İBDA
Yaşanılan dönemin sanat anlayışı içinde olağanüstü bir eser
yaratma. Örneğin Fuzûlî’nin Leyla vü Mecnun’u, Şeyh Galib’in Hüsn-ü Aşk’ı birer
ibda kabul edilir. İbda eser verebilenlere mübdi, ibdakâr, eserleri de bedia
olarak adlandırılır.
İBHAM
Bir edebi eserde isteyerek ve bilinçli olarak yapılan
kapalılıktır. Sanatçı, sözün anlamını hemen anlaşılmayacak şekilde kapalı
tutarak, okuyucusunu düşündürmeyi amaçlar. Sanatçının istemeden, bilinçsiz
olarak yaptığı kapalılığa ise "te’kid" adı verilir. Örnek:
Nasıl istersen öyle dinle, bakın:
Dalların zirvesindeyiz ancak
Yarı yoldan ziyade yerden uzak
Yarı yoldan ziyade mâha yakın
Ahmed Haşim
İCAZ
Bir düşünceyi çok az sözcükle özlü bir şekilde anlatmadır.
Kısaltmanın anlamı güçleştirmemesine dikkat edilir. Buna icaz-ı muhil denir. Az
söz yüklü anlamla ifadeye makbul icaz denir. Atasözleri, vecizeler, hikmetli
sözler bu gruba girer. Makbul icaz iki türdür: Hafz yoluyla icaz: Anlama zarar
vermeyecek şekilde bazı sözcükler atılır. Bu cümle çıkarılarak da yapılabilir.
Sözcük çıkarmaya icaz bi’l-harf denir. Örnek:
Bir pâreye bini âferinin
Pâpûşu atıldu Gevherî’nin
Ziya Paşa
Şair burada "papucu dama atıldı’yı "papucu
atıldı" diye kısaltmış.
İcaz, cümle çıkarılarak yapılırsa icaz bi’l cümel adını
alır. Örnek:
"Ahmet ders çalışsaydı…" Burada "başarılı
olacaktı" cümlesi çıkarılmış.
Tazammum yoluyla icaz: İfadeden sözcük ve cümle atılmadan
yapılan icazdır. İki türü vardır.
İcaz bi’t-takdîr: Amaç az sözcükle anlatılırken ihatalı
anlam da çıkar. Örneğin "Ateş düştüğü yeri yakar".
İvaz bi’l-kasr: Hiçbir sözcük atılmadan anlamca zengindir.
Örneğin "Akacak kan damarda durmaz" gibi.
İDGAM
Birbirine yakın iki harfi tek yazarak vurgulu okumak.
Örneğin çakal yazıp çakkal okuma gibi.
İDİL
Eski Yunan şiirinde mitolojik, epik ve pastoral şiirlerin
genel adı. Günümüzde sevgi ve mutluluk işleyen şiir türü.
İDMAC
Sözcük anlamı sıkıştırmak. Edebiyatta sözde ve yazıda övgü
içinde övgü ya da aşagğılama içinde aşağılama yapmayı tanımlar. Övgü içinde
övgü yapmaya istitbâ adı da verilir. Örnek:
Sadrında seni eyleye Hak dâim ü bâki
Hep âlemin etdikleri şimdi bu duâdır
Nedim
Şair sadrazama dua ediyor ama bu duanın herkes tarafından
yapıldığını belirterek övgü içinde övgü yapıyor.
İFRAT
Bir sıfatı aşırı ölçüde şiddetlendirmektir. Mübalağa
(abartma) sanatının bir türüdür.
İGARE
Bir şairin şirinin bir başka şair tarafından benimsenmesi
anlamındaki sirkat’ın türü. Benimsenin şiirde bazı değişiklikler yapılır veya
sadece bazı sözcükler alınırsa sirkat, igare (nesh olarak da adlandırılır)
olur. Şiirin sözcükleri değil anlamı benimsenmişse ilmâd ya da selh adı verilir.
Örnek:
Rıza Tevfik’in 1925’te yazdığı Cüniye başlıklı şiirin ilk
dörtlüğü:
O gece ne kadar güzeldi kâinat
Havvâda bir safâ cereyânı vardı
Dağlardan taşlardan taşıyordu hayat
Guyibâr-I aşkın fezeyânı vardı
Nihal Atsız’ın 1933’te yazdığı Dün Gece başlıklı şiirin ilk
dörtlüğü:
Dün gece ne kadar güzeldi âlem
Göklerin şanlı bir mehtâbı vardı
Sevdânın topraktan taştığı bu dem
Günâh-I aşkın da sevabı vardı
İHAM
Anlamla ilgili edebi sanat. İki ya da daha fazla anlamı olan
sözcüğün en uzak anlamıyla kullanılması. Eğer sözcügün iki anlamının da konuyla
ilisi olursa "ilham", sözcüğün özellikle gerçekten çok mecaz anlamı
kastedilirse "kinaye" yapılmış olur. Örnek:
Sahn-ı çemende durma saalınsun sabâ ile
Azâdedir nihâl bugün berg ü bârdan
Bakî
("Fidan bugün yaprak ve bardan kurtulup serbet kaldı,
artık bahçenin ortasında rüzgarla salınsın." Bâr sözcüğü hem meyve hem yük
anlamındadır. Bâr’dan kurtulmakla ağaçlar hem meyveden hem de yükten
kurtulurlar. Şair burada bâr’ın bu iki anlamını kastederek iham yapıyor.
İHTİRA
Daha önce hiçbir şairin kullanmadığı sözcük, deyim ve
üslupları tanımlar.
İHTİSAR
Bir düşüncenin az sözle anlatılmasıdır. Geniş açıklamalara,
tanımlamalara girilmeden konu yalın ve doğal bir şekilde anlatılır. Bu bakımdan
icaz’a benzer.
İKMAL
Bir cümledeki anlamı, ardından gelen cümleyle tamamlamak.
Her iki cümlenin öznesi de çoğunlukla ortaktır ve ilk cümlede yer alır. Örnek:
Merd olan kizbe tenezzül etmez
Zillet-i kizbe tahammül etmez
Nabî
İKSAR
Kusur sayılan sanatlardandır. Bir düşünceyi gereksiz şekilde
uzatılan ve tekrarlanan sözcüklerle anlatmaktır. Örneğin "Ali gitti
mi?" sorusuna karşılık "evet" ya da "hayır" yerine
"Ali gitti, gelmedi" yanıtı vermek gibi.
İKTİBAS
Anlamı güçlendirmek için söze ayet ve hadisler katılmasıyla
yapılan sanat. Ayet ve hadisler aynen kullanılabilir ya da çevirisinin bir
bölümü tercih edilebilir. Örnek:
Zalimlere bir gün dedirtir kudret-i Mevlâ
"Tallahi lekad âsereke’llahü aleyna"
Ziya Paşa
(Yusuf Suresi ayet 91: Tanrı hakkı için Allah seni bize
üstün kıldı.)
İLMAM
Bir şairin, başka bir şairin şiirini biraz değiştirerek
sahiplenmesi. Örnek:
Şâdî-i vuslat niçin tahammîl-i nâz eyler bana
Rind-i şâdî-düşmenim ben gam niyâz eyler bana
Nâil-î Kadîm
Tiğ-ı istisnâ çekip gamzen ne nâr eyler bana
Afet-i aşkın kazâ arz-ı niyâz eyler bana
Namık Kemal
İLTİFAT
Sözü konuyla ilgili bir başka yöne çevirme şeklindeki edebi
sanat. Bir yeri, olayı, duyguyu, düşünceyi anlatırken birden söz yine konuyla
ilgili başka bir yere, olaya, düşünceye, duyguya çevrilir.
İLTİZAM
Şiirde kafiyeyi sağlayan ya da düzyazıda "seci"
olarak kullanılan sözcükten önce gelen ve kafiye ile aynı sayıda harf içeren
benzer sözcükler kullanarak yapılan sanattır.Örnek: Merasim-i tevkîr-i
tevfirinde ihmal-ü taksîr olunmayup hıl-i fâhire ve in’âmât-ı zâhire ve
ziyâfât-ı vâfire ile Zülkadiroğlu tâifesi muğtenem oldular.
İNSİCAM
Sözün düzgün, tutarlı ve birbirine bağlanak söylenmesi.
Sözcükler titizlikle seçilir, art arda gelen cümlelerde anlamlı bir diziliş
aranır.
İNŞA
Divan edebiyatında edebi sanatlarla yüklü, süslü düzyazılara
verilen isim. İnşa yazanlara "münşi" denir. Günümüzdeki anlamı
kompozisyon.
İNTİHAL
Başkasına ait eserlerden parçalar alıp kendisininmiş gibi
gösterme. Aşırma veya ahz u sirkat tabirleri de aynı anlama gelir. İntihal
şiirde olursa şirkat-ı şi’r bu işi yapan da düzd-i sühan (söz hırsızı) diye
anılır. Sünbülzâde Vehbi, Sirkat-ı şi’r (şiir çalma) olayı için şu beyti
söylemiştir:
Sirkat-ı şi’r edene kat’i zeban lâzımdır
Böyledir şer-i belâgatle fetâvâ-yı sühan.
İRSAL-I MESEL
Anlamla ilgili sanatlardandır. Söylenen fikri
kuvvetlendirmek için araya atasözü veya atasözü değerinde örnekler katmaya
denir. İleri sürülen düşünce, kendisiyle ortak nokta bulunmayan başka bir düşünceyle
birlikte kullanılır. İrad-ı mesel de denir. Örnekler genellikle herkes
tarafından bilinen, söylenen, kabul edilen atasözleri, vecizeler ve hikmetli
sözlerden seçilir.
Örnek: Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın
Sırtı pek kimseye ahvâl-i şita yaz görülür
Samî
İSTİDRAD
Uygun bir yerde konu dışında bir şey anlatmak. Konuya
açıklık getirmek, okuyucunun veya dinleyicinin istifadesini sağlamak için bu
yola başvurulur. Bu tür ara girişler "İstidrad" başlığı ile yazılır,
bitiş yeri ayrıca belirtilirdi. Sonra bu yöntem bırakıldı, başlık koymadan
açıklama yapıp "Sadede gelelim" sözüyle asıl konuya dönülmeye
başlandı. Zamanımızda istidradlar kısa olmak kaydıyla parantez veya iki çizgi
arasında yapılır.
İSTİDRÂK
Anlamla ilgili sanatlardandır. Över gibi görünerek yerme ve
yerer gibi görünerek övmek.
1. Övme yoluyla yerme: Eskiler te’küdü’z-zemm bi-mâ
yüşebbihü’l medh derlerdir. Kişi övmeye benzer sözlerle, kuvvetle yerilir.
Ali Paşa’nın Girit’teki başarısızlığını dile getiren Ziya
Paşa’nın Zafernâme’sinden alınan şu beyitler bu sanatın en güzel örneklerinden.
Bârek-Allah zehî kevkebe-i âlel’al
Levhaş-Allah, aceb nusret-i feyz ü ikbâl!
Hak bu kim görmedi ağaz edeli devre elek
Böyle bir tefh ü zafer böyle şükûh ü iclâl...
Lerze saldı feleğe nâre-i "Hayyâk Allah"
Râşe verdi küre’yi gulgule-i "Ya Müteâl"
Kimseler olmadı bu feth-i mübîne mazhar
Ne Skender ne Hülâgâ ne Sezar ü Anibal.
Âferin himmetine âsaf-ı âli-kadrin,
Oldu şâyeste-I tevfik-i Cenâb-I Müteâl
Girid’I aldı geri himmet-i seyf ü kalemi
Hakkına gelmiş iken dâiye-i istiklâl
Devleti eyledi bir öyle belâdan âzâd
Yoksa pek müşkil olurdu şu zamânda ahvâl...
İhtiyar eyledi bu kışda şu müşkil seferi,
Yoksa kim etmiş idi kendisini istiskâl!
2. Yerme yoluyla övme: Eskiler te’kîdü’l-medh bi-mâ
yüşebbıhü’z-zemm derlerdi. Kişi yermeye benzer sözlerle kuvvetle övülür. Örnek:
Dehrde anlamayup bilmediği varsa meğer
Tama’u buğz u nifak u hased u gadr u sitem
Nabî
İSTİFHAM
Anlamla ilgili sanatlardandır. Cevap alma gayesi gütmeksizin
art arda sorulan sorularla yapılır. Sevgi, nefret, teessür, üzüntü, öfke, kin,
kıskançlık, ümitsizlik, acz, şaşkınlık, hayret ve hayranlık gibi heyecan verici
duygular bu yolla ifade edilir. Şair duyguya bağlı olarak kendi kendisine,
herkese veya her şeye soru yöneltebilir. Düşünce ve kavram üzerine dikkati
çekmek için bu sanata başvurulur. Aşırı heyecan ve gerilim istifham’ı alelâde
soru cümlelerinden ayrılır. Örnek:
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Cahit Sıtkı Tarancı
İSTİHDAM
Anlamla ilgili sanatlardandır. İki anlamı olan bir kelimeyi,
bu iki anlama gelecek şekilde kullanmak. Birinde gerçek, diğerinde mecazlı
anlam kasdedilir. Örnek:
Bahar erdi açıldı sevdiğim hem fasl-ı dey hem gül
Bir sahn-i gülistandan biri fasl-ı gülistanda.
Muallim Naci
Bu beyitte açıldı fiili birinci mısrada fasl-ı dey (kış
mevsimi)nin uzaklaşması, sona ermesi; ikinci mısrada ise, çiçeğin açılması
anlamına geliyor.
İSTİHLAF
Türkçedeki sesli harfleri bazı durumlarda uzatmak. Örnek:
Verseydi âh-ı mecnûn feryadumun sedâsın
Kuş mı karâr iderdi bâşımdaki yuvâda
Fuzûlî
"başındaki" ve "yuvadaki" kelimelerinde
"a"lar uzun okunur.
İŞTİKRAR
Sözle ilgili sanatlardandır. Aynı kökten türeyen veya aynı
köke bağlı harflerin benzerliğinden dolayı aynı kökten türemiş gibi görünen
seslerin birarada kullanılmasına denir. Örnek:
Kılmagıl muhkem gönül dünyaya akd-i irtibât
Sen bir avâre müsafirsen bu vîrân ribât
Fuzûlî
Ribât ve irtibât aynı kökten gelir.
ÎTİLÂF
Uygunluk. Kelimenin anlamla uygunluğu, kelimelerin vezinle
uygunluğu, kelimelerin diğer kelimelerle uygunluğu, anlamının vezinle uygunluğu
ve anlamın anlamla uygunluğu.
İTNAB
Sözü, gerektiğinden fazla kelime veya cümle ile uzatma.
İcaz’ın karşıtı. İkiye ayrılır:
1. İtnab-ı makbul: Makbul sayılan söz katmadır. Bu çeşitte
anlam pekiştirilir, anlatılacak şey abartılır, kastedilen husus fazla tasvir
edilir ve üçü birden sağlanır. Örnek:
"Yalıların en tabii ve en lüzumlu gezinti vasıtası
sandallar! Sade yalıların mı? Boğaziçi’nde herkesin her an, en çok, onlar işine
yarıyor. Mehtapla gezginci, sâzende köşkü onlar, saz dinleyicilerin mevkibi
onlar, yerine göre madrabazların balık deposu onlar, sebze dükkanı, dondurmacı
dükkanı, onlar; yörük manav sergisi onlar, tatlı su damacanalarının ambarı
onlar, hasta sedyesi onlar..."
Ruşen Eşref Ünaydın
2. İtnâb-ı mümel: Makbul sayılmayan söz katmadır. İtnab-ı
mühil de denir. Haşv-ı kabih’ler ve tekrarlar makbul sayılmayan söz
katmanlarıdır. Örnek:
Duâ ile sözü hatmedelim, zîrâ hakikatte
Sözün gevher olursa yeğdir itnâbından îcâze
Nef’î
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder