Kendi başına bir anlamı
olmayan, diğer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan, çoğu zaman
eklendiği söz öbeğine sıfat, zarf gibi görevler kazandıran sözcüklerdir. Kimi
edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle
içinde kullanılmasına bağlıdır.
Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce karışan edatlardan başlayarak önemli olanları inceleyelim. Sınavlarda çıkan edat, bağlaç sorularının daha çok anlama yönelik olduğunu da söyleyelim.
Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce karışan edatlardan başlayarak önemli olanları inceleyelim. Sınavlarda çıkan edat, bağlaç sorularının daha çok anlama yönelik olduğunu da söyleyelim.
İle
Edat olarak cümlede
değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden önceki sözcüğe
eklenerek “- le, - la” biçiminde görülür.
“Seyahate tren ile
gidecekmiş.”
cümlesinde vasıta
bildirir.
“Bu gece arkadaşlarla
bizim evde toplanıyoruz.”
cümlesinde birliktelik
bildirir.
“Ona yaptığının doğru
olmadığını güzellikle anlattım.”
cümlesinde durum
bildirir.
Burada “ile”nin edat ve
bağlaç oluşu arasındaki ayrımı da belirtelim.
Cümlede “ile” sözünün
olduğu yere "ve” sözünü koyduğumuzda anlam bozukluğu oluyorsa “ile” edat;
olmuyorsa bağlaçtır.
“Elindeki sopayla
gelene geçene vuruyordu.” cümlesini;
“Elindeki sopa ve gelene
geçene vuruyordu.”
şeklinde söyleyemeyiz.
Öyleyse buradaki “ile” edattır.
“Çantadaki kitapla
defteri masanın üzerine koydu.” cümlesini;
“Çantadaki kitap ve
defteri masanın üzerine koydu.” şeklinde söyleyebiliriz; anlamda bozulma olmaz.
Öyleyse buradaki “ile” bağlaçtır.
Bağlaçlarla ya da diğer
sözcük türleriyle karışan başka edatlar da vardır. Bunlar “yalnız, ancak, bir,
tek” gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde “sadece” anlamını
veriyorlarsa edat; “fakat” anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler.
Bunları cümleler üzerinde gösterelim.
“O kadından şikayet eden
yalnız sen değilsin.”
“Benim sözümü bir
sen dinlemezsin zaten.”
“Bu odaya ancak
beş kişi sığar.”
“Tek bu olay değil, daha birçok sebep var beni kızdıran.”
cümlelerinde altı çizili
sözcükler “sadece” anlamına geldikleri için edat göreviyle kullanılmışlardır.
Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.
“Ben gelirim, yalnız
yol parasını siz ödersiniz.”
“Söylediklerine
inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok.”
cümlelerinde altı çizili
sözcükler “fakat” anlamına geldiklerinden bağlaç olarak kullanılmışlardır.
Bunların dışındaki
edatları cümlelerle gösterelim.
“Buz gibi suyu
vardı bu dağların.”
“Bu kitabı geri vermek
üzere alabilirsiniz.”
“Aslında onu tanımıyor değilim.”
“Sabaha karşı
kapı usul usul açıldı.”
“Şimdiye dek tek
bir gün bile dediğin gibi davranamadı.”
“O günden sonra
onu bir daha görmedim.”
“Senin bu inadın yüzünden
aç kalacağız.”
“Ben oyumu senden yana
kullandım.”
BAĞLAÇ
Kendi başına bir anlamı
olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri birbirine
bağlayan sözcüklerdir. Bağlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde
bağladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir değişme yapmazlar, cümleden
çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa bile bozulma olmaz.
Kimi bağlaçlar
bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
“Çiçekçiden karanfil ve
gül aldım.”
Bazı bağlaçlar ise
bağladıkları sözcük sayısınca artarak kullanılır. Cümleye değişik anlamlar
katar.
“Bana ne kalem
ne defter verdiler.” (hiçbiri)
“Bana hem kalem
hem defter verdiler.” (hepsi)
Bazı bağlaçlar da
cümleleri bağlamakla görevlidirler. Bunlar tek yüklemle kullanılamazlar.
“Mademki o bunu biliyor...”
sözü yüklemi olmasına
rağmen anlamca tamamlanmış bir cümle değildir. Çünkü altı çizili bağlaç cümlede
başka bir yüklemi daha gerekli kılıyor. Yani cümle;
“Mademki o bunu biliyor,
niçin yanında konuşmuyoruz?”
şeklinde tamamlanabilir.
Aynı özelliği aşağıdaki altı çizili bağlaçlarda da görebiliriz.
“Kitabı aldı, fakat
bir daha geri vermedi.”
“Bilmiyorum, çünkü
bu konuya çalışmadım.”
“Kimse onu dinlemiyor,
oysa anlattıkları çok ilginç.”
“Gelecek, ama davet
edilmeyi bekliyor.”
“Koşarak gara geldi,
lakin tren gitmişti.”
“Yemek çok güzeldi, üstelik
tatlı da yapmışlardı.”
“Okulu bitirdi, hatta
dereceye bile girdi.”
Bazı bağlaçlar ise bir
sözcük olmaktan çıkmış, bir söz öbeği haline gelmiştir.
“Herkes onunla alay
ediyordu, ne var ki o bunu hiç önemsemiyordu.”
“Verdiği görevi
yapamayacağımı anlayınca bana yardıma geldi; ne de olsa o halden
anlayan biriydi.”
Bu bağlaçların dışında
özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da vardır. Bunların en
önemlileri “de” ve “ki” bağlaçlarıdır.
“De” bağlacı
Cümlede başka şeylerin
de olduğu anlamını veren ya da çekimli fiillerden sonra gelen “de”ler
bağlaçtır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır, kendinden sonra hiçbir ek
almaz. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz, ancak biraz daralır.
Hal eki olan “-de” eki ise yer ve zaman bildirir, cümleden hiçbir zaman
çıkarılamaz.
“Bahçede meyve ağaçları
da vardı.”
cümlesinde “Bahçede”
sözündeki “-de” hal ekidir. Çünkü yer bildiriyor; “nerede” sorusuna cevap
veriyor. “meyve ağaçları da” sözündeki “da” bağlaçtır.
Çünkü cümlede ağaçlardan
başka şeylerin de olduğunu bildiriyor. Ayrıca,
“Bahçe meyve ağaçları da
vardı.” dediğimizde anlam bozulduğu halde, “Bahçede meyve ağaçları vardı.”
cümlesinde anlam bozulmaz.
“Size geldim de seni
bulamadım.”
“Çok çalıştı da
kazandı.”
“Ki” bağlacı
Türkçede iki tür “ki”nin
olduğunu biliyoruz. İsmin yerine geçene ve sıfat görevinde bulunana, ilgi eki
denir. Bağlaç görevinde bulunan “ki” daha çok, açıklama yapılırken kullanılır
ya da çekimli fiillerden sonra gelerek cümleye değişik anlamlar kazandırır.
Daima ayrı yazılır ve kendinden sonra hiçbir ek almaz.
“Baktı ki
çalışmak zor, işi bıraktı.”
“Bildiğini anlat ki
gerçekleri görelim.”
“Üsküdar ki
en eski yerleşim yerlerindendir, hala çok sakindir.”
cümlelerinde “ki”ler
bağlaçtır.
“De” ve “ki” bağlaçları
daha çok yazım kurallarında sorulur.
“İse” bağlacı
Cümlede daha çok
karşılaştırma anlamı veren bir bağlaçtır. Bazen kendinden önceki sözcüğe
eklenerek kullanılır.
Örneğin;
“ Hediyeyi annem
beğendi, babamsa hiç önemsemedi.”
cümlesinde altı çizili
ek bağlaçtır. Bu bağlacı şart anlamı veren “-se, -sa” ekiyle karıştırmamalıyız.
Şart anlamı veren ek kendinden sonra ek aldığı halde, bağlaç, kendinden sonra
hiç ek almaz. Üstelik şart anlamı da vermez.
“Sattıkları ev bu ev
ise satın alalım.”
cümlesinde “ise” şart
anlamında olduğu için bağlaç değildir. Ancak;
“Sattıkları bahçe
güzeldi, ev ise pek işe yaramazdı.”.
cümlesindeki “ise”
bağlaçtır. Çünkü şart bildirmeyip karşılaştırma bildiriyor.
ÜNLEM
Kendi başına bir anlamı
olmayan, söz içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları anlatan ya da
seslenme bildiren sözcüklerdir. Söyleyişe göre anlam değişmesine uğrar.
– Yoo, ona dokunma!
– Eh, ben sana gösteririm!
– Ah haddini bilmez!
cümlelerindeki altı
çizili sözcükler ünlemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder