Türk dilinin oluşumunu yedi
aşamada tamaladığı görüşü yaygındır:
Altay Çağı: Türkçe, Altay çağında, henüz ayrı bir dil niteliğini
kazanmamıştır. Moğolca ve öteki akraba dillerle birlikte, bir Ana-Altayca
içinde bulunmaktadır.
En Eski Türkçe Çağı: En eski Türkçe çağında, Türkçenin
Ana-Altaycadan ayrıldığı düşünülmektedir. Böylece, Türk, Moğol, Mançu-Tunguz
hatta Kore ve Japon dilleri ortaya çıkmıştır.
İlk Türkçe Çağı: İlk Türkçe çağındaysa Türkçe artık
gelişmiş, diğer akraba dillerden ayrılmış bir dildir. Hunların konuştuğu Türkçe
bu çağda kendini göstermiştir.
Eski Türkçe Devresi: Bu devre başlangıçtan 10.
yüzyıla kadar olan zamanı kapsamaktadır. Bu devrenin bilinen ilk metinleri 8.
asırda dikilmiş olan Orhun Anıtları’dar. Orhun anıtlarında Göktürk alfabesi
kullanılmıştır. Anıtlarda mükemmel ve işlenmiş bir dille karşılaşıyoruz. Bu
ise, Türk yazı dilinin daha eski devirlerde meydana glemiş olduğunu
göstermektedir. Elimizde belgeler bulunmadığı için bu hususta fazla bir şey
söyleyemiyoruz.
Eski Türkçeden daha gerisi karanlık devirdir. Burada dilimiz Çuvaşça ve Yakutça
ile buluşur. Çok daha geride de Türkçe, mensup olduğu öteki Altay dilleri ile,
yani Moğolca ve Mançuca ile birleşir.
En eski yazılı kaynaklarımız olan Orhun Anıtlarında Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül
Tigin’le beraber Çinlilere karşı yaptıkları savaşlar ve Türk milletinin
bütünlüğünü sağlamak için verdikleri mücadeleler anlatılır. Anıtlarda kuvvetli
bir hitabet üslubu dikkati çekmektedir. Orhun Anıtlarının yazarları Vezir
Tonyukuk ile Yolluğ Tigin’dir. Eldeki belgelere göre bunlar Türklerin en eski
yazarlarıdır.
Eski Türkçe döneminin Göktürk Anıtlarından sonraki yazılı ürünleri Uygur
Türkçesi eserleridir. Uygur Türkleri Soğd yazısını ve Mani ile Buda dinlerini
kabul etmişlerdir. Bu dönemde verilen eserlerin tamamı Mani ve Buda dinleriyle
ilgilidir. Büyük bir kısmı Turfan kazılarında ele geçen bu eşerlerin başta gelenleri
Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek’tir. Bu eserlerde Buda’nın hayatı, Buda dininin
esasları anlatılmış, bazı dualara yer verilmiştir.
Demek ki, Eski Türkçe Devresi kendi aralsında Göktürk Türkçesi ve Uygur
Türkçesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Orta Türkçe Devresi: Bu devre 10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar
olan zamanı içine almaktadır. Bütün Türkler bu dönemde Karahanlı Türkçesini
kullanmışlardır. Tabii ki bunu yazı dili için söylüyoruz. Bu devrede gerek Türk
dilinde gerekse Türk kültüründe önemli değişmeler olmuştur. İslamiyet resmen
kabul edilmiş ve alfabe olarak Arap harfleri alınmıştır.
Orta Türkçenin
ilk yıllarına ait olan Kutadgu bilig, Divanü Lügat-it Türk ve Atabet-ül Hakayık
adlı eserler Ilk İslami Türk eserleri olarak bilinmektedir.
Kutabgu Bilig, Yusuf Has Hacib tarafından 1069 yılında tamamlanmış ve Karahanlı
hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur. Eserin adı “Kutlu Olma Bilgisi”
şeklinde günümüz Türkcesine aktarılabilir. Kutabgu Bilig, devleti idare edenlerin
nasıl davranmaları gerektiğini, halkın ideal bir devlet tarafından nasıl
mutlu edilebileceğini, insanların toplum içerisindeki görev ve
sorumluluklarının neler olduğunu anlatan dini, ahlaki ve sosyal görüşlerin ağır
bastığı manzum bir eserdir ve 6645 beyitten oluşmaktadır. Dil ve külütür tarihi
bakımından çok önemli bir kitaptır.
11. yüzyılda yazılmış olan eserlerden birisi de Karşgarlı Mahmud’un Divanü
Lügat-it Türk adlı eseridir. Kargaşlı Mahmut bu eserini Araplara Türkçe
öğretmek amacıyla kaleme almıştır. Aslında bir lügat olan Divanü Lügat-it
Türk’te örnek olarak verilen halk şiirleri, atasözleri, deyimler dil ve kültür
tarihimiz bakımından son derece önemlidir. Kaşgarlı Mahmut aynı zamada ilk Türk
dili bilginidir. Eserini “Türk dili ile Arap dilinin at başı yürüdükleri
bilinsin” diye yazdığını söylemektedir. “Türk dilini öğreniniz, çünkü onların
uzun sürecek bir saltanatı olacaktır” hadisini zikreder Kaşgarlı, ilk Türkçü
yazarlarımızdandır.
12. yüzyılın başında meydana getirildiği sanılan Atabet-ül Hayayık, Edip Ahmet
tarafındana yazılmıştır. Öğretice mahiyette dini-ahlaki bir eserdir. Edip
Ahmet, dinin faziletlerinden, ilimden, cimrilikten, cömertlikten vb.
bahsetmiştir. Eser dörtlükler halinde düzenlenmiştir.
Yeni Türkçe Devresi: Bu devre 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan
zamanı ihtiva etmektedir. 13. yüzyılın sonlarına doğru Doğu ve Batı Türkleri
arasında yeni ve birbirinden farklı yazı dilleri meydana gelmeye başlamıştır.
Doğu Türkçesi, Eski Türkçenin ve aKArahanlı Türkçesinin bir devamı olarak
ortaya çıkmıştır. Doğu Türkçesi, Orta Asya müşterek Türkçesi demektir. Batı
Türkçesi iki koldan gelişmiştir. Bunlar Osmanlı ve Azeri Türkçleridir. Bunlar
arasındaki fark 15. yüzyılın sonlarında görülmüştür.
Doğu Türkçesinin ber de Küzey kolu bulunmaktadır. 15. yüzyıla kadar devam etmiş
olan bu dile Kıpçak Türkcesi diyoruz. Kıpçak Türkçesi eserlerine Kuzey
Afrika’da ve Mısır’da rastlanmaktadır. Daha sonra Kıpçak Türkçesi Oguz Türkçesi
ile birleşmiştir.
Eski Türkçenin devami durumunda olan Doğu Türkçesi, 15. yüzyıldan itibaren
Çağatay Türkçesi diye de adlandırılmıştır. Bu yazı dili 15. yüzyılda Ali Şir
Nevai tarafından kurlmuş v e geliştirilmiştir. 16. yüzyılda Babür Şah, Çağatay
Türkçesinin en önemli temsilcisi olmuştur.Çağatay Türkçesinin yerinde bgün
Özbek Türkçesi bulunmaktadır.
Modern Türkçe Devresi: Bu devre 20. yüzyılı kapsamaktadır. 20. yüzyılda
önemli yazı dilleri olarak Türkiye Türkçesi , Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi,
Kazak Türkçesi vb. görüyoruz.
BATI TÜRKÇESİNİN GELİŞİMİ
Batı Türkçesi kendi içerisinde üç devreye ayrılır:
1. Eski
Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesinin ilk devresidir. 13-15. yüzyılları içine
alır. Eski Türkçenin özelliklerini taşır. Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve
ilk Osmanlıların yazı dilidir. Eski anadolu Türkçesinde henüz Arapça ve Farsça
kelime ve tamlamalar fazla değildir.
2. Osmanlı
Türkçesi: Batı Türkçesinin ikinci devresidir ve 16. yüzyıldan 20. yüzyıla
kadar olan zamanı kapsar. Bu dönemde Eski Türkçenin izleri kaybolmuştur. Azeri
Türkçesi bu dönemde ayrılır. Arapça ve Farsçanın tesiri fazladır. Osmanlı
Türkçesi tam beş asır imparatorluğun yazı dili olarak varlığını korumuştur.Bat
medeniyetinin getirdiği ihtiyaçları Osmanlıcanın zengin vasıtalarıyla
karşılamaya çalışan ve bir hayli başarılı olan bir dil, fakat yine sınıf dili
kalıbı içinde ve bu yüzyılın gerektirdiği millet dili olmak imkanından mahrum
dur. Osmanlıca bir yana, bu devirler boyunca konuşulan Türkçe sınırlı ölçüde
yabancı kelimelerle de genişleyerek gelişmiş ve geleceğin yazı dılı olmaya
hazırlanmıştır. Dil tarihimizin dikkate değer özelliklerinden biri de şudur ki
geçmişin derinliklerinden gelen sözlü halk edebiyatı bizde devam etmiş, halk
destan ve hikayeleri, halk şiiri erkenden azçok yazıya geçmiş ve bunun yanı
başında halk için bazı kitaplar da yazılmıştır.
3. Türkiye
Türkçesi: İkinci meşrutiyetten başlayıp günümüze kadar devam eden devredir.
Milli edebiyat akımının mahsulü sayılan terkipsiz Türkçedir. Arapça ve Farsça kelimeler
gittikçe azalmaktadır. Buna karşılık İngilizce kelimeler dilimize süratle
girmekte ve yerleşmektedir. Yeni Türkçe Türkiye'de milliyetçilik akımının
mahsulü olup Osmanlı yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak, daha doğrusu
konuşma dilinden yeni bir yazı dili oluşturmak hamlesiyle meydana gelmiştir. Bu
yüzyılın başı bütün Türkçe konuşan ulusların ve akrabalarının da kendi
lehçelerine dönerek yeni yazı dilleri oluşturma çabalarına tanık olmuştur.
Bizde ilk Türkçülerle başlayan sadeleşme hareketi kısa zamanda gündelik ve
edebiyat yazı dillerini aydınların konuşması ölçüsünde sadeleştirdi.
Sonra yeni alfabenin uygulanması ve Atatürk'ün teşvikleri daha derinden bir
millileşme hareketine yol açtı. Burada Yeni Türkçe bilgin ve teknik dillerini de
kendi yapısından karşılamak ve yaratmak meselesi ile karşılaştı ve o yolda da
cesaretli adımlar attı.
Dilimiz bağımsız bir medeniyet dili olmak davasında ve hızlı bir gelişme
çağındadır. Ancak bu arada milli kaynakların yer yer akılsızca kötüye
kullanılması milli dile güven duygusunu sarsmakta ve Batı dillerinin daha geniş
ölçüde istilasına yol açmaktadır. Yeni Türkçe inançlı, ciddi ve uzun süreli
çalışmalara muhtaçtır.
Baskokov, Türk dilini, Volga Bulgarlarının konuştuğu Türkçeden
başlayarak, aşağıdaki gibi dallandırmaktadır:
TÜRK DİLİNİN DOĞU HUN DALI
|
|
UYGUR ÖBEĞİ
|
KIRGIZ-KIPÇAK ÖBEĞİ
|
1. Uygur-Tukyu bölümü:
Eskiler:
Orhon Anıtlarının
Eski
Oğuz Dil
Eski
Uygur Dili
Bugünküler:
Tuva(Urenhay, Soyot, Soyon),
Karagas(Tofa)
|
Bugünküler: Kırgız,
Altay(Altay, Teleüt, Telengit ağızları)
|
2. Yakut bölümü:
Bugünküler:
Yakut(Dolgan ile birlikte)
|
|
3. Hakas bölümü:
Bugünküler:
Hakas, Kamas, Küerik, Şor, Altay Dilinin Kuzey ağızları (Tuba, Şalkanduu,
kumandı), Sarı Uygur.
|
TÜRKÇENİN BUGÜNKÜ DURUMU VE
YAYILMA ALANLARI
Türkler dünya üzeride çok geniş bir yer kaplar. Doğuda Moğolistan ve Çin
içlerinde batıda Yugoslavya içlerine; kuzeyde Sibiryadan ve Moskova
yakınlarındaki Kazan şehrinden , güneyde Bağdat, Lübnan sınırı ve Kıbrıs
içlerine kadar uzanan büyük ve geniş çoğrafyaya yayılmışlardır. 20-90 doğu
boylamları ile 33-65 kuzey enlemleri arasında yer alan bu coğrafya, kuş
uçuşu,doğudan batıya yedi bin, kuzeyden güneye üç bin kilometrelik bir alanı
içine alır. Bu alandaki şu devletler içerisinde Türkler yaşamakta ve Türkçe
konuşulur yazılmaktadır: Çin, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbeycan, Afganistan, İran, Irak,
Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan,
Yugoslavya, Makedonya, Romanya, Polonya, Ukrayna, Moldovya.
Bütün bu geniş coğrafya içerisinde Türkçemizin pek çok lehçe ve şivesi
bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Türk dilinin lehçeleri:
1. çuvaşca
2. yakutça
Türk dilinin şiveleri:
a.
Sibirya ve Altay sahası:
1. karagas
2. soyan
3. irtiş
ve tobol
4. altay
5. telengit
6. teleüt
7. tuba
8. kumandı
9. lebed
10. sagay
11. beltir
12. kaç
13. koybal
14. kızıl
15. şor
16. kamasin
17. çalım
ve çat
b.
Doğu Türkistan sahası:
18.
uygur
19.
sarı uygur
20.
tarançi
c.
Batı Türkistan sahası:
21.
karakalpak
22.
özbek
23.
kırgız
24.
kazak
25.
türkmen
d.
Kafkas ve İran sahası:
26.
nogay
27.
kundur
28.
karaçay
29.
balkar
30.
kumuk
31.
azeri
32.
kaşkay
33.
afşar
34.
kacar
35.
şahseven
36.
karadağlı
37.
hamse
38.
halaç
39.
kengerlu
40.
horasani
41.
karayi
42.
karaçorlu
43.
karapapak
e.
Kuzey ve Batı sahası (Urallardan Balkanlar ve Akdeniz’e):
44.
kazan, tatar
45.
atrahan
46.
başkırt
47.
kırım
48.
karayim
49.
gagavuz
50.
Türkiye, oğuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder