceğimi bildin ne zaman öleceğimi
de bilirsin.” demiş. İşte içinde bulunduğu durumun
sonucunu göremeyen insanların içine
düştüğü acı durum.”
Parçada yazar fıkrayı örnek vererek son cümledeki savını örneklendirmiştir.
TANIK
GÖSTERME: Yazar okuru kendi düşüncelerinin doğruluğuna inandırmak
için sözünü ettiği konuda söz sahibi olan
birisinin sözünü yazısına alabilir. Böylece kendinin
ne kadar haklı olduğunu belirtir. Elbette tanık olarak gösterilen birinin
sıradan biri olmaması, o konuda sözü
geçen biri olması gerekir. Edebiyatla ilgili bir konuda bir matematikçinin
tanık gösterilmesi okur üzerinde hiçbir etki uyandırmaz.Tanık gösterilecek
kişinin sadece adının anılması yeterli
değildir. Ona ait bir sözün de yazıya alınması gerekir.
“Ben çağdaş bir yazar için safında yer aldığı dünya görüşü kadar dil bilincinin de önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.Yazar toplumun çarpan yüreğini can damarını bulmaya çalışırken elinde sözcüklerden başka malzeme olmadığını bilmelidir. Eğer bu malzemeyi kullanmayı beceremiyor, sözcüklerin bilincini taşımıyorsa yazdıkları röportaj düzeyini aşıp edebiyat yapıtına dönüşemez. Sartre : "İnsan
bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli bir biçimde söylemeyi
seçtiği için yazardır." sözü bu bakımdan ayrı bir değer taşıyor.”
Parçada yazar dil gerçeğinin önemine değinmiş
ve Sartre'nin bir sözünü kendi görüşlerine bir dayanak olarak
göstermiştir. Böylece onu kendine tanık olarak göstermiştir.
31. Nurullah Ataç hep
eleştirmen olarak düşünülmüştür. Oysa Ataç’ın asıl önemi eleştirmenliğinden değil, Türkçe’nin düzyazı dili olarak
kurulması yolunda harcadığı çabadan gelir.
O da farkındadır bunun: "Eleştirmen bir öldü mü bir daha kimse anmaz onu.” der. Ama öte yandan: "Bir şey
kalmaya' çak mı benden?" sorusuna şu alçakgönüllü cevabı verirken
gerçek öneminin nereden geldiğini de belirtir:
"Bugün bu ülkede bir dil kuruluyor; o yapıda benim de bir taşım
vardır Ancak, görünmeyen kimsenin gözüne çarpmayan, ta gerilerde bir taş.”Bu parçada yazar söylediklerini inandırıcı kılmak
için aşağıdakilerden özellikle
hangisine başvur muştur?
A) Alıntı yapma B) Örnek verme C) Tanımlama
D) Karşılaştırma E) Betimleme
İLİŞKİ
KURMA: Kimi zaman yazar yazısını düşünceler arasında ilişki
kurarak anlatır. Bu yolda sözünü ettiği kavramlar arasında değerlendirme
yapar. Direk olarak
birbiriyle ilgili olmayan düşünceleri bir yolla birbirine bağlar.
“Bir toplumun çekirdeğini aile
oluşturur. Aile ne kadar
sağlam bir temel üzerine oturursa toplum da o kadar sağlıklı demektir. Ailede görülecek küçük bir bozulma tüm toplumu hasta
eder. Ailenin temelini ise anne yani kadın
oluşturur. Çocukların ilk okulu, evi ve
öğretmeni de anne-sidir. Kadında
görülecek küçük bir yanlışlık ya da eksiklik ailenin yıkılmasına
dolayısıyla da toplumun dejenere olmasına
neden olur. Öyleyse bir toplumun sağlıklı olması kadınların iyi eğitilmiş olmasına bağlıdır.”
Parçada önce toplum ve aile arasında ilgi
kurulmuş. Daha sonra aile ile kadın arasındaki ilişkiden söz edilmiş. Sonuç
olarak bu iki ilgiden yola çıkılarak toplumla kadın arasında bir ilişki kurulmuş. Böylece
düşünceler arasında ilişki kurma
gerçekleştirilmiştir.
BENZETME: Kavramları ya da
varlıkları benzer, ortak yönlerinden yola çıkarak anlatmaktır. Benzetmenin yer
aldığı paragraflarda
kavramlar ya da varlıklar birbirine benzetilerek anlatılır. Bu durumda benzetme
!ç karşılaştırmayı karıştırmamak gerekir.
Benzetmede sadece anlatılan unsurların
ortak noktalan anlatılır.
Karşılaştırmada ise bu unsurlar hem ortak hem de farklı yönleriyle
birlikte ele alınır.
“Çocuk eğitimi çok zor bir iştir. Çünkü onlar beyaz kağıt gibidir. Ne
yazmışsan o vardır kağıtta. Beyaz kağıda güzel şeyler yazmak da, kağıdın hem ön
hem arka yüzünü karalamak da mümkün. Bence
en güzeli çocuk denen beyaz kağıdı çok
güzel yazılar ve resimlerle süslemek...”
Anlatımda Yararlanılan Diğer Kavramlar ve Yollar
Yazar, amacına uygun olarak seçtiği anlatım
tekniğini
ve düşüncesini daha iyi açtığı "düşünceyi geliştirme yollarından başka,
söyleyişini etkili kılmak için değişik yolları da dener
bunların bir ölçüsü, kalıbı bulunmaz.
Yazının gelişine göre gelişir bunlar. Kimi
zaman benzetme
yapılarak kimi zaman kişileştirmelere başvurarak kimi zaman sayısal verilerden
yararlanılarak anlatım renklendirilebilir. Bunları parçanın anlatımı içinde bulmak
gerekir.
Somutlama:
Soyut bir durumu ya da bir kavramı daha
anlaşılır hale getirmek için onu somut eylem ya da durumlara benzetme demektir.
“Şairin işi kendinden öncekilerin ördükleri duvara bir tuğla daha eklemekten başka bir
şey değildir. Bu tuğla
kendinden önce gelenlere yaslanarak
sağlamlaşır ve kendinden sonrakilerin üzerine
bir tuğla daha koyabilmesi için uygun bir
biçim alır.”
Bu parçada şairin kendinden önceki birikimleri
değerlendirerek şiirini
ortaya koyduğu ve kendinden sonraki şairlere
de yol göstermesi gerektiği duvardaki tuğlaya benzetilerek anlatılmıştır.
Şairin yaptığı soyut bir durum somut bir varlığa benzetilerek anlatıldığı için somutlamaya başvurulmuştur.
Açıklık: Bir konunun herkesin anlayabileceği, aynı
anlamı çıkarabileceği biçimde aktarılmasıdır. Açıklık özelliği taşıyan
bir yazıdan farklı yorumlar çıkmaz.
Yalınlık: Sanatsal söyleyişlerden, süsten uzak olmaktır
Yalınlık özelliği taşıyan yazılar kolay anlaşılır, karmaşık değildir
Duruluk:
Anlatımın karmaşık olmamasıdır Duru anlatımlı
yazılarda başka anlamlara çekilecek ifadeler bulunmaz.
32.
"Şiirlerinde gereksiz sözcüklerden olabildiğince kaçınıyor. Sıfatlar,
benzetmeler için de böyle bu. Okuyucuyu birtakım soyut, düğümlü sözcüklerle yorduğu da söylenemez.
Öğretici bir hava taşımamalarına karşın, yine de bu şiirlerde bir eksiklik var: Başka şiirleri
anımsatıyor; bunları daha önce okumuş gibi bir duyguya kapılıyorsunuz." diyen bir eleştirmenin sözünü ettiği şiirlerde bulduğu eksiklik nedir?
A) Yalınlık B) İçtenlik
C) Yoğunluk D) Özgünlük E)
Açıklık
33. "İnsanlığın adım adım ilerlemesini
sağlayan şey, kuşkusuz,
kişisel kazançların,
ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa
aktarılmasıdır.
Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur;
eğitim
görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez."
Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerden hangisi daha ağır
basmaktadır?
A)benzetme B)ilişki kurma
C)örneklendirme D)kanıtlama E)karşılaştırma
34."Turna
katarları geçiyordu gölün üstünden, gölgeleri maviye
dönüşerek. Van Gölü, günün her anında bir renk cümbüşünde yunup
arınıyordu. Bir bakmışsın, göl bir anda som turuncuya kesmiş. Bir
bakmışsın, gölün ucundan bir mor şimşeği girmiş, bütün gölü som
mora
boyayarak öteki ucundan çıkmış, ak köpüklü dalgalarla bütün gölü
süsleyerek."
Bu betimlemede
(tasvirde) bulunmayan özellik aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşitsel öğelere yer verme B) Ayrıntılar üzerinde yoğunlaşma
C) Görsel öğelere ağırlık verme D) Doğayı devinim içinde yansıtma
E) Doğa olaylarını kişileştirme
35. Herkes nezle olur ama, herkes saman
nezlesi olmaz. Acaba niye? İşe
polenden
başlayalım. Adı, çiçektozu ama, ille de çiçeklerden gelmesi şart
değil.
İğde, kayın, gürgen, çınar, kavak gibi ağaçlardan, yapraklardan,
otlardan
hatta mantarlardan da geliyor. Baharla birlikte çiçeklenme
başlayınca
soluduğumuz havaya polen dolmaya başlıyor; ağzımıza,
burnumuza
giriyor.
Bu
parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Gereksiz ayrıntılara yer verilmiştir.
B)Konuşma havası içinde yazılmıştır.
C) Söz oyunları yapmaya özenilmiştir.
D) Değişik örnekler verilerek konu
dağıtılmıştır.
E) Terim kullanmaktan kaçınılmıştır.
36. Ankara'nın, mimarisiyle ünlü ilçesi
Ayaş'ta bir sokak...
Sokaktaki
tarihi evlerden biri... Badanası solmuş, sıvaları yer yer
dökülmüş.
Pencere pervazları da doğaya direniyor; bir bakıma evin
sahibi
yaşlı kadını andırıyor. Ev de yorgun, sahibi de. Ne var ki
yaşam sürüyor.
Bu
parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi kullanılmamıştır?
A) İzlenimleri belirtmeye B) Benzetme yapmaya
C) Eksiltili cümleler kullanmaya D) Kişileştirmeden yararlanmaya
E) Örnekler vermeye
37. Önce karanlıkta yüzün
ışıdı. Sis açıldıkça kendini ele verdin İstanbul. Güverteden bakınca gözlerine inen
aydınlığı gördüm. Demir aldım. Uzaklaşan gemi değil, İstanbul'du. Kurşun
kuleler, minareler, uğultulu taş yapılar, ışıyan yüzünle eriyip gittiler
boşlukta. Ayrıldık. Ama başka kentlere, yeni limanlara doğru dümen
kırdığım bu uzun, hala sonu gelmeyen yolculukta beni yalnız bırakmadın. Gittiğim
ülkelerde hep seni yaşadım. Sen ey ay yüzlüm benim!
Bu parçanın
anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Sözcüklerin duygusal
anlamından yararlanma
B) Kişileştirme
sanatına başvurma
C) Betimleyici öğeler
kullanma
D) Hitaplardan
yararlanma
E)
Tanımlamalarla söyleyişte yoğunluk sağlama
38. Bir vapur yanaşıyor. Eminönü'ndeki vapur iskelesine.
Martılar ona
çığlıklarıyla
eşlik ediyor. Günün ilk ışıklarıyla birlikte insanlar birer ikişer
dolduruyorlar
kaldırımları. Yol kenarındaki taksiler, gecenin
yorgunluğunu
atıyor. Caminin avlusunda güvercinler... Galata
köprüsündeki
emektar kahvede sabah çayları içiliyor; buharlar yükseliyor
bardaklardan,
pencereden içeriye dolan güneşle birlikte. Ah, bir de bu
deniz kokusu...
Bu
parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Nesnelere, insanlara özgü nitelikler
yükleme
B) Betimleyici bir yol izleme
C) Çeşitli duyulara seslenme
D) Gözlem gücüyle ayrıntılar seçme
E) Örneklerden ve karşılaştırmalardan
yararlanma
1.A 2.B 3.B 4.C 5.E 6.C
7.A 8.C 9.C 10.B 11.D 12.D 13.B 14.D 15.A 16.C 17.A 18.B 19.B 20.D 21.A 22.A
23.A 24.B 25.D 26.C 27.E 28.D 29.A 30.B 31.A 32.D 33.E 34.A 35.B 36.E 37.E 38.E
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder