PARAGRAF
Bir fikrin işlendiği yazı bölümü. Bir veya birkaç cümleden
meydana gelebilir. Satırbaşı yapılmış her bölüm bir paragraftır.
PASTORAL
Çoban ve kır hayatını, köylerdeki yaşayış şeklini anlatan
şiir. Grekler’in bukolik dedikleri bu türü Edebiyat-ı Cedide’ciler
eş’ar-ırâiyâne (Çoban şiirleri) diye adlandırmışlardır. Pastoral şiir, süsten,
kelime oyunlarından, yapmacılıktan uzak sade bir dille yazılır. Eski Yunan
edebiyatında Theokrites ile Latin edebiyatında Vergillius, pastoral şiirin ilk
ve en güzel örneklerini verdi.
PELTEKNÂME
Kekeleme şiiri. Lisan-i pepeği adı da verilir. Halk
edebiyatı nazım şeklidir. Âşık, kelimelerin ilk hecelerini, bazen de
kelimelerin çoğunluğunu kekeleyerek söyler. Bu tekrarlar ölçüye dahildir.
Örnek:
Bu bu bugün gö gö gördüm yü yü yüzün dilberâ
Ba ba baktım gö gö gönlüm oluptur ziyaâ
Di di dilim pe pe peltek sö sö söyler zebanımı
Ne ne ne derse de de desin dimesin tek sana
Abdi İmam
PLOT
Roman, hikaye, tiyatro gibi eserlerde, baştan sona devam
eden hareketlerin yapısı. Bir bakıma eserin planıdır. Kahramanların ve
olayların meydana getirdiği devamlılığı ifade eder. İkinci, üçüncü derecedeki
kişi ve olaylar, görünüp kaybolan bir başka zaman, mekan ve olayla ortaya çıkan
kişiler, duygusal davranışlar plotu tamamlar ve zenginleştirir. Plot, yapısına
göre çeşitlere ayrılır. Bazı plotlar trajik olayları, bazıları komedi, masal ve
hiciv gibi konuları göstermek için kurulur. Eser, bu plota göre kimlik kazanır.
POETİKA
Şiir üzerine düşüncelerin ve teorilerin bütünü. Bu kelime
eskiden Fransızca’da yalnız şiirin değil, güzel sanatların teorisini güzelliğin
feslefesini, bir bakıma estetiği ifade ederken, bugün şiir sanatı anlamına
gelen bir terim olmuştur. Batı dillerinde poetika konusuna giren birçok eser
var. Türkçe’de ise, bazı şiirlerin ve grupların bildiri niteliğindeki,
genellikle savunmaya dayalı birkaç önsözü görülür. Necip Fazıl Kısakürek’in de
bir Poetika’sı var.
PROZODİ
Kelimelerin taşıdıkları seslerin değerlerine ve hecelerin
taşıması gereken seslere göre söylenmesi. Tonlamaya, hecelerin vuruşuna
kelimelerin uzunluk ve kısalıklarına dikkat edilerek söylenir.
RAKTA
Arap harflerine göre bir harfi noktalı, bir harfi noktasız
kelimeleri kullanarak şiir yazma.
REKÂKET
Kelime veya cümlelerin düzensiz sıralanmasından ileri gelen
okumayı zorlaştırıcı durum. Divan edebiyatında yazıda kusur sayılırdı.
RİKKAT
Anlatımda söylenişleri kulakta ince, hafif, hoş etki bırakan
sözcüklerin kullanılması. Sanatçı sevgi, şefkat, muhabbet, güzellik gibi
konuları anlatırkenn sözcükleri de uygun düşecek şekilde ince sesle
kurulanlardan seçer. Bu sözcükler kelimâ-ı rahika, taşıdıkları özellik de
rikkatdiye adlandırılır.
RİSALE
Küçük kitap, broşür. İlim veya sanata dair yazılar. Önceleri
çokluk dini konuları ele alan küçük hacimli kitaplar bu adla anılırlardı.
RİTM
Şiirde, hecelerdeki vurgu, uzunluk, kısalık, kalınlık,
incelik, yükseklik gibi ses özelliklerinin ve duraklarının düzenli bir şekilde
tekrarlanmasından doğan uyum.
RONDELET
Yedi mısralı ek bendden meydana gelen Fransız nazım şekli.
RÜCÛ
Divan edebiyatı sanatlarından. Bir düşünceyi daha güçlü hale
getirmek için, söylenen sözden vazgeçer gibi davranılır. Espri, üzüntü, sevinç,
dehşet, hayret durumlarında ifadeyi daha güçlü ve canlı kılmak için kullanılır.
Vazgeçme döngü halinde de yapılabilir. Örnek:
Eder isyanıma gönlümde nedâmegalebe
Neyleyeyim yüz bulamam ye’s ile afvime talebe
Ne dedim? Tövbeler olsun, bu dafi’i şerdir
Benim özrüm günehimden iki kat beterdir
Nûr-i rahmet niye güldürmeye rûy-i siyehim
Tanrı’nın mağfiretinden de büyük mü günehim?
Şinasi
SADR
Bir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde
cümlenin ilk parçası.
SAGU
İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ölen kimselerin
arkasından söylenen şiirler. Sevilen, sayılan özellikle gösterdiği
kahramanlıklarla tanınmış kimselerin ölümü üzerine ozanlar tarafından, yuğ adı
verilen cenaze törenlerinde okunur, ölen kişinin yiğitliği, iyiliği,
cömertliği, faziletleri dile getirilirdi.
SAKİNAME
Sakiye (içki sunana) seslenmek yoluyla içkiyi (çokluk
şarabı) ve içki meclislerini, adetlerini, içkiyle alakalı bütün düşünce, duygu
ve kavramı bazan tasavvufi, bazan da dünyevi işleyen şiirler. Mesnevi şeklinde
yazılır. Terkib-i bend, terc-i bend veya kaside şeklinde de görülür.
SALİYE
Divan edebiyatımızda yeni yılı kutlamak için yazılan
şiirler. Bu şiirlerde daima girilen yılın tarihini tespit eden bir beyit de
bulunur.
SARMA KAFİYE
Dört mısralık bendlerle kurulan nazım şekli. Her dörtlükte
birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü mısralar kendi aralarında kafiyelidir.
Kafiye şeması şöyledir: Abba, cddc, effe. Örnek:
Rûhumu bu çarmıha kendi ellerimle gerdim:
Bir nebi ızdırabı kaynıyor her yerimde.
Ölüm, siyah bir tütsü yakıyor gözlerimde
Aldığım her nefesi son nefes gibi verdim!
Yusuf Ziya Ortaç
SATRANÇ
Saz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün müfte’ilün
müfte’ilün kalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler. Musammat
beyitlerden oluştuğu için, her mısra kafiyeli iki eşit parçaya bölünür. Bu
parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydana gelen yeni bir şekil
ortaya çıkar. Bu şeklin kafiye şeması şöyledir: abab cccb dddb... Örnek:
Sevdi gönül bir püsteri / Sanatı terzi güzeli
Hüsnünü bir muhtasarı / Şerh ederek söylemeli
Matlanın fâikını / Sohbetinin lâyıkını
Ben gibi bir âşıkını / Eylemiş aşkıyle deli
Düştü gönül çâresine / Kaşlarının karesine
Çehre-i menâresine / Yandı derûnum göreli
Vardı ellerim eline / Tutuldu dilim diline
Kâkülünün bir teline / Bağladı bu cân ü dili
Emrahî
SAYA
Aşık edebiyatında nesir. Mensur karşılığı olarak da sayalı
kullanılır. Secili (müsecca) nesre ise ayaklı saya adı verilir.
SEBK-İ HİNDÎ
Divan edebiyatında kullanılan bir üslup. Terim, "Hint
tarzı, Hint üslûbu" anlamına gelir. Türk edebiyatına XVII. İran
şairlerinin etkisiyle girdi. Bu nedenle sebk-i İsfahâni diye de bilinir. İran
edebiyatına ise Hindistan’dan geçmiştir.
SECİ
Cümlelerin veya bir cümle içinde birden çok kelimenin
sonlarındaki ses benzerliği. Nesirde kullanılan bir çeşit kafiyedir. Secili
nesre müsecca adı verilir. Edebiyatımıza Arap edebiyatından geçmiştir.
SEHL-İ MÜMTENİ
Söylenmesi kolay görülen ama benzeri yapılmak istendiğinde
güçlüğü ortaya çıkan söz. Bu tür sözler sade ve derin anlamlıdırlar. En güzel
örneklerini Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Mehmed Akif Ersoy vermişlerdir. Örnek:
Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm
Yunus Emre
SELÂMET
Cümlelerin doğru ve sağlam olması. İfadenin düşük, eksik
olmaması gerekir.
SELÂSET
Bir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı, âhenkli, kolay ve
anlaşılır olması. Selâset, sözüklerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır.
SELH
Başkasına ait bir şiirin anlamını alıp kelimelerini
değiştirerek yeniden yazmak. Selh intikal’in bir çeşidi sayılır.
SELİS
Halk şiiri nazım şekli. Aruzun fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün
fe’ilün kalıbıyla gazel şeklinde yazılır. Murabba, muhammes, müseddes şeklinde
yazılmış selislere de rastlanır. Kafiye düzeni divan, semai ve kalenderi nazım
şekilleri ile aynıdır. Örnek:
Benden özge sana yok âşık-ı âvâre güzel
Sûziş-ı firkat ile yakma beni nâre güzel
Dün gece dîde-i hunkâr ile ettikte nigâh
Ciğerim başına açtın yine bir yâre güzel
Nûrî
SERBEST NAZIM
Bend, vezin ve kafiye kurallarına bağlı olmayan nazım şekli.
Bendlerin, mısraların ve hecelerin sayıları belli düzene bağlı değildir. Şair
isterse kafiyeli yazar. Bendleri sınırlayabilir veya sınırlamaz. Önce Fransız
sembolistleri arasında yayıldı. Türk edebiyatına Servet-i Fünûn döneminde Batı
edebiyatından girdi. Serbest nazmın uygulanışı üç aşama geçirdi:
1. Vezinli-kafiyeli serbest nazım: Servet-i Fünûn ve Fecr-i
Âti döneminde görülür. Mısralar bir kelimeye kadar kısaldı, kafiye belli bir
kurala göre sıraland. Aruz veznine yer verildi, bir şiirde birkaç aruz kalıbı
veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanıldı.
2. Vezinsiz-kafiyeli serbest nazım: 1925-1930 yıllarında
görülmüş, 1930’dan sonra yaygınlık kazanmıştır. Vezin bırakılmış, bir heceye
kadar küçülen dizeler kurulmuştur. Bu dizeler hiçbir dış düzene bağlı değildir.
Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Büyük harfler
sadece cümle başlarında kullanılabilir. Kafiyeli mısraların arası açılarak
kafiye örgüsü gevşetilir.
3. Vezinsiz-kafiyesiz serbest nazım: 1940 yılından sonra
yaygınlaşan bu anlayışta vezin ve kafiye tamamen bırakıldı şiirde iç uyum önem
kazandı. Örnek:
Yolcu Yolunda Gerek
Hastalar,
Kar isterler
Kafdağının ardından
Ve buluttan döşek,
Onlar,
Yaramaz çocuklardır,
Sallar durur,
Dünyanın balkonundan,
Düştü düşecek!
Gölgen kaçıyorsa senden,
Düşmüşse gökte yıldızın,
Kavga başlar canla ten arasında
Ne bilelim;
Hangi pınarın suyu,
Ya da çiçeğin özünde derman,
Büyük yerden geldi ferman
Yolcu yolunda gerek
Ali Akbaş
SONE
İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan
oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız
edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir. Edebiyatımızda
ilk Cenab Şahabeddin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünûn
şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser. Sone kafiye sistemi üçe
ayrılır.
1. İtalyan tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, ede
2. Fransız tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, eed
(İtalyan ve Fransız tipi sone arasındaki tek fark son
üçlüğün düzenindedir.)
3. İngiliz tipi: Mısra sayısı değişmemekle beraber ilk on
iki mısra tek bir bend, son iki mısra da ayrı bir bend halinde yazılırlar.
Kafiye şeması: a b a b c d c d e f e f g g. Örnek:
Yüksük
Yüksüğün ince şeklini yazmak
Bana pek güç gelir kadınlardan
Sorunuz belki bir güzel parmak
onu tersim için bulur imkan
Bunu bir çekmenin içinde gören
Mu’teber bir refik-i hane sanır;
Kadrini pek bilirler elde iken,
Düştüğü anda mutlaka alınır.
O da layık nezâketin eline:
Tenine saplanır iken iğne,
Yine pekçok sever iş işlemeyi;
Bin letâfetle çırpınır her ân...
Sanki bir nahl-i nev-hayâta konan
Küçücük bir kuşun küçük yüreği!
Ali Ekrem (Bolayır)
SÖZLÜK
Bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını),
söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, kelimenin kökünü esas alarak, bunların
başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını
gösteren eser. Sözlükler tek dilli veya çok dilli olabilir. Madde başlarını
a-be-ce sırası takip eder. Genel veya özel alanlarla ilgili sözlükler
hazırlanabilir. Arap harfli eski sözlüklerde madde başı Arapça kelimenin üç
harfli kökünün son harfi esas alınarak sıralanırdı. XIV.-XV.yüzyıllar arasında
yaşamış olan el-Kamûsü-ı-Muhît (Okyanus Sözlüğü) adlı eseri Türkçeye çeviren
Mütercim Asım bu sistemi kullandı. İlk sözlük olarak İskenderiye Müzesi
kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes’in hazırladığı eser kabul edilir. İslam
dünyasında en önemli sözlük X. yüzyılda yaşayan Fârâblı İsmail Cevheri’nin
Sihâh adlı Arapça eseri. Vankulu Lügatı diye bilinen Müteferrika’nın bastığı
ilk kitap da bir Sihâh çevirisidir. Türk kültüründe ilk sözlük ise Kaşgarlı
Mahmud’un Türkçe’den Arapça’ya Divanü Lügati’t-Türk’üdür.
ŞAHESER
Nesilden nesile geçen, benzeri yazılamayan yüksek değerdeki
edebi eser. Şaheserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanır: Zengin bir kültür
birikimi sonucu yazılır, her devrin okuyucusu tarafından aranır, okunur ve
takdir edilir, zamanla yayılır, ulusal ve uluslararası unsurlar içerir, pekçok
yabancı dile çevrilir, türünde yazılan yeni eserlere örnek olur.
ŞİVEYE MUGAYERET
Şivesizlik. Dili kuralları dışında kullanmak. Türk dilini
iyi bilmemekten, dilimizin özelliklerini gözönüne almaksızın yabancı dillerdeki
bazı kullanış şekillerini tercüme edip uygulamaktan doğar. "Meşrubat
içmek" yerine "meşrubat almak", "banyo yapmak" yerine
"banyo olmak" gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder