5 Eylül 2011

CÜMLEDE ANLAM VE ANLATIM


A) CÜMLEDE ANLAM İLİŞKİSİ

Cümle anlamı ile anlamlarına göre cümleler karıştırılmamalıdır. Bunlar birbirinden çok farklı konulardır. Anlamlarına göre cümleler konusunda olumlu, olumsuz cümleler; soru, ünlem cümleleri vb. vardır.

Cümle anlamı, verilen bir cümlenin anlamını bulup ifade edebilmekle ilgilidir. Yani bir cümleyi aynı anlama gelecek şekilde biraz daha farklı olarak, birkaç değişik ya da yeni kelimeyle söyleyebilmek cümledeki anlamı bulmak demektir.

Cümle anlamında verilen bir cümlenin anlamca özdeşi, karşıtı veya yerine konulabilecek cümle sorulur. Bu konu için ata sözü ve deyimler de kullanılabilir.


Örnek
“Konuyu oldukça genel yönleriyle ele almışsınız.” cümlesinin anlamca yerini tutabilecek uygun bir cümle:
Konuyu ayrıntılara inmeden işlemişsiniz.

Örnek
“Yazdıklarımda hep gerçeğe bağlı kalırım; çünkü ancak bu nitelikte bir yapıt yüzyıllar boyunca değerini koruyabilir.” cümlesine anlam bakımından en yakın cümle:
Beğenilen, kalıcı yapıtlar, her şeyi olduğu gibi yansıtanlardır.

Örnek
Kadınlar zayıftır, ama analar güçlüdür.  = Analık kadına güç verir.

Verilen bir cümleyle ilgili soruyu cevaplamadan önce o cümlenin anlamını iyi kavramak gerekir. Bir anlamda cümlenin ana fikrini tespit etmek... Ancak bu arada kişisel duygu, düşünce ve bilgilerimizi göz ardı etmeliyiz.

Örnek
“Sanat, başını bağlatmadığı sürece baş üstünde taşınacaktır.” cümlesinin konusu sanatın özgür olması gerektiğidir. Dolayısıyla bu cümlenin en uygun karşılığı şöyle olabilir:
Sanatın yüceltilmesi, bir görüşün emrinde olmamasına bağlıdır.

Örnek
“Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.” Tolstoy

Bu sözün iki yönü vardır:

1.Kişinin insanlığı değiştirmek istemesi
2. Ama kendini değiştirmemesi

O hâlde bu sözü daha farklı şekillerde dile getirebiliriz:

İnsanlığı değiştirmek isteyenler önce kendilerini değiştirmelidirler.
İnsanlar kendilerini değiştirmeyi düşünmeden insanlığı değiştirmeye kalkışmaktadırlar.

Bu cümleden hareketle ve bu cümleyi destekleyen başka cümleler de kurabiliriz:

İnsanlar demek ki kendilerini beğenmekte, insanlığı beğenmemektedirler ki kendilerini değil de insanlığı değiştirmeyi düşünüyorlar.
İnsanlığı beğenmeyenler önce kendilerini değiştirmelidirler; belki kendilerini değiştirdiklerinden insanlık da değişmiş olacaktır.vb


Cümle anlamı konusunda şu hususlar gözden uzak tutulmamalı, bu konularla ilgili soruları cevaplandırırken öncelikle bu kavramların ne oldukları bilinmelidir:

beğenme,
çaresizlik,
değerlendirme,
duygulara yer verme,
duyguları karıştırmama,
eşitlik,
gözlem,
ihtimal,
kararsızlık,
karşılaştırma,
karşıtlık,
korku,
koşula bağlılık,
nedenini belirtme,
nesnellik,
olabilirlik,
olasılık,
öneri,
öznellik,
sevinç,
şaşırma,
tahmin,
takdir etme,
tanımlama,
telâş,
uyarma,
varsayım,
yakınma,
yorumlama,
zorunluluk


1) CÜMLEDE EŞ  ANLAM

Aynı konuyu, aynı düşünceyi değişik kelimelerle ve söz dizimiyle anlatan cümlelerdir. Cümle hangi sözcüklerle ve nasıl kurulursa kurulsun, biz, verilen cümledeki düşünceyi aramalıyız. Bunun için o cümledeki anahtar sözcükleri doğru tespit etmek; ayrıca cümlede kullanılan edat ve bağlaçlara da dikkat etmek gerekir.

"Konuyu oldukça genel yönleriyle ele almışsınız." cümlesinin eş anlamlısı.
-Konuyu ayrıntılara girmeden işlemişsiniz.


2. CÜMLEDE YAKIN ANLAM
Anlatılmak istenen bir düşünce değişik biçimlerde ifade edilebilir. Bunu ifade ediş biçimi, içinde bulunulan durum, seslenilen kişi gibi birçok etkene göre değişir. Söyleyişleri farklı, anlatılmak istenenin aynı olduğu bu tür cümlelere yakın anlamlı cümleler denir.
"Hiçbir suçlu, kendi yargıçlığından kurtulamaz."cümlesini biz aynı anlamı koruyacak şekilde farklı sözcüklerle oluşturabiliriz:
-Suçlular yaşamları boyunca kendilerini yargılar.
-Suç işleyen her insan bu suçu başkaları bilmese de bu suçun vicdanındaki baskısından kurtulamaz.

 "Eskiden çok vakti yoktu, onun için uzun yazılar yazardı, şimdi vakti bol; daha kısa ve güzel yazılar yazıyor."
-Kısa ve özlü yazmak için uzun zamana ihtiyaç vardır.

"Şiire yaşlı bir şair gibi başlamak, genç bir şair gibi onu sürdürmek gerekir."
-Şiir, deneyim ve coşkunun ürünüdür. (?)

"Kimi genç şairler, şiirin kendileriyle başladığını, kimi yaşlı şairler ise şiirin kendileriyle bittiğini sanırlar."
- Şairlerin genci de yaşlısı da şiirde güzelliğin ve başarının ölçüsünü kendi şiiriyle sınırlar.


3) NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİ

Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur. Birinci bölüm neden (sebep), ikinci bölüm ise sonuç bildirir. Bu tür sorularda eylemin hangi nedenle maydana geldiği bizim için önemlidir. Daha çok "için, -den, -diğinden, ile" gibi edatlarla sağlanır.

Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.
Seni ziyaret edemedim, çünkü hastaydım.
Yağmurun yağmasıyla herkes içeri kaçıştı.
Yorgun olduğu için işi erken bıraktı.
Kazanamama korkusuyla gece gündüz çalışıyor.
Maddi imkansızlık yüzünden okuyamamış.
Fazla ışık gözlerime dokunduğundan perdeyi kapattım.
Büyükbaba öldü, sonra üzüntüsünden büyükanne öldü.
Müdür, yaşlı adama ters ters baktı. Adamcağız utancından büzüldükçe büzüldü.
Saha çamur olduğu için maç ertelenmiş.
Çocukların susuzluktan dudakları çatlamıştı
Şiddetli soğuklardan elleri ince ince yarılmıştı.


4) AMAÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ 
Eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiği vurgulanır. Bu tür cümlelerde de "için, diye, üzere" gibi edatlardan yararlanılır.

Öfkesini yenmek için dışarı çıktı.
Yoksulluktan kurtulmak için şehre göç etmiş.
Kardeşi iyileşsin diye Allah'a dua ediyor.
Bildiklerini anlatmak üzere karakola başvurdu.
Bu sıkıntılara sınavı kazanalım diye katlanıyoruz.
Yabancı dil öğrenmek için kursa gidiyor.

5) KARŞITLIK İLİŞKİSİ 

Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklerin kullanıldığı cümlelerdir. Bu tür cümlelerde konu genellikle aynı, fakat konuya bakış açısı farklıdır.

Adamın yüzündeki yumuşak ifade bizimle konuşurken birdenbire sertleşmişti.
Dışarısı günlük güneşlik, sımsıcak, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.
Derin boğazlara girdiğinde coşup köpüren ırmaklar, düze inince miskinleşiyor.

6) KOŞUL-SONUÇ İLİŞKİSİ 

Bazı cümlelerde temel yargının gerçekleşmesi bir şarta bağlanır. Buna göre birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı).
Türkçede koşul anlamı asıl olarak “-sE” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-dİkçE”, “mİ”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de koşul anlamı sağlanır.

Lodos eserse hava temizlenir.
Ne demek istediğimi, bu kitabı okursan anlarsın.
Yardım edersen işimi çabuk bitiririm.

Babanı gördü mü olanları anlatır.
Sizin için izin alırım, ama erken döneceksiniz.
İki saat sonra dönmek üzere gidebilirsin.
İstediğin arabayı alırım, yeter ki sınavı kazan.
Okula gideceksin ama otobüsle.
Onu gördükçe seni hatırlıyorum.

Bazı cümlelerde aslında istek anlamı vardır, ama yine de ikinci yargının gerçekleşmesi birinciye bağlıdır:

İzin verse de görüşlerimizi açıklasak.
Kar yağmasa da otobüsle gitsek.

Bazen yukarıda belirtilen ekler olmadan da cümlenin kendisinden bu anlam çıkarılabilir:

Konuşma, patlatırım.


7) KARŞILAŞTIRMA  İLİŞKİSİ 

İki kavram, nesne, eser, kişi arasında yapılan kıyaslamaya karşılaştırma denir. Karşılaştırmada benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Yani karşılaştırmanın hangi yönden yapıldığı ortaya konur. Bu durumda benzetme ve karşılaştırma edatları kullanılır.

Adnan yaşça Ahmet’ten büyük(tür).
Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille; ama daha anlaşılmaz imgelerle yazılmaktadır.
Sağlığım geçen haftaya göre daha iyi.
Televizyon da sinema kadar etkilidir.
Bu konuda senden daha bilgilisi yok.
Bu çalışmayla daha iyi bir puan alabilirdin.
Dinlemek de konuşmak kadar önemlidir.
Öğretmen, sınıfın en çok konuşanını öne oturttu.
Öykülerini de okudu; ama bunları şiirleri ve oyunları kadar beğenmedi.



8) TAHMİN, İHTİMAL, OLASILIK İLİŞKİSİ 

İhtimal, olasılık ve tahmin, bazı verilere dayanarak gelecekteki bir şeyi, bir olayı kestirmek, onun olabilme ihtimalini göz önünde bulundurmaktır.
Bu tür cümleler, gerçekleşme şansı, ihtimali, tehlikesi olan bir durumu veya olayı ifade ederler.
Tahmin cümlelerinde olayların akışından hareketle sonuç görülmeye çalışılır. Kesinlik taşımayan, öznel yargılardır; cümleyi söyleyenin kendince ulaştığı bir sonuçtur.

Bu kış, şiddetli geçebilir. (bir ihtimal, belki)
Dün beni arayan Hakan olmalı. (büyük ihtimalle odur)
Adnan Bey’in yanındaki kardeşi olacak. (galiba)
Dün evde değildim, Fikret beni aramıştır. (aramış olmalı, büyük ihtimalle)

Ek-fiilin geniş zamanında kullanılan “-dir” eki fiillerden sonra kullanıldığında cümleye ihtimal, olasılık, tahmin veya kesinlik, kuvvetlendirme anlamları katar.

Bizin eller yeşillenmiştir. (tahmin)
Yurt dışına gidince bizleri unutmuştur. (tahmin, ihtimal)
Sınav iki basamak hâlinde uygulanacaktır. (kesinlik)

Bu eklerin dışında, “belki, galiba, sanırım,sanıyorum, zannederim, sanki, gibi” vb sözcüklerle ve “-ebil-” ekiyle de cümlelere olasılık anlamı katılabilir.

Yarın sizi ziyarete gelebiliriz.
Bu akşam geç kalabilirim.
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
Sanıyorum o konu anlatılmadı.
Zannederim bu konuyla ilgileniyorsunuz.
Geç kaldık; sanırım o gitmiştir. (88-ÖYS)


“-e-bil-” yeterlilik bildiren yardımcı fiil olarak olasılık değil gücü yeterlik bildirir:
Öyle deme, ben de ağır işlerde çalışabilirim.(çalışmaya gücüm yeter)


9) CÜMLENİN KONUSU
Bir yazının olduğu gibi cümlenin de konusu vardır. Cümlenin genelinde üzerinde durulan duygu ya da düşünceler o cümlenin konusunu oluşturur. “Bu cümlede neyden söz ediliyor?” sorusu, bize o cümlenin konusunu verecektir.

"Çocuğa ana dilini, bir işçi elindeki âlet gibi nasıl kullanıldığını ilk öğreten, ona bu dilin türlü hünerlerini; kıvraklığını, zenginliğini, inceliğini ilk öğreten masaldır." Bu cümlenin genelinde “masal” ın ana dil eğitimindeki yerinden söz edilmektedir. O hâlde bu cümlenin konusu “masalın dil öğrenimine katkısı”dır.

"Küçüklükte öğrenilen taş üzerine yazı yazmaya, yaşlılıkta öğrenilen ise su üzerine yazı yazmaya benzer."
Konu: Eğitimin yaşı

"İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur."
Konu: Alışkanlık.







B) ANLATIM YÖNÜNDEN CÜMLE


1) NESNEL ANLATIM

Nesnel: Objektif.

Gerçekliği kanıtlanabilir, bilimsel, ölçülebilir, herkese göre aynı olan; göreceli olmayan; kişilerin duygularına dayanmayan anlatım nesnel anlatımdır.
Nesnel anlatımda ölçülebilir, kanıtlanabilir ve yorumlara meydan vermeyen bir anlatım vardır. Nesnel anlatımda "bence" ve "bana göre"ye yer yoktur:

Yahya Kemal 20. yüzyılda yaşamış bir edebiyatçıdır.
İstanbul Türkiye’nin en büyük şehridir.

Nesnel anlatım sorularında her zaman “aşağıdakilerin hangisinde nesnellik vardır?” gibi soru kökleri olmayabilir. Kimi zaman da “aşağıdakilerden hangisi söyleyenin kişisel düşüncelerini içermemektedir?” veya “yukarıdaki cümlelerin hangilerinde düşünce eksiksiz ve belirli bir kesinlikle anlatılmıştır?” gibi sorular nesnelliğe aittir.

Kitaptaki ilk öykünün konusu köy yaşamıdır.
Oyundaki olaylar bir çiftlikte geçiyor.
Yazar, bu romanından sonra peş peşe altı oyun yazdı.
Romanın sonunda kahramanların hiçbiri umduğunu bulamıyor.
Bu, sanatçının en son çıkan şiir kitabıdır.
Öyküdeki kişilerin dördü kadın, üçü erkektir.
Romanda anlatılanlar Kurtuluş Savaşı yıllarında geçiyor.
Oyundaki olaylar, üç bin kişilik bir kasabada, bir çiftlikte geçiyor.


2) ÖZNEL ANLATIM

Öznel: İzafî, sübjektif, göreli, göreceli...

Öznel ifadeler, doğruluğu ve yanlışlığı kişilere göre değişebilen, kanıtlanamayan, tartışmalı, öznel, ölçülemeyen, duygulara bağlı, yorumlanabilir, bilimsel olmayan yargılardır.
Bu tür cümlelerde izlenimler, yorumlar, duygular, beğeniler ve kişisel görüşler anlatılır.

Yahya Kemal, 20. yüzyılın en başarılı şairidir.
İstanbul Türkiye’nin en güzel şehridir.
Karadeniz insanı çok inatçıdır.
En güzel kış meyvesi portakaldır.

Hikâyeciliğimizdeki en başarılı dönem o yıllardı.
En güzel yıllarımı o köyde geçirdim.
Şehirde yaşamak köyde yaşamaktan daha zordur.
Öykülerinde bir kuruluk, bir tekdüzelik görülüyor.
Oyundaki dekorlar, seyirciyi o günün ortamına götürerek oyunun etkisini büyük ölçüde artırıyor.

Öznel cümleleri varsayım ve olasılık; yorumlama, yakınma, eleştiri ya da beğeni içeren cümleler gibi gruplara ayırmak mümkündür.

a. Varsayım

Varsayıma bir olayın gerçek olup olmadığını bilmeden gerçek saymaya varsayım denir .Kimi cümleler gerçekte olmadığı hâlde varmış gibi kabul edilen durumları anlatabilir. Bu tür cümlelere varsayım cümleleri denir. Varsayım anlamı “diyelim (ki), farz edelim (ki), tut ki, tutalım (ki), kabul edelim (ki)” gibi sözcüklerle sağlanır.

Diyelim ki cüzdanını kaybettin..
Farz edelim okulu bıraktın, ne yapacaksın?
Böyle olduğunu kabul edelim, gururuna yedirebilecek misin?
Tut ki karnım acıktı.
Diyelim ki bu olay gerçek değildir.
Diyelim ki bu sınavı kazandın.
Tut ki yüz elli yıl yaşadın.
Diyelim ki insanlar uzaya şehirler kurdu.


Dikkat edilirse bu cümleler devamı olan cümlelerdir; tamamlanmamış ya da cevap beklenen cümleler... Eğer “Dileyelim ki bu iş anlatıldığı gibi olmasın.” gibi bir cümle kurulursa, bu varsayım cümlesi olmaz.

 
b. Yorumlama

Bu tür cümlelerde gizli veya hayali şeylerden anlam çıkarma söz konusudur.

Son günlerde hiç konuşmuyor, sanki bana gücenmiş.
Kimse beni dinlemiyor, sanki herkes bana cephe almış.
İkide bir karşıma çıkıyor, sanki beni izliyor.(93-ÖYS)
Sanki suçlu benmişim gibi surat asıyorsun.


c. Yakınma

Bu tür cümleler insanı pişman edecek şekilde sonuçlanmış olaylardan şikayeti dile getirir. "keşke, bari, hiç değilse, hiç olmazsa" gibi sözcüklerle ve "ki" bağlacıyla kurulan cümlelerdir.

Keşke o gün evden çıkmasaydık.
Hiç olmazsa son sınavdan iyi not alsaydın.
Beni düşünmüyorsun bari kendini düşün.
Yüz kere söylesen de anlamaz ki!
Hiç değilse bir kez geç kalma.
Bu kadar fırsat verdik değerlendirmedi ki!


d. ŞAŞIRMA

Şaşırma anlamı soru ekiyle de sağlanabilir:

Biraz sonra bir batağın içine dalmayayım mı?
Bizim Ali orada da karşımıza çıkmasın mı?

e. TAHMİN
Bir kişinin sonucunu bilmediği bir olay ya da durum ile ilgili nasıl sonuçlanacağına dair kendi görüşünü bildirmeye tahmin denir.
"Geç kaldık, sanırım Selim gitmiştir."cümlesini düşünelim. Burada henüz Selim'in gidip gitmediği bilinmiyor. Sadece "gitmesi" ile ilgili bir tahminde bulunulmuştur.

Kardeşim bu soruların hepsini çözer.
Bizim oralara bahar gelmiştir artık.

f. ÖNERİ

Herhangi bir şeyde görülen eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri denir.
"Kitabın sonuna yararlanılan kaynaklar eklenirse, okuyucuya daha yararlı olur."cümlesinde kitabın sonunda kaynakların olmaması bir eksiklik olarak görülmüş ve bunun giderilmesi için öneride bulunulmuştur.

g. YORUM
Söyleyenin bir konu ile ilgili düşüncelerine, sözlerine kendi duygu ve görüşlerini kattığı anlatıma yoruma dayalı anlatım denir. Yorumlar kişinin kendi beğenisini, kendi görüşünü anlattığından özneldir, kişiye özeldir.

"Evimin balkonundan bakınca Boğaz'ın muhteşem güzelliği beni mest ediyor." cümlesinde "muhteşem güzellik" sözleri kişinin manzarayı beğendiğini bildirir. Bu manzarayı herkesin beğenmesi gerekmez ve bu muhteşemliğin kanıtlanmasına da gerek yoktur. Çünkü bu, benim Boğaz'a bakışımın ifadesidir. Benim Boğaz'ı değerlendirişimdir. O hâlde bu cümlede yorum söz konusudur.
"Taraftarlar, şampiyonları havaalanında karşıladı." cümlesinde görülenler anlatılmış, şampiyonların gelişi ile ilgili kişi kendi görüşünü belirtmemiştir. Bu nedenle bu cümlede yorum yapılmamıştır.

Plânınızın yeniden gözden geçirmenizin doğru olacağı düşüncesindeyim.
Günün belli saatlerinde, belli aralıklarla ders çalışırsan daha iyi olur.
Sanatçı, kişisel konuların yanında toplumsal konulara da yer vermelidir.


3) DOĞRUDAN ANLATIM

Başkalarına ait sözleri söylendiği gibi aktarmaktır.

Ali: "Bu kitabı iki kez okudum." dedi.
Öğretmen:" Bu test sorularını evde çözeceksiniz." dedi.
Dersten sonra etüt yapacağız, dediler.
Başbakan: "Kıbrıs, bizim toprağımızdır." dedi.
Öğretmen, Ali'ye: "Arkadaşına söyle, yarın ödevini mutlaka getirsin!" dedi.

4) DOLAYLI ANLATIM

Başkalarına ait sözleri değiştirerek, sadece içerik olarak aktarmaktır.

Ali, bana bu kitabı iki kez okuduğunu söyledi.
Yazar, roman kahramanının gerçek hayatta da yaşadığını söyledi.
Annem, akşam eve erken gelmem gerektiğini söyledi.


5) ÜSLUP

Üslûp, sanatçının yazım tekniği (yöntem, tarz, metot), kelime seçimindeki ve cümle kuruluşundaki kendine özgülük; görüş, duyuş ve anlatış özelliğidir.

Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şekli üslûbu oluşturur. Bir eserin cümlelerin uzunluğu, kısalığı; sanatçının sözcük seçimi, sanatlı ya da yalın anlatımı üslûp ile ilgilidir.

"Yazar, öykülerinde anlattığı yörenin konuşma dilini kullanmayı tercih etmiş."
cümlesi üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın öykülerinin dilinden; yani anlatımdan söz edilmiştir. Bu da üslûpla ilgilidir.

"Sanatçı, bu öyküsünde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş."
sözü üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın eseri oluşturuş şeklinden söz edilmiştir. Bu da üslup ile ilgilidir.


Sanat eserinde konu, anlatılan nesneyi; üslûp da bunun nasıl anlatıldığını ifade eder.
Kısacası, sanatçının dili ve anlatım özellikleri onun üslûbunu meydana getirir.

Aşağıdaki cümleler bir sanatçının üslûbuyla ilgili cümlelerdir:

Yazarın sade dili, parlak kelimelerle anlatımı bizi esere yaklaştırıyor.
Romancı, roman kişilerinin karakterlerini çizerken onların diliyle konuşmak zorundadır.
Bu ilk öykülerinde sıfatlardan, söz sanatlarından kaçınan yalın dili ve ayrıntıları gözlemlemedeki ustalığıyla dikkati çekti.


6) KİNAYELİ ANLATIM

Cümlede ifade edilen düşüncenin, genellikle alaycı biçimde, tersini kasteden anlatım biçimidir.

Takımımız bu haftaki maçında muhteşem bir oyunla 4-0 mağlup oldu.
Çocuk o kadar çalışkandı ki her dönem en az beş zayıf getirirdi.


7) TANIMLAMA

Bir varlığın veya kavramın ayırt edici özelliklerini belirli bir kesinlikle ifade etmektir. Tanım cümleleri, "Bu nedir?" sorusuna cevap verir.
Gelgit, ayın çekim kuvvetinin tesiriyle denizin karaya yaklaşması ve karadan uzaklaşmasıdır.
Kafiye, mısra sonlarındaki ses benzerliğidir.
Sanat, hayatı yüceltme ve daha anlamlı kılma çabasıdır.
İsimlerin özelliğini belirten sözcüklere sıfat denir.

            8) ATASÖZLERİ
Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri denemelerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuş özlü sözlerdir.
Ulusun ortak düşünce, kanış ve tutumunu belirtir, bize yol gösterir atasözleri. Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Her atasözü, belli bir kalıp içinde, belli sözcüklerle söylenmiş olan donmuş bir biçimdir.
Sözcükler değiştirilip yerlerine -aynı anlamda da olsa- başka sözcükler konulamayacağı gibi söz diziminin biçimi de bozulamaz.
Örneğin,
"Derdini söylemeyen derman bulamaz."sözündeki "derman" yerine "ilâç" getirilemez.

"Çalma elin kapısını, çalarlar kapını."sözü de, sözcüklerin sırası değiştirilerek:
"Elin kapısını çalma, kapını çalarlar."biçiminde söylenemez.

Atasözleri kısa ve özlüdür; az sözcükle çok şey anlatır:
Dikensiz gül olmaz.
Alet işler, el övünür.
Taşıma su ile değirmen dönmez."


Atasözleri çoğunlukla mecaz anlamlıdır.
Balık baştan kokar.
Ak akçe kara gün içindir.

Gerçek anlamını koruyan atasözleri de vardır.
Son pişmanlık fayda etmez.
Dost ile ye iç, alış veriş etme.



9) ÖZDEYİŞ (VECİZE)

            Özdeyişler, ünlü kişilerin , devlet adamlarının, sanatçıların söylemiş oldukları kısa fakat anlamca  zengin olan sözlerdir.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” (Atatürk)
“Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar.” (Hz.Mevlana)


10) DEYİM

            Bazen bir olay veya durumu ifade etmek için, o olay veya durumu birebir karşılayacak kelimeler kullanmayız da; çağrışım yaptıracak söz grupları kullanırız. Bunu da ifademize sanat ve akıcılık kazandırmak için yaparız.  Örneğin: Bir insanın telaşlı olduğunu anlatmak için “telaşlıdır” demeyiz de “Etekleri tutuşmuş” ifadesini kullanırız , ama herkes bu kişinin telaşlı olduğunu anlar.
            Deyimlerin Özellikleri:
1.Deyimler en az iki kelimeden oluşur.
Kalp kırmak

2.Birden fazla kelimeden oluşan, hatta cümle halinde olan deyimler de vardır.
Taşı gediğine koymak
Atı alan Üsküdar’ı geçti.)

3.Deyimleri oluşturan sözcükleri çoğu zaman gerçek (sözlük) anlamlarından uzaklaşarak mecazlı bir anlatım kazanırlar.  (İşler böyle giderse hapı yutarız.) Ama şunu da unutmamalıyız; bazı deyimler sözlük anlamlarıyla da uzak yakın bir ilişki taşırlar. (Etekleri zil çalmak.) Etekleri tutuşmuş birinin halini göz önünde canlandıralım. Telaş içindedir değil mi?
4.Deyimler genellikle iş, oluş, hareket yani bir fiili bildirirler ve fiil gibi çekimlenebilirler.
Kalbimi kırıyorsun ama
Çocuğun kalbini kırdık anlaşılan
Kimsenin kalbini kırmamalısın oğul.




3.CÜMLE OLUŞTURMA

 

A)Karışık Olarak Verilen Sözcüklerle Cümle Kurma


Bu tür sorularda bir cümleyi oluşturan sözcükler karışık olarak verilir. Daha sonra bu sözcüklerle anlamlı veya kurallı bir cümle oluşturulması istenir, veya sözcüğün sırası sorulur.
DİKKAT: Bu tip sorularda ilk işimiz; önce yüklemi bularak cümlenin sonuna getirmek sonra da sırasıyla öznenin bulunması ve tümleçlerin önem ve görevlerine göre cümlede uygun yerlere konmasıdır.

B) Karışık Olarak Verilen Cümle Parçacıklarının Sıraya Konması

Bu tür sorularda cümleyi oluşturan tamlamalar ya da cümlecikler karışık halde verilir. Bizden istenen bu parçacıkları anlamlı ve kurallı bir cümle durumuna getirmektir. Şıklardan hareket ederek, yargı bildiren kelime grubunu sona yerleştirip sıralama yapabiliriz.

C) Eksik Cümlenin Tamamlanması


Bu konuyla ilgili sorularda, boş bırakılan yerlerin cümlenin anlamı ve yapısına göre uygun kelimelerle tamamlanması istenmektedir. Böyle sorularda yapacağımız ilk iş, seçeneklerdeki sözcüklerin, cümledeki boşlukları en anlamlı ve kurallı şekilde tamamlanmasına dikkat etmektir. Bunun için de cümlede boş bırakılan yerlere söz dizimi kuralına uygunluk gösteren sözcükler konulmalıdır. Kelimelerin çekim durumlarına, tamlamaları parçalamamaya, kelimenin anlam özelliğine dikkat edilmelidir ki cümle en anlamlı ve kurallı bir yapı kazansın.

Kendi içinde tamamlanması gereken cümlelerde anlam bütünlüğü ve teknik yapı önemlidir.

"Bu durumu ona anlatıncaya kadar..." cümlesi aşağıdakilerden hangi sözle tamamlanırsa, anlatılanların güçlükle kabul ettirildiği anlamı oluşur?
Burada yapacağımız, cümleyi düşünmek ve cümleyi hangi sözlerle tamamlarsak istenen anlamı oluşturacağımızı ortaya çıkarmaktır.
Cümlede bir durumun zor kabul ettirilmesi anlamı olacağına göre, bu cümle "akla karayı seçtim" sözleri ile tamamlanabilir. Çünkü bu sözler, cümleye "bir şeyin güçlükle kabul ettirilmesi" anlamı katmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder