KELİME BİLGİSİ
Kelime (sözcük)
Cümlenin anlamlı en küçük
birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan
anlatım birimlerine kelime denir. Kelime,
insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır.
Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma
sağlanır.
KELİMEDE ANLAM
Kelimeler de dil gibi canlı
varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar
kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu
özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan
anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı
sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler
tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde
kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık
sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.
Anlam bakımından kelimeler ve
kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:
A. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER
Kelimelerin taşıdıkları
anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.
1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)
Kelimelerin taşıdıkları ilk ve
genel anlama gerçek anlam denir.
Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen
yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir.
Meselâ, “ağız” dendiğinde akla
ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle.
Soğuktan su boruları patlamış.
Ayağında eski bir
spor ayakkabı var.
Biraz sonra toprak bir yola girdik.
Kanadı kırık
bir martı gördüm.
Soğuk sudan boğazı
şişmişti.
Yataktan kalkarken başımı
duvara çarptım.
Dün gece erken yattım.
Sıcak çorbayı
içince rahatladım.
Dolaptan temiz elbiselerini
çıkardı.
Ahmet’in burnu iyi koku
alır.
Ağzında yaralar
oluşmuştu.
Elini hırsla
masaya vurdu.
İri hantal gövdesini
zorlukla sürüklüyor gibiydi.
Gölün kıyılarını yapraksız, bodur
ağaçlar kuşatmıştı.
2. YAN ANLAM
Temel anlamıyla bağlantılı
olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek
anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur.
Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi
etkili olmaktadır.
Meselâ “göz” dendiğinde akla ilk
gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iğnenin gözü”, “çantanın
gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış
yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.
Meselâ, “düşmek” kelimesi
“Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “Çocuğun pantolonu
düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü”
cümlelerinde yan anlamdadır.
Beşiktaş sırtlarına ağaç
dikiyorlar. (arka taraf)
Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.
Uçağın kanadı havada
parçalanmış.
Başı kırık
bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.
Bu dalda başarılı
olabileceğimi sanıyorum.
Köprünün ayağına bomba
koymuşlar.
Şişeyi boğazına kadar
doldurdu.
Kapının kolunu kırınca
babamdan azar işittim.
Benim yetiştirdiğim
öğrenciler daha başarılı.
Yokuşun başına kadar
koştuk.
Somutlaşma ve soyutlaşma:
Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden
fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşma ve
soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla
“geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek
soyutlaşmıştır.
Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan
ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun
olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın
gözü, ayakkabının burnu vb
3. MECAZ ANLAM
Bir sözcüğün gerçek anlamından
bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı
dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır.
Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda
iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.
Bu konuyu bir daha açmayacağım.
İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.
Derdim çoktur, hangisine yanayım.
Doktora boş gözlerle
bakıyordu.
Bu şarkıya bayılıyorum.
Tatlı sözlerle
babasının gönlünü aldı.
Yakında savaş patlayacak.
Hepimiz onun hafif biri
olduğunu biliyorduk.
İnce işlere
aklım pek ermiyor.
Kitapları taşırken kolum koptu.
İlk damlalardan sonra yağmur
birden coştu.
Bu söze gençlerden biri ince
bir karşılık verdi.
Onun pişkinliğine bir
anlam veremedik.
Cesaretinin kırılmasına
sen sebep oldun.
Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi
yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare
açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları
arasında incelenir. Eğretileme ve deyim aktarması da denir.
“Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya” (açık istiare)
“Tekerlekler yollara bir şeyle
anlatıyor.” (kapalı istiare)
İlgi yoluyla yapılanlara ad
aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün,
neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. Aşağıdaki
cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla
söz sanatlarında da işlenir.)
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey
nazlı hilâl
Saçını kestir
demedim mi?
Bereket yağıyor;
çiftçinin yüzü gülecek.
Ayağını
çıkarmadan girebilirsin.
Bu olaylara Ankara sessiz
kalıyor.
Orhan Veli’yi okur
musun?
4. DEYİM ANLAM
Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla
oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.
Bu sözlerle gönlümü almış
mı oldun?
Kendi düşüncelerinde ayak
diriyordu.
Korktuğu başına gelmiş, arabası
bozulmuştu.
Her gördüğüne dudak
büküyordu.
Senin yaptığın pire için
yorgan yakmak.
İki genç adam boğaz boğaza
geldi.
Olur olmaz konularla baş
ağrıtmayı seversin.
Bu şekilde anlatırsanız aklı
yatar.
Sonunda korktuğumuza uğradık,
çocuk kayboldu.
Matematiği aklım almıyor.
Çocuk ağzı açık beni
dinliyordu.
Öğrenciler, beni can kulağı ile
dinliyordu.
Hiçbir işte dikiş
tutturamamıştı.
Bizimkinin iyice çenesi
düştü.
Göze girmek için her
şeyi yapıyor.
İşin ağırlığın gözümüzü
korkutmuştu.
Bu soruya kafa yormanı
istemiştim.
Çocuk eli uzun biri,
cüzdanımı almış.
Burası çok ayak altı,
şurada duralım.
Deyimlerin özellikleri:
a) Deyimler kalıplaşmış
sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz,
yerlerine başka kelimeler konulamaz.
Meselâ "yüzün ak
olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez,
"ocağına incir ağacı dikmek"
yerine "ocağına çam ağacı dikmek" denilemez,
"ayıkla pirincin
taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez,
"dilinin altındaki baklayı
çıkar" yerine "dilinin altındaki şekeri çıkar" denilemez,
"tüyleri diken diken
ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez.
Ama istisnalar yok değildir:
“baş başa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi.
Araya başka kelimeler girebilir:
“Başını derde sokmak” Başını son
günlerde hep derde soktu.
b) Deyimler kısa ve özlü
anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armağanı”, “dili
çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-”
c) Deyimler en az iki sözcükten
oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır.
1. Ya kelime öbeği ve mastar
şeklinde olurlar:
ağzı açık,
kulağı delik,
eli uzun,
kaşla göz arasında,
bulanık suda balık avla-,
dikiş tutturama-,
can kulağı ile dinle-,
köprüleri at-,
pire için yorgan yak-,
pişmiş aşa su kat-,
kafayı ye-,
aklı alma-,
akıntıya kürek çek-,
ağzı kulaklarına var-,
bel bağla-,
çenesi düş-,
göze gir-,
dara düş-,
2. Ya da cümle şeklinde olurlar
ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır.
Yorgan gitti, kavga bitti.
Dostlar alışverişte görsün,
Çoğu gitti azı kaldı,
Allah bana ben de sana,
Atı alan Üsküdar'ı geçti,
Tut kelin perçeminden,
Dam üstünde saksağan, vur beline
kazmayı,
Kızım sana söylüyorum, gelinim
sen alın.
Ben diyorum hadımım, o soruyor
kaç çocuğun var?,
Ne şiş yansın ne kebap,
Fol yok yumurta yok ..
d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir.
Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş
sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders
vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en
önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür.
Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için
geçerlidir.
e) Deyimlerin çoğunda kelimeler
gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, ağzı
açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta
yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o
soruyor kaç çocuğun var?
Bazı deyimler ise anlamlarından
çıkmamışlardır: Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun,
Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta
düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun ..
f) Deyimler cümlenin öğesi
olabilir, cümlede başka görevler de alabilir:
Üzüntüsünden ağzını bıçak
açmıyordu. (Yüklem)
Damarıma basmadan
konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)
Aslan payı ona
düştü. (Özne, isim tamlaması)
O, dik kafalı biridir.
(sıfat tamlaması, sıfat)
g) Kafiyeli deyimler de vardır:
Ele verir talkımı, kendi yutar
salkımı
5. TERİM ANLAM
Bir bilim, sanat ya da meslek
dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.
Örnek: "Ekvator"
kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.
Örnek: kök, mısra, muson.
“yüklem, özne, kök, zarf”, dil
bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir.
Terimler halkın söz varlığında
yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış
kelimeler vardır.
Örnek: "Budala"
kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla
kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip
anlamında kullanıldığında terimdir.
Terimler, genellikle gerçek
anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim
anlamı yoktur.
Boğaz’ı geçip
Karadeniz’e ulaştık.
Ayağı olmayan
göllerde tuz oranı yüksek olur.
Ağacın kökleri çok
derinde.
Üçgenin iç açıları
toplamı 180’dir.
6. ARGO ANLAM
Sadece belli bir topluluk ya da
meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir.
Argo, dil içinde bir dil
gibidir.
Külhanbeylerinin anlaşma
vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır.
Argonun varlık sebebi kolay ve
çekici anlatımı yakalama isteğidir.
Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve
mübalâğa esastır.
Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın
dilidir de denebilir.
Dışa dönüklük, boşalma,
rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir.
“Canına yandığımın dünyası”
gibi.
abdestini vermek: azarlamak
aklına tükürmek: birinin
düşüncesini beğenmemek
röntgenci: kadınları gizlice
gözetleme alışkanlığı olan erkek
piliç gibi: güzel ve sevimli kız
mektep çocuğu: acemi, toy
zokayı yutmak: aldatılıp zarara
sokulmak
yutmak: iyice eksiksiz olarak
öğrenmek
arakçı: hırsız
bal kabağı: aptal, beyinsiz
torpil, moruk, çakmak (sınıfta
kalmak), asılmak...
7. SOYUT ANLAM
Beş duyu organından biriyle
algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve
varlıkları karşılayan kelimelere soyut
kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir.
Hayal, rüya, düşünce, menfaat,
sevgi, korku, güzellik...
8. SOMUT ANLAM
Beş duyu organında biriyle
algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin
gösterdiği anlam özelliklerine de somut
anlam denir.
Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su,
masa, yol, yürümek, koşmak...
Soyut anlamlı kelimeler mecazlı
kullanılarak somuta aktarılabilir.
“Yazınızda kuru bir anlatım
görüyorum.”
“Adam yıldızlara basa basa
yürüyordu.”
9. GENEL ve ÖZEL ANLAM
Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi
bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir. Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir
anlamı, kesin ve net olarak anlatır. Anlam özelleştikçe kesinlik de artar.
VarlıkÒcanlıÒinsanÒAhmet
MetinÒparagrafÒcümleÒkelimeÒheceÒharf
B. Kelimeler Arasındaki Anlam İlişkileri
1. EŞ ANLAMLI KELİMELER
Yazılış ve okunuş bakımından
farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin
yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir.
kıymet-değer, cevap-yanıt,
sene-yıl, medeniyet-uygarlık, imkân-olanak, acele-ivedi, zelzele-deprem,
yoksul-fakir, misafir-konuk, sınav-imtihan, yöntem-metot, mesele-sorun,
fiil-eylem, kelime-sözcük, vasıta-araç...
Fakat bazı durumlarda anlamdaş
kelimeler birbirinin yerini tutamaz: “kara bahtlı” kelime grubunda “kara”
kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin
(kökeni ne olursa olsun) anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam
özelliğini taşımaları gerekir.
Türkçe kelimeler arasında da eş
anlamlılık olabilir:
deprem-yer sarsıntısı-zelzele,
kimi zaman-ara sıra-zaman
zaman-arada bir-bazen
2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER
Yazılışı ve okunuşu farklı olan,
anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani
aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe
kelimelerdir.
göndermek-yollamak,
bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek,
söylemek-demek-konuşmak, eş-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek,
Kardeşim sana küsmüş.
Kardeşim sana kırılmış.
Kardeşim sana gücenmiş.
Kardeşim sana darılmış.
Birinci cümlede bir
"kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik,
hatta hoşgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü
cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır.
Ben her sorunla başa çıkarım.
(baş etmek)
Bu kadar yürekten çağırma
beni. (candan)
Davranışları hiçbir zaman içtenlikli
değildi. (yürekten, candan)
Yaptığı işi önemsemiyordu.
(özen göstermiyordu.)
3. ZIT ANLAMLI KELİMELER
Anlamca birbirinin karşıtı olan
kelimelerdir.
Siyah-beyaz, uzun-kısa,
aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek,
Tüm kelimelerin zıt anlamlısı
yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı
satılmaz.
“sevinmek” karşıtı sevinmemek
değil “üzülmek”tir.
Kelimeler arasındaki karşıtlık
cümledeki kullanıma göre değişir.
“doğru” kelimesinin zıt
anlamlısı bir cümlede “eğri” olurken, diğerinde “yanlış” olabilir.
İki kelimenin (kökeni ne olursa
olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam
özelliğini taşımaları gerekir. Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek
(temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki
“ağır” kelimesinin ağır olmayan anlamındaki “hafif”le zıt anlamlı olabilmesi
için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir.
4. EŞ SESLİ KELİMELER
Yazılışı ve okunuşu aynı olduğu
hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi
ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye
yapılır.
Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir
Kır: 1. kırsal alan, 2.
kırmaktan emir, 3. beyaz
Yazma: 1. baş örtüsü, 2.
yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi
Ek almış kelimelerle, ek almış
ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce
farklı ekler de olabilir:
Siyah anlamındaki “kara” ile
“kar-a” (-a: yönelme hâl eki) gibi
“Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar”
“Zalimler her saat taze
fidanları kurşunlar”
Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
götürseler asmaya
“hala” ve “hâlâ”, “kar” ve
“kâr”, “adet” ve “âdet” kelimeleri eş
sesli değildir. Okunuşları ve anlamları farklıdır.
5. İkilemeler
Sözün anlamını pekiştirmek, onu
zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri oluşturmak için iki sözün bir
araya getirilmesiyle oluşan söz öbeklerine ikileme
denir.
İkilemeler aynı sözcüğün tekrarıyla, yakın
anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, biri
anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir.
ev bark, çoluk çocuk, ufak
tefek, doya doya ...
Yapı Yönüyle İkilemeler:
a) Yakın Anlamlı: doğru dürüst,
delik deşik, eş dost
b) Aynı Anlamlı: kılık kıyafet,
ses seda, köşe bucak...
c) Karşıt Anlamlı: Aşağı yukarı,
ileri geri, az çok, er geç ....
d) Aynı Kelimenin Tekrarı: duya
duya, ağır ağır, yavaş yavaş ...
e) Yansımaların Tekrarı: çat
pat, kıs kıs, fısıl fısıl ...
f) Sadece Biri Anlamlı: eğri
buğrü, eski püskü
g) Yarı Anlamlı: eciş bücüş,
ıvır zıvır, abur cubur ...
İkilemelerin arasına hiçbir
noktalama işareti konulamaz.
6. YANSIMALAR
Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle
oluşan sözcüklere yansıma denir.
tık, tak, pat, çat, hışır
hışır, miyav, hırr, hav, me, mee, mışıl mışıl, fıkır fıkır, şıkır şıkır...
Suyun şırıltısı
insanı dinlendirir.
Kedinin acı miyavlaması
ile uyandım.
Şu cızırtıyı
durdurun artık.
Yansımalardan isim ve fiil
türetilebilir.
“miyavlamak, çatırdamak,
şıkırtı, meleşmek, şırıltı”
7. atasözleri
[Atalarımızdan
günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan düz
konuşma içinde kullanılan sözlerdir.
[Kalıplaşmış
sözlerdir, eşanlamlılarıyla dahi değiştirilemez.
[Kısa ve
özlü sözlerdir. Az sözle çok anlam ifade ederler
[Tecrübelere
ve gözlemlere dayanırlar, bazen âdet ve gelenekleri ifade ederler
[Çoğu
mecazlıdır.
[Anonimdir
ve edebî tür özelliği gösterir.
[Genel bir
yargı bildirir.
[Öğüt
verme amacı taşır.
At ölür meydan kalır, yiğit ölür
şan kalır.
Aç koyma hırsız olur, çok
söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.
Böyle gelmiş, böyle gider
Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi
gider.
Damlaya damlaya göl olur.
Dost kazan dost; düşman anadan
da doğar.
Eden bulur.
Geniş gününde dar gezen, dar
gününde geniş gezer.
Göz görmeyince gönül katlanır.
Herkes kaşık yapar ama sapını
yapamaz.
Her şey incelikten insan
kabalıktan kırılır.
Mart kapıdan baktırır, kazma
kürek yaktırır.
Üzerine laf düşmedikçe konuşma.
Vakitsiz açılan gül çabuk solar.
8. DOLAYLAMA
Bir kelimeyle anlatılabilecek
bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya dolaylama denir. Dolaylamaların temelinde halkın benimsemesi vardır.
Örneğin bizler nasıl oluştuğuna pek bakmadan
“aslan” için “ormanların kralı” deriz. Çünkü insanlar arasında bu, öyle
benimsenmiş, kabul görmüştür.
Yavru vatan: Kıbrıs,
Büyük kurtarıcı: Atatürk,
Derya kuzuları: balık,
İnsanlığın iftihar kaynağı: Hz.
Muhammet,
Türkiye’nin kalbi: Anakara
File bekçisi: Kaleci
Bacasız sanayi:
Turizm
Kara elmas:
Kömür...
9. anlam genişlemesi
(yan anlam)
10. anlam daralması
] “oğul”
kelimesinin önceleri kız ve erkek çocukları için kullanılırken şimdi artık sadece
erkek çocukları için kullanılması gibi.
11. anlam iyileşmesi
] “kötü”
anlamındaki yavuz kelimesinin artık “yiğit” anlamında kullanılması gibi.
12. anlam kötülenmesi
] “canlı”
anlamındaki canavar kelimesinin artık yırtıcı yaratık anlamında kullanılması
gibi.
13. güzel adlandırma
] “verem”
kelimesinin dildeki korkunçluğunu azaltmak için “ince hastalık” ile
karşılanması gibi.
]Yabanî
hayvan adı olan “börü”nün atılıp yerine “kurt” kelimesinin kullanılması gibi.
14. AD
AKTARMASI
Benzetme ilgisi kurmadan bir sözün, başka
bir sözün yerine kullanılmasına ad
aktarması denir.
“Seni şirketten
aradılar."
cümlesinde
“şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır. Burada şirkette görevli birinin,
örneğin sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede “şirketten” sözü ile
genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir.
Ben ortaokulda Akif'i
çok okudum.
Öğretmen içeri
girince sınıf ayağa kalktı.
Batı teknolojide ileridir.
Türkiye sizinle gurur duyuyor.
Soba yanınca oda ısındı.
KELİME
GRUPLARI
Yan yana dizilen kelimeler, ya yargı
bildirerek cümleyi, ya da varlık ve hareketleri karşılayarak kelime gruplarını
meydana getirirler. Bu diziliş, Türkçenin söz diziminin bazı kurallarına
bağlıdır. Türkçe söz diziminin en belirgin özelliği, ana unsurun genellikle
sonda bulunmasıdır.
Kelimelerin, bir varlığı, kavramı, niteliği,
durumu, hareketi karşılamak üzere, belirli kurallar içinde yan yana gelerek
oluşturdukları kelime topluluklarına kelime grubu denir.
Varlıklar, kavramlar, nitelikler, durumlar,
hareketler birer kelimeyle de karşılanır. Ama bir kelime bunlardan birini
karşılamaya yetmiyorsa, yani bir varlığı, kavramı, niteliği, durumu, hareketi
ancak birden fazla kelimeyle karşılayacaksak kelime gruplarını kullanırız.
Kelime ile kelime grubu arasındaki fark,
kelime grubunun belli kurallar dahilinde bir araya gelen kelimelerden oluşuyor
olmasıdır. Yani kelime grubunun birden fazla kelimeden oluşması.
Kelime
Gruplarının Görevleri ve Özellikleri
]Tek kelime ile
karşılanmayan varlık, kavram, nitelik, durum ve hareketleri karşılar. Kelime
grupları, kavramları en verimli şekilde dile getirmede kullanılan
kolaylıklardır.
Meselâ, “ipek” ve “böcek”
kelimeleri tek başlarına birer varlığı karşılarlar. Ama “ipek böceği”
kelime grubunun karşıladığı varlığı tek kelime ile karşılayamayız.
Bunun gibi “telefon etmek, kör olmak,
fotoğraf makinesi” kavramlarını da tek kelime ile karşılamak mümkün değildir.
] Kelime gruplarının
en küçüğü iki kelimeden oluşur.
]Varlık, kavram,
nitelik, durum ve hareketleri, anlamlarını genişleterek, belirterek,
pekiştirerek, niteleyerek karşılar.
Meselâ, “Çocuk çiçeği arkadaşına uzattı.”
cümlesini, “Küçük çocuk, elindeki kır çiçeklerini çok sevdiği arkadaşına
uzattı.” şeklinde, varlıkların nitelik ve niceliklerini de bildirerek ifade
edebiliriz.
]Cümle ve diğer kelime
grupları içinde, tek kelime gibi (isim, sıfat, zarf ve fiil) görev yapar.
Küçük çocuk, / elindeki kır çiçeklerini / çok sevdiği
İsim İsim İsim
arkadaşına
/ uzattı.
fiil
Dallarda uzanan hışırtılar, / ağaçtan ağaca
İsim zarf
sürüklenerek,
/ ormanın kızıl
isim
derinliklerinde / kayboluyordu.
fiil
elindeki / kır çiçeklerini
isim
çok sevdiği / arkadaşına
sıfat
Dallarda uzanan / hışırtılar,
sıfat
ağaçtan ağaca / sürüklenerek,
ikileme
ormanın / kızıl derinliklerinde
isim
]Ana unsur grubun
sonundadır.
Yemyeşil ovalar ana unsur: ovalar
Kuş sesleri ana
unsur: sesler
]Fiile dayalı
gruplarda hareketin oluş sırası gösterilir.
Gülü koparıp koklayınca
önce koparma, sonra koklama
]Birleşik fiille edat
grubunda ana unsur başta bulunur.
Gelebilmek ana
unsur: gelmek
Adam gibi ana
unsur: adam
]Kelime gruplarında
unsurların sırası, konuşma ve şiir dilinde değişebilir, araya gruba dahil
olmayan kelimeler girebilir.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Gönlümü, Maraşlı’nın yaktı kara haberi.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak.
Kandilli yüzerken uykularda,
Mehtabı sürükledik sularda.
Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur.
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin.
]Kelime gruplarının
diğer kelimelerle ve kelime gruplarıyla ilişkisi, grubun sonundaki çekim ekleriyle
sağlanır. Bu çekim ekleri sadece grubun son kelimesine değil, o gruba aittir.
Çalışkan insan, kendi varlığında hüküm süren
bir aheng-i bütün kâinat-a nakleder.
]İkiden fazla
kelimeden oluşan gruplarda içe içe geçmiş, birbirini tamamlayan başka kelime
grupları da bulunur.
Küçük oda
soluk ışık
mumun soluk ışığı
Küçük odadaki mumun soluk ışığı
]Kelime gruplarının
vurgusu grubun yapısına göre değişir.
Küçük odadaki mumun soluk ışığı
bütün kâinat
Türkçe’deki kelime grupları şunlardır:
1. İSİM
TAMLAMALARI
Annem belediye doktoruydu.
Penceresinden kavak ağaçları görünen bir sağlık ocağında
çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada tek çocuk olmanın krallığını
yaşar, oyalanır; haşarılıklarımın, afacanlıklarımın hoş görüleceğini
bilmenin kolaylıklarından fazlaca yararlanır, buna karşılık beni
mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına ses
çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım.
Kavakları silkeleyen rüzgâr oyun arkadaşım olurdu. Koca bahçe,
önümde mülkümmüş gibi uzanır bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Annemin masasında,
güzel çerçeveler içinde benim ve babamın resmi
dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı annemin.
Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut
kazanırdı.
(Murathan Mungan; Pamukçuklar)
Yukarıdaki parçada en az iki kelimeden
oluşan ve koyu harflerle yazılmış olan kelime gruplarının ilk kelimelerinin
yazılmadığını düşünelim:
Annem doktordu. Penceresinden ağaçlar
görünen bir ocakta çalışır, çoğu günler beni de yanında götürürdü. Orada
krallık yaşar, oyalanır; kolaylıklardan fazlaca yararlanır, buna
karşılık beni mıncıklamalarına, yanaklarımı pembeleştiren makaslar almalarına
ses çıkarmazdım. Pencereden uzanır, uçuşan pamukçukları yakalamaya çalışırdım.
Kavakları silkeleyen rüzgâr arkadaşım olurdu. Koca bahçe, önümde
mülkümmüş gibi uzanır bense onu tasasız gözlerle izlerdim. Masada, içte,
resim dururdu. Gurur duyardım. Kocaman bir masası ve koltuğu vardı.
Annemi makamında daha çok severdim sanki, ya da sevgim başka bir boyut
kazanırdı.
Öncesindeki kelimeler çıkarıldığında altı
çizili olanların anlamları eksilmiş oldu. Kelime anlamı olarak değil de cümleye
kattığı anlam bakımından eksilme oldu.
Annem
doktordu. Ne
doktoru?
Penceresinden
ağaçlar görünen Ne ağaçları?
bir
ocakta çalışır Ne
ocağı?
Orada
krallık yaşar Neyin
ya da nerenin krallığı?
kolaylıklardan fazlaca
yararlanır Neyin ya da nelerin
kolaylıkları?
rüzgâr
arkadaşım olurdu. Ne
arkadaşı?
Masada, Ne ya da kimin
masası?
içte, Neyin
içinde?
resim dururdu. Neyin ya da kimin
resmi?
İşte, dilimizde, kullandığımız kelimelerin
(asıl unsur olan kelimelerin) tam olarak anlaşılması ve tanınması için onlardan
önce bazı kelimeler getirerek anlamlarını tamamlarız.
Tanımı
Aralarında anlamca ilgili bulunan ya da
sonradan ilgi kurulan, birinin diğerini iyelik yönünden bütünlediği iki isimden
oluşan kelime gruplarına isim tamlamasıdenir.
Özellikleri
İsim tamlamalarında birinci kelimeye tamlayan;
ikincisine de tamlanan denir. Tamlayan, tamlananın anlamını bütünler.
Tamlayan başta gelir, tamlanan sonda (şiirde yer değiştirebilir). Bu,
“Türkçe’de yardımcı unsur başta; asıl unsur sonda bulunur” kuralına göre
açıklanabilir. Asıl unsur tamlanandır. Ama vurgu tamlayandadır. Çünkü tamlayan
sonradan eklenerek tamlananın anlamını bütünlemektedir.
“kenar” dendiğinde ne kenarı, neyin kenarı
olduğu anlaşılmamaktadır. “deniz kenarı” diyerek “kenar”ın “deniz”e ait
olduğunu belirtmiş oluruz. Bu durumda “deniz” vurgulu söylenir.
İnsanlar-ın
vefasızlığ-ı vefasızlık, insanlara ait
Yalancı-n-ın
mum-u bu mum, yalancıya ait
Köprü
üst-ü bu üst (kısım),
köprüye ait
Masa
örtü-s-ü bu örtü, hem
masaya ait, hem de masa üzerine sermek için kullanılır
Kumaş
boya-s-ı bu boya, kumaş için
kullanılır
Tahta
fırça-s-ı bu fırça, tahta
temizlemek içindir
Sabrın
acı meyvesi bu acı meyve sabra
ait, sabrın eseri.
Erik
ağaçlarının pembe, beyaz çiçekleri
Bu
pembe ve beyaz çiçekler erik ağaçlarına ait.
]İsim tamlamasına özgü
iki tane ek vardır:
Tamlayan eki ya da ilgi hâl eki: -(n) in
Tamlanan eki, daha doğrusu iyelik ekleri:
-(s/y) i
Tamlayan, ek alsa da almasa da ilgi
hâlindedir. Tamlayan zamir ise ilgi hâl ekini alır; isimse alır veya almaz.
Tamlanan ise daima iyelik eki alır.
Tamlayan eki, isimleri isimlere bağlayarak
tamlama kurmaya yarar.
Kitab-ın yaprağı yırtılmış.
Yalancı-n-ın mumu...
Gözlüğ-ün camı...
İyelik ekleri, isimlerin ve isim soylu
kelimelerin sonuna gelerek onların sahiplerini, ait oldukları kişileri belirten
eklerdir. Tamlayansız kullanıldıkları zaman bu eklere iyelik zamirleri de
denir.
kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı, kitab-ımız,
kitab-ınız, kitap-ları
masa-m, masa-n, masa-s-ı, masa-mız, masa-nız
masa-ları
su-y-um, su-y-un, su-y-u, su-y-umuz, su-y-unuz,
su-ları
ne-y-im, ne-y-in, ne-y-i/ne-s-i, ne-y-imiz,
ne-y-iniz, ne-leri
İyelik ekleri isim tamlamasında tamlanana
gelir:
Kapının kol-u,
işin baş-ı,
hayvan sevgi-s-i
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa
kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce
dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu
zildedir.
]İsim tamlamaları
cümlede isim gibi kullanılır, isme getirilen ekleri alabilir, ismin aldığı
görevleri yüklenebilirler: Cümle ve kelime grupları içinde isim, sıfat, zarf
olarak kullanılırlar.
İsim,
özne: Grubun lideri, arkadaşları adına bir konuşma yaptı.
İsim,
yüklem:Beni üzen unutulmak değil dostlarımın vefasızlığıdır.
İsim,
d.lı tüml.:Bu çiçekleri pencerenin önüne götür, lütfen.
İsim,
nesne:Bu müzik sesi baş ağrılarımı bir anda dindirdi.
Sıfat Fatih’in geçtiği kapı
Sıfat El yayması eserler
Zarf Bütün aile pazar günleri bir
araya gelirdi.
]Tamlayan, tamlanan
veya her ikisi birden kelime grubu olabilir.
Aşkın / şeref diyarı
Hısım akrabanın / sözleri
Gurbet duygusunun / hem kaynağı hem de
sembolü
Göğün ve denizin / gözleri ve ruhu
alabildiğine çeken mavilikleri
]Birden fazla tamlayan
ve tamlanan bulunabilir.
Evin / kapısı, penceresi
Göğün, ovanın / rengi
Savaşın, kızıl ve korkunç facianın / nasıl
olduğu
Yirmi senenin / yazları, kışları,
fırtınaları, güneşleri
]Tamlayan cümle
hâlinde de olabilir:
“Ben başaramam” sözünü bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz” nidalarıyla
inledi.
Not: Günümüzde bu tür tamlamalar, tamlanansız
kullanılmaktadır ki bu, yanlış bir tutumdur.
“Ben başaramam”ı bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz”lerle inledi.
Herkes birbirine “şimdi ne yapacağız”ı
soruyordu.
]Belirtili isim
tamlamasında vurgu her iki unsurda da eşittir, ama belirtisiz isim tamlamasında
tamlayan vurguludur.
Vapurun düdüğü
Vapur düdüğü
İyelik ekleri takısız isim tamlaması ve bazı
istisnalar hariç bütün isim tamlamalarında tamlananda bulunur. Ama bir kısmında
tamlayan eki (ilgi eki) bulunmaz. İşte, tamlayanın ilgi eki alıp almamasına
göre isim tamlamaları ikiye ayrılır:
a.
Belirtili İsim Tamlaması
Tamlayanı ilgi eki; tamlananı da iyelik eki
almış isim tamlamasıdır. Tamlayan tamlananın kime ya da neye ait olduğunu kesin
olarak bildirir. Tamlayanda veya tamlananda belirsizlik yoktur. Yani belirli
bir şey yine belirli bir şeye aittir. Ama bu aitlik geçicidir. Yani aynı
tamlanan başka isimlerle de tamlanabilir.
“Sınıfın kapısı” dediğimizde nerenin
kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ama “sınıf kapısı” tamlamasında
nerenin, neyin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Sen bu avizenin altında, bürünmüş
kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,
Baka kalırım giden geminin ardından.
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmışım, kalmışım yaylının şiltesine,
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı
]Belirtili isim
tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına kelime(ler) girebilir. Bunların bir
kısmı karma tamlama olarak bilinir:
Oğlumun yıllar önce alınan kazağı
Çocuğun minik elleri
Şehrin günlerdir akmayan suları
İhtiyarın bir kış gecesi ölümü
Üsküdar’ın dost ışıkları
Kocaman bir masası ve
koltuğu vardı annemin.
Arkadaşımın bitmek bilmeyen aile sorunları
beni üzüyor.
Serinliğini hissettin mi rüzgârın?
]Belirtili isim
tamlamasında, tamlayanla tamlanan şiir ve konuşma dillerinde yer
değiştirebilir:
Cevabı yok geçmişime yönelttiğim
sorularımın.
Kocaman bir masası ve
koltuğu vardı annemin.
Serinliğini hissettin mi rüzgârın?
Su mudur sadece derdi milletin?
Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur.
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Kimse duymaz çilesini tütmeyen ocakların.
Bıraktım ardını yıllarca koştuğum hevesin.
Tahsilin ticarette yeri yok.
]Tamlanan sıfat-fiil
veya sıfat-fiil grubu da olabilir. Tabi bu isim tamlamaları ya isim olarak
kullanılacaklardır ya da bir simin sıfatı olarak.
Bingöl çobanlarının / koyun otlatırken
çaldıkları
Tyn. Tnn.
Asabî bir ağırlığın / göğsümden yükseldiği (an)
Tyn. Tnn.
Çılgın fırtınaların / döve döve yosunlattığı
(kayalar)
Tyn. Tnn.
Parçaların
/ hızla kayarak etrafa
yayıldığı(nı)
Tyn. Tnn.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: İlgi eki
almış olan bütün kelimeler ve kelime grupları tamlayan, iyelik eki almış bütün
kelimeler ve kelime grupları da tamlanandır.
]Tamlayan ya da
tamlanan söylenmemiş olabilir.
Genellikle tamlayanı
zamir olan tamlamaların tamlayanı düşer. Bu yüzden iki isimden de zincirleme
tamlama oluşabilir:
Konuşması herkesi rahatsız edersi.
Yürüyüşünde de bir asalet vardı.
Kalemimin ucu bitti.
Benim kalemimin ucu
Karşılıklı
konuşmalarda tamlayan da tamlanan da düşebilir:
─Şu gelen kimin kızı?
─Hüseyin’in (kızı)
─Bu bey Ali’nin nesi?
─(Ali’nin) Amcası.
Tamlanan tekrardan
kaçınmak için söylenmeyebilir.
Bu ev bir zamanlar bizim(evimiz)di.
]Bazen tamlayan bir
şeyin değil de bir niteliğin kime ait olduğunu bildiriyor olabilir:
öğrencinin çalışkanı,
sporcunun zekî, çevik ve ahlâklı olanı...
]Senli benli
konuşmalarda “koca, karı, oğul” gibi kelimeler ve iyelik ekleri düşebilir:
Emine’nin oğlu Duran→Emine’nin
Duran.
Asımoğulları’nın Ali(si)
Bizim evimiz→bizim ev
]“-den” eki tamlayan
ekinin yerini tutabilir:
öğrencilerin bazıları→öğrencilerden
bazıları
onların biri→onlardan biri
]Tamlayan ekinin
ikiden fazla tekrarı anlatım bozukluğuna yol açar.
Masanın ikinci çekmecesinin kulpunun
koptuğunu biliyorum.
Pencerenin kenarının tamirinin yapılması
gerekli.
b.
Belirtisiz İsim Tamlaması
Tamlayanın ek almadığı, tamlananın da
belirtili isim tamlamasında olduğu gibi iyelik eki aldığı isim tamlamasıdır.
Tamlayan ek (ilgi eki) almadığı için, yani
tamlananın kime ya da neye ait olduğu tam olarak bilinmediği için belirtisiz
denmiştir. Ama tamlanan ile tamlayan arasındaki ilişki daimidir.
“Sınıfın kapısı” dediğimizde nerenin
kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmektedir. Ama “sınıf kapısı” tamlamasında
nerenin, neyin kapısı, hangi kapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Herhangi
bir kapı var elimizde; bu kapının hangi sınıfa ait olduğunu bilemiyoruz;
bilinen tek şey bu kapının genel anlamda sınıfla ilgili olduğudur. Kapı
herhangi bir kapıdır; sınıf da herhangi bir sınıf... Yani bir genelleme söz
konusudur.
Çoban çeşmesi, hayal iklimleri, ahududu
şerbeti...
]Belirtisiz isim
tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasına kelime girmez. Aşağıdaki gibi
kurulan tamlamalar yanlıştır.
Konya eski milletvekili, Millî Eğitim eski
Bakanı...
]Tamlayan ile tamlanan
yer değiştirmez.
]Belirtisiz isim
tamlamasında tamlayanın çeşitli görevleri vardır:
Tamlananın türünü,
kime ya da neye özgü olduğunu bildirir:
misafir odası, kömür sobası, ev terliği,
çiçek saksısı, masa örtüsü...
otobüs bileti, coğrafya kitabı, kadın
çorabı...
Tamlananın neden
yapıldığını belirtir:
kök boyası, biber dolması, gül kurusu,
pirinç pilâvı, peynir tatlısı...
Tamlananın çıktığı,
yetiştiği, ait olduğu yeri belirtir:
Bursa şeftalisi, Amasya elması, İzmir üzümü,
Bağdat hurması, yer elması, ağaç mantarı, su yılanı, dağ keçisi...
Sokak çocuğu...
Tamlananın neye
benzediğini belirtir:
dil peyniri, parmak üzümü, dil balığı...
Tamlananın mesleğini
ve görevini belirtir:
kayıt memuru, temizlik işçisi, fizik
öğretmeni, ev kadını, okul müdürü, daire başkanı...
Tamlananın nedenini
belirtir:
sel felâketi, deprem yıkıntısı, kaza
kurbanı...
Tamlananın zamanını
bildirir:
yaz yağmuru, sabah kahvaltısı...
Tamlananın yapıldığı
aracı bildirir:
telefon görüşmesi, çöp kebabı...
]Belirtisiz isim
tamlaması şeklinde özel yer adları vardır:
Konya Ovası, Topkapı Garajı, Taksim Meydanı,
Boğaziçi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Ankara Kalesi...
Birinci unsuru özel
isim olan tamlamalar, şekil bakımından belirtisiz oldukları hâlde, anlam
bakımından belirtili isim tamlaması özelliği taşır.
“İstanbul şehri, Türk Dili, Tuz Gölü”
Birinci unsuru cümle
olan tamlamalar da anlam bakımından belirtili sayılırlar.
“Ben başaramam” sözünü bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz” nidalarıyla
inledi.
Kiralıktır levhası
Birleşme aşkın mezarıdır iftirası
Not: Günümüzde bu tür tamlamalar, tamlanansız
kullanılmaktadır ki bu, yanlış bir tutumdur.
“Ben başaramam”ı bir tarafa bırak.
Ortalık bir anda “isteriz”lerle inledi.
Herkes birbirine “şimdi ne yapacağız”ı
soruyordu.
]Kimi belirtisiz isim
tamlamaları bitişik yazılır:
hanımeli, yüzbaşı, aslanağzı, yavruağzı...
]Bazılarında da
tamlayan çoğul eki alabilir:
öğretmenler odası, erkekler hamamı, kadınlar
hamamı, karılar koğuşu...
]Bazı belirtisiz isim
tamlamaları belirtili yapılabilirken bazıları yapılamaz.
Kapı kolu →kapının
kolu olur
Telefon görüşmesi→telefonun
görüşmesi olmaz
Yaz yağmuru →yazın
yağmuru olabilir
Çöp kebabı →çöpün
kebabı olmaz
Misafir odası →misafirin odası olmaz
]Belirtisiz bir isim
tamlaması, belirtili isim tamlamasında tamlanan olarak görev yaptığında, kendi
iyelik ekini değil, ana tamlamanın iyelik ekini taşır.
Çamaşır makinesi →benim çamaşır makinem
Şiir dünyası →onun
şiir dünyası
]Bazı belirtisiz isim
tamlamaları, iyelik eki olmadan kullanılır. Bu durum Türkçe’ye aykırıdır.:
Şiş kebap(kebabı), Gönül Sokak(Sokağı), kestane kebap(kebabı), Çiçek Otel(Oteli)...
İsim tamlamalarını, tamlayanın ilgi eki alıp
almamasına göre belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayırmıştık. Bunların
dışında üç isim tamlaması çeşidinden daha bahsedilebilir:
Takısız isim tamlaması
Zincirleme isim tamlaması
Karma tamlama
c.Takısız
isim tamlaması
Tamlananın da tamlayanın da ek almadığı isim
tamlamalarıdır.
Takısız isim tamlamasında tamlayanın görevi,
tamlananın neden yapıldığını (aslını, ham maddesini) belirtmektir:
Çelik kasa, cam kavanoz, kâğıt mendil, taş
duvar, bakır tepsi, naylon torba, tahta köprü, altın bilezik...
Not: Tamlayan tamlananın neye benzediğini
belirtiyorsa sıfat tamlamasıdır.
Badem göz, sırma saç, aslan çocuk, kurt
adam, ölü deniz, altın başaklar...
ipek gömlek: takısız isim tamlaması
ipek saçlar: sıfat
tamlaması
altın yüzük: takısız
isim tamlaması
altın kalp: sıfat
tamlaması
ölü deniz: sıfat
tamlaması
ölü hayvan: sıfat
tamlaması
d.
Zincirleme isim tamlaması
Başlı başına bir isim tamlaması çeşidi
değildir.
Bu tür isim tamlamalarının tek özelliği,
bazen tamlayanın, bazen tamlananın, bazen de her ikisinin birden herhangi bir
isim tamlaması olmasıdır. Yani ikiden fazla isimden oluşmasıdır. Bu durum bu
kelime grubunun belirtili veya belirtisiz bir isim tamlaması olma özelliğini
değiştirmez.
Zincirleme denmesinin sebebi de, önceden
oluşturulmuş olan bir isim tamlamasına yeni bir unsur (tamlayan ya da tamlanan)
daha ekleniyor olması veya iki isim tamlamasının birleştirilmesidir:
[çocuk + (sırt + çanta)] = çocuğun sırt
çantası
[(su + ses) + nağme] = su sesinin nağmesi
[(şehir + hava) + kirlilik] = şehrin
havasının kirliliği
[(hava + tahmin) + rapor] = hava tahmin
raporu
[dünya + (kadınlar + gün)] = Dünya kadınlar
günü
[(çelik + tencere) + marka] = çelik tencere
markası
[(çocuk + edebiyat) + dizi] = çocuk
edebiyatı dizisi
[(Ali + kardeşi) + (günlük + harçlık)] =
Ali’nin kardeşinin günlük harçlığı
e. Karma
tamlama
Özelliği şudur: Bir isim tamlamasının
tamlayanının, tamlananının veya her ikisinin birden bir sıfat tarafından
nitelenmesi ya da belirtilmesi. Başka bir deyişle, tamlayan, tamlanan ya da her
ikisi birden sıfat tamlamasıdır:
Issız sokakların hüznü
Buraların eski hâli
Yorgun köylülerin nasırlı elleri
3.
İSİM-FİİL GRUBU
Bir isim-fiil (mastar) ile ondan önce gelen
ve ona bağlı olan kelimelerin veya kelime gruplarının oluşturduğu yeni gruba isim-fiil grubu denir.
Grubun ana unsuru isim-fiildir ve sonda
bulunur. Vurgu isim-fiilden önceki unsurdadır.
Mastar, grupta yüklem görevi yapar. Ondan
önce gelen kelimeler de cümlede olduğu gibi özne, nesne, tümleç olurlar.
Onu / biraz sonra çekeceği acıya / hazırlamak...
Nesne DT Yüklem
Suda, rüzgârda, kuşta senin sedanı duyup /
Zarf
Seni / beyaz çiçekli dallar içinde / sanmak
Nesne DT Y
Halk sanatına, halk ağzına, halk hayatına /
daima /
Dolaylı tümleçler zarf
açık
olma...
Yüklem
Uzun bir ayrılıktan sonra / sılaya /
dönüş...
Zarf T. DT Y.
Etrafına / bir keklik gibi ürke ürke /
bakış(ından
DT ZT Y.
anladım.)
]Bu grup, cümle ve
kelime grubu içinde isim olarak kullanılır.
Etrafına bir keklik gibi ürke ürke
bakışından anladım.
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Bir faciadır, böyle bir âlemde uyanmak.
4.
SIFAT-FİİL GRUBU
Bir sıfat-fiil ve bu sıfat-fiile bağlı unsur
veya unsurlardan kurulan kelime gruplarına sıfat-fiil
grubu denir.
Grubun ana unsuru sıfat-fiildir ve sonda
bulunur. Cümleler öğelerine ayrılırken sıfat-fiil ve ondan önce gelen ve ona
bağlı olan kelimeler ayrılmaz.
Sıfat-fiil, grupta yüklem görevindedir.
Vurgu, sıfat-fiilden önceki unsurdadır.
]Sıfat-fiilden önce
gelen kelimeler, cümlede olduğu gibi, özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı
tümleç olarak adlandırılırlar. Bu yüzden sıfat-fiillerle ve sıfat-fiil
gruplarıyla birleşik cümleler yapılır.
Eski İstanbul'un güzel semtlerini yaratan /
Türklük
Sıfat İsim
Eski İstanbul'un güzel semtlerini / yaratan
Nesne Yüklem
Bütün hayalleri yıkılmış / insanlar
Sıfat İsim
Bütün hayalleri / yıkılmış
Özne Yüklem
Her içine girdiği odaya bir şefkat
Sıfat
serinliği
getiren / bu kız
İsim
Her
içine girdiği odaya / bir şefkat serinliği / getiren
DT N Yüklem
]Bu grup, kelime grubu
içinde sıfat ve isim; cümlede, özne, nesne, zarf ve yer tamlayıcısı olarak
kullanılır.
Mısralarında nağme hissedilmeyen / bir
manzume
Sıfat İsim
Bu eseri tamamlamak için ne kadar
çabaladığını / hiç kimse bilmiyordu.
Sıfat-fiil grubu, isim, nesne
Sabrından saray yapan / sultanları bilirim.
Sıfat İsim
]Birleşik isim olarak
kullanılan sıfat-fiiller vardır:
Vatansever, cankurtaran, çöpçatan...
5.
ZARF-FİİL GRUBU
Bir zarf-fiil ve bu zarf-fiile bağlı unsur
veya unsurlardan kurulan kelime gruplarına zarf-fiil
grubu denir.
Grubun ana unsuru zarf-fiildir ve sonda
bulunur. Cümleler öğelerine ayrılırken zarf-fiil ve ondan önce gelen ve ona
bağlı olan kelimeler ayrılmazlar.
Zarf-fiil, grupta yüklem görevindedir.
Vurgu, zarf-fiilden önceki unsurdadır.
]Zarf-fiilden önce
gelen kelimeler, cümlede olduğu gibi, özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı
tümleç olarak adlandırılırlar. Bu yüzden zarf-fiillerle ve zarf-fiil
gruplarıyla birleşik cümleler yapılır.
Son gülün karşısında / son bülbül / ah
ederken...
DT Özne Yüklem
Bu yaman dağların hayalini / hatırımdan /
silince...
Nesne DT Y.
Kanatlarını açan kocaman bir kartal gibi /
kollarını /
Edat T. Nesne
açarak...
Y.
Pembe hayaller / kura kura
Nesne Y.
]Hâl ekleriyle çekime
girmiş bazı sıfat-fiiller, cümlede zarf görevi yaparlar. Bunlar da birer
zarf-fiil grubudur.
Müzik başladığında / bütün salon bir
sessizliğe gömüldü.
Sudur, akar / kendi bildiğince.
Pencere, en iyisi pencere
Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa
Dört duvarı göreceğine.
]“-r, -mez”, “-di mi”,
“-di, -eli” ile kurulan gruplar da birer zarf-fiil grubudur.
Bir pırıltı gördü mü / gözle hemen dalıyor.
Ben bu gurbet ele düştüm düşeli
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Çamlıca’nın bu asıl çevresine girer girmez, artık eniştemizin
köşkünün tılsımlı duygularını tatmaya koyulurduk.
]Bu grup, kelime grubu
ve cümle içinde zarf olarak kullanılır.
Bahar geleli / kargalar sınırsız bir neşe
içinde.
Dargınlığını unutup / onunla barışmak
istiyor.
Yokuşu çıkar çıkmaz, / kurumuş başak tarlalarıyla karşılaştık.
Kardan, yağmurdan, rüzgârdan sora sora /
Bir yol bulup / giderdim anılara.
]Zarf-fiil grubu
yüklem olarak da kullanılabilir.
Âlemde gündüz gönlümüze işkencedir
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
6. TEKRAR
GRUBU (İKİLEME)
Bir nesneyi veya hareketi karşılamak için eş
görevli iki kelimenin meydana getirdiği kelime grubudur.
Grupta her unsur kendi vurgusunu taşır;
kelimeler arasına virgül konmaz.
Eğri büğrü, çoluk çocuk, er geç, senli
benli, ezildi büzüldü, delidolu,
Vah vah, oh oh, fısıl fısıl, şırıl şırıl,
zıp zıp, yavaş yavaş, sabah sabah,
Baka baka, gide gele, olmaz olmaz, bitmez
tükenmez, demet demet, öbek öbek...
Yapılış şekillerine göre çeşitleri
a. Aynı kelimenin tekrarı
Mışıl mışıl, yavaş yavaş, koşa koşa, ılık
ılık, koca koca...
b.Yakın veya eş anlamlı kelimeler
Doğru dürüst, eğri büğrü, kılık kıyafet,
dayalı döşeli, güle oynaya...
Okul mokul, çanta manta, halı malı...
c. Zıt anlamlı kelimeler
Bata çıka, irili ufaklı, ölüm kalım, dosta
düşmana...
]Tekrarlar anlamı
kuvvetlendirir; nesneye ve harekete çokluk, süreklilik ve beraberlik anlamları
katar.
Mini mini çocuklar
Diyar diyar dolaştım.
Yaza yaza usandı.
İyi kötü bir şeyler yaptı.
]Grubu oluşturan
kelimeler çekim eki alabilir.
evi barkı, evini barkını, sağa sola, işinde
gücünde, varını yoğunu, dereden tepeden...
]Çoğunda kelimelerin
yeri değiştirilemez.
Eğri büğrü →büğrü
eğri
]Tekrar grupları,
cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.
Sürü sürü kargalar, hisarın üstünden uçarken
acı acı bağırıyordu.
Kahve mahve yapmam sana ben.
Dişi aslan bu mini miniyi kendi yavruları
arasında görünce, onu da doğurduğunu sandı.
Yorgun argın dönüyorum her akşam eve.
Çamurlara bata çıka yürüdü.
Havuzda su şırıl şırıldır.
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer.
Takınsan kanat manat
Kuş muş olsam seğirtsem
Maviliğin çeşmesi gürül gürül
Ardından bir ses kopar. Artık durul.
Dallarda tomurcuk tomurcuk, çiçek çiçek;
Boşlukta kuş kuş, böcek böcek;
Kovuklarda arı arı, petek petek;
Kuytularda menekşe menekşe, çilek çilek;
Gül gül, zambak zambaksınız. (Arif Nihat)
Gök mavi mavi gülümsüyordu.
Yeşil yeşil dallar arasından.
7. EDAT
GRUBU
Bir isim unsuru ile bir çekim edatından
oluşan kelime grubudur.
“ile, için, kadar, göre, diye, rağmen,
karşı, doğru, gibi, dolayı...” edatları ile yapılır.
Yaşadığım gibi, çocuklar için...
]İsim unsuru başta,
edat sonda bulunur.
İnsan gibi, çalışmasına rağmen, bir
demet çiçek ile...
]Birleşme ismin ve
edatın türüne göre ekli veya eksiz olur.
Yaşamak için
Sen-in gibi
Deniz-e doğru
Bun-dan dolayı
bu kadar-ı-n-ı
senin gibi-s-i
]isim unsuru kelime
grubu olabilir.
Hür maviliğin bittiği son hadde kadar
Bozulup dağılmak üzere
İlk uçuştan sonra yuvaya dönmeyi başaran yavru
serçeler gibi
]Birden fazla isim
unsuru bulunabilir.
Yorgunluğuna, uykusuzluğuna rağmen
Bir avuç buğday, bir tutam ot, bir karış
toprak için
]Edat grubu cümlede ve
kelime grubu içinde sıfat, zarf ve isim olarak kullanılır.
Bu paranın ne kadarı sizin?
(iyelik eki almış, isim gibi kullanılmış,
nesne olmuş)
Her şey bıraktığım gibiydi.
(ek-fiilin “di”li geçmiş zaman çekimi ile
isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)
Keskin bir ışık, etrafımızda bir zafer
borusu gibi çınlıyor.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’na doğru ağaçların
bile sıhhatine imrenerek yürüdüm.
Vücudum, büyük bir korku ile, öne doğru
eğildi.
Derenin sağ tarafındaki sırtta on beş yirmi
kadar çadır vardı.
Bizim perişanlığımız, gönülleri toplamak
içindir.
O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
]Cümlede çoğunlukla
zarf veya edat tümleci olur.
Sabaha kadar ders çalıştık. (zarf
tümleci)
Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci)
]Grubun vurgusu isim
üzerindedir.
]Edat grupları cümleye
çeşitli anlamlar katar.
Ders çalışmak için odasına çekildi. (amaç)
Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden,
dışarıya çıkmanın sebebi)
Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
Senin için sorun yok tabi. (görelik)
Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
Sizin için üç kişilik yer
ayrıldı. (aitlik)
Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik)
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)
Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)
Konuşmak üzere ayağa kalktı. (amaç)
Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç)
Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik)
Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden)
Biz de onlar kadar başarılıyız. (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)
Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar
sevindi. (gibi)
Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
Ne kadar güçlü bir adam... (zarf)
Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)
Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim.
(isim, ad tamlamasında tamlanan)
Dershaneye kadar gidelim. (edat tümleci)
Başbakana göre enflâsyon düşük. (açısından)
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
Anlatılanlara göre ikisi de
suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)
Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)
Yağmur sabaha karşı yeniden
başlamıştı. (doğru)
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)
Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor.
(amaç)
Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı.
(neden)
Ormana doğru yürüdük.
Akşama doğru geldiler. (zarf öbeği)
Zayıflıktan dolayı sık sık
hastalanıyor.
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
Çok uğraşmama karşın başaramadım.
Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.
Okuldan beri hiç susmadı.
Kar, sabahtan beri yağıyor.
8.
BAĞLAMA GRUBU
Bağlama edatları (bağlaç) ile birbirine
bağlanmış iki veya daha fazla isim unsurundan meydana gelmiş kelime
gruplarıdır.
“ve, veya, veyahut, ya da, yahut, ama,
fakat, ancak, de.....de, gerek....gerek(se), ha........ha, hem, hem de,
hem.....hem (de), ile, ilâ, ister.....ister(se), kâh..........kâh, lâkin,
ne......ne (de), ya....ya (da), değil.”
]Bağlama grubunda her
unsur kendi vurgusunu taşır.
]Bağlama grupları
cümlede ve kelime grubunda isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.
]Bağlama edatı
(bağlaç), isim unsurlarının arsında bulunur. İsimler grubun kuruluşuna eşit
olarak katılırlar.
Kırmızı ve Siyah, babalarla oğulları, olmak
veya olmamak, olmak ya da olmamak, Ayaşlı ve Kiracıları, üç ilâ beş, çalışkan
fakat şanssız, para değil mutluluk, güzel ama vefasız, ne sevinç ne üzüntü, ne
mendil ne de bir kol, eli de ayağı da, ne yer ne yâr;
hem annem, hem babam, hem de kardeşim
zengin mi fakir mi;
ya bunu, ya. şunu, ya da onu...
]İçinde ikiden fazla
isim bulunan bağlama gruplarında “ve” bağlacı son iki ismin arasında yer alır.
Okumak, anlamak ve uygulamak
Ufak tefek, sinirli ve inatçı
Dağ, deniz ve ova...
]Bu grupta sim unsuru,
kelime grubu olabilir.
Hicranla ağaran bu saçlar değil,
sevgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış
Ne gülen, ne el sallayan, ne de bir çift lâf
eden oldu.
İçeri girmek ve annesinin niçin kovulduğunu
sormak istedi.
Gelenekler, arkasından başkaları geldiği
için ve kendilerine ihtiyaç kalmadığı için giderler. (Beş Şehir)
9.
AİTLİK GRUBU
..........................
10.
UNVAN GRUBU
Bir şahıs ismiyle, bir unvan veya akrabalık
isminden meydana gelen kelime gruplarıdır.
Bilge Kağan, Bayındır Han, Osman Gazi,
Mehlika Sultan, Hasan Paşa, Ali Bey, Ahmet amca, Şinasi Efendi, Kemal Ağa,
Nigâr Hanım...
]Şahıs ismi başta,
unvan ve akrabalık ismi sonda bulunur.
]İki unsur eksiz
birleşir.
]Şahıs ismi birleşik
isim olabilir.
Mehmet Âkif Bey, Halide Nusret Hanımefendi,
Kâzım Karabekir Paşa...
]Bu grup, cümlede ve
kelime gruplarında isim olarak kullanılır.
Zafer yolunda unutamayacağım yüzlerden biri,
Hatice Nine’nin yüzüdür.
Perviz Efendi cevap vermedi.
]Grubun vurgusu
birinci unsur üzerindedir.
]Birinci unsuru unvan
veya akrabalık ismi olan “Sultan Süleyman, Şah İsmail, Doktor Ömer, Profesöz
Muharrem Ergin, Bay Mustafa, Prens Sebahattin, Mareşal Fevzi Çakmak, Şair
Eşref, Onbaşı Mehmet, Öğretmen Salih” gibi tamlamalar unvan grubu değil
birleşik isimdir.
11.
ÜNLEM GRUBU
Bir ünlemle bir isim unsurundan oluşan
kelime gruplarıdır.
Ey Türk gençliği
Ünlem başta, isim unsuru sonda bulunur.
Vurgu ünlem üzerindedir.
a canım!, be kardeşim!, bre yalan dünya!,
hey çocuklar!
İsim unsuru, bir kelime grubu olabilir.
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları
Ey Türk istikbalinin evlâdı!
A benim keleş oğlum!
Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü!
Ey âlemi donatan ışık, toprağa can verev el!
]Cümle kuruluşuna
katılmayan bu grup hitaplarda kullanılır.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
İlâhî bir kudretin, ebedî bir feyzin var, ey
Türk!
Ey tatlı ve ulvî gece, yıllarca devam et.
“Ey sevgi dalımda ilk açan tomurcuk,
Kanımın akışını yenileştiren damar,
Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,
İçime yeni bir fecir gibi dolan çocuk.”
(Orhan Veli)
12.
SAYI GRUBU
Basamak sistemine göre sıralanmış sayı
isimleri topluluğudur.
Sayılar sondan başa doğru büyür. Küçük sayı
sonda bulunur.
]Genellikle ara
sayılar sayı grubudur.
Bir, beş, on, yüz, bin, milyon isim
İki yüz, beş bin, otuz milyon sıfat tamlaması
On bir, doksan iki, yüz elli dört sayı grubu
]Sayı grupları en az
iki kelimeden oluşur. İkiden fazla kelime bulunduran sayı gruplarında her unsur
kendi içinde bir kelime veya kelime grubudur.
Yedi
/ yüz sıfat
tamlaması
Yedi
yüz / elli sayı
grubu
Yedi
yüz / elli iki sayı grubu
Yedi
yüz elli iki / bin sıfat
tamlaması
Yedi
yüz elli iki bin / altı sayı
grubu
Yedi
yüz elli iki bin / altı yüz sayı
grubu
Yedi
yüz elli iki bin / altı yüz / on dör tsayı
grubu
]Sayı grubunun sıfat
tamlamasından farkı:
1. Sayı
grubunda en küçük sayın sonda bulunur:
on / altı, elli
iki bin / dört yüz / kırk iki
2. Sıfat
tamlamasında ilk sayı ismi sondaki sayı isminin adedini gösterir:
Elli / bin, beş
/ yüz, beş yüz / milyon
]Sayı grupları cümlede
isim ve sıfat olarak kullanılır.
Yaptığı sarayların adedi kırk iki idi.
Kalede yüz elli asker kalmıştı.
]Bütün sayı isimleri
birbirinden ayrı yazılır. Ancak senet vb. evraklarda araya rakam sığdırılmasın
diye bitişik yazılabilir.
]Grubun vurgusu küçük
sayı ismindedir.
13.
KISALTMA GRUPLARI
Bu gruplar genellikle isim-fiil, sıfat-fiil
ve zarf-fiil gruplarının kısalması ve kalıplaşması sonucu oluşmuşlardır
Bu grupların ortak özelliği, iki isim
unsurundan meydana gelmeleri ve vurgunun ikinci unsurda olmasıdır.
a.
İsnat Grubu
Sıfat-fiil ve zarf-fiil grubundan
kısalmıştır
Karnı tok olan adam→ karnı tok adam
Başı açık olarak → başı açık
İsim,
sıfat ve zarf olarak kullanılır.
Birleşik sıfatlar arasında da anlatıldı.
gözü tok (insan), eli açık (arkadaş),
sohbeti tatlı (insanlar), cebi dolu (adam)...
iki düğmesi kopuk (palto)...
Dili bir, gönlü bir, imanı bir
insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını
Kaç gözü yaşlıyı teselli etti.
Şu çenesi düşüğe sen aldırma
Gurbet akşamlarının bağrı yanık
yolcusuyum.
Bekir önce anlamadı, ağzı açık bir
süre baktı.
b.
Yükleme Grubu
Sıfat-fiil ve isim-fiil grubundan
kısalmıştır
Yüzü aşkın olan →yüzü aşkın
Kitabı tetkik etmek→kitabı
tetkik
Birinci unsur belirtme hâl eki alır.
İnsanı takdir, memuru teftiş, küçük
çocukları af, evi iyice tamir..
Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim
ve sıfat olarak kullanılır.
Yüzü aşkın insan meydanda toplanmıştı.
Kitabı tetkik için görevliden izin istedi.
c.
Yaklaşma Grubu
Yaklaşma eki almış bir ismin başka bir
isimle oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur yaklaşma eki alır.
Birleşik sıfatlarda anlatıldı.
]Fiilimsilerden
kısalmıştır
evine bağlı olan →evine bağlı
fikrine müracaat etmek→ fikrine müracaat
başına buyruk olarak→başına
buyruk
Tatile düşkün (insanlar), cana yakın
(arkadaş), geçmişe bağlı (bir yazar), sözüne sadık (dost), içe dönük (tehdit),
dile kolay(işler)...
Güzel sanatlara meraklı (kız), geleneklere
çok bağlı (adam)...
]Bu grup, cümlede ve
kelime gruplarında isim, sıfat ve sarf olarak kullanılır.
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı.
Yanında yirmiye yakın muhabir vardı.
Adam, sırıklara bağlı fasulyelerin
küçük, ürkek çiçeklerini gördü.
Saatlerdir kapıya dönük oturuyordu.
Yemeği gece yarısına yakın yediler.
d.
Bulunma Grubu
Bulunma eki almış bir ismin başka bir isimle
oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur bulunma eki alır.
Haftada bir, dörtte üç, solda sıfır, yükte
hafif, beş günde bir,
]Cümlede ve kelime
gruplarında isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.
Arada bir o meşhur kahkahasını atardı.
Ekmeğin dörtte birini yanındakine
uzattı.
İşinde usta insanlarla bir arada
çalışıyor.
e.
Uzaklaşma Grubu
Uzaklaşma eki almış bir ismin başka bir
isimle oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur uzaklaşma eki alır.
İçten pazarlıklı (adam), kendisinden emin
(adımlarla), benden gizli (iş), gözden ırak (bir köşe), yandan çarklı (kahve),
estetik endişeden uzak (eserler)...
]Cümlede ve kelime
grupları içinde isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.
Bin yıldan uzun bir gecenin
bestesidir bu.
Bir öğle paydosunda herkesten geç
çıktı sınıftan.
Uzun bir yolculuktan sonra köye varmıştık.
Sakin ve kendinden emin çalışıyor.
Ondan daha idealistine rastlamadım.
Evde çekirgeden bol ne var!
f.
Vasıta Grubu
Vasıta eki almış bir ismin başka bir isimle
oluşturduğu kelime grubudur.
Birinci unsur vasıta eki alır.
Seninle dost (insanlar), bayrakla süslü
(sınıflar), sırmayla işli (cepken)...
Bu grup da sıfat-fiil veya zarf-fiil
grubundan kısaltılmıştır.
Seninle dost olan (insanlar) →
Seninle dost (insanlar),
bayrakla süslü olan (sınıflar)→
bayrakla süslü (sınıflar),
sırmayla işli olan (cepken) →
sırmayla işli (cepken)
parayla yüklü olarak →parayla yüklü
]Cümlede ve kelime
grupları içinde isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır.
Garip çizgilerle dolu han duvarları
Annesiyle dargın gitti.
Bu kısaltma gruplarının dışında bazı
kısaltma grupları daha vardır ki bunlar da çeşitli cümlelerden ve kelime
gruplarından kısaltılmıştır.
Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Kokusuyla baş başa kaldı çiçekler
Bir nefes olmuşum Fatih’in ordusunda
Yürüyorum omuz omuza sipahilerle
Aynalar baştan başa tenha
Başka bir çerçevedir gitgide dünya
artık.
El ele tutuşarak yola koyuldular.
14.
BİRLEŞİK İSİM
Burada bahsedilecek olan birleşik isimler
sadece özel kişi isimleridir.
Bir kişinin özel adı olmak üzere bir araya
gelen kelimeler topluluğudur.
Muharrem Ergin, Yavuz Sultan Selim, Ali Şir
Nevai, Yahya Kemal Beyatlı, Arif Hikmet
Par, Ahmet Turan Alkan, Ömer Seyfettin, Ahmet Haşim, İkinci Kılıç Arslan,
Kaşgarlı Mahmut, Yıldırım Beyazıt...
Unvan sıfatları, insanların sosyal
seviyelerini, makamlarını, mevkilerini, rütbelerini, statülerini bildirmek için
isimlerden önce kullanılan sıfatlardır. Unvan sıfatları isimden önce gelirse
unvan grubu veya sıfat tamlaması değil birleşik isim oluşur.
Sultan Süleyman, Şah İsmail, Doktor Ömer,
Profesöz Muharrem Ergin, Bay Mustafa, Prens Sebahattin, Mareşal Fevzi Çakmak,
Şair Eşref, Onbaşı Mehmet, Öğretmen Salih...
Birinci unsuru sıfat, ikinci unsuru özel
isim olan kelime grupları zamanla sıfat tamlaması olmaktan çıkmış, birleşik
isme dönüşmüşlerdir. Sıfat tamlamasında başta bulunan vurgu da bu birleşik
isimlerde ikinci unsura kaymıştır.
Ulubatlı Hasan, Deli Dumrul, İkinci Selim...
çok güzel kral kaynak
YanıtlaSil