27 Kasım 2011

Kelimede Anlam


KELİME BİLGİSİ

Kelime (sözcük)

Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır.

KELİMEDE ANLAM


Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.

Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:



A. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER

Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.

1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)

Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir.

Meselâ, “ağız” dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle.

Soğuktan su boruları patlamış.
Ayağında eski bir spor ayakkabı var.
Biraz sonra toprak bir yola girdik.
Kanadı kırık bir martı gördüm.
Soğuk sudan boğazı şişmişti.
Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım. 
Dün gece erken yattım.
Sıcak çorbayı içince rahatladım.
Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.
Ahmet’in burnu iyi koku alır.
Ağzında yaralar oluşmuştu.
Elini hırsla masaya vurdu.
İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.
Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.





2. YAN ANLAM

Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.

Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.

Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır.

Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)
Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.
Uçağın kanadı havada parçalanmış.
Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.
Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.
Köprünün ayağına bomba koymuşlar.
Şişeyi boğazına kadar doldurdu.
Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.
Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.
Yokuşun başına kadar koştuk.

Somutlaşma ve soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaşmıştır.

Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb

3. MECAZ ANLAM

Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.

Bu konuyu bir daha açmayacağım.
İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.
Derdim çoktur, hangisine yanayım.
Doktora boş gözlerle bakıyordu.
Bu şarkıya bayılıyorum.
Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.
Yakında savaş patlayacak.
Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk.
İnce işlere aklım pek ermiyor.
Kitapları taşırken kolum koptu.
İlk damlalardan sonra yağmur birden coştu.
Bu söze gençlerden biri ince bir karşılık verdi.
Onun pişkinliğine bir anlam veremedik.
Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun.

Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir. Eğretileme ve deyim aktarması da denir.

“Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya”     (açık istiare)

“Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor.”   (kapalı istiare)

İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir.)

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
Saçını kestir demedim mi?
Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.
Ayağını çıkarmadan girebilirsin.
Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.
Orhan Veli’yi okur musun?


4. DEYİM ANLAM

Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.

Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?
Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu.
Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu.
Her gördüğüne dudak büküyordu.
Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.
İki genç adam boğaz boğaza geldi.
Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin.
Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar.
Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu.
Matematiği aklım almıyor.
Çocuk ağzı açık beni dinliyordu.
Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu.
Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.
Bizimkinin iyice çenesi düştü.
Göze girmek için her şeyi yapıyor.
İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu.
Bu soruya kafa yormanı istemiştim.
Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış.
Burası çok ayak altı, şurada duralım.

Deyimlerin özellikleri:

a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz.

Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,
"ocağına incir ağacı dikmek" yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez,
"ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez,
"dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,
"tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez.
Ama istisnalar yok değildir: “baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.

Araya başka kelimeler girebilir:
“Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu.

b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”

c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır.

1. Ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar:

ağzı açık,                                 
kulağı delik,                 
eli uzun,                                  
kaşla göz arasında,
bulanık suda balık avla-,            
dikiş tutturama-,           
can kulağı ile dinle-,                  
köprüleri at-,     
pire için yorgan yak-,     
pişmiş aşa su kat-,
kafayı ye-,                               
aklı alma-,
akıntıya kürek çek-,                   
ağzı kulaklarına var-,
bel bağla-,                               
çenesi düş-,
göze gir-,                                 
dara düş-,

2. Ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır.

Yorgan gitti, kavga bitti.
Dostlar alışverişte görsün,
Çoğu gitti azı kaldı,
Allah bana ben de sana,
Atı alan Üsküdar'ı geçti,
Tut kelin perçeminden,
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,
Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın.
Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?,
Ne şiş yansın ne kebap,
Fol yok yumurta yok ..

d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir. Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir.

e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?

Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun ..

f) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir:

Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu. (Yüklem)
Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)
Aslan payı ona düştü. (Özne, isim tamlaması)
O, dik kafalı biridir. (sıfat tamlaması, sıfat)

g) Kafiyeli deyimler de vardır:

Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı




5. TERİM ANLAM

Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.

Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.
Örnek: kök, mısra, muson.

“yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir.

Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.

Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir.

Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur.

Boğaz’ı geçip Karadeniz’e ulaştık.
Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur.
Ağacın kökleri çok derinde.
Üçgeninaçıları toplamı 180’dir.




6. ARGO ANLAM          

Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir.
Argo, dil içinde bir dil gibidir.
Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır.
Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir.
Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.
Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir.
Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir.
“Canına yandığımın dünyası” gibi.

abdestini vermek: azarlamak
aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek
röntgenci: kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkek
piliç gibi: güzel ve sevimli kız
mektep çocuğu: acemi, toy
zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak
yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek
arakçı: hırsız
bal kabağı: aptal, beyinsiz
torpil, moruk, çakmak (sınıfta kalmak), asılmak...




7. SOYUT ANLAM

Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir.

Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik...


8. SOMUT ANLAM

Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir.

Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak...

Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir.

“Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum.”
“Adam yıldızlara basa basa yürüyordu.”


9. GENEL ve ÖZEL ANLAM

Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir. Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir anlamı, kesin ve net olarak anlatır. Anlam özelleştikçe kesinlik de artar.

VarlıkÒcanlıÒinsanÒAhmet
MetinÒparagrafÒcümleÒkelimeÒheceÒharf
























































B. Kelimeler Arasındaki Anlam İlişkileri

1. EŞ ANLAMLI KELİMELER

Yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.

kıymet-değer, cevap-yanıt, sene-yıl, medeniyet-uygarlık, imkân-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem, yoksul-fakir, misafir-konuk, sınav-imtihan, yöntem-metot, mesele-sorun, fiil-eylem, kelime-sözcük, vasıta-araç...

Fakat bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz: “kara bahtlı” kelime grubunda “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.

Türkçe kelimeler arasında da eş anlamlılık olabilir:

deprem-yer sarsıntısı-zelzele,
kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen



2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER

Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir.

göndermek-yollamak, bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek, söylemek-demek-konuşmak, eş-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek,

Kardeşim sana küsmüş.
Kardeşim sana kırılmış.
Kardeşim sana gücenmiş.
Kardeşim sana darılmış.

Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır.

Ben her sorunla başa çıkarım. (baş etmek)
Bu kadar yürekten çağırma beni. (candan)
Davranışları hiçbir zaman içtenlikli değildi. (yürekten, candan)
Yaptığı işi önemsemiyordu. (özen göstermiyordu.)



3. ZIT ANLAMLI KELİMELER

Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir.
Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek,

Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz.
“sevinmek” karşıtı sevinmemek değil “üzülmek”tir.

Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.
“doğru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir.

İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir. Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki “ağır” kelimesinin ağır olmayan anlamındaki “hafif”le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir.

4. EŞ SESLİ KELİMELER

Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır.

Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir
Kır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz
Yazma: 1. baş örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi

Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir:

Siyah anlamındaki “kara” ile “kar-a” (-a: yönelme hâl eki) gibi

“Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar
“Zalimler her saat taze fidanları kurşunlar

Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem götürseler asmaya

“hala” ve “hâlâ”, “kar” ve “kâr”,  “adet” ve “âdet” kelimeleri eş sesli değildir. Okunuşları ve anlamları farklıdır.




5. İkilemeler

Sözün anlamını pekiştirmek, onu zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri oluşturmak için iki sözün bir araya getirilmesiyle oluşan söz öbeklerine ikileme denir.
İkilemeler aynı sözcüğün tekrarıyla, yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir.

ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek, doya doya ...

Yapı Yönüyle İkilemeler:

a) Yakın Anlamlı: doğru dürüst, delik deşik, eş dost
b) Aynı Anlamlı: kılık kıyafet, ses seda, köşe bucak...
c) Karşıt Anlamlı: Aşağı yukarı, ileri geri, az çok, er geç ....
d) Aynı Kelimenin Tekrarı: duya duya, ağır ağır, yavaş yavaş ...
e) Yansımaların Tekrarı: çat pat, kıs kıs, fısıl fısıl ...
f) Sadece Biri Anlamlı: eğri buğrü, eski püskü
g) Yarı Anlamlı: eciş bücüş, ıvır zıvır, abur cubur ...

İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konulamaz.



6. YANSIMALAR

Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir.

 tık, tak, pat, çat, hışır hışır, miyav, hırr, hav, me, mee, mışıl mışıl, fıkır fıkır, şıkır şıkır...

Suyun şırıltısı insanı dinlendirir.
Kedinin acı miyavlaması ile uyandım.
Şu cızırtıyı durdurun artık.

 Yansımalardan isim ve fiil türetilebilir.
“miyavlamak, çatırdamak, şıkırtı, meleşmek, şırıltı”



7. atasözleri

[Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir.
[Kalıplaşmış sözlerdir, eşanlamlılarıyla dahi değiştirilemez.
[Kısa ve özlü sözlerdir. Az sözle çok anlam ifade ederler
[Tecrübelere ve gözlemlere dayanırlar, bazen âdet ve gelenekleri ifade ederler
[Çoğu mecazlıdır.
[Anonimdir ve edebî tür özelliği gösterir.
[Genel bir yargı bildirir.
[Öğüt verme amacı taşır.

At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.
Böyle gelmiş, böyle gider
Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.
Damlaya damlaya göl olur.
Dost kazan dost; düşman anadan da doğar.
Eden bulur.
Geniş gününde dar gezen, dar gününde geniş gezer.
Göz görmeyince gönül katlanır.
Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
Üzerine laf düşmedikçe konuşma.
Vakitsiz açılan gül çabuk solar.


8. DOLAYLAMA

Bir kelimeyle anlatılabilecek bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya dolaylama denir. Dolaylamaların temelinde halkın benimsemesi vardır.
Örneğin bizler nasıl oluştuğuna pek bakmadan “aslan” için “ormanların kralı” deriz. Çünkü insanlar arasında bu, öyle benimsenmiş, kabul görmüştür.

Yavru vatan: Kıbrıs,
Büyük kurtarıcı: Atatürk,
Derya kuzuları: balık,
İnsanlığın iftihar kaynağı: Hz. Muhammet, 
Türkiye’nin kalbi: Anakara
File bekçisi:  Kaleci
Bacasız sanayi: Turizm
Kara elmas: Kömür...


9. anlam genişlemesi

(yan anlam)



10. anlam daralması

] “oğul” kelimesinin önceleri kız ve erkek çocukları için kullanılırken şimdi artık sadece erkek çocukları için kullanılması gibi.


11. anlam iyileşmesi

] “kötü” anlamındaki yavuz kelimesinin artık “yiğit” anlamında kullanılması gibi.


12. anlam kötülenmesi

] “canlı” anlamındaki canavar kelimesinin artık yırtıcı yaratık anlamında kullanılması gibi.


13. güzel adlandırma

] “verem” kelimesinin dildeki korkunçluğunu azaltmak için “ince hastalık” ile karşılanması gibi.
]Yabanî hayvan adı olan “börü”nün atılıp yerine “kurt” kelimesinin kullanılması gibi.


14. AD AKTARMASI
Benzetme ilgisi kurmadan bir sözün, başka bir sözün yerine kullanılmasına ad aktarması denir.

“Seni şirketten aradılar."
cümlesinde “şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır. Burada şirkette görevli birinin, örneğin sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede “şirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir.

Ben ortaokulda Akif'i çok okudum.
Öğretmen içeri girince sınıf ayağa kalktı.
Batı teknolojide ileridir.
Türkiye sizinle gurur duyuyor.
Soba yanınca oda ısındı.






























































KELİME GRUPLARI

Yan yana dizilen kelimeler, ya yargı bildirerek cümleyi, ya da varlık ve hareketleri karşılayarak kelime gruplarını meydana getirirler. Bu diziliş, Türkçenin söz diziminin bazı kurallarına bağlıdır. Türkçe söz diziminin en belirgin özelliği, ana unsurun genellikle sonda bulunmasıdır.

Kelimelerin, bir varlığı, kavramı, niteliği, durumu, hareketi karşılamak üzere, belirli kurallar içinde yan yana gelerek oluşturdukları kelime topluluklarına kelime grubu denir.

Varlıklar, kavramlar, nitelikler, durumlar, hareketler birer kelimeyle de karşılanır. Ama bir kelime bunlardan birini karşılamaya yetmiyorsa, yani bir varlığı, kavramı, niteliği, durumu, hareketi ancak birden fazla kelimeyle karşılayacaksak kelime gruplarını kullanırız.

Kelime ile kelime grubu arasındaki fark, kelime grubunun belli kurallar dahilinde bir araya gelen kelimelerden oluşuyor olmasıdır. Yani kelime grubunun birden fazla kelimeden oluşması.

Kelime Gruplarının Görevleri ve Özellikleri

]Tek kelime ile karşılanmayan varlık, kavram, nitelik, durum ve hareketleri karşılar. Kelime grupları, kavramları en verimli şekilde dile getirmede kullanılan kolaylıklardır.

Meselâ, “ipek” ve “böcek” kelimeleri tek başlarına birer varlığı karşılarlar. Ama “ipek böceği” kelime grubunun karşıladığı varlığı tek kelime ile karşılayamayız.

Bunun gibi “telefon etmek, kör olmak, fotoğraf makinesi” kavramlarını da tek kelime ile karşılamak mümkün değildir.

] Kelime gruplarının en küçüğü iki kelimeden oluşur.

]Varlık, kavram, nitelik, durum ve hareketleri, anlamlarını genişleterek, belirterek, pekiştirerek, niteleyerek karşılar.

Meselâ, “Çocuk çiçeği arkadaşına uzattı.” cümlesini, “Küçük çocuk, elindeki kır çiçeklerini çok sevdiği arkadaşına uzattı.” şeklinde, varlıkların nitelik ve niceliklerini de bildirerek ifade edebiliriz.

]Cümle ve diğer kelime grupları içinde, tek kelime gibi (isim, sıfat, zarf ve fiil) görev yapar.

Küçük çocuk, / elindeki kır çiçeklerini  / çok sevdiği
                 İsim                  İsim                         İsim
arkadaşına / uzattı.
        fiil

Dallarda uzanan hışırtılar, / ağaçtan ağaca
                       İsim                              zarf
sürüklenerek, /  ormanın kızıl
            isim                                                                
derinliklerinde / kayboluyordu.
                       fiil

elindeki / kır çiçeklerini 
                       isim

çok sevdiği / arkadaşına
     sıfat

Dallarda uzanan / hışırtılar,
            sıfat

ağaçtan ağaca / sürüklenerek,
      ikileme

ormanın / kızıl derinliklerinde
                       isim


]Ana unsur grubun sonundadır.

Yemyeşil ovalar  ana unsur: ovalar
Kuş sesleri         ana unsur: sesler


]Fiile dayalı gruplarda hareketin oluş sırası gösterilir.

Gülü koparıp koklayınca             
önce koparma, sonra koklama


]Birleşik fiille edat grubunda ana unsur başta bulunur.

Gelebilmek        ana unsur: gelmek
Adam gibi         ana unsur: adam

]Kelime gruplarında unsurların sırası, konuşma ve şiir dilinde değişebilir, araya gruba dahil olmayan kelimeler girebilir.

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Gönlümü, Maraşlı’nın yaktı kara haberi.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak.

Kandilli yüzerken uykularda,
Mehtabı sürükledik sularda.

Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur.
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin.

]Kelime gruplarının diğer kelimelerle ve kelime gruplarıyla ilişkisi, grubun sonundaki çekim ekleriyle sağlanır. Bu çekim ekleri sadece grubun son kelimesine değil, o gruba aittir.

Çalışkan insan, kendi varlığında hüküm süren bir aheng-i bütün kâinat-a nakleder.

]İkiden fazla kelimeden oluşan gruplarda içe içe geçmiş, birbirini tamamlayan başka kelime grupları da bulunur.

Küçük oda
soluk ışık
mumun soluk ışığı
Küçük odadaki mumun soluk ışığı

]Kelime gruplarının vurgusu grubun yapısına göre değişir.

Küçük odadaki mumun soluk ışığı
bütün kâinat


Türkçe’deki kelime grupları şunlardır:


1. İSİM TAMLAMALARI

Annem belediye doktoruydu. Penceresinden kavak ağaçları görünen bir sağlık ocağında çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada tek çocuk olmanın krallığını yaşar, oyalanır; haşarılıklarımın, afacanlıklarımın hoş görüleceğini bilmenin kolaylıklarından fazlaca yararlanır, buna karşılık beni mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım. Kavakları silkeleyen rüzgâr oyun arkadaşım olurdu. Koca bahçe, önümde mülkümmüş gibi uzanır bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Annemin masanda, güzel çerçeveler inde benim ve babamın resmi dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin. Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut kazanırdı.
                       (Murathan Mungan; Pamukçuklar)

Yukarıdaki parçada en az iki kelimeden oluşan ve koyu harflerle yazılmış olan kelime gruplarının ilk kelimelerinin yazılmadığını düşünelim:

Annem doktordu. Penceresinden ağaçlar görünen bir ocakta çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada krallık yaşar, oyalanır; kolaylıklardan fazlaca yararlanır, buna karşılık beni mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım. Kavakları silkeleyen rüzgâr arkadaşım olurdu. Koca bahçe, önümde mülkümmüş gibi uzanır bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Masada, içte, resim dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı. Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut kazanırdı.

Öncesindeki kelimeler çıkarıldığında altı çizili olanların anlamları eksilmiş oldu. Kelime anlamı olarak değil de cümleye kattığı anlam bakımından eksilme oldu.

Annem doktordu.                      Ne doktoru?
Penceresinden ağaçlar görünen Ne ağaçları?
bir ocakta çalışır                        Ne ocağı?
Orada krallık yaşar                    Neyin ya da nerenin krallığı?
kolaylıklardan fazlaca yararlanır Neyin ya da nelerin kolaylıkları?
rüzgâr arkadaşım olurdu.           Ne arkadaşı?
Masada,                                   Ne ya da kimin masası?
içte,                                         Neyin içinde?
resim dururdu.                          Neyin ya da kimin resmi?

İşte, dilimizde, kullandığımız kelimelerin (asıl unsur olan kelimelerin) tam olarak anlaşılması ve tanınması için onlardan önce bazı kelimeler getirerek anlamlarını tamamlarız.

Tanımı

Aralarında anlamca ilgili bulunan ya da sonradan ilgi kurulan, birinin diğerini iyelik yönünden bütünlediği iki isimden oluşan kelime gruplarına isim tamlamasıdenir.

Özellikleri

İsim tamlamalarında birinci kelimeye tamlayan; ikincisine de tamlanan denir. Tamlayan, tamlananın anlamını bütünler. Tamlayan başta gelir, tamlanan sonda (şiirde yer değiştirebilir). Bu, “Türkçe’de yardımcı unsur başta; asıl unsur sonda bulunur” kuralına göre açıklanabilir. Asıl unsur tamlanandır. Ama vurgu tamlayandadır. Çünkü tamlayan sonradan eklenerek tamlananın anlamını bütünlemektedir.

“kenar” dendiğinde ne kenarı, neyin kenarı olduğu anlaşılmamaktadır. “deniz kenarı” diyerek “kenar”ın “deniz”e ait olduğunu belirtmiş oluruz. Bu durumda “deniz” vurgulu söylenir.




İnsanlar-ın vefasızlığ-ı     vefasızlık, insanlara ait
Yalancı-n-ın mum-u        bu mum, yalancıya ait
Köprü üst-ü                   bu üst (kısım), köprüye ait
Masa örtü-s-ü                bu örtü, hem masaya ait, hem de masa üzerine sermek için kullanılır

Kumaş boya-s-ı              bu boya, kumaş için kullanılır
Tahta fırça-s-ı                bu fırça, tahta temizlemek içindir
Sabrın acı meyvesi         bu acı meyve sabra ait, sabrın eseri.

Erik ağaçlarının pembe, beyaz çiçekleri
Bu pembe ve beyaz çiçekler erik ağaçlarına ait.

]İsim tamlamasına özgü iki tane ek vardır:

Tamlayan eki ya da ilgi hâl eki: -(n) in
Tamlanan eki, daha doğrusu iyelik ekleri: -(s/y) i

Tamlayan, ek alsa da almasa da ilgi hâlindedir. Tamlayan zamir ise ilgi hâl ekini alır; isimse alır veya almaz. Tamlanan ise daima iyelik eki alır.

Tamlayan eki, isimleri isimlere bağlayarak tamlama kurmaya yarar.

Kitab-ın yaprağı yırtılmış.
Yalancı-n-ın mumu...
Gözlüğ-ün camı...

İyelik ekleri, isimlerin ve isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların sahiplerini, ait oldukları kişileri belirten eklerdir. Tamlayansız kullanıldıkları zaman bu eklere iyelik zamirleri de denir.

kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı, kitab-ımız, kitab-ınız, kitap-ları
masa-m, masa-n, masa-s-ı, masa-mız, masa-nız masa-ları
su-y-um, su-y-un, su-y-u, su-y-umuz, su-y-unuz, su-ları
ne-y-im, ne-y-in, ne-y-i/ne-s-i, ne-y-imiz, ne-y-iniz, ne-leri

İyelik ekleri isim tamlamasında tamlanana gelir:

Kapının kol-u,
işin baş-ı,
hayvan sevgi-s-i

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

Aşkın sihirli şarkı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.

]İsim tamlamaları cümlede isim gibi kullanılır, isme getirilen ekleri alabilir, ismin aldığı görevleri yüklenebilirler: Cümle ve kelime grupları içinde isim, sıfat, zarf olarak kullanılırlar.

İsim, özne: Grubun lideri, arkadaşları adına bir konuşma yaptı.
İsim, yüklem:Beni üzen unutulmak değil dostlarımın vefasızlığıdır.
İsim, d.lı tüml.:Bu çiçekleri pencerenin önüne götür, lütfen.
İsim, nesne:Bu müzik sesi baş ağrılarımı bir anda dindirdi.
Sıfat                 Fatih’in geçtiği kapı
Sıfat                 El yayması eserler
Zarf                  Bütün aile pazar günleri bir araya gelirdi.

]Tamlayan, tamlanan veya her ikisi birden kelime grubu olabilir.

Aşkın / şeref diyarı
Hısım akrabanın / sözleri
Gurbet duygusunun / hem kaynağı hem de sembolü
Göğün ve denizin / gözleri ve ruhu alabildiğine çeken mavilikleri

]Birden fazla tamlayan ve tamlanan bulunabilir.

Evin / kapısı, penceresi
Göğün, ovanın / rengi
Savaşın, kızıl ve korkunç facianın / nasıl olduğu
Yirmi senenin / yazları, kışları, fırtınaları, güneşleri

]Tamlayan cümle hâlinde de olabilir:

“Ben başaramam” sözünü bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz” nidalarıyla inledi.

Not: Günümüzde bu tür tamlamalar, tamlanansız kullanılmaktadır ki bu, yanlış bir tutumdur.

“Ben başaramam”ı bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz”lerle inledi.
Herkes birbirine “şimdi ne yapacağız”ı soruyordu.

]Belirtili isim tamlamasında vurgu her iki unsurda da eşittir, ama belirtisiz isim tamlamasında tamlayan vurguludur.

Vapurun düdüğü
Vapur düdüğü

İyelik ekleri takısız isim tamlaması ve bazı istisnalar hariç bütün isim tamlamalarında tamlananda bulunur. Ama bir kısmında tamlayan eki (ilgi eki) bulunmaz. İşte, tamlayanın ilgi eki alıp almamasına göre isim tamlamaları ikiye ayrılır:

a. Belirtili İsim Tamlaması

Tamlayanı ilgi eki; tamlananı da iyelik eki almış isim tamlamasıdır. Tamlayan tamlananın kime ya da neye ait olduğunu kesin olarak bildirir. Tamlayanda veya tamlananda belirsizlik yoktur. Yani belirli bir şey yine belirli bir şeye aittir. Ama bu aitlik geçicidir. Yani aynı tamlanan başka isimlerle de tamlanabilir.

“Sınıfın kapısı” dediğimizde nerenin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ama “sınıf kapısı” tamlamasında nerenin, neyin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,

Baka kalırım giden geminin ardından.

Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmışım, kalmışım yaylının şiltesine,

Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı

]Belirtili isim tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına kelime(ler) girebilir. Bunların bir kısmı karma tamlama olarak bilinir:

Oğlumun yıllar önce alınan kazağı
Çocuğun minik elleri
Şehrin günlerdir akmayan suları
İhtiyarın bir kış gecesi ölümü
Üsküdar’ın dost ışıkları
Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin.
Arkadaşımın bitmek bilmeyen aile sorunları beni üzüyor.
Serinliğini hissettin mi rüzgârın?


]Belirtili isim tamlamasında, tamlayanla tamlanan şiir ve konuşma dillerinde yer değiştirebilir:

Cevabı yok geçmişime yönelttiğim sorularımın.
Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin.
Serinliğini hissettin mi rüzgârın?
Su mudur sadece derdi milletin?
Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur.
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Kimse duymaz çilesini tütmeyen ocakların.
Bıraktım ardını yıllarca koştuğum hevesin.
Tahsilin ticarette yeri yok.

]Tamlanan sıfat-fiil veya sıfat-fiil grubu da olabilir. Tabi bu isim tamlamaları ya isim olarak kullanılacaklardır ya da bir simin sıfatı olarak.

Bingöl çobanlarının / koyun otlatırken çaldıkları
            Tyn.                             Tnn.
Asabî bir ağırlığın / göğsümden yükseldiği            (an)
            Tyn.                             Tnn.
Çılgın fırtınaların / döve döve yosunlattığı (kayalar)
            Tyn.                             Tnn.
Parçaların  /  hızla kayarak etrafa yayıldığı(nı)
            Tyn.                             Tnn.

Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: İlgi eki almış olan bütün kelimeler ve kelime grupları tamlayan, iyelik eki almış bütün kelimeler ve kelime grupları da tamlanandır.

]Tamlayan ya da tamlanan söylenmemiş olabilir.

­Genellikle tamlayanı zamir olan tamlamaların tamlayanı düşer. Bu yüzden iki isimden de zincirleme tamlama oluşabilir:

Konuşması herkesi rahatsız edersi.
Yürüyüşünde de bir asalet vardı.
Kalemimin ucu bitti.                  
Benim kalemimin ucu

­Karşılıklı konuşmalarda tamlayan da tamlanan da düşebilir:

Şu gelen kimin kızı?
Hüseyin’in (kızı)

Bu bey Ali’nin nesi?
(Ali’nin) Amcası.

­Tamlanan tekrardan kaçınmak için söylenmeyebilir.

Bu ev bir zamanlar bizim(evimiz)di.

]Bazen tamlayan bir şeyin değil de bir niteliğin kime ait olduğunu bildiriyor olabilir:

öğrencinin çalışkanı,
sporcunun zekî, çevik ve ahlâklı olanı...

]Senli benli konuşmalarda “koca, karı, oğul” gibi kelimeler ve iyelik ekleri düşebilir:

Emine’nin oğlu DuranEmine’nin Duran.
Asımoğulları’nın Ali(si)
Bizim evimizbizim ev

]“-den” eki tamlayan ekinin yerini tutabilir:

öğrencilerin bazılarıöğrencilerden bazıları
onların birionlardan biri

]Tamlayan ekinin ikiden fazla tekrarı anlatım bozukluğuna yol açar.

Masanın ikinci çekmecesinin kulpunun koptuğunu biliyorum.
Pencerenin kenarının tamirinin yapılması gerekli.


b. Belirtisiz İsim Tamlaması

Tamlayanın ek almadığı, tamlananın da belirtili isim tamlamasında olduğu gibi iyelik eki aldığı isim tamlamasıdır.

Tamlayan ek (ilgi eki) almadığı için, yani tamlananın kime ya da neye ait olduğu tam olarak bilinmediği için belirtisiz denmiştir. Ama tamlanan ile tamlayan arasındaki ilişki daimidir.

“Sınıfın kapısı” dediğimizde nerenin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ama “sınıf kapısı” tamlamasında nerenin, neyin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Herhangi bir kapı var elimizde; bu kapının hangi sınıfa ait olduğunu bilemiyoruz; bilinen tek şey bu kapının genel anlamda sınıfla ilgili olduğudur. Kapı herhangi bir kapıdır; sınıf da herhangi bir sınıf... Yani bir genelleme söz konusudur.

Çoban çeşmesi, hayal iklimleri, ahududu şerbeti...

]Belirtisiz isim tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasına kelime girmez. Aşağıdaki gibi kurulan tamlamalar yanlıştır.

Konya eski milletvekili, Millî Eğitim eski Bakanı...

]Tamlayan ile tamlanan yer değiştirmez.

]Belirtisiz isim tamlamasında tamlayanın çeşitli görevleri vardır:

­Tamlananın türünü, kime ya da neye özgü olduğunu bildirir:
misafir odası, kömür sobası, ev terliği, çiçek saksısı, masa örtüsü...
otobüs bileti, coğrafya kitabı, kadın çorabı...

­Tamlananın neden yapıldığını belirtir:
kök boyası, biber dolması, gül kurusu, pirinç pilâvı, peynir tatlısı...

­Tamlananın çıktığı, yetiştiği, ait olduğu yeri belirtir:
Bursa şeftalisi, Amasya elması, İzmir üzümü, Bağdat hurması, yer elması, ağaç mantarı, su yılanı, dağ keçisi...
Sokak çocuğu...

­Tamlananın neye benzediğini belirtir:
dil peyniri, parmak üzümü, dil balığı...

­Tamlananın mesleğini ve görevini belirtir:
kayıt memuru, temizlik işçisi, fizik öğretmeni, ev kadını, okul müdürü, daire başkanı...

­Tamlananın nedenini belirtir:
sel felâketi, deprem yıkıntısı, kaza kurbanı...

­Tamlananın zamanını bildirir:
yaz yağmuru, sabah kahvaltısı...

­Tamlananın yapıldığı aracı bildirir:
telefon görüşmesi, çöp kebabı...

]Belirtisiz isim tamlaması şeklinde özel yer adları vardır:

Konya Ovası, Topkapı Garajı, Taksim Meydanı, Boğaziçi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Ankara Kalesi...

­Birinci unsuru özel isim olan tamlamalar, şekil bakımından belirtisiz oldukları hâlde, anlam bakımından belirtili isim tamlaması özelliği taşır.

“İstanbul şehri, Türk Dili, Tuz Gölü”

­Birinci unsuru cümle olan tamlamalar da anlam bakımından belirtili sayılırlar.

“Ben başaramam” sözünü bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz” nidalarıyla inledi.
Kiralıktır levhası
Birleşme aşkın mezarıdır iftirası

Not: Günümüzde bu tür tamlamalar, tamlanansız kullanılmaktadır ki bu, yanlış bir tutumdur.

“Ben başaramam”ı bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz”lerle inledi.
Herkes birbirine “şimdi ne yapacağız”ı soruyordu.

]Kimi belirtisiz isim tamlamaları bitişik yazılır:
hanımeli, yüzbaşı, aslanağzı, yavruağzı...

]Bazılarında da tamlayan çoğul eki alabilir:
öğretmenler odası, erkekler hamamı, kadınlar hamamı, karılar koğuşu...

]Bazı belirtisiz isim tamlamaları belirtili yapılabilirken bazıları yapılamaz.

Kapı kolu           kapının kolu                olur
Telefon görüşmesitelefonun görüşmesi olmaz
Yaz yağmuru     yazın yağmuru                        olabilir
Çöp kebabı        çöpün kebabı              olmaz
Misafir odası      misafirin odası                        olmaz

]Belirtisiz bir isim tamlaması, belirtili isim tamlamasında tamlanan olarak görev yaptığında, kendi iyelik ekini değil, ana tamlamanın iyelik ekini taşır.

Çamaşır makinesi           benim çamaşır makinem
Şiir dünyası       onun şiir dünyası

]Bazı belirtisiz isim tamlamaları, iyelik eki olmadan kullanılır. Bu durum Türkçe’ye aykırıdır.:

Şiş kebap(kebabı), Gönül Sokak(Sokağı), kestane kebap(kebabı), Çiçek Otel(Oteli)...

İsim tamlamalarını, tamlayanın ilgi eki alıp almamasına göre belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayırmıştık. Bunların dışında üç isim tamlaması çeşidinden daha bahsedilebilir:

Takısız isim tamlaması
Zincirleme isim tamlaması
Karma tamlama

c.Takısız isim tamlaması

Tamlananın da tamlayanın da ek almadığı isim tamlamalarıdır.

Takısız isim tamlamasında tamlayanın görevi, tamlananın neden yapıldığını (aslını, ham maddesini) belirtmektir:

Çelik kasa, cam kavanoz, kâğıt mendil, taş duvar, bakır tepsi, naylon torba, tahta köprü, altın bilezik...

Not: Tamlayan tamlananın neye benzediğini belirtiyorsa sıfat tamlamasıdır.

Badem göz, sırma saç, aslan çocuk, kurt adam, ölü deniz, altın başaklar...

ipek gömlek:     takısız isim tamlaması
ipek saçlar:       sıfat tamlaması
altın yüzük:        takısız isim tamlaması
altın kalp:          sıfat tamlaması
ölü deniz:          sıfat tamlaması
ölü hayvan:       sıfat tamlaması




d. Zincirleme isim tamlaması

Başlı başına bir isim tamlaması çeşidi değildir.

Bu tür isim tamlamalarının tek özelliği, bazen tamlayanın, bazen tamlananın, bazen de her ikisinin birden herhangi bir isim tamlaması olmasıdır. Yani ikiden fazla isimden oluşmasıdır. Bu durum bu kelime grubunun belirtili veya belirtisiz bir isim tamlaması olma özelliğini değiştirmez.

Zincirleme denmesinin sebebi de, önceden oluşturulmuş olan bir isim tamlamasına yeni bir unsur (tamlayan ya da tamlanan) daha ekleniyor olması veya iki isim tamlamasının birleştirilmesidir:

[çocuk + (sırt + çanta)] = çocuğun sırt çantası
[(su + ses) + nağme] = su sesinin nağmesi
[(şehir + hava) + kirlilik] = şehrin havasının kirliliği
[(hava + tahmin) + rapor] = hava tahmin raporu
[dünya + (kadınlar + gün)] = Dünya kadınlar günü
[(çelik + tencere) + marka] = çelik tencere markası 
[(çocuk + edebiyat) + dizi] = çocuk edebiyatı dizisi
[(Ali + kardeşi) + (günlük + harçlık)] = Ali’nin kardeşinin günlük harçlığı


e. Karma tamlama

Özelliği şudur: Bir isim tamlamasının tamlayanının, tamlananının veya her ikisinin birden bir sıfat tarafından nitelenmesi ya da belirtilmesi. Başka bir deyişle, tamlayan, tamlanan ya da her ikisi birden sıfat tamlamasıdır:

Issız sokakların hüznü
Buraların eski hâli
Yorgun köylülerin nasırlı elleri



3. İSİM-FİİL GRUBU

Bir isim-fiil (mastar) ile ondan önce gelen ve ona bağlı olan kelimelerin veya kelime gruplarının oluşturduğu yeni gruba isim-fiil grubu denir.

Grubun ana unsuru isim-fiildir ve sonda bulunur. Vurgu isim-fiilden önceki unsurdadır.

Mastar, grupta yüklem görevi yapar. Ondan önce gelen kelimeler de cümlede olduğu gibi özne, nesne, tümleç olurlar.

Onu / biraz sonra çekeceği acıya /           hazırlamak...
Nesne               DT                    Yüklem

Suda, rüzgârda, kuşta senin sedanı duyup /
                 Zarf
Seni / beyaz çiçekli dallar içinde / sanmak
Nesne               DT                    Y

Halk sanatına, halk ağzına, halk hayatına / daima /
Dolaylı tümleçler                                               zarf
açık olma...
Yüklem

Uzun bir ayrılıktan sonra / sılaya / dönüş...
Zarf T.                          DT        Y.

Etrafına / bir keklik gibi ürke ürke / bakış(ından
DT                               ZT                    Y.

anladım.)

]Bu grup, cümle ve kelime grubu içinde isim olarak kullanılır.

Etrafına bir keklik gibi ürke ürke bakışından anladım.
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Bir faciadır, böyle bir âlemde uyanmak.


4. SIFAT-FİİL GRUBU

Bir sıfat-fiil ve bu sıfat-fiile bağlı unsur veya unsurlardan kurulan kelime gruplarına sıfat-fiil grubu denir.

Grubun ana unsuru sıfat-fiildir ve sonda bulunur. Cümleler öğelerine ayrılırken sıfat-fiil ve ondan önce gelen ve ona bağlı olan kelimeler ayrılmaz.

Sıfat-fiil, grupta yüklem görevindedir. Vurgu, sıfat-fiilden önceki unsurdadır.

]Sıfat-fiilden önce gelen kelimeler, cümlede olduğu gibi, özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı tümleç olarak adlandırılırlar. Bu yüzden sıfat-fiillerle ve sıfat-fiil gruplarıyla birleşik cümleler yapılır.

Eski İstanbul'un güzel semtlerini yaratan / Türklük
            Sıfat                                         İsim
Eski İstanbul'un güzel semtlerini / yaratan
                       Nesne              Yüklem

Bütün hayalleri yıkılmış / insanlar
            Sıfat                 İsim
Bütün hayalleri / yıkılmış
            Özne     Yüklem

Her içine girdiği odaya bir şefkat                                      
Sıfat
serinliği getiren / bu kız
            İsim
                                                                      Her içine girdiği odaya / bir şefkat serinliği / getiren
            DT                            N                 Yüklem

]Bu grup, kelime grubu içinde sıfat ve isim; cümlede, özne, nesne, zarf ve yer tamlayıcısı olarak kullanılır.

Mısralarında nağme hissedilmeyen / bir manzume
Sıfat                                 İsim





Bu eseri tamamlamak için ne kadar çabaladığını / hiç kimse bilmiyordu.
Sıfat-fiil grubu, isim, nesne                                           

Sabrından saray yapan / sultanları bilirim.
Sıfat                 İsim

]Birleşik isim olarak kullanılan sıfat-fiiller vardır:

Vatansever, cankurtaran, çöpçatan...


5. ZARF-FİİL GRUBU

Bir zarf-fiil ve bu zarf-fiile bağlı unsur veya unsurlardan kurulan kelime gruplarına zarf-fiil grubu denir.

Grubun ana unsuru zarf-fiildir ve sonda bulunur. Cümleler öğelerine ayrılırken zarf-fiil ve ondan önce gelen ve ona bağlı olan kelimeler ayrılmazlar.

Zarf-fiil, grupta yüklem görevindedir. Vurgu, zarf-fiilden önceki unsurdadır.

]Zarf-fiilden önce gelen kelimeler, cümlede olduğu gibi, özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı tümleç olarak adlandırılırlar. Bu yüzden zarf-fiillerle ve zarf-fiil gruplarıyla birleşik cümleler yapılır.

Son gülün karşısında / son bülbül / ah ederken...
DT                    Özne       Yüklem

Bu yaman dağların hayalini / hatırımdan / silince...
Nesne                                 DT             Y.

Kanatlarını açan kocaman bir kartal gibi / kollarını /
Edat T.                                               Nesne
açarak...
   Y.

Pembe hayaller / kura kura
Nesne                   Y.

]Hâl ekleriyle çekime girmiş bazı sıfat-fiiller, cümlede zarf görevi yaparlar. Bunlar da birer zarf-fiil grubudur.

Müzik başladığında / bütün salon bir sessizliğe gömüldü.
Sudur, akar / kendi bildiğince.

Pencere, en iyisi pencere
Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa
Dört duvarı göreceğine.

]“-r, -mez”, “-di mi”, “-di, -eli” ile kurulan gruplar da birer zarf-fiil grubudur.

Bir pırıltı gördü mü / gözle hemen dalıyor.

Ben bu gurbet ele düştüm düşeli
Her gün biraz daha süzülmekteyim.

Çamlıca’nın bu asıl çevresine girer girmez, artık eniştemizin köşkünün tılsımlı duygularını tatmaya koyulurduk.

]Bu grup, kelime grubu ve cümle içinde zarf olarak kullanılır.

Bahar geleli / kargalar sınırsız bir neşe içinde.
Dargınlığını unutup / onunla barışmak istiyor.
Yokuşu çıkar çıkmaz, /  kurumuş başak tarlalarıyla karşılaştık.

Kardan, yağmurdan, rüzgârdan sora sora /
Bir yol bulup / giderdim anılara.

]Zarf-fiil grubu yüklem olarak da kullanılabilir.

Âlemde gündüz gönlümüze işkencedir
Bence bayram ufukta gün bitincedir.


6. TEKRAR GRUBU (İKİLEME)

Bir nesneyi veya hareketi karşılamak için eş görevli iki kelimenin meydana getirdiği kelime grubudur.

Grupta her unsur kendi vurgusunu taşır; kelimeler arasına virgül konmaz.

Eğri büğrü, çoluk çocuk, er geç, senli benli, ezildi büzüldü, delidolu,
Vah vah, oh oh, fısıl fısıl, şırıl şırıl, zıp zıp, yavaş yavaş, sabah sabah,
Baka baka, gide gele, olmaz olmaz, bitmez tükenmez, demet demet, öbek öbek...

Yapılış şekillerine göre çeşitleri

a. Aynı kelimenin tekrarı
Mışıl mışıl, yavaş yavaş, koşa koşa, ılık ılık, koca koca...

b.Yakın veya eş anlamlı kelimeler
Doğru dürüst, eğri büğrü, kılık kıyafet, dayalı döşeli, güle oynaya...
Okul mokul, çanta manta, halı malı...

c. Zıt anlamlı kelimeler
Bata çıka, irili ufaklı, ölüm kalım, dosta düşmana...

]Tekrarlar anlamı kuvvetlendirir; nesneye ve harekete çokluk, süreklilik ve beraberlik anlamları katar.

Mini mini çocuklar
Diyar diyar dolaştım.
Yaza yaza usandı.
İyi kötü bir şeyler yaptı.

]Grubu oluşturan kelimeler çekim eki alabilir.

evi barkı, evini barkını, sağa sola, işinde gücünde, varını yoğunu, dereden tepeden...



]Çoğunda kelimelerin yeri değiştirilemez.

Eğri büğrü         büğrü eğri

]Tekrar grupları, cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.

Sürü sürü kargalar, hisarın üstünden uçarken acı acı bağırıyordu.
Kahve mahve yapmam sana ben.
Dişi aslan bu mini miniyi kendi yavruları arasında görünce, onu da doğurduğunu sandı.
Yorgun argın dönüyorum her akşam eve.
Çamurlara bata çıka yürüdü.
Havuzda su şırıl şırıldır.
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer.

Takınsan kanat manat
Kuş muş olsam seğirtsem

Maviliğin çeşmesi gürül gürül
Ardından bir ses kopar. Artık durul.

Dallarda tomurcuk tomurcuk, çiçek çiçek;
Boşlukta kuş kuş, böcek böcek;
Kovuklarda arı arı, petek petek;
Kuytularda menekşe menekşe, çilek çilek;
Gül gül, zambak zambaksınız. (Arif Nihat)

Gök mavi mavi gülümsüyordu.
Yeşil yeşil dallar arasından.


7. EDAT GRUBU

Bir isim unsuru ile bir çekim edatından oluşan kelime grubudur.
 “ile, için, kadar, göre, diye, rağmen, karşı, doğru, gibi, dolayı...” edatları ile yapılır.

Yaşadığım gibi, çocuklar için...

]İsim unsuru başta, edat sonda bulunur.
 İnsan gibi, çalışmasına rağmen, bir demet çiçek ile...

]Birleşme ismin ve edatın türüne göre ekli veya eksiz olur.
Yaşamak için
Sen-in gibi
Deniz-e doğru
Bun-dan dolayı
bu kadar-ı-n-ı
senin gibi-s-i

]isim unsuru kelime grubu olabilir.

Hür maviliğin bittiği son hadde kadar
Bozulup dağılmak üzere
İlk uçuştan sonra yuvaya dönmeyi başaran yavru serçeler gibi

]Birden fazla isim unsuru bulunabilir.
Yorgunluğuna, uykusuzluğuna rağmen
Bir avuç buğday, bir tutam ot, bir karış toprak için

]Edat grubu cümlede ve kelime grubu içinde sıfat, zarf ve isim olarak kullanılır.

Bu paranın ne kadarı sizin?        
(iyelik eki almış, isim gibi kullanılmış, nesne olmuş)

Her şey bıraktığım gibiydi.
(ek-fiilin “di”li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)

Keskin bir ışık, etrafımızda bir zafer borusu gibi çınlıyor.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’na doğru ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürüdüm.
Vücudum, büyük bir korku ile, öne doğru eğildi.
Derenin sağ tarafındaki sırtta on beş yirmi kadar çadır vardı.
Bizim perişanlığımız, gönülleri toplamak içindir.

O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)
Onun gibisi nerede bulunur?       (isim, özne)

]Cümlede çoğunlukla zarf veya edat tümleci olur.

Sabaha kadar ders çalıştık. (zarf tümleci)
Eve doğru yürüdüm.       (edat tümleci)

]Grubun vurgusu isim üzerindedir.
 ]Edat grupları cümleye çeşitli anlamlar katar.

Ders çalışmak için odasına çekildi.           (amaç)
Sıkıldığı için dışarı çıktı.               (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım   (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin?                       (karşılık)
Senin için sorun yok tabi.                       (görelik)
Bizim için ne diyorlar?                 (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer ayrıldı.       (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi.     (isim, yüklem)

Kurt gibi acıkmıştım.                   (benzerlik)
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu.            (zarf, benzetme)
Uyandığı gibi yataktan fırladı.      (zarf, anında, zaman anlamı katmış)

Konuşmak üzere ayağa kalktı.     (amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere.             (zamanda yakınlık)

Bizi boş vaatlerle kandırdılar.       (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu.            (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi.       (neden)

Biz de onlar kadar başarılıyız.       (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)
Gül kadar güzelsin.                    (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi.  (gibi)
Bir ton kadar kömür almış                       (ölçü, aşağı yukarı)
Ne kadar güçlü bir adam...         (zarf)
Evin deniz kadar havuzu var.       (sıfat)
Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim. (isim, ad tamlamasında tamlanan)
Dershaneye kadar gidelim.         (edat tümleci)

Başbakana göre enflâsyon düşük.            (açısından)
Ayağını yorganına göre uzat.       (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir.          (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş.  (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz.     (karşılaştırma)

Edebiyata karşı ilgim vardı.         (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var.        (yönelik)
Yağmur sabaha karşı yeniden başlamıştı.  (doğru)
Sabaha karşı uyuyabildim.                      (zarf öbeği)

Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç)
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)

Ormana doğru yürüdük.
Akşama doğru geldiler. (zarf öbeği)

Zayıflıktan dolayı sık sık hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.

Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.

Okuldan beri hiç susmadı.
Kar, sabahtan beri yağıyor.


8. BAĞLAMA GRUBU

Bağlama edatları (bağlaç) ile birbirine bağlanmış iki veya daha fazla isim unsurundan meydana gelmiş kelime gruplarıdır.

“ve, veya, veyahut, ya da, yahut, ama, fakat, ancak, de.....de, gerek....gerek(se), ha........ha, hem, hem de, hem.....hem (de), ile, ilâ, ister.....ister(se), kâh..........kâh, lâkin, ne......ne (de), ya....ya (da), değil.”

]Bağlama grubunda her unsur kendi vurgusunu taşır.

]Bağlama grupları cümlede ve kelime grubunda isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.

]Bağlama edatı (bağlaç), isim unsurlarının arsında bulunur. İsimler grubun kuruluşuna eşit olarak katılırlar.

Kırmızı ve Siyah, babalarla oğulları, olmak veya olmamak, olmak ya da olmamak, Ayaşlı ve Kiracıları, üç ilâ beş, çalışkan fakat şanssız, para değil mutluluk, güzel ama vefasız, ne sevinç ne üzüntü, ne mendil ne de bir kol, eli de ayağı da, ne yer ne yâr;
hem annem, hem babam, hem de kardeşim
zengin mi fakir mi;
ya bunu, ya. şunu,  ya da onu...

]İçinde ikiden fazla isim bulunan bağlama gruplarında “ve” bağlacı son iki ismin arasında yer alır.

Okumak, anlamak ve uygulamak
Ufak tefek, sinirli ve inatçı
Dağ, deniz ve ova...

]Bu grupta sim unsuru, kelime grubu olabilir.

Hicranla ağaran bu saçlar değil, sevgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış
Ne gülen, ne el sallayan, ne de bir çift lâf eden oldu.
İçeri girmek ve annesinin niçin kovulduğunu sormak istedi.
Gelenekler, arkasından başkaları geldiği için ve kendilerine ihtiyaç kalmadığı için giderler. (Beş Şehir)


9. AİTLİK GRUBU
..........................


10. UNVAN GRUBU

Bir şahıs ismiyle, bir unvan veya akrabalık isminden meydana gelen kelime gruplarıdır.

Bilge Kağan, Bayındır Han, Osman Gazi, Mehlika Sultan, Hasan Paşa, Ali Bey, Ahmet amca, Şinasi Efendi, Kemal Ağa, Nigâr Hanım...

]Şahıs ismi başta, unvan ve akrabalık ismi sonda bulunur.
]İki unsur eksiz birleşir.

]Şahıs ismi birleşik isim olabilir.

Mehmet Âkif Bey, Halide Nusret Hanımefendi, Kâzım Karabekir Paşa...

]Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim olarak kullanılır.

Zafer yolunda unutamayacağım yüzlerden biri, Hatice Nine’nin yüzüdür.
Perviz Efendi cevap vermedi.

]Grubun vurgusu birinci unsur üzerindedir.

]Birinci unsuru unvan veya akrabalık ismi olan “Sultan Süleyman, Şah İsmail, Doktor Ömer, Profesöz Muharrem Ergin, Bay Mustafa, Prens Sebahattin, Mareşal Fevzi Çakmak, Şair Eşref, Onbaşı Mehmet, Öğretmen Salih” gibi tamlamalar unvan grubu değil birleşik isimdir.


11. ÜNLEM GRUBU

Bir ünlemle bir isim unsurundan oluşan kelime gruplarıdır.

Ey Türk gençliği

Ünlem başta, isim unsuru sonda bulunur. Vurgu ünlem üzerindedir.

a canım!, be kardeşim!, bre yalan dünya!, hey çocuklar!

İsim unsuru, bir kelime grubu olabilir.

Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları
Ey Türk istikbalinin evlâdı!
A benim keleş oğlum!
Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü!
Ey âlemi donatan ışık, toprağa can verev el!

]Cümle kuruluşuna katılmayan bu grup hitaplarda kullanılır.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
İlâhî bir kudretin, ebedî bir feyzin var, ey Türk!
Ey tatlı ve ulvî gece, yıllarca devam et.

“Ey sevgi dalımda ilk açan tomurcuk,
Kanımın akışını yenileştiren damar,
Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,
İçime yeni bir fecir gibi dolan çocuk.” (Orhan Veli)


12. SAYI GRUBU

Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri topluluğudur.
Sayılar sondan başa doğru büyür. Küçük sayı sonda bulunur.

]Genellikle ara sayılar sayı grubudur.

Bir, beş, on, yüz, bin, milyon       isim
İki yüz, beş bin, otuz milyon        sıfat tamlaması
On bir, doksan iki, yüz elli dört    sayı grubu

]Sayı grupları en az iki kelimeden oluşur. İkiden fazla kelime bulunduran sayı gruplarında her unsur kendi içinde bir kelime veya kelime grubudur.

Yedi / yüz                                             sıfat tamlaması
Yedi yüz / elli                                        sayı grubu
Yedi yüz / elli iki                                     sayı grubu

Yedi yüz elli iki / bin                               sıfat tamlaması
Yedi yüz elli iki bin / altı                          sayı grubu
Yedi yüz elli iki bin / altı yüz                    sayı grubu
Yedi yüz elli iki bin / altı yüz / on dör        tsayı grubu

]Sayı grubunun sıfat tamlamasından farkı:

1.      Sayı grubunda en küçük sayın sonda bulunur:
on / altı,           elli iki bin / dört yüz / kırk iki
2.      Sıfat tamlamasında ilk sayı ismi sondaki sayı isminin adedini gösterir:
Elli / bin,           beş / yüz,          beş yüz / milyon

]Sayı grupları cümlede isim ve sıfat olarak kullanılır.

Yaptığı sarayların adedi kırk iki idi.
Kalede yüz elli asker kalmıştı.

]Bütün sayı isimleri birbirinden ayrı yazılır. Ancak senet vb. evraklarda araya rakam sığdırılmasın diye bitişik yazılabilir.

]Grubun vurgusu küçük sayı ismindedir.



13. KISALTMA GRUPLARI

Bu gruplar genellikle isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil gruplarının kısalması ve kalıplaşması sonucu oluşmuşlardır

Bu grupların ortak özelliği, iki isim unsurundan meydana gelmeleri ve vurgunun ikinci unsurda olmasıdır.

a. İsnat Grubu

Sıfat-fiil ve zarf-fiil grubundan kısalmıştır

Karnı tok olan adam    karnı tok adam
Başı açık olarak           başı açık

İsim,  sıfat ve zarf olarak kullanılır.
Birleşik sıfatlar arasında da anlatıldı.

gözü tok (insan), eli açık (arkadaş), sohbeti tatlı (insanlar), cebi dolu (adam)...
iki düğmesi kopuk (palto)...

Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını

Kaç gözü yaşlıyı teselli etti.
Şu çenesi düşüğe sen aldırma
Gurbet akşamlarının bağrı yanık yolcusuyum.
Bekir önce anlamadı, ağzı açık bir süre baktı.

b. Yükleme Grubu

Sıfat-fiil ve isim-fiil grubundan kısalmıştır

Yüzü aşkın olan  yüzü aşkın
Kitabı tetkik etmekkitabı tetkik

Birinci unsur belirtme hâl eki alır.

İnsanı takdir, memuru teftiş, küçük çocukları af, evi iyice tamir..

Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim ve sıfat olarak kullanılır.

Yüzü aşkın insan meydanda toplanmıştı.
Kitabı tetkik için görevliden izin istedi.

c. Yaklaşma Grubu

Yaklaşma eki almış bir ismin başka bir isimle oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur yaklaşma eki alır.
Birleşik sıfatlarda anlatıldı.


]Fiilimsilerden kısalmıştır

evine bağlı olan evine bağlı
fikrine müracaat etmek           fikrine müracaat
başına buyruk olarakbaşına buyruk

Tatile düşkün (insanlar), cana yakın (arkadaş), geçmişe bağlı (bir yazar), sözüne sadık (dost), içe dönük (tehdit), dile kolay(işler)...
Güzel sanatlara meraklı (kız), geleneklere çok bağlı (adam)...

]Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve sarf olarak kullanılır.

Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı.

Yanında yirmiye yakın muhabir vardı.
Adam, sırıklara bağlı fasulyelerin küçük, ürkek çiçeklerini gördü.
Saatlerdir kapıya dönük oturuyordu.
Yemeği gece yarısına yakın yediler.

d. Bulunma Grubu

Bulunma eki almış bir ismin başka bir isimle oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur bulunma eki alır.

Haftada bir, dörtte üç, solda sıfır, yükte hafif, beş günde bir,

]Cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.

Arada bir o meşhur kahkahasını atardı.
Ekmeğin dörtte birini yanındakine uzattı.
İşinde usta insanlarla bir arada çalışıyor.

e. Uzaklaşma Grubu

Uzaklaşma eki almış bir ismin başka bir isimle oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur uzaklaşma eki alır.

İçten pazarlıklı (adam), kendisinden emin (adımlarla), benden gizli (iş), gözden ırak (bir köşe), yandan çarklı (kahve), estetik endişeden uzak (eserler)...

]Cümlede ve kelime grupları içinde isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.
Bir öğle paydosunda herkesten geç çıktı sınıftan.
Uzun bir yolculuktan sonra köye varmıştık.
Sakin ve kendinden emin çalışıyor.
Ondan daha idealistine rastlamadım.
Evde çekirgeden bol ne var!





f. Vasıta Grubu

Vasıta eki almış bir ismin başka bir isimle oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur vasıta eki alır.

Seninle dost (insanlar), bayrakla süslü (sınıflar), sırmayla işli (cepken)...

Bu grup da sıfat-fiil veya zarf-fiil grubundan kısaltılmıştır.

Seninle dost olan (insanlar) Seninle dost (insanlar),
bayrakla süslü olan (sınıflar) bayrakla süslü (sınıflar),
sırmayla işli olan (cepken) sırmayla işli (cepken)
parayla yüklü olarak       parayla yüklü

]Cümlede ve kelime grupları içinde isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.

Garip çizgilerle dolu han duvarları
Annesiyle dargın gitti.

Bu kısaltma gruplarının dışında bazı kısaltma grupları daha vardır ki bunlar da çeşitli cümlelerden ve kelime gruplarından kısaltılmıştır.

Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Kokusuyla baş başa kaldı çiçekler
Bir nefes olmuşum Fatih’in ordusunda
Yürüyorum omuz omuza sipahilerle
Aynalar baştan başa tenha
Başka bir çerçevedir gitgide dünya artık.
El ele tutuşarak yola koyuldular.


14. BİRLEŞİK İSİM

Burada bahsedilecek olan birleşik isimler sadece özel kişi isimleridir.
Bir kişinin özel adı olmak üzere bir araya gelen kelimeler topluluğudur.


Muharrem Ergin, Yavuz Sultan Selim, Ali Şir Nevai,  Yahya Kemal Beyatlı, Arif Hikmet Par, Ahmet Turan Alkan, Ömer Seyfettin, Ahmet Haşim, İkinci Kılıç Arslan, Kaşgarlı Mahmut, Yıldırım Beyazıt...

Unvan sıfatları, insanların sosyal seviyelerini, makamlarını, mevkilerini, rütbelerini, statülerini bildirmek için isimlerden önce kullanılan sıfatlardır. Unvan sıfatları isimden önce gelirse unvan grubu veya sıfat tamlaması değil birleşik isim oluşur.

Sultan Süleyman, Şah İsmail, Doktor Ömer, Profesöz Muharrem Ergin, Bay Mustafa, Prens Sebahattin, Mareşal Fevzi Çakmak, Şair Eşref, Onbaşı Mehmet, Öğretmen Salih...

Birinci unsuru sıfat, ikinci unsuru özel isim olan kelime grupları zamanla sıfat tamlaması olmaktan çıkmış, birleşik isme dönüşmüşlerdir. Sıfat tamlamasında başta bulunan vurgu da bu birleşik isimlerde ikinci unsura kaymıştır.

Ulubatlı Hasan, Deli Dumrul, İkinci Selim...



1 yorum: