Tanımı
Tek başlarına anlamları olmayan,
başka kelimelerle öbekleşerek değişik ve yeni anlam ilgileri kuran, birlikte
kullanıldıkları kelimelere cümlede anlam ve görev kazandıran kelimelere edat
denir.
Bazı dil bilgisi kitapları
bağlaçları, edatları ve ünlemleri bir araya getirerek edatlar başlığı altında
şu şekilde sınıflandırır:
Bağlama edatları bağlaçlar
Son çekim edatları edatlar
Ünlem edatları ünlemler
Edatların Özellikleri
]Türkçede
isimler ve fiiller anlamlı kelimelerdir. Edatlar ise tek başlarına anlam ifade
etmezler; ancak cümlede anlam kazanır veya sadece diğer kelimelere anlam
katarlar.
“için, kadar, -E kadar, gibi,
göre, ile, üzere, yalnız, -E karşı, sanki, ancak, -den beri, -E doğru”
]Kelimeler
arasında çeşitli anlam ilişkileri kurduğu için edatlara yardımcı kelimeler de
denir.
Ders çalışmak için odasına
çekildi. (amaç)
Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik)
]Edatlar
önceki kelimeyle sonraki kelime arsında anlam ilgisi kurar. Bağlaçtan ve
zarflardan farkı, yeni bir anlam ilgisi koruyor olmasıdır.
Sözlüden yine zayıf almış. (zarf)
Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç)
Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)
]Edatlar
cümleden çıkarılınca cümlenin anlamında bir eksiklik, daralma veya bozulma
olur.
Güneş gibi başı göklere erdi. →edat
çıkarılınca→ Güneş başı göklere erdi.
]Tek
başlarına kullanamazlar. Başka kelimelerle birleşerek sıfat ya da zarf görevli
öbekler oluştururlar.
Dağ gibi adam yok oldu gitti. (sıfat öbeği)
Sen de benin kadar çalışsan... (zarf öbeği)
]Tek
başlarına iken isim, sıfat, zarf, bağlaç olarak kullanılabilir. Bu durumda edat
olmaktan çıkar:
Karşı köyde akrabaları vardı. sıfat
Derenin karşısına geçtik. ad
Her söylenene karşı çıkıyor. birleşik fiilde isim
Bana doğruyu söyle. isim
Doğru söze ne denir? sıfat
Lütfen doğru oturun. zarf
Beride bir adam duruyor. isim
Beri taraf oldukça dikenli. sıfat
Biraz beri gel. zarf
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. zarf
Biz bu dünyada hep yalnızız. isim
Parkta oturan yalnız adam onun
babasıydı. Sıfat
Meyveler güzel, yalnız biraz
renksiz. bağlaç
]Bazı
edatlar sadece hâl ekleri ile birlikte kullanılırlar. Bazıları da üzerlerine ek
alabilirler:
-e kadar, -e doğru, -den beri
bu kadarını, senin gibisi
]Cümlede
veya isim tamlamasında isim görevi alabilir; ek-fiil alarak yüklem olabilir.
Bu paranın ne kadarı sizin? (iyelik eki almış, isim gibi
kullanılmış, nesne olmuş)
Her şey bıraktığım gibiydi.
(ek-fiilin “di”li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)
]Edat
grupları (edat ve edattan önceki kelimenin oluşturduğu kelime grubu) cümlede
çoğunlukla zarf veya edat tümleci olur.
Sabaha kadar ders çalıştık. (zarf tümleci)
Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci)
Başlıca Edatlar
“ile”
] “Araç,
alet, neden, zaman, birliktelik” ilgisi kurar.
Ankara’ya uçakla giderler. (araç)
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı annesiyle
oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)
Baharla birlikte leylekler de
geldi. (zaman)
] “-le”
şeklinde bitişik de yazılabilir.
Çocuk ile→çocukla
Araba ile→arabayla
] “ne ile,
kiminle” sorularına cevap verir.
Sözünüzü balla kesiyorum. (araç)
Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik)
Not: “ile”
kelimesi “ve” gibi kullanılırsa bağlaç olur.
Bir kola ile simit aldım. (kola
ve simit)
Soyut bir kelimeyle öbekleşirse
edat değil “durum zarfı” olur.
Öfkeyle kalkan zararla oturur.
(nasıl, öfkeli ve zararlı)
Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum
zarfı)
“gibi”
Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki kelimelerle
birlikte kullanılır.
Benzetme, eşitlik anlamları
katar.
] Birlikte
kullanıldığı kelime ile birlikte sıfat, zarf ve isim olabilir.
Adamın demir gibi bileği vardı. (sıfat, benzetme)
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf,
benzete)
Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf,
anında, zaman anlamı katmış)
] İsim
veya zarf gibi kullanıldığında cümle öğeleri oluşturur. Bu durumda ek alabilir.
O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
]Bu edatın
yerini bazı ekler alabilir:
Şöyle garip bencileyin. (benim gibi)
Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)
“sanki”
Benzetme edatıdır.
“san” ve “ki”nin birleşiminden
oluşmuştur.
Bu edatı bulunduran cümlelerde
“sanmak, zannetmek” anlamları vardır.
“benzetme, uyarı, sözüm ona,
sözde, inanmama” anlamları katar.
Sanki gece olmuş. (gibi, öyle zannedersin)
Biri kapıyı çalıyor sanki. (gibi, öyle zannediliyor)
Sanki bütün kabahat benim.
(sözde, inanmama, öyle zannediliyor)
Aldın da ne kazandın sanki? (uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?)
Gelseydi ne olurdu sanki? (ne olacağını sanıyordu ki?)
Sanki bu da mı güzel? (öyle mi sanıyorsun?)
Kısa öyküde daha başarılı sanki
(öyle gibi.)
Not: “sanki”
edatıyla “gibi” edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya
çıkar:
Sanki beni dövecek gibiydi.
(yanlış)
“Beni dövecek gibiydi.” ya da
“Sanki beni dövecekti.”
“kadar, -e kadar”
Benzetme edatlarındandır.
Yalın hâldeki veya –e yönelme
eki almış kelimelerle kullanılır.
“kadar” şeklinde kullanıldığında
üzerine ek alabilir.
] “Karşılaştırma,
benzerlik, eşitlik, yaklaşıklık, ölçü” anlamları katar.
Biz de onlar kadar başarılıyız. (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)
Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)
Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)
] Birlikte
kullanıldığı kelimeyle isim, sıfat ya da zarf oluşturur.
Biz bu kadarına da alışığız. (isim)
İçmiş kadar olduk. (zarf)
Ne kadar güçlü bir adam... (zarf)
Evin deniz kadar havuzu
var. (sıfat)
] Ad
tamlamasında ad (tamlanan) olarak da kullanılabilir.
Vefasızlığın bu kadarını da
görmemiştim. (isim, ad tamlamasında tamlanan)
] “kadar”
kelimesi zarf tümleci de yapar, edat tümleci de:
Dershaneye kadar gidelim. (edat
tümleci)
Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)
“için”
“Amaç, neden, özgülük, görelik,
karşılık” bildirir.
“Hakkında, nedeniyle, yüzünden,
maksadıyla” anlamlarını ifade eder.
Yalın hâldeki ya da iyelik eki
almış kelimelerle birlikte kullanılır.
İsim olarak kullanıldığında
üzerine ek alabilir.
] Bu
edatla kurulan söz öbekleri, cümlede genellikle edat tümleci olarak kullanılır.
Çalışmak için başvurdu. (amacıyla,
başvurunun amacı, sebebi)
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
Sıkıldığı için dışarı çıktı.
(neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)
] “-e”
yönelme hâl eki ve “üzere”, “-e göre”, “diye” edatları bazı durumlarda bu
edatın yerini tutabilir:
Bu ayakkabıyı babam için aldım → babama
aldım.
Uyumak için odasına çekildi→uyumak
üzere
Senin için iyi bir gündü→sana göre
Ne için söyledin sanki?→ne diye
“üzere, üzre”
] “Amaç,
koşul, zamanda yakınlık, gibilik” anlamları katar.
Sorunu halletmek üzere gidiyorum.
(amaç, için)
Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)
On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda
yakınlık)
Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)
] Bu
edatın üzerine ek gelebilir:
Tam da yola çıkmak üzereydik.
“-e göre”
Yönelme hâl ekiyle birlikte
kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.
Kendi üzerine de ek alabilir.
]
“Görelik, uygunluk, yönünden, bakımından ve karşılaştırma” anlamları katar.
Başbakana göre enflâsyon
düşük. (açısından)
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa,
yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Kemal,Hasan’a göre daha uzundu. (karşılaştırma)
Bana göre ayakkabınız var
mı? (uygunluk)
] “-ce”
eki bu edatın yerini tutabilir.
Bence bu iş burada biter. (bana göre)
“karşı”
] “-e”
yönelme hâl ekiyle kullanılarak “için, hakkında, yönelme, ilgili olma”
anlamları katar.
Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)
] Zaman
bildiren kelimelere eklenip “doğru, sularında” anlamları katar ve zarf öbeği
oluşturur.
Yağmur sabaha karşı yeniden
başlamıştı. (doğru)
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)
Not: “karşı”
kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.
Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)
Derenin karşısına geçtik. (ad)
Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil)
“diye”
Amaç ve neden ilgileri kurar.
Terfi edeyim diye yağcılık
yapıyor. (amaç)
Yağmur yağıyor diye dışarı
çıkmadı. (neden)
“doğru”
] Yönelme
eki ile birlikte kullanılarak yön bildirir.
Ormana doğru yürüdük.
Bana doğru bakıyor.
] Zamanda
yakınlık bildirerek zarf öbeği de oluşturur.
Akşama doğru geldiler. (zarf
öbeği)
] Ad,
sıfat ve zarf da olabilir. Bu durumlarda edat değildir.
Bana doğruyu söyle. (isim)
Doğru söze ne denir? (sıfat)
Lütfen doğru oturun. (zarf)
“dolayı, ötürü”
] Ayrılma
hâl ekiyle birlikte neden ilgisi kurar.
Zayıflıktan dolayı sık sık
hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü canı
sıkılıyor.
] “-den”
ekiyle de aynı anlam sağlanır.
Sıkıldığımdan dışarı çıktım.
“karşın, rağmen”
Yönelme ekiyle birlikte
karşıtlık ilgisi kurar.
Çok uğraşmama karşın
başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir
ediyordu.
“beri”
] “-den”
ayrılma hâl ekiyle birlikte eylemin başlangıç yerini ve zamanını belirler.
Dün akşamdan beri görülmedi.
Okuldan beri hiç susmadı.
Yıllardan beri bu köyde
yaşamaktalar.
Kar, sabahtan beri yağıyor.
] “beri”
kelimesi ad, sıfat, zarf da olabilir. Bu
durumda edat değildir.
Beride bir adam duruyor.
Beri taraf oldukça dikenli.
Biraz beri gel.
“yalnız”
İsim, sıfat, zarf ve bağlaç
olarak kullanılabilen bu kelime “sadece, bir tek” anlamına gelmek şartıyla edat
olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir.
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek
başına, isim)
Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)
Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)
Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)
Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek)
“ancak”
“yalnız, sadece, özgülük,
sınırlandırma, olsa olsa” anlamları katar.
Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)
Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek)
Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)
Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)
“değil”
İsim cümlelerinin yüklemini
olumsuzlaştırır.
Yolumu kesen bu değildi.
Olumsuz eylem cümlelerini olumlu;
olumluları da olumsuz yapar:
Bu haberi duymamış değiliz. (duymuşuz)
Bu haberi duymuş değiliz. (duymamışız)
“mi”
Soru edatıdır.
Farklı anlam ilgileri kurar.
Ek alabilir.
Babanız İstanbul’dan döndü mü? (soru)
Onu gördüm mü sinirleniyorum. (zaman)
Sıcak mı sıcak bir havaydı. (pekiştirme)
Çalıştın mı her şeyi başarırsın.
(koşul)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder