KALB
Sözle ilgili sanatlardandır. Arap harflerine göre bir
kelimenin harflerinin yerleri değiştirilerek yapılır. Cinas sanatının bir
çeşididir. Cinas-ı kalb, tecnis-i kalb ve maklûb adlarıyla da bilinir. İkiye
ayrılır:
1. Kalb-i kül: Tersinden okunduğu zaman da anlamlı olan
kelime çıkan sanattır. Buna kalb-i muntazam veya aks-i müfred de denir.
Örnek:
Mûr gibi emrine kılmış itâat halk-ı Rûm
Râm olupdur nitekim Mûsâ’ya ey şeh şihr-i mâr
Sururî Kadim
Mûr: Karınca, Rûm: Anadolu, Râm: İtaat etme, Mâr: Yılan
anlamına gelir.
2. Kalb-i ba’z: Bir kelimenin harfleri değiştirilerek kelime
yazma sanatıdır. Buna maklûb muavvec de denir. Örnek:
Tahlîsine yok mu duâcı
Câniler içinde kaldı Nâcî
Muallim Naci
Câni: Katil, Nâci: Şairin adı.
KARAVELLİ
Asıl hikaye arasına katılan küçük, müstakil hikayeler.
Hikayelerin içinde manzum parça bulunmaz. İbret verici veya güldürücü
niteliktedirler. Genellikle uzun hikayelerin anlatıldığı toplantılarda zaman
zaman dikkatleri başka noktaya çevirmek ve sahneyi değiştirmek için
söylenirler.
KAT’
Anlamla ilgili sanatlardandır. Susmanın söylemekten etkili
olacağı yerde sözü kesmeye denir. Heyecanın doruğa ulaştığı noktada bu yola
başvurulur. Genellikle nesirde kullanılan bir sanattır. Örnek:
Bu dağın çilesi dolmaz,
Bu dağın çilesi solmaz,
Bu dağ bir...
Sus şair,
Hepsini demek olmaz!
Halide Nusret Zorlutuna
KATAR
Halk edebiyatında alt alta sıralanan dörtlüklerin hepsine
birden katar denir.
KAYABAŞI
Halk edebiyatımızda bir koşma türü. Özel ezgiyle okunur.
Türkülerin ezgilerine göre bölümlenmesinde usulsüz okunan türküler bölümüne
girer. Konuları kır ve köy hayatıyla ilgilidir. Çobantürküsü olarak da bilinir.
KELAM-I KİBAR
Ulu söz demektir. Velilerin, büyük kişilerin, ahlakçıların
özlü sözlerini tanımlamak için kullanılır.
KEREM HAVALARI
Saz, bağlama, bozuk düzenler eşliğinde özel bir ezgiyle
söylenen türkülerdir. Adını öykü kahramanı Kerem’den aldığı sanılıyor.
Akıcılığından dolayı çok tutulan bir üsluptur. Anadolu’nun hemen bütün
bölgelerinde söylenir. Kerem, yanık Kerem, kesik Kerem, kandilli Kerem gibi
bölümlere ayrılır.
KESİK
Halk edebiyatımızda hece sayısı 7 ve 8 olan şiirlerin genel
adı.
LÂEDRİ
Arapça sözcük anlamı "bilmiyorum" demek. Yazarı
bilinmeyen eserler için kullanılır.
LEBDEĞMEZ
İçinde "dudak sessiz harfleri" (yani b, f, m, p,
v) diye tanımlanan harfler bulunmayan sözcüklerle yazılmış şiirlerdir.
"Dudakdeğmez" adı da verilir. Divan edebiyatında az başvurulan bir
yöntemdir. Asıl halk edebiyatımızda kullanılır. Bu türde şiirler söylemek bir
ustalık işareti sayılır. Örnek:
Tarik-i aşka gir ehl-i Hüdâ ol
Gönül gel layık-i her itilâ ol
Dilersen dehrde âzâde serlik
Gurur-i câhı terk eyle gedâ ol
Cidâl-i kîl ukale yok nihâyet
Ricalû’llah ile hâl-âşina ol
Çekil izzetle uzlet gûşesine
Azîz ol derd-î şöhretten cûda ol
Dokunmaz leb lebe Remzi okurken
Dehân-i dil-bere nükte nümâ ol
Ahmet Remzi Dede
(Sadece son beyitte dudak sessiz harfleri var)
LİRİK ŞİİR
Din, doğa, aşk, özlem, gurbet, vatan, ölüm gibi konularda
kişisel duygulanımların dile getirildiği, çoşkulu bir anlatımın kullanıldığı
şiirlerdir. Eski Yunan edebiyatında şairler şiirlerini genellikle lir eşliğinde
söylediği için isim buradan kaynaklanır. Türk edebiyatında bir dönem bir tür
telli saz olan rebab ile şiir söylendiği için lirik şiire "rebabi"
denildi. Divan edebiyatında gazel, murabba, şarkı, halk edebiyatımızda koşma ve
semailer lirik şiire örnek verilebilir.
MAKLUB
Harfleri tersten sıralandığında yine aynı sözcük çıkan
sözcükler. Örneğin mum, bab, aba gibi.
MAZMUN
Bir dizenin bir ifadenin taşıdığı ve onlardan herkesin
anladığı gerçek ya da mecaz anlama, asıl anlamı yanında taşıyan bir isme, bir
atasözüne, âyete, hâdise, olaya, bir şeyi onun özelliklerini çağrıştıracak
sözcük ya da sözcük gruplarının veya dizelerin içine yerleştirmeye mazmun
denir. Örnek:
Çıhma yârim giceler ağyar te’nından sakın
Sen meh-i evc-i melâhatsin bu noksândır sana
Fuzulî
(Sevgilim, gece yarıları dışarı çıkma, yabancıların
ayıplarından sakın. Sen güzellik göğünün en yüksek yerindeki dolunaysın, gece
çıkmak sana yakışmaz, kusur sayılır.)
Fuzuli’nin bu beytinde sevgili, güzelliğin doruğundaki aya
benzetiliyor. Ayın en güzel hali dolunaydır. Dolunay güneşin batmasından önce
doğar. Dolunayın gece yarısı çıkması ay tutulmasıyla olabilir. Ay tutulduğunda
noksandır, kusurludur, güzelliğini kaybeder. Fuzulî, bu beytinde "noksan"
ve "ta’n" sözcükleriyle bir ay tutulması mazmunu yapıyor.
MEKTUP
Birbirinden uzakta bulunanların haberleşmesini sağlayan bir
yazı türü. En eski haberleşme araçlarından biri. Sözcük anlamı Arapça
"yazılmış şey." Farsçası name, eski Türk dillerindeki karşılığı
bitig, betik ya da bittidir. Tarihte rol oynamış ünlü kişilerin, yazar,
bilimadamı ve sanatçıların mektuplarıyla birlikte bir edebi eserler türü olarak
kimi zaman ele alınmıştır. Sadece mektuplardan oluşan kitaplar da vardır.
MELHAME
Divan edebiyatında gelecek olayları anlatan nazım ya da
nesir eserlerin ortak adı.
MENKUT
Divan edebiyatında sözcüklerinin tümü noktalı harflerden
oluşan şiirler.
MENSURE (Mensur şiir)
Duygu, düşünce, yaşam ya da hayalleri şiir inceliğinde
anlatan düzyazı türü. İç uyuma önem verildiği için dilbilgisi kurallarına
uygunluk aranmaz. 19. Yüzyılda Fransız edebiyatında ilk örnekleri görüldü.
Şinasi’nin Fransız edebiyatından yaptığı şiir tercümeleri edebiyatımızdaki ilk
örneğidir.
MESEL
Atasözleri, öğretici, ahlaki özellikleri bulunan küçük
hikayelerdir.
MEŞTÜR
Divan edebiyatında dört cüzlü (yani 4 mefâ’ilün 4
müstef’ilün) ile yazılmış vezinleri ikişer cüze indirerek yazılmış şiirlerdir.
MONOGRAFİ
Bir kişi ya da bir konu ile ilgili özel bir görüşle yazılmış
incelemeler. Ele alınan konu ya da kişiyi her yönüyle açıklamaya çalışır.
MONOLOG
Tek kişinin konuşması, tiyatro oyunlarında kahramanlardan
birinin sahnede kendi kendine yaptığı uzun konuşmaların tamamı. Tek kişinin
oynaması için yazılmış komedilere de monolog adı verilir.
MUAMMA
Başta Esmâ’yı Hüsnâ (Allah’ın doksan dokuz güzel ismi) olmak
üzere konusu insan ismi olan manzum bilmeceler. Kelime "gizli, örtülü,
anlaşılması güç veya işaret remiz yoluyla söylenmiş söz" anlamlarına
gelir. Muammalar lügazlardan farklıdır. Muammalar Allah’ın isimlerinden biri
veya insan ismi için düzenlenirken lügazlar her şey hakkında düzenlenirler.
Yalnız muammaların bazen lügaz, hatta âşık edebiyatında bir çeşit bilmece (âşkı
-muamma) karşılığı olarak da kullanıldığı görülür. Muamma alanında en çok eser
veren şairimiz Emri (Edirneli Emrullah Çelebi) olmuştur. Muammanın
düzenlenmesinde ebced hesabı kullanılır. Örnek:
Bende yok sab-ü sükun sende vefadan zerre
İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre
Nâbi
MUAŞŞER
Onar mısralık bendlerle kurulan musammatlar. Divan edebiyatı
nazım şeklidir.
MUCEM
Arap alfabesindeki noktalı harfler. Alfabetik olarak
düzenlenmiş sözlük, hâl tercümesi, ansiklopediler böyle adlandırılır. Mucem
tarih, ebced hesabı ile sadece noktalı harflerin hesap edilmesine dayanılarak
düşülen tarihlerdir.
MUHAMMES
Beş mısralık bendlerden oluşan divan edebiyatı nazım şekli.
Kelime "beşlik" anlamındadır. En az 4, en çok 8 bend arasında
yazılmıştır.
MUKABELE
Aralarında tezat ve karşıtlık bulunan kelime, tamlama ve
sözleri birarada kullanmak. Örnek:
Safa-yı aşkın dide gamınla pürnem
Bir evde ayş u şâdî bir evde ye’s ü mâtem
(Safa ile gam, ayş u şâdi ile ye’s u mâtem arasında
karşıtlık bulunmasına rağmen birarada kullanılmıştır.)
MUKATTA
Arap alfabesinde kendisinden sonra gelen harfle bitişmeyen
harfler (elif, dal, zel, rı, ze, vav) kullanılarak söylenen söz.
MUKTEZA-YI HÂL
Uslûpta zamana, yere, duruma ve hitâp edilen kişilere göre
dili ayarlama, sözün söylendiği yerin, zamanın gerçek ve gereklerine uygun
olması. Mukteza-yı makam, itibar-ı münasib sözleri de aynı anlamda kullanılır.
MURAFAKAT
Üslûbun, ele alınan konuya göre düzenlenmesi, dile getirilen
düşünce, duygu ve hayallare uygun düşmesine, üslûp ile içerik arasında bir
ilişki kurulması. Anlatılan konuya uygun kelime, kelime grubu ve isimler
seçilir.
MURASSA
Nesirde iki ibarenin, nazımda ise iki mısranın kelimelerinin
sayıca denk, karşılıklarıyla vezin ve kafiye bakımından birlik olması. Örnek:
Şâh melekût arş-pâye
Mâh-ı ceberût perş-sâye
Şeyh Gâlib
MUSARRA
Mısraları birbiri ile kafiyeli olan beyitler. Beyt-i
musarra, gazellerin ilk beyitleri (matla’) musarra’dır. Her mısrası aynı
kafiyede olan şiirlere de musarra denir. (Musarra tuyuğ gibi) Bu şekilde
düzenlenen şiirlerin bir başka adı müselseldir.
MUTABAKAT
Anlatım içinde kullanılan kelime ve deyimlerin içeriğe uygun
seçilmesi. Karşıtı mübayenet’tir (aykırılık, zıtlık).
MUVAFAKAT
Kelimenin anlamla, kelimenin vezinle, kelimenin kelimeyle,
anlamın vezinle, anlamın anlamla uygunluğu.
MUVAZENE
Nesirde seci, nazımda kafiye yerindeki sözcüğü yalnız vezin
bakımından eşit olması. Örnek:
Münderic nüsha-i zâtında kemâlat-i vücûd
Mündemic tıynet-i pâkinde havass-i icâd
Nâdî
(Münderic ve mündemic kelimeleri arasında muvazene vardır.)
MÜLEMMA
Bir şiirin bazı mısraları, bölümleri veya bir mısranın bazı
sözcüklerin değişik dillerde yazılması. Divan edebiyatında Arapça, Farsça,
Yunanca’nın Türkçe ile birlikte kullanıldığı şiirler yazılmıştır. Tanzimat’tdan
sonra bu dillere Fransızca da eklenmiştir. Örnek:
Eyyüha’r-rağibûne fi’l-evkat!
Edrikûhâ fe-mâ madâ kad fât.
Fevt-i fursat me-kün çü vakt-i safâst,
Ki besî hestder-cihân âfât.
İrdi bir dem ki behcetinden anın
Sekiz Uçmâğ’a döndü Altı Cihât.
İş ke-mâ âşe âşikun va’lem!
Tâvet in-nefsü tâbet il-evkat.
MÜNAKKAHİYET
Gereksiz sözlerden arındırılmış özlü ifade, konuyu gerektiği
kadar işleme; anlamlı sözcükler arasında eşitlik bulunması.
MÜNŞEÂT
Mensur yazı veya mektupların bir araya getirdiği dergiler.
Divan edebiyatında edebi değeri olan yazılar bir defterde toplanır ve
meraklıları okurdu. Münşeatlardaki nesirlerde konu birliği aranmaz. Bu
eserlerde çeşitli tarih belgeleri yanında edebi metinler ve özel mektupların
biraraya getirildiği görülür. Münşeât-ı Feridun Bey, Nergisi ve Veysi’nin
münşeatları ünlüdür. Son münşeât örnekleri arasında Münşeât-ı Akif Paşa
önemlidir.
MÜNŞÎ
Sanatlı düzyazı yazan kişiler. Münşilerin yazılarını
toplayan dergiler münşeat’tır.
MÜNTEHABÂT
Seçilmiş şeyler. Çokluk aynı türde kaleme alınmış, bir veya
daha fazla yazarlara ait yazılar arasından yapılan seçmelerle meydana
getirilmiş eser; seçmeler, antoloji.
MÜSTEŞRİK
Doğulu milletlerin tarih, din, dil, edebiyat ve kültürlerini
araştırıp inceleyen Batılı bilginler. Şarkiyatçı, oryantalist, doğubilimci
kelimeleri de aynı anlamda kullanılır.
MÜŞAARE
Karşılıklı şiir söyleme. Edebiyat araştırmacıları müşaareyi
üçe ayırır:
1. Bir divan şairinin manzum eserine diğer bir şairin aynı
vezin ve kafiyede nazire yazması.
2. Âşıklar arasında karşılıklı şiir söyleme. Bir âşığın
okuduğu beyit veya kıtaya diğer bir şair aynı vezin ve kafiyede şiir söyleyerek
cevap verir.
3. Edebiyat meraklılarının şiir okumaları, herhangi bir
mazmunu ihtiva eden beyitler okunur veya birinin okuduğu beyte karşılık onun
son kelimesiyle başlayan bir beyti başkası okur.
MÜŞAKELE
Birden fazla anlamı olan sözcüklerin art arda gelecek
şekilde, iki anlamı ile kullanılması, birinin söylediği bir sözü bir başkasının
değişik anlama gelmek üzere tekrarlaması. Karşılıklı konuşan iki kişiden
birinin gerçek veya mecazi anlamda söylediği bir sözü, diğeri başka bir
düşünceye yanıt olacak şekilde tekrarlar. Birinci anlamı gerçek olursa çoklukla
ikinci kullanıştaki anlamı mecazidir. Örnek:
"Tezer
Yine mi kanmıyorsunuz sözüme
Ne için bakmıyorsunuz yüzüme
Beni bir kere okşasanız ne çıkar?
Melik
Sen çıkarsın... Demek ki fitne çıkar!"
Abdülhak Hâmid Tarhan
MÜTAKARRİN
Kafiyeleri birbirinin peşinden gelen ve iki kafiyeli olan
şiir. Örnek:
Hangi âkıl der ki ancak râh-i gülşenden geçin
Bir de gafiller şu nâilgâh-i şîvenden geçin
Muallim Naci
MÜTEKERRİR
Murabba, muhammes, müseddes gibi nazım şekillerinde
bendlerin sonlarında tekrarlanan mısra veya beyitler.
MÜTELEVVİN
Divan edebiyatında bir beytin okunuşu sırasında küçük bir
değişiklikle veznin bir başka vezne çevrilmesi.
MÜZDEVİC
Murabba, muhammes, müreddes benzeri nazım şekillerinde
bendlerin sonundaki mısraların birinci bend ile kafiyeli olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder