Kafiye, en az iki mısra sonunda. anlamı ayrı, yazılışı aynı
iki sözcük arasındaki ses benzerliğidir.
Kafiyenin sağladığı hususlar şunlardır:
a) Her mısraın ahenkli
bir durgu ile kesilmesini sağlar.
b) Kafiye şiirin
akılda kolayca kalmasını temin eder.
c) Anlamca ilgisiz
görünen mısraları kaynaştırır.
d) Yeni fikirlerin
bulunmasına katkıda bulunur.
e) Şiire söyleyiş güzelliği kazandırır.
Kafiyenin şartları:
1-Mısra sonundaki
sözlerin ses bakımından benzemesi, anlamın ayrı olması gerekir.
Yollarda kalan gözler
Yıllardır seni gözler
mısralarında birinci “gözler” gözün çoğul şeklidir; ikinci
“gözler” ise gözlemekten geniş zamandır. Her ikisi de aynı anlama gelseydi
redif olurdu.
2- Kafiyeler
kesinlikle rediften sonra gelmezler.
Vardım ki bağ ağlar, bağban ağlar
Sümbüller perişan, güller kan ağlar
“Bağban” ve “kan” kelimelerindeki -an sesi kafiye, ağlar
kelimesi ise rediftir. Şayet şiir “... ağlar kan”, “... ağlar bağban” diye
bitseydi -an sesi kafiye olur; fakat ağlar sözcüğü redif sayılmazdı.
3- Bir kelimenin
redif olabilmesi için kendinden evvel mutlaka bir kafiyenin bulunması gerekir.
Görevi ayrı olan bazı ekler kendinden önce kafiye olmadığı için -aslında redif
oldukları halde- kafiye sayılır.
Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nice kahramandır ben de bileyim
mısralarındaki
“gör-` ve “bil-” fiil köklerinde benzer ses yoktur. Aynı mısralardaki -eyim
ekinin görevi aynı olduğu için rediftir; fakat kendinden önce kafiye
bulunmadığı için kusurlu olarak kafiye sayılır. Ya da sadece -e sesi yarım
kafiye sayılıp -yim redif kabul edilir. Bu konuda kesin bir şey söylemek mümkün
değildir. Halk edebiyatı sözlü olduğu için r ve l sesinin kulağa birbirine
yakın gelmesinden kaynaklanan bu tür kafiyeler halk şiirinde görülen bir
husustur. Boğazdan çıkışına göre aynı grupta yer alan sesler arasında çok az da
olsa kafiyenin varlığından söz edebiliriz.
4- Halk edebiyatında
kalın sesliler (a, ı, u, o) ile ince sesliler (e, i, ü, ö) kafiyelendirilmiş
olabilir.
Bakmaz mısın Karac'oğlan halına
Garip bülbül konmuş gülün dalına
Kadrin bilmeyenler alır eline
Onun için eğri biter menevşe (Karac'oğlan)
5- Kafiye ve rediflerin tespitinde Türkçe'deki yapım ve çekim
eklerini iyi bilmek gereklidir.
6- Art arda gelen
mısralar içinde birbirine benzeyen seslerin sık ve ahenk sağlayacak güzellikte
kullanılmasına aliterasyon denir.
Ak sütünü emdiğim kadınım ana
Ak pürçekli, izzetli canım ana
Akar sularına kargımagıl
mısralarındaki ak sesinin tekrarı ile aliterasyon
yapılmıştır.
7- Kafiyede aranan
nitelik sesin benzemesidir. Yazılışı başka başka olan kelimeler, aynı sesi
verdikleri takdirde kafiyeli olabilirler.
Birdenbire sıyrıldı gözümden çözülen bağ
Bir hâtıranın dağdaki yâdıydı bu membâ
beytinde “bağ” ve “membâ” kelimelerini telaffuz ettiğimiz
zaman bağ kelimesindeki ğ sesi zayıftır, membâ kelimesini telaffuz ederken bağ
kelimesinin sonundaki ğ sesine yakın bir ses çıkar. Bu çeşit kafiyeler ses
bakımdan yarım kafiyeden daha hafif bir benzeyiştir.
8- Nesir cümlelerinde
tekrar edilen seslere seci denir. Özellikle Divan nesrinde bulunur.
Gözlerin nuru, gönüllerin süruru; başımızın tacı, dil
ehlinin miracı... gibi
9- Ayrıca uzun bir
sesli (â, û, î) ile oluşan kafiyeler de uzun sesliler iki ses değerinde kabul
edildiği için tam kafiye sayılır.
İstiklâl Marşı'nın fedâ, şühedâ, Hüdâ ve cüdâ kelimeleriyle
biten dörtlüğünün kafiye şeması aaaa olduğu için kafiye -edâ ve -üdâ seslerinde
değil -dâ sesindedir. Şemada aynı harf ile gösterilen kelimeler arasındaki
ortak ses kafiye kabul edilir.
10 - Rûhumun senden
İlâhî, şudur ancak emeli
Değmesin ma‘bedimin göğsüne nâ-mahrem eli
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
mısralarında
"emeli" kelimesi diğer mısralarda da aynen geçtiği için tunç kafiye
sayılır. Tunç kafiyeleri zengin kafiye saymak yaygın bir görüştür. Birinci,
ikinci ve üçüncü mısralardaki -i sesi redif değildir; çünkü dördüncü mısradaki
“i” sesi iyelik -i'si değildir. Kafiye sadece üç mısrada olsa idi o zaman bu ek
redif olurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder