Bir duyguyu, düşünceyi, isteği,
haberi, durumu, olayı vb. ifade etmek için kurulan ve kendi içinde anlam ve
yargı bütünlüğü olan sözcüğe veya söz dizisine cümle denir.
Bugün hava ne kadar güzel!
Senin de benim gibi, otobüste, çalan cep
telefonun uzun süre açmayanlara, “Şehir magandaları!” diye bağırasın geldi mi
hiç?
Özellikleri
]Her cümle bir yüklem
ve varsa ona bağlı diğer öğelerden oluşur.
]Cümlede yargı
bildiren unsur yüklemdir. Cümle yüklem üzerine kurulur. İhtiyaca göre başka
öğelerle desteklenir.
Geldim.
Ben geldim.
Ben buraya geldim.
Ben evden buraya geldim.
Ben evden buraya koşarak geldim.
Ben evden buraya kadar koşarak geldim.
Ben seni görmek için evden buraya kadar
koşarak geldim.
]Bir cümle anlam ve
yargı bildiren, ek-fiille çekimlenmiş bir tek isimden (yüklem) veya zamana ve
şahsa göre çekimlenmiş bir tek fiilden (yüklem) de oluşabilir, yüklemi ve
birbirini anlam bakımından bütünleyen birden fazla kelime ya da kelime
grubundan da. Yani en küçük cümle tek kelimeden oluşabilir.
Öğretmenim.
Öğretiyorum.
Biz sizinde gelmeyeceğiz.
Sokaklarda, caddelerde, kaldırımlara park
eden otolar yüzünden, yayaların rahatça yürüme imkânı kalmadı artık.
Karşılıklı konuşmalarda tek kelimeden oluşan
cevap cümleleri önceki kelimelerle tamamlanmaya bırakılmıştır
─İnsanın elini yakmaz mı?
─Yakmaz.
─Sen çok güzel Türkçe biliyorsun.
─Biliyorum.
CÜMLENİN
ÖĞELERİ
Öğe
Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öğe denir. Anlamlı ve doğru cümleler
kurmaya yarayan bölümleridir.
Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya /
çıkacağım.
]Anlam bozulmayacak
şekilde birbirlerinden ayrılabilirler.
çıkacağım.
çarşıya
/ çıkacağım.
alış veriş yapmak için /
çarşıya / çıkacağım.
Bugün / alış veriş yapmak için /
çarşıya / çıkacağım.
]Her öğe görev ve
anlam yönünden bir tek öğeye eşlik eder; onu tamamlar. Bu öğe de yüklemdir.
Birinci derecede önem
taşıyan öğe yüklemdir.
çarşıya
/ çıkacağım.
alış veriş yapmak için /
çıkacağım.
bugün
/ çıkacağım.
Bugün /alış veriş yapmak için /
çarşıya / çıkacağım.
zaman amaç yer yapılacak iş
İkinci derecede
önemli öğe öznedir. Sadece yüklemden oluşan cümlelerde bile öznenin varlığı,
yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır.
Beğendi-k “-k”
eki “biz”i karşılıyor.
Sonra tümleçler gelir
ki bunlar zarf tümleci, dolaylı tümleç, edat tümleci ve nesnedir.
Hiçbir zaman / kader / bizi / senden /ayırmasın.
ZT Ö N
DT Y
]Bazı cümlelerde bazı
öğeler hiç bulunmaz.
Yüklemi geçişsiz
fiilden oluşan cümleler nesne almazlar.
Tarlanın sınırına gelince dinlenmek üzere
oturduk.
İsim cümlelerinde
tümleçler pek sık görülmez.
Ben / de / bir varisin olmakla / bugün /
mağrurum.
Edat tüml. ZT
]Öğelerin tamamı
kelime veya kelime grubu hâlinde olabilir.
Yağız atlar / kişnedi, meşin kırbaç /
şakladı.
Bir dakika / araba / yerinde / durakları.
Giden geminin arkasından / bakakaldı.
]Yüklem genellikle en
sondadır. Diğer öğelerin yerleri anlama, anlatıma göre değişebilir. Genellikle
vurgulanmak istenen unsur yüklemin önündedir.
“Bu şehrin çilesini ben çekerim
yıllardır,
Hasretini ben duyarım.”
]Cümle vurgusu yüklem
üzerindedir. Vurgu, gerektiğinde özellikle belirtilmek istenen öğe üzerine
çekilebilir, ya da o öğe yükleme yaklaştırılır.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ankara’ya en geç ben yerleştim.
]Asıl yargının
bulunduğu cümleler gibi, ona bağlı olan yan cümleler de öğelerden oluşur.
Öğelerden oluşan bir cümle başka bir cümlenin öğesi de olabilir.
Vatan için ölenler yüreğimizde
yaşarlar. (amaç)
]Öğeler bulunurken,
Önce yüklem, sonra
özne ve sonra tümleçler aranır.
Sorular yükleme
sorulup alınan cevaplar yüklemle birlikte tekrar edilmelidir.
Öğeler bulunurken
tamlamalar ve diğer kelime grupları bölünmez.
Bağlaçlar öğe
sayılmamalıdır.
Bugün / alış veriş yapmak için/ çarşıya/ çıkacağım.
Kelime kelime grubu kelime
kelime
1.
YÜKLEM
İş, kılış, oluş, hareket, durum bildiren;
haber veren; cümleyi bir yargıya bağlayan çekimli öğeye yüklem denir.
Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle getirdi.
Şehri bu hâle getiren bir olumsuzluk da insanların
birbirlerini sevip saymamalarıdır.
Özellikleri
]Cümlenin temel
öğesidir. Cümle yargı bildiren bir söz; yüklem de yargıyı üstlenen öğe olduğuna
göre yüklemsiz bir cümle olamaz.
Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle
.........?............ cümle değil
Şehri bu hâle getiren bir olumsuzluk da
..........?............ cümle değil
]Yüklem, tek kelimeden
de oluşabilir bir kelime grubundan da.
Yaşlılara saygı, topumun geçmişine olan
saygısını gösterir.
İnsanlar birbirlerinin hakkına riayet etmeliler.
] Cümle oluşturmaya
yeterli olan tek öğe yüklemdir.
Öğretmenim.
Geliyorum.
]Diğer unsurlar,
yüklemin anlamını desteklemek üzere cümlede bulunur.
Yeri
]Türkçede asıl öğe en
sonda bulunduğu, yardımcı öğeler daha önce geldiği için Türkçe söz dizimine
göre yüklem cümlenin en sonundadır. Bütün öğeler sıralanır, sonra bunlarla
hazırlanan haber veya yargı yükleme yüklenir.
Gökyüzünün başka rengi de varmış.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.
]Şiirde, atasözlerinde
ve günlük konuşma dilinde yüklem cümlenin sonunda değil de herhangi bir yerinde
olabilir.
“Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uza Türkistan toprakları.”
Birden kapandı birbiri ardınca
perdeler.
Sakla samanı, gelir zamanı.
Türü
]Fiil cümlesinin, yani
iş, oluş, kılış, hareket, durum bildiren cümlelerin yüklemi çekimli bir
fiildir. Bu fiil, basit, türemiş ya da birleşik olabilir.
Fiile ait zaman ve şahıs kavramları yüklemde
ek hâlinde bulunur. Ayrıca öğe olarak da bulunabilir.
Bir ipte iki cambaz oynamaz. Hiçbir zaman
Yarın buraya gelecekler. Onlar
]İsim cümlesinin, yani
iş, oluş, kılış, hareket, durum bildirmeyen cümlelerin yüklemi de ek-fiille
çekimlenmiş bir isimdir. Bu, isim soylu herhangi bir kelime (sıfat, zamir,
zarf, edat) olabilir.
Ben bir Türküm; dinim cinsim uludur.
Yeniden doğmuş gibiyim.
Tabiattaki en iç açıcı renk yeşildir.
Çık hızlısın.
Bu ek-fiiller bazen düşebilir.
İçimde en güzel duygular saklı.
Ek-fiile ait zaman ve şahıs kavramları
yüklemde ek hâlinde bulunur. Ayrıca öğe olarak da bulunabilir.
Gökyüzünün başka rengi de varmış.
Sayısı
Bir cümlede birden fazla özne, zarf tümleci,
dolaylı tümleç, nesne bulunabilir, ama yüklem tektir. Bir söz dizisi içindeki
yüklem sayısı cümle sayısını gösterir.
“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.”
“Yol onun, varlık onun,
Gerisi hep angarya.”
Yüklemdeki
Kelime Sayısı
Yüklem tek kelimeden oluşabileceği gibi bir
kelime grubu da olabilir.
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir / bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir / bu.
Dönülmez akşamın ufkundayız.
Güzel yüzü, geniş bir gülümseyişle / ışıl ışıldı.
Yüklemsiz
Cümleler (Eksiltili Cümle)
]Yüklemi söylenmeyen
cümlelere eksiltili (kesik) cümle denir. Yüklemin söylenmemiş olması cümlenin
anlamında eksiklik meydana getirmez. Dinleyici ya da okuyucu cümlenin
söylenmemiş kısmını ya kendisi tamamlar ya da zaten bilinmektedir.
Kıratın yanında duran ya huyundan ya
suyundan.
Az veren candan, çok verev maldan.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder.
“Seni istikbal için önce gelmek cihana,
Ve başkasından almak sonra geliş müjdeni,
Bir nefes dinlenmeden yıllarca koşmak sana,
Aramak her tarafta, bulmamak asla seni. (Han Duvarları)
Bazı kesik cümleler önceki cümlenin
yardımıyla tamamlanır.
Bilmiyorum aradan ne kadar zaman geçti.
Belki altı ay... Belki bir yıl.
Buralarda hiç yol yoktur. Hatta keçi yolu
bile...
─Nerede çalışıyordun?
─Türk Dil Kurumunda. (çalışıyorum)
─Kardeşin kaçıncı sınıfta okuyor?
─İkinci sınıfta.
2. ÖZNE
Yüklemde bildirilen işi, oluşu, hareketi,
durumu, kılışı yerine getiren; hakkında bilgi ve haber verilen öğeye özne denir. Yani yapanı veya olanı
karşılayan unsurdur.
Çocuklar bahçede oyun oynuyorlar.
Elimdeki defter yere düştü.
]Özne, yükleme sorulan
“ne?, kim?” sorularının cevabıdır.
Göçmen kuşlar
yine yolculuğa başladı.
─Kim? / Kim başladı? / Başlayan kim?
─Göçmen kuşlar
Kitaplar raflara
rastgele dizilmişti.
─Ne? / Ne dizilmişti? / Dizilen ne?
─Kitaplar
Özellikleri
Özne olan kelime(ler) cümlede hiçbir hâl eki
almadan kullanılırlar. Herhangi bir hâl eki alırlarsa özne değil, nesne,
dolaylı tümleç, zarf tümleci olurlar.
Ama çoğul ekini ve iyelik eklerini alabilir.
Ankara halkı kaldırımlarda yürüyememekten rahatsız değil galiba.
Depremzedeler hâlâ vaat edilenlerin gerçekleştirilmesini bekliyorlar.
Durumu
Özne; yüklemi isim olan cümlelerde pasif
(edilgen); fiil olan cümlelerde aktif (olan veya yapan)tir.
Hava durgundu. Özne,
olan
Muayene odasının
kapısı açılır. Özne,
olan, yapılan
Cevdet Bey, bahçeyi suluyordu. Özne, yapan
Genç kız, her geçen gün biraz daha iyileşiyordu. Özne, olan
Türü
İsimler, adlaşmış sıfatlar, isim ve sıfat
tamlamaları, fiilimsiler, zamirler, soru kelimeleri, gerçek ya da sözde özne
olabilir:
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı
Bir dakika araba
yerinde durakladı.
Neden sonra
sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin
önünden geçti kervansaraylar...
Dakikalar
ilerledikçe yangın daha da şiddetleniyordu.
İhtiyar, çocukların kendisine neden yer vermediğini bir türlü anlayamıyordu.
Kapı tokmağı hızlı hızlı vuruluyordu.
Okumak bir erdemdir; doğru şeyler okunduğu müddetçe.
O, benim can dostumdur.
Kim bu işleri bir saatte bitirebilir?
Köprü altında
balık tutanlar, bezgin değildi.
Türklerin bu
yalçın kayalar üzerine ne zaman konduğu bilinmez.
Çeşitleri
a) Gerçek
özne
Yüklemin bildirdiği eylemi gerçekleştiren
özneye gerçek özne denir.
İnsan, hep mutlu olmayı sever.
Kendisi, böyle olmasını istemişti.
Ben Ankara’ya yerleştim.
b) Sözde
özne
Eğer bir cümlenin yüklemi edilgen bir fiil
ise öznesi sözde özne olur.Edilgen çatılı fiillerin yüklem olduğu cümlelerde
işi yapan varlık belli olmadığından, işten etkilenen varlık özne olarak kabul
edilir ve bu özneye sözde özne
denir.
Yüzbaşı, omzundan vuruldu.
Çaylar, çay molasında içildi.
Ali, dün okuldan kovulmuş.
Halılar, bin bir emekle dokundu.
Sayısı
]Bir cümlede birden
fazla özne bulunabilir.
]Her saz, her ot, her kanat çırpınışı, bütün
kenarlar ve renkler gibi gümüş bit parıltı içinde erir.
Güneş, yer, gök, deniz iç içe kaynaşır.
]Bazı cümlelerde
özneden hemen sonra öznenin açıklayıcısı gelir.
Etrafa
hoş ve olgun bir koku, yeni kesilmiş geçkince
bir karpuz kokusu yayıldı.
]Bazı cümlelerde
birkaç özne sıralandıktan sonra, tümü yeniden “hepsi” zamiriyle ifade edilir.
Tarih,
sanat eserleri, gelenekler, hepsi, cemiyetin süreklilik
şuurudur.
Öznesiz
Cümleler
Özne, anlamdan çıkarılabileceği ve tekrardan
dolayı anlatımda bozukluk yaratabileceği için söylenmeyebilir. Özne
söylenmediği zaman gizli özne dadını
alır. Gizli özne yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır. Yüklemin taşıdığı
şahıs ekinin gösterdiği zamir öznedir.
Gizli özne bir özne çeşidi değildir.
Dün beni
aramışsın. Sen: gizli
özne
Karanlığın,
yağmurun, rüzgârın içinde dört nala uzaklaştı.
Geniş
merdivenlerden yukarı kata çıktı.
Sözde ya da gerçek öznesi olmayan cümlelerin
yüklemleri, edilgen ve geçişsiz fiillerdendir.
Bu sıcakta
uyunmaz.
Bu söze gülünür.
Yarın pikniğe
gidilecek.
Burada kalınacak.
Dışarı çıkıp bir
şişe süt almalı.
Özne-yüklem
Uyumu
Özne ile yüklem olumluluk-olumsuzluk ve
tekillik-çoğulluk yönlerinden uyum göstermelidir.
a.
Olumluluk-olumsuzluk Uyumu
]Özne olumlu ise
yüklem de olumlu; öznede olumsuzluk anlamı varsa yüklem olumsuzdur.
Yarın herkes
dersten önce kütüphanede toplansın.
Hepsi burada toplanacak.
Öznenin olumlu olduğu hâllerde yüklem bazen
olumsuz da olabilir.
Akşam yemeğine herkes
katılmadı.
Yağmur yağdığı
için öğrencilerin tamamı gelmedi.
]Özne “kimse, hiçbiri,
hiç kimse” kelimelerinden oluşuyorsa yüklem olumsuz olur.
Üç günden beri kimse
uğramadı buraya.
Hiç kimse
bu paraya bu işi yapmaz.
Hiçbiri anlatılanlara inanmadı.
] “ne....ne”
olumsuzluk bağlacı kullanılan cümlenin yüklemi olumludur.
Ne baş ağrısı yapar, ne de bünyeye zarar verir.
Ne ölenlere ne de kalanlara yer bulunabildi.
b.
Tekillik-çoğulluk Uyumu
]Özne tekilse yüklem
de tekil; özne çoğulsa yüklem de çoğul olur.
Köylüler birer birer pazar yerine geliyorlar.
Çocuk annesini çağırdı.
Ali’yle Yusuf yarın Ankara’ya gelecekler.
]Bitki, hayvan, cansız
varlık, vücudun organları, soyut kavramlar, isim-fiiller, zaman isimleri,
topluluk isimleri özne olduğunda yüklem genellikle tekil olur. Bitki ve hayvan
isimleri bazen çoğul yükleme bağlanır.
Bu erikler çok tatlıdır.
Otlar kurudu.
Aradan uzun
yıllar geçti.
Gözlerim yaşardı.
Fikirler baskıyla benimsetilmez.
Dışarıdan bağrışmalar
duyuluyordu.
Sıfatlar çekim eki almaz.
Ordu yola çıktı.
Martılar bağrışıyorlar.
]Özne insan cinsinden
ve çoğul ise yüklem tekil de olabilir çoğu da.
Çocuklar erken uyur.
Öğrenciler teneffüse çıkmış.
Memurlar hak aradı.
Askerler eğitim alanında toplandı.
Öğrenciler birer ikişer gelmeye başladılar.
]Özneyi tekil veya
çoğul “1. ve 2.”, “1. ve 3.” , “1., 2., ve 3.” şahıs zamirleri oluşturuyorsa
yüklem birinci çoğul şahıs eki alır.
Ahmet’le ben yarın gideceğiz.
Ben ve o, beraberce içeri girdik.
Bu işi sen ve
ben yapmalıyız.
Ben, o çocuk ve
sen burada hazır bulunacağız.
Biz, siz ve onlar, birbirimize daima destek olmalıyız.
]Öznesi tekil veya
çoğul 2. ve 3. şahıslar olan cümlenin yüklemi 2. çoğul şahsa göre çekimlenir.
Sen ve o, bu işi yapmalısınız.
Siz ve onlar, bu eşyaları taşıyacaksınız.
]Öznenin üçüncü tekil
şahıs olduğu bazı durumlarda saygı ya da alay anlamı katmak için yüklem çoğul
yapılır.
Sayın Vali, madalyaları elleriyle taktılar.
Cumhurbaşkanı, okulumuzu ziyaret edecekler.
Küçük bey henüz uğramamışlar.
]Öznesi sayı
sıfatlarıyla veya “birkaç, birçok” gibi belgisiz sıfatlarla kurulmuş bir sıfat
tamlaması tekil yükleme bağlanır.
İki çocuk içeri girdi.
Birçok insan böyle davranışlara tepki gösterir.
3.
NESNE
Yüklemde bildirilen ve öznenin yaptığı işten
doğrudan etkilenen öğeye nesne
denir. Dolayısıyla sadece fiil cümlelerinden yüklemi geçişli fiil olanlar nesne
alır. Az da olsa isim cümleleri de nesne alabilir. Düz tümleç de denir.
Yükleme sorulan “ne?, neyi?, kimi?”
sorularının cevabıdır.
Burada son fırtına son dalı
kırıyordu.
Bütün bu yalılar, eski Boğaziçi
hatıralarını sayıklar.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu
Önder’e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.
Türü
]İsimler, zamirler,
adlaşmış sıfatlar, tamlamalar, fiilimsiler, soru kelimeleri, kısaca özne
olabilen bütün kelimeler, kelime grupları ve iç cümleler nesne olabilir.
Babam gazetesini okuyor; annem de yemek
kitabından öğrendiği tarifleri kendi hükümdarlığında uyguluyordu.
İyilik eden iyilik bulur.
Ayıkla pirincin taşını.
Bugün bana ne getirdin?
Siz bunlardan hangisini istersiniz?
Çocuk sevinçle, “Bitirdim!” dedi.
Atalarımız, “Deveyi yardan uçuran bir tutam
ottur.” demişler.
Sabahları odadan odaya gezinerek düşünmeyi
severim.
Çeşitleri
Belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye
ayrılır.
Belirtme hâl eki alanlara belirtili; yalın hâlde olanlara da belirtisiz nesne denir.
Her gün gazete okuyorum.
Gazeteyi her gün okuyorum.
]Belirtisiz nesnenin
kullanılması ile belirtili nesneninki arasında belirgin anlam farkı vardır.
Nesnenin yeri de önemlidir. Belirtili nesnenin cümle içinde belirli bir yeri
yoktur. Kullanıldığı yere göre cümleye değişik anlamlar katar.
Bunu bana bir çocuk anlatı. Vurgulanan: herhangi bir çocuk
Bir
çocuk bana bunu anlattı. Vurgulanan:
buhu
Her
hafta bir kitabı okurum. Belirli
kitaplardan birini
Bir
kitabı
her hafta okurum. Belirli bir tek
kitabı
]Belirtisiz nesne
daima yüklemden hemen önce gelir. Yüklemle belirtisiz nesne arasına “de, dahi,
bile” edatlarından başka bir kelime giremez.
Her hafta bir kitap okurum.
Bu günlerde herkes böyle şeyler
anlatıyordu.
Gezi sırasında sincap bile gördük.
Bazı nesneler belirtme hâl eki almadıkları
hâlde anlamca belirtili nesnedir.
“Küçük bir çırak tutmalıyız.” derdi.
Gaz lâmbası ışığında Ömer Seyfettin
okurduk.
Sayısı
Bir cümlede birden fazla nesne bulunabilir.
Ancak bu nesneler belirtili veya belirtisiz olma bakımından aynı özelliği
taşımalıdır.
“Gurbette duyduğum sonu gelmez hüzünleri,
Yaprakların döküldüğü hicranlı günleri,
Andım birer birer, acıdım kendi hâlime.”
Dağılmış eşyaları, titreyen
çocukları, oraya buraya şaşkın koşuşan kadınları buğulu buğulu
gördü.
Uçurtmalar biraz gök, açık hava,
rüzgâr ister.
®Bazı cümlelerde
ikinci nesne, birincinin açıklayıcısıdır.
Surların önünde, kemerlerinden hâlâ o ilk
girişten bir akis saklayan kapılara bakarak, Türk tarihinin en güzel ve en
büyük iklimlerinden biri olan o “Mayıs günü”nü, bize bu şehri ve onun
emsalsiz güzelliklerini hediye eden günü beraberce yaşardık.
4.
DOLAYLI TÜMLEÇ
“-e, -de, -den” eklerini alara cümlenin,
dolayısıyla yüklemin anlamını, “fiilin, çıkma (uzaklaşma), bulunma ve yönelme
(yaklaşma) bakımlarından ilgili olduğu yer” yönünden tamamlayan öğelere dolaylı
tümleç denir.
Yer tamlayıcısı da denir.
Dolaylı tümleç, yükleme sorulan “nereye?,
nerede?, nereden?, kime?, kimde?,
kimden?, neye?, nede?, neden?” sorularının cevabıdır.
Biz yazları köye gideriz; sahil
lüksümüz yok bizim.
Nice tarihî eserler sular altında
bırakılıyor.
Buğdayı çiftçiden hep ucuza alırlar.
Baş ucumdaki lâmbayı yakıp saate
baktım.
Büyük bir boşlukta bozuldu büyü.
Sağ taraftan çıngırak sesleri
geliyordu.
Başımız üstünden yorgun bulutlar
geçer.
®Yaklaşma ve uzaklaşma
ekli yer tamlayıcıları isim cümlelerinde çok az bulunur. Bulunma ekli yer
tamlayıcıları ise her cümlede bulunabilir.
Her tarafta, yükselen otların kenarlarında,
kırların en tenha ve göze görünmez noktalarında başlı başına tam bir güzellikle
açılmış, belki renkleri biraz soluk kır çiçekleri vardı.
Hâlbuki bu sergilerin getireceği sanat ve
güzellik terbiyesine bilhassa biz muhtacız.
Bunları babana sormalısın. Kime?
Aradığınız kitapları sahafta
bulursunuz. Nerede?
Tebeşir kireçten yapılır. Neden?
Türü
]İsim cinsinden bütün
kelimeler ve kelime grupları dolaylı tümleç olabilir.
Kuleye çıkınca, sabah güneşinin henüz
dağılmadığı hafif sislerle örtülü ufka dikkatle baktı.
Konak, çamurlu ve bozuk bir yolun sağında
kurulmuştu.
Ayağını toprağa basmaktan ürküyordu.
]Yer soran soru
kelimelerdi de dolaylı tümleçtir?
Bu elbiseyi nereden aldınız?
Benim kalemim kimde kalmış?
Sayısı
Bir cümlede birden fazla aynı veya farklı
cinsten yer tamlayıcısı bulunabilir.
Ormanlardan, derelerden, köprülerden,
tepelerden, uçurumlardan şimşek gibi geçti.
Gökalp ve arkadaşları, hem edebî
eserlerinde, hem de Türkçeyi sadeleştirmek için ortaya koydukları
prensiplerde halka yöneldiler.
®Bazı yer
tamlayıcıları kendinden önceki yer tamlayıcısının açıklayıcısıdır.
Her tarafta, yükselen otların
kenarlarında, kırların en tenha ve göze görünmez noktalarında başlı
başına tam bir güzellikle açılmış, belki renkleri biraz soluk kır çiçekleri
vardı.
NOT: “-e, -de, -den”ekleri alan bütün kelimeler dolaylı
tümleç değildir:
Gürültüden uyuyamadı
Zarf tüml.
Sisli havalarda dikkatli olunmalı.
Zaman zarfı
Sudan bahanelerle beni avutma.
Sıfat
Birden yanında Türkçe bir lâkırtı işitti.
Zarf
Onlar sonradan geldiler.
Zarf tüml.
Misafiri ayakta karşıladı.
Zarf tüml.
Hızla içeri girdi
Zarf tüml.
5. ZARF
TÜMLECİ
Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar,
tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelime ve kelime
gruplarına zarf tümleci denir.
®Edat tümleci (edatlı
tümleç) olarak adlandırılan tümleçler de birer zarf tümlecidir.
NOT:
Zarf ile zarf
tümleci aynı şey değildir. Zarf bir kelime türüdür; zarf tümleci ise görev
adıdır. İsimler, zarflar, sıfatlar vb zarf tümleci olarak görev alabilirler.
Akşama kadar çalıştık.
Toprak derin
derin ürperdi.
Bu şiir yağmur
yağarken yazdım.
Ben resim çekmeyi
de çok seviyorum.
Akşama doğru eve varırız.
Aşağı inmişti.
İnsan âlemde hayal
ettiği müddetçe yaşar.
Bu hastahanede
aylarca kalırsa, üç beş ameliyata dayanırsa, kurtarmaya
çalışırız.
On beş yaşına dek
evinden uzun süreli ayrılmadı.
Anlatılanları korkuyla
dinledik.
Hastayı ambulânsla
getirmediler; taksiyle getirdiler. vasıta
Yağmur yağdığı
için sular kesilmiş. sebep
Düşüncelerinizi bir
kompozisyonla açılayın. araç
Bazı öğrenciler
anneleriyle gelmişlerdi. birliktelik
]Zarf tümlecini bulmak
için yükleme “nasıl?, ne zaman?, ne kadar?, nereye?” ve “kiminle?, neyle?,
niçin?, neden?, niye?”soruları sorulur.
Sağa sola
bakmadan içeri girdi. Nasıl?
Nereye?
İki arkadaş gece
boyunca uzun uzun konuştular. Ne
zaman? Nasıl?
Biz , akşamki
trenle gideriz. Neyle?
Raşit’i son
gördüğümde Hüseyin’le geziyordu. Kiminle?
Çocuk korkudan
konuşmuyordu. Neden?
Onu görmek için beklemiştik. Niçin?
Türü
İsimler eksiz veya yön, vasıta, eşitlik ve
bazı hâl ekleriyle, fiiller de zarf-fiil ekleriyle zarf görevi yapar.
Kurduğun devlet asırlarca
muzaffer yürüdü.
Ankara, uzun
tarihinin şaşırtıcı birleşimleriyle doludur.
Ayağa kalktı ve
kardeşiyle beraber dışarı çıktı.
Hana sağ indi,
ölü çıktı geçende.
Kulak verdin mi
yürekten kavala saza.
Zaten yarı aç
yarı tok ve bitkin bir hâlde olduğundan
ayakta fazla duramadı.
O zaman
yükselerek arşa değer belki başım.
Yön, zaman, tarz, sebep, vasıta, miktar ve
şart bildiren bütün kelimeler ve kelime grupları zarf tümleci olarak
kullanılabilir.
Dostlarla da
yollar ayrıldı bir bir.
Ankara’ya
yaklaştıkça heyecanım artardı.
Yavru kedi, hiç
de iyileşecek gibi görünmüyordu.
Tenha sokakta
kaldım oruçsuz ve neşesiz.
Cephaneleri
bitince süngülerini taktılar ve düşmana doğru yürüdüler.
Dört saatlik
yolu, iki saatte, köpeklerden korktuğum için tarlaların arasından geçerek
yürüyüverdim.
Sırtınızdan para
kazanmaya çalışırlar, bir kez uğradınız mı depreme.
®Tek kelimelik bazı
zarflar ek aldıklarında zarf olmaktan çıkar, zarf tümleci oluşturmazlar.
Yarın benimle gelir misin? zarf
Yarını bekleyemem. İsim
İçeri→içeriye, dışarı→dışarıya, aşağı→aşağıya
®Edatlarla
kurulanlar (edat tümleçleri ya da edatlı tümleçler)
“ile”
Ankara’ya uçakla
giderler. (vasıta)
Bizi boş
vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı
annesiyle oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle
irkildi. (neden)
Öfkeyle kalkan
zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma
sarıldı. (nasıl,
sevinçli bir hâlde)
“-e kadar”
Dershaneye kadar gidelim.
Akşama kadar çalıştık.
“için”
Çalışmak için
başvurdu. (amacıyla, başvurunun amacı,
sebebi)
Sınavı kazanmak için
çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için
dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı
babam için aldım (özgülük)
Bu iş için
kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için
sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için
ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için
üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
“üzere, üzre”
Sorunu halletmek
üzere gidiyorum. (amaç, için)
On dakika
konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için,
amaç)
“-e göre”
Başbakana göre
enflâsyon düşük. (açısından)
Ayağını yorganına
göre uzat. (bakarak, ölçüsünde,
uygunluk, kadar)
Allah dağına göre
kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara
göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa,
yönünden)
Siz bana göre
daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Kemal, Hasan’a
göre daha uzundu. (karşılaştırma)
Bana göre
ayakkabınız var mı? (uygunluk)
“karşı”
Edebiyata
karşı ilgim vardı. (hakkında,
yönelik)
Denize karşı bir
balkonu var. (yönelik)
“diye”
Terfi edeyim diye
yağcılık yapıyor. (amaç)
Yağmur yağıyor
diye dışarı çıkmadı. (neden)
“doğru”
Ormana doğru
yürüdük.
Bana doğru
bakıyor.
“dolayı, ötürü”
Zayıflıktan
dolayı sık sık hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü
canı sıkılıyor.
“-den” ekiyle de aynı anlam sağlanır.
Sıkıldığımdan
dışarı çıktım.
“karşın, rağmen “
Çok uğraşmama
karşın başaramadım.
Tanımamasına
rağmen onu takdir ediyordu.
“beri”
Dün akşamdan beri
görülmedi.
Okuldan beri hiç
susmadı.
Yıllardan beri bu
köyde yaşamaktalar.
Kar, sabahtan
beri yağıyor.
“yalnız”
Cebinde yalnız
yol parası vardı. (sadece, edat)
Beni yalnız
sen anlarsın. (sadece, bir
tek)
“ancak”
Seni ancak
ebediyyetler eder istiab (sadece)
Onu ancak
para ilgilendirir. (sadece, bir
tek)
Bu işten ancak
Hasan Usta anlar. (sadece)
Bu kömür ancak
üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa
akşama ancak gelirler.(belki, ihtimal)
Sayısı
Bir cümlede aynı veya farkı türden birkaç
tane zarf tümleci bulunabilir. Zaman zarfı genellikle diğer zarf çeşitlerinin
önünde, miktar zarfı da yüklemden önce kullanılır.
Kızılay’a indiğim
zaman, kalabalığa takılmamak için insanlar arasından hızla ilerlerim.
“Gece
bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şîrâz’ı
hayal ettiren ahengiyle.” (YKB)
Çocukları ilk
gördüğünde çok sevinmişti.
CÜMLE DIŞI UNSURLAR VE ARA SÖZ, ARA CÜMLE
Cümlenin kuruluşuna katılmayan,
yani öğe olmayan ve dolaylı olarak cümlenin anlamına yardımcı olan unsurlardır.
Bağlaçlar, ünlemler, ünlem
grupları, hitaplar, ara sözler cümle kuruluşunun dışında kalan unsurlardır.
Ölmek kaderde var, bize ürküntü
vermiyor.
Lâkin vatandan
ayrılışın ıztırabı zor.
Şair, sen
üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın.
Ulu mabet, seni
ancak bu sabah anlıyorum.
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim
aynalar.
Sana dün bir tepeden baktım aziz
İstanbul.
Varsın sonunda bizzat
yarattığımız bu eser bizi inkâr etsin.
Bahçeye indim, fakat çiçeklerin
eski kokusunu alamadım.
®Yardımcı
ve açıklayıcı bir öğe olarak cümlenin içine giren ve çıkarılması cümlenin
anlamında eksiklik ya da bozulma meydana getirmeyen sözlere ara söz
denir. Ara söz bir kelime, kelime grubu veya cümle hâlinde olabilir.
Bu konuda kararlı olduktan sonra
–geç karar vermiş olsan da- başarıya ulaşırsın.
Dün Ali amcalara, eski
komşumuza, gittik.
]Ara söz,
iki virgül arasında, parantez içinde ya da iki kısa çizgi arasında verilir.
“ki” ile de bağlanabilir.
Başımın ağrısı yazları
–sıcaklardan olmalı- daha da artar.
Arka sıradakilerden biri,
gözlüklü olanı, bir soru sordu.
Kalıcı konutları bu yıl sonuna
kadar –geçen seneki lâf- yetiştireceklermiş.
Çıkmamız gereken uygar milletler
seviyesini –ki bu seviyeye hâlâ çok uzağız- Mustafa Kemal hedef olarak göstermişti bize.
]Cümlede
herhangi bir öğenin açıklayıcısı ve açıkladığı öğe ile aynı görevde olabilir.
Arka sıradakilerden biri,
gözlüklü olanı, bir soru sordu. Özneyi
Dün Ali amcalara, eski
komşumuza, gittik. Dolaylı
tümleci
Doğup, büyüdüğü yerleri,
memleketini, çok özlemişti. Nesneyi
Onu dün akşama doğru, saat beş
gibi, Kızılay’da gördüm. Zarf tümlecini
]Cümlenin
herhangi bir öğesi olmaksızın da kullanılabilir.
Bu işi 2000 sununa kadar
bitireceklerini –inanılacak gibi değil- söylüyorlar.
Bu adam, seni temin ederim,
sahtekârın biridir.
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe
sarsılmaz.
]Cümlenin
herhangi bir yerinde bulunabilirler.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur
ancak emeli
Şu kopan fırtına Türk ordusudur
ya Rabbi
Evet, her şey bende gizli bir
düğüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder