Dil insanlar arasında anlaşmayı
sağlayan tabii bir vasıta; kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı
bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir
müessese; binyıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir soysal kurum;
seslerden örülmüş bir ağ; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli
antlaşmalar sistemidir.
Dil, diğer insalanlarla bütün ilşikilerimizde bize aracılık eden, sosyal
bağlarımızı düzenleyen bir vasıta olarak hayatımızın her safhasında mevcuttur.
Evde, okulda, sokakta, çarşıda, iş yerinde ve her yerde onunla beraber
yaşıyoruz. Insan konuştuğu dili doğduğu günden itibaren hazır bulur.
Fakat dil doğuştan bilinmez.İlk ayalarda ağlamalar, taklit, birtakım
hareketlerle anlaşma sağlamaya çalışır. Çocuk içinde yaşadığı topluluğun
dilini, anadilini uzun bir çıraklık devresi süresince öğrenir. Daha sonra
kulağına gelen seslerin belli kavramlara, hareketlere, varlıklara karşılık
olduğunu anlamayla başlar.
Dil insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdar. İnsan zekasının, insanda siniri
çizilemeyen duygu ve düşünce kabiliyetinin sonuçları kendi benliğinin dışına
ancak dille aktarılıabbilir. Bu bakımdan dil ile düşünce iç içe girmiş
durumdadır. İnsan dil ile düşünür. Dilin gelişmesi düşünmeyi düşünceye,
düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Çeşitli medeniyetlerin meydana
getirilmesin sağlayan düşünce, gelişmesini dile borçludur.
Dil herşeyden önce sosyal ve milli bir varlıktır. Fertlerin üstünde, bir
milleti ilgilendirir. Bütün bir melletin duygu ve düşünce hazinesini teşkil
eder. Bir milleti ayakta tutan, fertleri birbirine baglayan, sosyal hayatı
düzenleyen ve devam ettiren, milli şuuru besleyen bir unsur olarak dilin
oynadığı rol çok büyüktür. Bağımsızlığın temeli milli şuurdur. Milli şuurun en
kuvvetli kaynağı ise dildir.
Belli ses öbeklerinin insanlar arasında danışıklı bir değer kazanarak birer
kavrama karşılık olmaları dilin oluşmasında esas sayılabilir. Bunun gibi
onların çeşitli kullanışları da ortak değerler bağlayarak dilin kurallarını
meydana getirmiş olmalıdırlar. bunlar üreyip genişlemiş ve az çok titizlikle
korunarak kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Ses kanunlarına uyup zamanla
değişmelere uğramış olmaları da tabiidir.
Dil ile düşünce organı olan insan beyni destekleşe oluşmuş olmalıdırlar. Öyle
ki sonuçta dil düşünmenin de bir vasıtası olmuştur. Ana dilimizden cümleler
kurarak düşünürüz. Bunları dile getirdiğimizde adına konuşma deriz. Dil olmasa
düşünce ve duygu da gelişmezdi, insan topluluğu ilirlemez, bir medeniyet
oluşturamazdı. Yine insanoğluna bahşedilen din hayatı ile sanat hayatı da dil
temeli üzerine kurulmuşlardır.
Dil konuşma aygıtının çıkardığı çok çeşitli seslerin son derecede karmaşık bir
birleşiminden meydana gelir. Ancak kulağımız da bunları bütün incelikleri ile
ayırdedecek yaratılıştadır. Bu sebeple biz onları çözümlemekte güçlük çekmeyiz.
Konuşma organlarının belirli bir durum alarak bir an içinde çıkardıkları basit
sese bir seslik, yahut sadece ses deriz: a, ü,b,t gibi. Bir soluk hamlesi
içinde çıkan birkaç sesin topluluğuna da hece adını veririz: bu, ka/pı,
pen/ce/re gibi.
Bir dilde bir anlamı olan tek veya çok heceli ses öbeklerine kelime deriz: kuş,
görmek, umutsuz gibi. Bir dilin tünün kelimeleri birden o dilin kelime
dağırcığını meydana getirir. Kelimelerin bir düşünceyi bir bütün olarak anlatan
düzenli topluluğuna cümle adını veririz: Orhan okula gitmelidir. Bir maksadı
anlatmak için bir sıra cümleler kullanırız. Buna da söz deriz. Sözlerle
anlaşmak konuşmakla olur.
İnsanlar sözlerini uzaktakilere ulaştırmak, yada uzun zaman saklamak ihtiyacı
ile onları daha dayanıklı bir işaret sistemine çevirmeyi düşünmüşler, yazıyı
icat etmişlerdir. Eski insanlar hakkında bilgilerimizi biraktıkları yazılı
belgelerden alıyoruz. Milletlerin yazıdan önceki yaşayışları hakkında pekaz
şeyi öğrenebildiğimiz için tarih yazıyla başlar, diyoruz.
İnsanlar her kelime için, her hece için, veya her ses için ayrı işaretler
kullanan türlü yazı sistemleri yapmışlardır. Bugünkü ileri millletlerin
yazılarında her işaret bir sese karşılığıdır. Bunar harf deriz. Bir dilin
kullandığı harflerin topluluğu o dilin alfabesi olur. Bu türlü yazıya da alfabe
yazısı adını veririz. Yazılı bir sözü yeniden seslendirmeye okuma diyoruz.
Sessiz okumak da olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder