5 Eylül 2011

CÜMLE


 Bir duyguyu, düşünceyi, isteği, haberi, durumu, olayı vb. ifade etmek için kurulan ve kendi içinde anlam ve yargı bütünlüğü olan sözcüğe veya söz dizisine cümle denir.

Bugün hava ne kadar güzel!
Senin de benim gibi, otobüste, çalan cep telefonun uzun süre açmayanlara, “Şehir magandaları!” diye bağırasın geldi mi hiç?


Özellikleri

]Her cümle bir yüklem ve varsa ona bağlı diğer öğelerden oluşur.

]Cümlede yargı bildiren unsur yüklemdir. Cümle yüklem üzerine kurulur. İhtiyaca göre başka öğelerle desteklenir.

Geldim.
Ben geldim.
Ben buraya geldim.
Ben evden buraya geldim.
Ben evden buraya koşarak geldim.
Ben evden buraya kadar koşarak geldim.
Ben seni görmek için evden buraya kadar koşarak geldim.

]Bir cümle anlam ve yargı bildiren, ek-fiille çekimlenmiş bir tek isimden (yüklem) veya zamana ve şahsa göre çekimlenmiş bir tek fiilden (yüklem) de oluşabilir, yüklemi ve birbirini anlam bakımından bütünleyen birden fazla kelime ya da kelime grubundan da. Yani en küçük cümle tek kelimeden oluşabilir.

Öğretmenim.
Öğretiyorum.
Biz sizinde gelmeyeceğiz.
Sokaklarda, caddelerde, kaldırımlara park eden otolar yüzünden, yayaların rahatça yürüme imkânı kalmadı artık.

Karşılıklı konuşmalarda tek kelimeden oluşan cevap cümleleri önceki kelimelerle tamamlanmaya bırakılmıştır

İnsanın elini yakmaz mı?
Yakmaz.
Sen çok güzel Türkçe biliyorsun.
Biliyorum.


CÜMLENİN ÖĞELERİ

Öğe

Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öğe denir. Anlamlı ve doğru cümleler kurmaya yarayan bölümleridir.

Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.

]Anlam bozulmayacak şekilde birbirlerinden ayrılabilirler.

çıkacağım.
çarşıya   /   çıkacağım.
alış veriş yapmak için   /   çarşıya   /   çıkacağım.
 Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.

]Her öğe görev ve anlam yönünden bir tek öğeye eşlik eder; onu tamamlar. Bu öğe de yüklemdir.

­Birinci derecede önem taşıyan öğe yüklemdir.

çarşıya   /   çıkacağım.
alış veriş yapmak için   /  çıkacağım.
bugün   /   çıkacağım.

 Bugün /alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
 zaman       amaç                     yer    yapılacak iş
             
­İkinci derecede önemli öğe öznedir. Sadece yüklemden oluşan cümlelerde bile öznenin varlığı, yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır.

Beğendi-k          “-k” eki “biz”i karşılıyor.

­Sonra tümleçler gelir ki bunlar zarf tümleci, dolaylı tümleç, edat tümleci ve nesnedir.

Hiçbir zaman / kader / bizi  / senden  /ayırmasın.
    ZT                 Ö       N        DT                      Y

]Bazı cümlelerde bazı öğeler hiç bulunmaz.

­Yüklemi geçişsiz fiilden oluşan cümleler nesne almazlar.

Tarlanın sınırına gelince dinlenmek üzere oturduk.

­İsim cümlelerinde tümleçler pek sık görülmez.

Ben / de / bir varisin olmakla / bugün / mağrurum.
                Edat tüml.             ZT

]Öğelerin tamamı kelime veya kelime grubu hâlinde olabilir.

Yağız atlar / kişnedi, meşin kırbaç / şakladı.
Bir dakika / araba / yerinde / durakları.
Giden geminin arkasından / bakakaldı.

]Yüklem genellikle en sondadır. Diğer öğelerin yerleri anlama, anlatıma göre değişebilir. Genellikle vurgulanmak istenen unsur yüklemin önündedir.

“Bu şehrin çilesini ben çekerim yıllardır,
Hasretini ben duyarım.”

]Cümle vurgusu yüklem üzerindedir. Vurgu, gerektiğinde özellikle belirtilmek istenen öğe üzerine çekilebilir, ya da o öğe yükleme yaklaştırılır.

Ben Ankara’ya yerleştim.
Ben Ankara’ya yerleştim.
Ankara’ya en geç ben yerleştim.

]Asıl yargının bulunduğu cümleler gibi, ona bağlı olan yan cümleler de öğelerden oluşur. Öğelerden oluşan bir cümle başka bir cümlenin öğesi de olabilir.

Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar.    (amaç)

]Öğeler bulunurken,

­Önce yüklem, sonra özne ve sonra tümleçler aranır.
­Sorular yükleme sorulup alınan cevaplar yüklemle birlikte tekrar edilmelidir.
­Öğeler bulunurken tamlamalar ve diğer kelime grupları bölünmez.
­Bağlaçlar öğe sayılmamalıdır.

Bugün / alış veriş yapmak için/ çarşıya/ çıkacağım.
Kelime  kelime grubu          kelime     kelime



1. YÜKLEM
  
İş, kılış, oluş, hareket, durum bildiren; haber veren; cümleyi bir yargıya bağlayan çekimli öğeye yüklem denir.

Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle getirdi.
Şehri bu hâle getiren bir olumsuzluk da insanların birbirlerini sevip saymamalarıdır.

Özellikleri

]Cümlenin temel öğesidir. Cümle yargı bildiren bir söz; yüklem de yargıyı üstlenen öğe olduğuna göre yüklemsiz bir cümle olamaz.

Araba kalabalığı şehri yaşanmaz hâle .........?............       cümle değil
Şehri bu hâle getiren bir olumsuzluk da ..........?............   cümle değil

]Yüklem, tek kelimeden de oluşabilir bir kelime grubundan da.

Yaşlılara saygı, topumun geçmişine olan saygısını gösterir.
İnsanlar birbirlerinin hakkına riayet etmeliler.

] Cümle oluşturmaya yeterli olan tek öğe yüklemdir.

Öğretmenim.
Geliyorum.

]Diğer unsurlar, yüklemin anlamını desteklemek üzere cümlede bulunur.

Yeri

]Türkçede asıl öğe en sonda bulunduğu, yardımcı öğeler daha önce geldiği için Türkçe söz dizimine göre yüklem cümlenin en sonundadır. Bütün öğeler sıralanır, sonra bunlarla hazırlanan haber veya yargı yükleme yüklenir.

Gökyüzünün başka rengi de varmış.
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.

]Şiirde, atasözlerinde ve günlük konuşma dilinde yüklem cümlenin sonunda değil de herhangi bir yerinde olabilir.

“Uzar gider bir sessizlik içinde
Bir uçtan bir uza Türkistan toprakları.”

Birden kapandı birbiri ardınca perdeler.
Sakla samanı, gelir zamanı.

Türü

]Fiil cümlesinin, yani iş, oluş, kılış, hareket, durum bildiren cümlelerin yüklemi çekimli bir fiildir. Bu fiil, basit, türemiş ya da birleşik olabilir.
Fiile ait zaman ve şahıs kavramları yüklemde ek hâlinde bulunur. Ayrıca öğe olarak da bulunabilir.

Bir ipte iki cambaz oynamaz.       Hiçbir zaman
Yarın buraya gelecekler.             Onlar

]İsim cümlesinin, yani iş, oluş, kılış, hareket, durum bildirmeyen cümlelerin yüklemi de ek-fiille çekimlenmiş bir isimdir. Bu, isim soylu herhangi bir kelime (sıfat, zamir, zarf, edat) olabilir.

Ben bir Türküm; dinim cinsim uludur.
Yeniden doğmuş gibiyim.
Tabiattaki en iç açıcı renk yeşildir.
Çık hızlısın.

Bu ek-fiiller bazen düşebilir.

İçimde en güzel duygular saklı.

Ek-fiile ait zaman ve şahıs kavramları yüklemde ek hâlinde bulunur. Ayrıca öğe olarak da bulunabilir.

Gökyüzünün başka rengi de varmış.


Sayısı

Bir cümlede birden fazla özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne bulunabilir, ama yüklem tektir. Bir söz dizisi içindeki yüklem sayısı cümle sayısını gösterir.

“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.”
“Yol onun, varlık onun,
Gerisi hep angarya.”


Yüklemdeki Kelime Sayısı

Yüklem tek kelimeden oluşabileceği gibi bir kelime grubu da olabilir.

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir / bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir / bu.
Dönülmez akşamın ufkundayız.
Güzel yüzü, geniş bir gülümseyişle  / ışıl ışıldı.


Yüklemsiz Cümleler (Eksiltili Cümle)

]Yüklemi söylenmeyen cümlelere eksiltili (kesik) cümle denir. Yüklemin söylenmemiş olması cümlenin anlamında eksiklik meydana getirmez. Dinleyici ya da okuyucu cümlenin söylenmemiş kısmını ya kendisi tamamlar ya da zaten bilinmektedir.

Kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan.
Az veren candan, çok verev maldan.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder.

“Seni istikbal için önce gelmek cihana,
Ve başkasından almak sonra geliş müjdeni,
Bir nefes dinlenmeden yıllarca koşmak sana,
Aramak her tarafta, bulmamak asla seni. (Han Duvarları)

Bazı kesik cümleler önceki cümlenin yardımıyla tamamlanır.

Bilmiyorum aradan ne kadar zaman geçti. Belki altı ay... Belki bir yıl.
Buralarda hiç yol yoktur. Hatta keçi yolu bile...

Nerede çalışıyordun?
Türk Dil Kurumunda. (çalışıyorum)

Kardeşin kaçıncı sınıfta okuyor?
İkinci sınıfta.



2. ÖZNE

Yüklemde bildirilen işi, oluşu, hareketi, durumu, kılışı yerine getiren; hakkında bilgi ve haber verilen öğeye özne denir. Yani yapanı veya olanı karşılayan unsurdur.

Çocuklar bahçede oyun oynuyorlar.
Elimdeki defter yere düştü.

]Özne, yükleme sorulan “ne?, kim?” sorularının cevabıdır.

Göçmen kuşlar yine yolculuğa başladı.    
Kim? / Kim başladı? / Başlayan kim?
Göçmen kuşlar

Kitaplar raflara rastgele dizilmişti.
Ne? / Ne dizilmişti? / Dizilen ne?
Kitaplar

Özellikleri

Özne olan kelime(ler) cümlede hiçbir hâl eki almadan kullanılırlar. Herhangi bir hâl eki alırlarsa özne değil, nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci olurlar.
Ama çoğul ekini ve iyelik eklerini alabilir.

Ankara halkı kaldırımlarda yürüyememekten rahatsız değil galiba.
Depremzedeler hâlâ vaat edilenlerin gerçekleştirilmesini bekliyorlar.


Durumu

Özne; yüklemi isim olan cümlelerde pasif (edilgen); fiil olan cümlelerde aktif (olan veya yapan)tir.

Hava durgundu.                         Özne, olan
Muayene odasının kapısı açılır.    Özne, olan, yapılan
Cevdet Bey, bahçeyi suluyordu.   Özne, yapan
Genç kız, her geçen gün biraz daha iyileşiyordu.    Özne, olan

Türü

İsimler, adlaşmış sıfatlar, isim ve sıfat tamlamaları, fiilimsiler, zamirler, soru kelimeleri, gerçek ya da sözde özne olabilir:

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Dakikalar ilerledikçe yangın daha da şiddetleniyordu.
İhtiyar, çocukların kendisine neden yer vermediğini bir türlü anlayamıyordu.
Kapı tokmağı hızlı hızlı vuruluyordu.
Okumak bir erdemdir; doğru şeyler okunduğu müddetçe.
O, benim can dostumdur.
Kim bu işleri bir saatte bitirebilir?
Köprü altında balık tutanlar, bezgin değildi.
Türklerin bu yalçın kayalar üzerine ne zaman konduğu bilinmez.

Çeşitleri

a) Gerçek özne
Yüklemin bildirdiği eylemi gerçekleştiren özneye gerçek özne denir. 

İnsan, hep mutlu olmayı sever.
Kendisi, böyle olmasını istemişti.
Ben Ankara’ya yerleştim.

b) Sözde özne
Eğer bir cümlenin yüklemi edilgen bir fiil ise öznesi sözde özne olur.Edilgen çatılı fiillerin yüklem olduğu cümlelerde işi yapan varlık belli olmadığından, işten etkilenen varlık özne olarak kabul edilir ve bu özneye sözde özne denir.

Yüzbaşı, omzundan vuruldu.
Çaylar, çay molasında içildi.
Ali, dün okuldan kovulmuş.
Halılar, bin bir emekle dokundu.


Sayısı

]Bir cümlede birden fazla özne bulunabilir.

]Her saz, her ot, her kanat çırpınışı, bütün kenarlar ve renkler gibi gümüş bit parıltı içinde erir.
Güneş, yer, gök, deniz iç içe kaynaşır.

]Bazı cümlelerde özneden hemen sonra öznenin açıklayıcısı gelir.
 Etrafa hoş ve olgun bir koku, yeni kesilmiş geçkince bir karpuz kokusu yayıldı.

]Bazı cümlelerde birkaç özne sıralandıktan sonra, tümü yeniden “hepsi” zamiriyle ifade edilir.
 Tarih, sanat eserleri, gelenekler, hepsi, cemiyetin süreklilik şuurudur.

Öznesiz Cümleler

Özne, anlamdan çıkarılabileceği ve tekrardan dolayı anlatımda bozukluk yaratabileceği için söylenmeyebilir. Özne söylenmediği zaman gizli özne dadını alır. Gizli özne yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır. Yüklemin taşıdığı şahıs ekinin gösterdiği zamir öznedir.
Gizli özne bir özne çeşidi değildir.

Dün beni aramışsın.                   Sen: gizli özne
Karanlığın, yağmurun, rüzgârın içinde dört nala uzaklaştı.
Geniş merdivenlerden yukarı kata çıktı.

Sözde ya da gerçek öznesi olmayan cümlelerin yüklemleri, edilgen ve geçişsiz fiillerdendir.

Bu sıcakta uyunmaz.
Bu söze gülünür.
Yarın pikniğe gidilecek.
Burada kalınacak.
Dışarı çıkıp bir şişe süt almalı.

Özne-yüklem Uyumu

Özne ile yüklem olumluluk-olumsuzluk ve tekillik-çoğulluk yönlerinden uyum göstermelidir.

a. Olumluluk-olumsuzluk Uyumu
]Özne olumlu ise yüklem de olumlu; öznede olumsuzluk anlamı varsa yüklem olumsuzdur.

Yarın herkes dersten önce kütüphanede toplansın.
Hepsi burada toplanacak.

Öznenin olumlu olduğu hâllerde yüklem bazen olumsuz da olabilir.

Akşam yemeğine herkes katılmadı.
Yağmur yağdığı için öğrencilerin tamamı gelmedi.

]Özne “kimse, hiçbiri, hiç kimse” kelimelerinden oluşuyorsa yüklem olumsuz olur.

Üç günden beri kimse uğramadı buraya.
Hiç kimse bu paraya bu işi yapmaz.
Hiçbiri anlatılanlara inanmadı.

] “ne....ne” olumsuzluk bağlacı kullanılan cümlenin yüklemi olumludur.

Ne baş ağrısı yapar, ne de bünyeye zarar verir.
Ne ölenlere ne de kalanlara yer bulunabildi.

b. Tekillik-çoğulluk Uyumu

]Özne tekilse yüklem de tekil; özne çoğulsa yüklem de çoğul olur.

Köylüler birer birer pazar yerine geliyorlar.
Çocuk annesini çağırdı.
Ali’yle Yusuf  yarın Ankara’ya gelecekler.

]Bitki, hayvan, cansız varlık, vücudun organları, soyut kavramlar, isim-fiiller, zaman isimleri, topluluk isimleri özne olduğunda yüklem genellikle tekil olur. Bitki ve hayvan isimleri bazen çoğul yükleme bağlanır.

Bu erikler çok tatlıdır.
Otlar kurudu.
Aradan uzun yıllar geçti.
Gözlerim yaşardı.
Fikirler baskıyla benimsetilmez.
Dışarıdan bağrışmalar duyuluyordu.
Sıfatlar çekim eki almaz.
Ordu yola çıktı.
Martılar bağrışıyorlar.

]Özne insan cinsinden ve çoğul ise yüklem tekil de olabilir çoğu da.

Çocuklar erken uyur.
Öğrenciler teneffüse çıkmış.
Memurlar hak aradı.
Askerler eğitim alanında toplandı.
Öğrenciler birer ikişer gelmeye başladılar.

]Özneyi tekil veya çoğul “1. ve 2.”, “1. ve 3.” , “1., 2., ve 3.” şahıs zamirleri oluşturuyorsa yüklem birinci çoğul şahıs eki alır.

Ahmet’le ben yarın gideceğiz.
Ben ve o, beraberce içeri girdik.
Bu işi sen ve ben yapmalıyız.
Ben, o çocuk ve sen burada hazır bulunacağız.
Biz, siz ve onlar, birbirimize daima destek olmalıyız.

]Öznesi tekil veya çoğul 2. ve 3. şahıslar olan cümlenin yüklemi 2. çoğul şahsa göre çekimlenir.

Sen ve o, bu işi yapmalısınız.
Siz ve onlar, bu eşyaları taşıyacaksınız.

]Öznenin üçüncü tekil şahıs olduğu bazı durumlarda saygı ya da alay anlamı katmak için yüklem çoğul yapılır.

Sayın Vali, madalyaları elleriyle taktılar.
Cumhurbaşkanı, okulumuzu ziyaret edecekler.
Küçük bey henüz uğramamışlar.

]Öznesi sayı sıfatlarıyla veya “birkaç, birçok” gibi belgisiz sıfatlarla kurulmuş bir sıfat tamlaması tekil yükleme bağlanır.

İki çocuk içeri girdi.
Birçok insan böyle davranışlara tepki gösterir.





3. NESNE

Yüklemde bildirilen ve öznenin yaptığı işten doğrudan etkilenen öğeye nesne denir. Dolayısıyla sadece fiil cümlelerinden yüklemi geçişli fiil olanlar nesne alır. Az da olsa isim cümleleri de nesne alabilir. Düz tümleç de denir.
Yükleme sorulan “ne?, neyi?, kimi?” sorularının cevabıdır.

Burada son fırtına son dalı kırıyordu.
Bütün bu yalılar, eski Boğaziçi hatıralarını sayıklar.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu Önder’e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.

Türü

]İsimler, zamirler, adlaşmış sıfatlar, tamlamalar, fiilimsiler, soru kelimeleri, kısaca özne olabilen bütün kelimeler, kelime grupları ve iç cümleler nesne olabilir.

Babam gazetesini okuyor; annem de yemek kitabından öğrendiği tarifleri kendi hükümdarlığında uyguluyordu.
İyilik eden iyilik bulur.
Ayıkla pirincin taşını.
Bugün bana ne getirdin?
Siz bunlardan hangisini istersiniz?
Çocuk sevinçle, “Bitirdim!” dedi.
Atalarımız, “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.” demişler.
Sabahları odadan odaya gezinerek düşünmeyi severim.

Çeşitleri

Belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayrılır.

Belirtme hâl eki alanlara belirtili; yalın hâlde olanlara da belirtisiz nesne denir.

Her gün gazete okuyorum.
Gazeteyi her gün okuyorum.

]Belirtisiz nesnenin kullanılması ile belirtili nesneninki arasında belirgin anlam farkı vardır. Nesnenin yeri de önemlidir. Belirtili nesnenin cümle içinde belirli bir yeri yoktur. Kullanıldığı yere göre cümleye değişik anlamlar katar.

Bunu bana bir çocuk anlatı.    Vurgulanan: herhangi bir çocuk
Bir çocuk bana bunu anlattı.   Vurgulanan: buhu
Her hafta bir kitabı okurum.    Belirli kitaplardan birini
Bir kitabı her hafta okurum.    Belirli bir tek kitabı

]Belirtisiz nesne daima yüklemden hemen önce gelir. Yüklemle belirtisiz nesne arasına “de, dahi, bile” edatlarından başka bir kelime giremez.

Her hafta bir kitap okurum.        
Bu günlerde herkes böyle şeyler anlatıyordu.
Gezi sırasında sincap bile gördük.

Bazı nesneler belirtme hâl eki almadıkları hâlde anlamca belirtili nesnedir.

“Küçük bir çırak tutmalıyız.” derdi.
Gaz lâmbası ışığında Ömer Seyfettin okurduk.


Sayısı

Bir cümlede birden fazla nesne bulunabilir. Ancak bu nesneler belirtili veya belirtisiz olma bakımından aynı özelliği taşımalıdır.

Gurbette duyduğum sonu gelmez hüzünleri,
Yaprakların döküldüğü hicranlı günleri,
Andım birer birer, acıdım kendi hâlime.”

Dağılmış eşyaları, titreyen çocukları, oraya buraya şaşkın koşuşan kadınları buğulu buğulu gördü.

Uçurtmalar biraz gök, açık hava, rüzgâr ister.

®Bazı cümlelerde ikinci nesne, birincinin açıklayıcısıdır.

Surların önünde, kemerlerinden hâlâ o ilk girişten bir akis saklayan kapılara bakarak, Türk tarihinin en güzel ve en büyük iklimlerinden biri olan o “Mayıs günü”nü, bize bu şehri ve onun emsalsiz güzelliklerini hediye eden günü beraberce yaşardık.





4. DOLAYLI TÜMLEÇ
  
“-e, -de, -den” eklerini alara cümlenin, dolayısıyla yüklemin anlamını, “fiilin, çıkma (uzaklaşma), bulunma ve yönelme (yaklaşma) bakımlarından ilgili olduğu yer” yönünden tamamlayan öğelere dolaylı tümleç denir.
Yer tamlayıcısı da denir.
Dolaylı tümleç, yükleme sorulan “nereye?, nerede?,  nereden?, kime?, kimde?, kimden?, neye?, nede?, neden?” sorularının cevabıdır.


Biz yazları köye gideriz; sahil lüksümüz yok bizim.
Nice tarihî eserler sular altında bırakılıyor.
Buğdayı çiftçiden hep ucuza alırlar.
Baş ucumdaki lâmbayı yakıp saate baktım.
Büyük bir boşlukta bozuldu büyü.
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu.
Başımız üstünden yorgun bulutlar geçer.

®Yaklaşma ve uzaklaşma ekli yer tamlayıcıları isim cümlelerinde çok az bulunur. Bulunma ekli yer tamlayıcıları ise her cümlede bulunabilir.

Her tarafta, yükselen otların kenarlarında, kırların en tenha ve göze görünmez noktalarında başlı başına tam bir güzellikle açılmış, belki renkleri biraz soluk kır çiçekleri vardı.
Hâlbuki bu sergilerin getireceği sanat ve güzellik terbiyesine bilhassa biz muhtacız.


Bunları babana sormalısın.                                 Kime?
Aradığınız kitapları sahafta bulursunuz.     Nerede?
Tebeşir kireçten yapılır.                          Neden?

Türü

]İsim cinsinden bütün kelimeler ve kelime grupları dolaylı tümleç olabilir.

Kuleye çıkınca, sabah güneşinin henüz dağılmadığı hafif sislerle örtülü ufka dikkatle baktı.
Konak, çamurlu ve bozuk bir yolun sağında kurulmuştu.
Ayağını toprağa basmaktan ürküyordu.

]Yer soran soru kelimelerdi de dolaylı tümleçtir?

Bu elbiseyi nereden aldınız?
Benim kalemim kimde kalmış?

Sayısı

Bir cümlede birden fazla aynı veya farklı cinsten yer tamlayıcısı bulunabilir.

Ormanlardan, derelerden, köprülerden, tepelerden, uçurumlardan şimşek gibi geçti.

Gökalp ve arkadaşları, hem edebî eserlerinde, hem de Türkçeyi sadeleştirmek için ortaya koydukları prensiplerde halka yöneldiler.

®Bazı yer tamlayıcıları kendinden önceki yer tamlayıcısının açıklayıcısıdır.

Her tarafta, yükselen otların kenarlarında, kırların en tenha ve göze görünmez noktalarında başlı başına tam bir güzellikle açılmış, belki renkleri biraz soluk kır çiçekleri vardı.

NOT: “-e, -de, -den”ekleri alan bütün kelimeler dolaylı tümleç değildir:
Gürültüden uyuyamadı                
Zarf tüml.

Sisli havalarda dikkatli olunmalı. 
Zaman zarfı

Sudan bahanelerle beni avutma.
Sıfat

Birden yanında Türkçe bir lâkırtı işitti.      
Zarf

Onlar sonradan geldiler.            
         Zarf tüml.

Misafiri ayakta karşıladı.                        
       Zarf tüml.

Hızla içeri girdi                          
 Zarf tüml.


5. ZARF TÜMLECİ

Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelime ve kelime gruplarına zarf tümleci denir.
®Edat tümleci (edatlı tümleç) olarak adlandırılan tümleçler de birer zarf tümlecidir.
NOT: Zarf ile zarf tümleci aynı şey değildir. Zarf bir kelime türüdür; zarf tümleci ise görev adıdır. İsimler, zarflar, sıfatlar vb zarf tümleci olarak görev alabilirler.

Akşama kadar çalıştık.
Toprak derin derin ürperdi.
Bu şiir yağmur yağarken yazdım.
Ben resim çekmeyi de çok seviyorum.
Akşama doğru eve varırız.
Aşağı inmişti.
İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
Bu hastahanede aylarca kalırsa, üç beş ameliyata dayanırsa, kurtarmaya çalışırız.
On beş yaşına dek evinden uzun süreli ayrılmadı.
Anlatılanları korkuyla dinledik.

Hastayı ambulânsla getirmediler; taksiyle getirdiler.          vasıta

Yağmur yağdığı için sular kesilmiş.                      sebep

Düşüncelerinizi bir kompozisyonla açılayın.           araç

Bazı öğrenciler anneleriyle gelmişlerdi.     birliktelik

]Zarf tümlecini bulmak için yükleme “nasıl?, ne zaman?, ne kadar?, nereye?” ve “kiminle?, neyle?, niçin?, neden?, niye?”soruları sorulur.

Sağa sola bakmadan içeri girdi.                          Nasıl?  Nereye?

İki arkadaş gece boyunca uzun uzun konuştular.   Ne zaman?  Nasıl?
Biz , akşamki trenle gideriz.                                 Neyle?

Raşit’i son gördüğümde Hüseyin’le geziyordu.       Kiminle?

Çocuk korkudan konuşmuyordu.                          Neden?

Onu görmek için beklemiştik.                              Niçin?

Türü

İsimler eksiz veya yön, vasıta, eşitlik ve bazı hâl ekleriyle, fiiller de zarf-fiil ekleriyle zarf görevi yapar.

Kurduğun devlet asırlarca muzaffer yürüdü.
Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı birleşimleriyle doludur.
Ayağa kalktı ve kardeşiyle beraber dışarı çıktı.
Hana sağ indi, ölü çıktı geçende.
Kulak verdin mi yürekten kavala saza.
Zaten yarı aç yarı tok ve bitkin bir hâlde  olduğundan ayakta fazla duramadı.
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Yön, zaman, tarz, sebep, vasıta, miktar ve şart bildiren bütün kelimeler ve kelime grupları zarf tümleci olarak kullanılabilir.

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir.
Ankara’ya yaklaştıkça heyecanım artardı.
Yavru kedi, hiç de iyileşecek gibi görünmüyordu.
Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neşesiz.
Cephaneleri bitince süngülerini taktılar ve düşmana doğru yürüdüler.
Dört saatlik yolu, iki saatte, köpeklerden korktuğum için tarlaların arasından geçerek yürüyüverdim.
Sırtınızdan para kazanmaya çalışırlar, bir kez uğradınız mı depreme.

®Tek kelimelik bazı zarflar ek aldıklarında zarf olmaktan çıkar, zarf tümleci oluşturmazlar.

Yarın benimle gelir misin?           zarf
Yarını bekleyemem.                   İsim
İçeriiçeriye, dışarıdışarıya, aşağıaşağıya

®Edatlarla kurulanlar (edat tümleçleri ya da edatlı tümleçler)

“ile”
Ankara’ya uçakla giderler.           (vasıta)
Bizi boş vaatlerle kandırdılar.       (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu.            (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi.       (neden)
Öfkeyle kalkan zararla oturur.      (nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma sarıldı.                       (nasıl, sevinçli bir hâlde)

“-e kadar”
Dershaneye kadar gidelim.
Akşama kadar çalıştık. 

“için”
Çalışmak için başvurdu.   (amacıyla, başvurunun amacı, sebebi)
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için dışarı çıktı.               (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım   (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin?                       (karşılık)
Senin için sorun yok tabi.                       (görelik)
Bizim için ne diyorlar?                 (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı.       (aitlik)

“üzere, üzre”
Sorunu halletmek üzere gidiyorum. (amaç, için)
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı.  (için, amaç)

“-e göre”
Başbakana göre enflâsyon düşük.            (açısından)
Ayağını yorganına göre uzat.       (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir.          (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş.  (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz.     (karşılaştırma)
Kemal, Hasan’a göre daha uzundu.         (karşılaştırma)
Bana göre ayakkabınız var mı?    (uygunluk)

“karşı”
Edebiyata karşı ilgim vardı.         (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var.        (yönelik)

“diye”
Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç)
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)

“doğru”
Ormana doğru yürüdük.
Bana doğru bakıyor.

“dolayı, ötürü”
Zayıflıktan dolayı sık sık hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
“-den” ekiyle de aynı anlam sağlanır.
Sıkıldığımdan dışarı çıktım.

“karşın, rağmen “
Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.

“beri”
Dün akşamdan beri görülmedi.
Okuldan beri hiç susmadı.
Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.
Kar, sabahtan beri yağıyor.

“yalnız”
Cebinde yalnız yol parası vardı.    (sadece, edat)
Beni yalnız sen anlarsın.             (sadece, bir tek)

“ancak”
Seni ancak ebediyyetler eder istiab          (sadece)
Onu ancak para ilgilendirir.         (sadece, bir tek)
Bu işten ancak Hasan Usta anlar.            (sadece)
Bu kömür ancak üç ay yeter.       (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler.(belki, ihtimal)

Sayısı

Bir cümlede aynı veya farkı türden birkaç tane zarf tümleci bulunabilir. Zaman zarfı genellikle diğer zarf çeşitlerinin önünde, miktar zarfı da yüklemden önce kullanılır.

Kızılay’a indiğim zaman, kalabalığa takılmamak için insanlar arasından hızla ilerlerim.
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şîrâz’ı hayal ettiren ahengiyle.”  (YKB)

Çocukları ilk gördüğünde çok sevinmişti.




CÜMLE DIŞI UNSURLAR VE ARA SÖZ, ARA CÜMLE

Cümlenin kuruluşuna katılmayan, yani öğe olmayan ve dolaylı olarak cümlenin anlamına yardımcı olan unsurlardır.

Bağlaçlar, ünlemler, ünlem grupları, hitaplar, ara sözler cümle kuruluşunun dışında kalan unsurlardır.

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor.
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.

Şair, sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın.
Ulu mabet, seni ancak bu sabah anlıyorum.

Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar.

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul.
Varsın sonunda bizzat yarattığımız bu eser bizi inkâr etsin.
Bahçeye indim, fakat çiçeklerin eski kokusunu alamadım.

®Yardımcı ve açıklayıcı bir öğe olarak cümlenin içine giren ve çıkarılması cümlenin anlamında eksiklik ya da bozulma meydana getirmeyen sözlere ara söz denir. Ara söz bir kelime, kelime grubu veya cümle hâlinde olabilir.

Bu konuda kararlı olduktan sonra –geç karar vermiş olsan da- başarıya ulaşırsın.
Dün Ali amcalara, eski komşumuza, gittik.

]Ara söz, iki virgül arasında, parantez içinde ya da iki kısa çizgi arasında verilir. “ki” ile de bağlanabilir.

Başımın ağrısı yazları –sıcaklardan olmalı- daha da artar.
Arka sıradakilerden biri, gözlüklü olanı, bir soru sordu.
Kalıcı konutları bu yıl sonuna kadar –geçen seneki lâf- yetiştireceklermiş.
Çıkmamız gereken uygar milletler seviyesini –ki bu seviyeye hâlâ çok uzağız- Mustafa  Kemal hedef olarak göstermişti bize.

]Cümlede herhangi bir öğenin açıklayıcısı ve açıkladığı öğe ile aynı görevde olabilir.

Arka sıradakilerden biri, gözlüklü olanı, bir soru sordu.       Özneyi
Dün Ali amcalara, eski komşumuza, gittik.                                   Dolaylı tümleci
Doğup, büyüdüğü yerleri, memleketini, çok özlemişti.        Nesneyi
Onu dün akşama doğru, saat beş gibi, Kızılay’da gördüm.  Zarf tümlecini

]Cümlenin herhangi bir öğesi olmaksızın da kullanılabilir.

Bu işi 2000 sununa kadar bitireceklerini –inanılacak gibi değil- söylüyorlar.
Bu adam, seni temin ederim, sahtekârın biridir.
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.

]Cümlenin herhangi bir yerinde bulunabilirler.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli
Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi
Evet, her şey bende gizli bir düğüm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder