Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da bazen tek başına anlamı olmadığı hâlde (edatlar) cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime (sözcük) denir.
Kelime,
belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesi sonucu insanlar arasında
anlaşmayı sağlayan, dilin anlamlı en küçük parçasıdır.
Kelime
ÇEŞİTLERİ
“Seyredilecek bir şey ve dinlenilecek bir hikâye yoksa, hayat
çoğu zaman bir sıkıntıdır. Çocukluğumda bu sıkıntıya karşı ya radyo dinlenirdi
ya da pencereden dışarıya, sokağa, gelip geçenlere, karşı apartman dairelerinin
içine bakılırdı. O zamanlar, 1958'de, Türkiye'de daha televizyon yoktu. Ama
"yok" denmez, tıpkı İstanbul sinemalarında gösterilmesi üç beş yıl
alan, Hollywood'un efsane filmlerinden söz ederken yapıldığı gibi "daha
gelmedi" denirdi iyimserlikle.”(Orhan Pamuk; Pencereden Bakmak)
Yukarıdaki
parçada birbirinden anlam ve görev bakımından oldukça farklı kelimeler vardır:
Kimisi yalın
hâlde, kimisi yapım ya da çekim eki almış.
Kimisi tek
başına da anlam ifade edebilmekte, kimisi de cümleden çıkarılınca anlamını
kaybedecek.
Kimisi bir
başka kelimenin nitelik ve niceliklerini; kimisi bir iş, oluş, hareket, kılış,
durum; kimisi de bütün bunların nasıllığını bildirmekte.
Kimisi bir
varlığı veya kavramı karşılamakta, kimisi de bir varlığı veya kavramı
karşılayan bir kelimenin yerini tutmakta.
Tanım
Kelimelerin
anlam ilgilerine, aldıkları çekim eklerine ve cümledeki görevlerine göre
ayrıldıkları sınıflara kelime türleri (çeşitleri) denir.
İsimler,
cümlede üstlendikleri göreve göre alt başlıklara (türlere) ayrılırlar:
“isim, sıfat,
zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem”
İsim kökleri,
varlık ve kavramları karşılarken, fiil kökleri, kılışları, durumları ve
oluşları karşılar.
Kök açısından
iki çeşit olan kelimeler, cümle içinde bulundukları yere göre görev yüklenirler
ve cümledeki görevlerine göre kelime çeşitleri (sözcük türleri) adını alırlar.
Bunlardan
isimler ve fiiller anlamlı kelimelerdir. İsim soylu olan edatlar, tek başlarına
anlam ifade etmezler; ancak cümlede anlam kazanır veya sadece diğer kelimelere
anlam katarlar. Bundan dolayı edatlara yardımcı kelimeler de denir.
Türkçede
kelimeler, cümle içerisinde anlam ve görev kazanır. Kelime çeşitleri konusunda
kelimelerin önce tek başlarına, sonra ve daha önemlisi cümlede üstlendikleri
görevleri üzerinde durulacaktır. Her kelimenin tek başına bir tür adı varsa da
onların asıl kullanım yerleri cümleler olduğu için cümle içerisinde
kazandıkları görevler önemlidir.
Kimi
kelimeler tek başlarına herhangi bir görev ifade etmeyebilirler:
için, ancak, kadar, gibi, dahi, bile, de...
Bazıları tek
başlarına kullanıldıklarında bir türe dahil oldukları gibi cümle içerisinde
veya başka kelimelerle oluşturdukları kelime gruplarında daha farklı bir türe
dahil olabilirler: Yani, bazı kelimeler, sıfat, isim, zamir, zarf türlerinin
birkaçına birden örnek teşkil edebilir. Bunların türünü tespit etmek için bu
türlerin tanımlarını ve özelliklerini örneklerden hareketle kısaca bilmek
gerekir.
İyi bir tarz: sıfat;
İyi görünüyorsun: zarf;
İyiyi kötüden ayırmak lâzım: isim;
İyi! Yaz öyleyse: isim,
ünlem...
Görüldüğü gibi
ya bazı kelimelerin tek başlarına bir anlam ve görevi yoktur ya da farklı anlam
ve görevlerde kullanılabilmektedir. Kelimelerin bu şekilde değişik görevlerde
kullanılmasına adlarda görev değişimi de denebilir.
O hâlde bütün
kelimeleri önce bir tasnife tabi tutmak, sonra alabildikleri görevleri ayrı
ayrı belirtmek gerekecektir.
İSİMLER
Tanım
Canlı cansız
bütün varlıkları, kavramları, hatta
fiilleri de karşılayan, onları anmaya, tanımaya, birbirinden ayırmaya yarayan
kelimelere isim (ad) denir:
ağaç, su, deniz, Hasan, Anadolu, gidiş, dönüş vb.
İsimler
çeşitli yönlerden sınıflara ayrılır.
A. Varlıklara Verilişlerine Göre
İsimler ait
oldukları varlığın veya kavramın eşi benzeri olup olmamasına göre ikiye
ayrılır: Varlık veya kavram özelse (eşsiz, benzersiz) onun ismi de özel isim;
cins ise (aynısından birden fazla) onun ismi de cins ismidir.
1. Özel İsim
Kâinatta tek
olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan kelimelere denir.
Bu varlıklar
zaten özel oldukları için adlarına da “özel” denir. “Mehmet” kelimesi
milyonlarca insana ait olabilir, ama bütün “Mehmet”ler tek tek özel oldukları
için adları da özeldir.
Özel isim
adından da anlaşılacağı gibi özeldir, yani bir şeyin kendisine aittir.
Özel isimler,
etiket isimlerdir; varlıklara sonradan takılmış hususî adlardır. Cins
isimlerdeki gibi nesne ile kelime arasında tam bir ilişki yoktur. Özel
isimlerin sahipleri tanınmazsa zihinde bir varlık, kavram oluşmaz.
Bütün özel
isimler (özel ismi oluşturan her kelime ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar)
büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa cins ismi zannedilebilirler.
Yavuz, Hasan, Kayseri, Acıpayam, Akdeniz, Alanya, Ulu Cami,
Sultan Selim, Hatice, Küçük Ağa, Türkçe, Türk Dil Kurumu...
Başlıca Özel İsimler
1.
İnsan isimleri:
Ali, Meltem, Mehmet, Meral, Yasemin, Uğur, Barkın...
Binbaşı Ömer, Doktor Kenan, Mütercim Asım, Ankaralı Âşık Ömer...
Fatih Sultam Mehmet, Mimar Sinan, Nedim, Mustafa Kemal, Mehmet
Akif, Nazım Hikmet, Yavuz Bülent Bakiler, Kâmuran İnan...
2. Kurum,
kuruluş, müessese, makam, üniversite isimleri:
Mamak Anadolu Lisesi, Yeşilay Derneği, Türk Dil Kurumu, Ege
Üniversitesi, Kars Valiliği, Mamak İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü...
3. Millet,
kavim, din, mezhep isimleri:
Türk, Türkler, Yunan, İngiliz, Çeçen, Ruslar...
Müslüman, Musevî, Hıristiyan...
İslâm, İslâmiyet, Musevîlik, Hıristiyanlık...
Hanefî, Hanefîlik, Şafiî, Alevî...
4. Dil
isimleri:
Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince, Tibetçe...
5. İl,
İlçe, Semt, mahalle, cadde, bulvar, sokak
isimleri:
Sivas, Ankara, İstanbul, Mamak, Yenişehir, Şirinevler, Dikimevi,
Atatürk Bulvarı, İvedik Caddesi, Gönül Sokak...
6. Ülke
ve bölge isimleri:
Türkiye, Afganistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Batı Almanya, Batı Trakya, Güney Yemen, Doğu Avrupa, Doğu Anadolu
Bölgesi, İç Anadolu (Bölgesi), Ege, Marmara...
7. Kıta
isimleri:
Avrasya, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antarktika, Arktika,
Avustralya.
8. Deniz,
okyanus, göl, akar su, boğaz, geçit isimleri:
Akdeniz, Karadeniz, Manş Denizi, Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu
Van Gölü, Hazar Denizi, Beyşehir Gölü, Kızılırmak, Yeşilırmak,
Sakarya, Seyhan, Fırat, Nil, İstanbul Boğazı,Panama Geçidi, Süveyş Kanalı ...
9. Dağ,
tepe, ova, yayla isimleri:
Elmadağ, Uludağ, Ağrı Dağı, Erciyes (dağı), Everest Tepesi,
Çukurova, Konya Ovası...
!
“Konya Ovası,
Van Gölü, Ağrı Dağı” gibi her iki harfi de büyük yazılan özel isimlere
dikkat edilirse, birinci kelimenin zaten il olarak mevcut olduğu; ikinci kelime
eklenince oluşan ismin o ile ait ama yeni ve özel bir varlığı karşıladığı
görülür. Hâlbuki Hürriyet gazetesi, Nil nehri, Ankara şehri, Fırat nehri,
Erciyes dağı gibi örneklerde birinci kelime büyük, ikinci kelime de küçük
harfle başlamaktadır. Bunun sebebi bu kelimelere eklenen ikinci kelimelerle
yeni bir özel isim oluşturulmuş olmamasıdır. Hürriyet zaten bir gazete
adı; Nil zaten bir nehir adı; Ankara zaten bir şehir adı; Erciyes
zaten bir dağ adıdır.
10. Gezegen
ve yıldız adları:
Merih, Mars, Jüpiter, Venüs, Küçükayı...
11. Dünya,
güneş ve ay kelimeleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa
özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim
vb.) kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar:
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine değil,
görünüşüne)
12. Kitap,
gazete, mecmua, eser isimleri:
Tercüman (gazetesi), Zaman (gazetesi); Nokta (dergisi), Aktüel
(dergisi); Türk Dili (dergisi), Virgül; Yaprak Dökümü, Semerkant; Resimli Türk
Edebiyatı Tarihi, Türk Ansiklopedisi...
13. Hayvanlara
takılan özel isimler:
Tekir, Karabaş, Yumoş, Minnoş, Pamuk...
2. Cins İsmi
Aynı cinsten
olan varlıkların ortak isimleridir. Dilin temel kavramları cins (tür)
isimleridir.
taş, yol, ağaç, ırmak, kitap, dergi, yaprak, ev, çocuk, su, sıra,
hayal, düşünce, sıla, özlem, taraf, ceza...
Cins
isimlerinde kelime ile ifade edilen anlam arasında sıkı bir ilişki vardır:
İsim, tanıttığı varlığı veya kavramı çağrıştırır. Cins isimleri herkes
tarafından tanınır ve bilinir.
Tür adı olan
her kelime, o türden tek varlığı anlattığı gibi; biçimce çoğullanmadığı hâlde o
türün tümünü ya da bir bölümünü de anlatabilir:
İnsan, düşünen, konuşan bir varlıktır. (bütün insanlar)
Çiçek, susuzluktan kurumuş. (herhangi bir çiçek)
Başlıca Cins İsimleri
1. Vücudun
bölümleri ve organ isimleri:
baş, kol, el, ayak...
2. Akrabalık
isimleri:
ana, baba, kardeş, dayı, hala, teyze...
3. Araç,
eşya isimleri:
kaşık, makas, bardak, iplik, iğne...
4. Hayvan
ve bitki isimleri:
kedi, kartal, fındık, ceviz, kiraz...
5. Kavramlar:
düşünce, hedef, zekâ, temenni...
6. İş,
meslek; meslek sahibi simleri:
öğretmenlik, öğretmen, avukat, işçi, memur, profesyonel,
futbolcu...
7. Giyecek
isimleri:
ceket, ayakkabı, gömlek, eldiven...
8. Yiyecek
isimleri
elma, yemek, ekmek, biber...
9. İçecek
isimleri:
su, meşrubat, gazoz...
10. Sayı
isimleri:
on, beş yüz, bir...
11. Renk
isimleri:
sarı, kıpkırmızı, mor...
12. Nitelik
isimleri:
büyük, kocaman, dairesel...
13. Zaman
isimleri:
ay, saat, dakika, yıl...
14. Soru.
Kelimeleri:
ne, kim, hangi...
Bazı cins
isimlerin özel isim olarak kullanıldığı görülür:
tırmık: bir ziraat aleti.
Tırmık: bir kedinin özel adı
ozan: şair
Ozan: erkek ismi
hürriyet: bağımsızlık
Hürriyet: gazete adı
Dünya, güneş
ve ay kelimeleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa
özel isim; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim vb.)
kullanılıyorsa cins ismi olur:
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine değil,
görünüşüne)
B. Maddelerine Göre İsimler
İsimler,
karşıladıkları varlıkların beş duyu organından herhangi biriyle algılanıp
algılanamamasına göre ikiye ayrılırlar.
1. Somut İsim
Beş duyudan
herhangi biriyle algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz varlık ve kavramların
isimleridir. Yani somut varlıkları karşılayan isimlere somut isimler denir. Bu
isimler, herkes tarafından görülen, bilinen, hissedilen, cismi olan, varlığı
kişiden kişiye değişmeyen varlıkları karşılarlar.
su, toprak, ağaç, ses, televizyon, rüzgâr, sarı, mavi, duman,
koku...
2. Soyut İsim
Beş duyudan
herhangi biriyle algılanamayan, madde hâlinde bulunmayan ve zihnimizle
kavradığımız veya var olduğuna (akla, ruha, sezgiye, inanca bağlı olarak)
inandığımız varlıkların isimleridir.
sevinç, şüphe, tezat, Allah, cesaret, keder, korku, aşk, melek,
ruh, şeytan...
C. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler
1. Tekil isim
Tek varlığı
belirten ve karşılayan, yapıca tekil olan (topluluk isimleri hariç)
kelimelerdir.
kendi, ben, çocuk, kalem, defter...
Not: Tür
adı olan her kelime, o türden tek varlığı anlattığı gibi; biçimce
çoğullanmadığı hâlde o türün tümünü ya da bir bölümünü de anlatabilir. Bu
durumda da tekil sayılırlar.
İnsan, düşünen, konuşan bir varlıktır. (bütün insanlar)
Çiçek, susuzluktan kurumuş. (herhangi bir çiçek)
2. Çoğul isim
Yapısında,
anlamında birden çok varlığı barındıran, çokluk eki almış isimlerdir. Cins
isimlerinin çoğulu yapılır.
Biz, siz[2][2], onlar, evler, fikirler, merkezler,
dünyalar, kuşlar, böcekler, kelebekler, arılar...
Not:
Şekil yönüyle çoğul olmadığı, çokluk eki almadığı hâlde anlamca çoğul olan
kelimeler vardır.
Seçmen, tercihini yarın ortaya koyacak.
Asker, sınırları bekliyor.
Genç yaşta saçı dökülmüş.
Bu cümlelerde
seçmen, asker ve saç kelimeleri tekil oldukları hâlde anlamca çokluk
bildirmektedirler. Bunlar, topluluk isimleri değildir.
Not: Bazı
durumlarda özel isimlere de çoğul eki getirilir:
1. Aile anlamı
katar; -gil ekinin yerine kullanılır, yapım eki görevinde olduğu için
ayrılmadan yazılır
Yarın Ahmetlere gideceğiz.
İzmir’e, amcamlara/dedemlere/teyzemlere gideceğiz. (burada özel isme getirilmemiş.)
Aliler bize gelecekler.
2. Benzerleri
anlamı katar, kesme işaretiyle ayırarak yazılır:
Bu millet nice Fatih'ler, Kemal'ler yetiştirecektir.
Bu topraklarda ne Çaldıran’lar, ne Ridaniye’ler yaşandı.
3. Aynı ismi
taşıyanları belirtir:
Sınıftaki Ali’ler ayağa kalksın.
Hüseyin’lerin hepsi buraya gelsin.
4. Abartma
anlamı katar:
Çalışmak
için ta Almanya’lara gitti.
5. Topluluk,
soy kavramı bildirir:
Osmanlılar,
Türkler, Yunanlar, Adanalılar, Konyalılar...
3. Topluluk İsmi
Yapıca tekil,
ancak anlam bakımından çoğul olan; aynı türe dahil birden çok varlığı anlatan
isimlerdir. Teklerden oluşan topluluğu, çokluğu bildiren kelimelere denir.
ordu, sürü, orman, sınıf, okul, millet...
Not:
Topluluk isimleri de çokluk eki alabilir. Bu durumda aynı topluluktan birden
fazla olduğu ifade edilmiş olur.
Ordular, ormanlar, sürüler.
D. Yapılarına Göre İsimler
İsimler kaç
kelimeden oluştuklarına ve yapım eki alıp almadıklarına göre de
sınıflandırılırlar.
1. Basit İsim
Herhangi bir
yapım eki almamış, kök hâlindeki isimlere denir. Çekim eki almış hâlde
kullanılabilirler. Türemiş ve birleşik kelimeler yaparken bunlara yapım ekleri
getirilir.
İnsan, kelebek, gölge, yaprak(lar), kağıt(ta), kuş(u),
çiçek(ler), dağ(dan), bir(de), ...
Basit
isimlerimizin çoğu tek hecelidir, ama bütün basit isimler tek heceli
zannedilmemeli.
Basit isimler,
daha küçük ve anlamlı parçalara ayrılamazlar. Meselâ “kelebek kelimesini
kel-ebek şeklinde ikiye ayırıp “kel” diye anlamlı bir kelime
bulabiliriz gibi bir düşünce yanlıştır. Çünkü parça ile bütün arasında her
zaman -az ya da çok-bir anlam ilgisi bulunmalıdır.
2. Türemiş isim
İsim veya fiil
kök ve gövdeleriyle yansıma kelimelere bir yapım ekinin getirilmesiyle
oluşturulmuş, şekil ve anlam olarak yeni isimlere denir.
İsimden
türeyenler:
kömürlük, kitaplık, tuzluk, başlık, kulaklık, gecelik, gençlik,
insanlık, Türklük, çocukluk, hanımlık, kardeşlik, Müslümanlık, kulluk,
erkeklik, bilgelik, bayramlık, kışlık, akşamlık, gömleklik, iyilik, güzellik,
küçüklük, öğretmenlik, doktorluk, veterinerlik, eczacılık, arıcılık,
demircilik, kılavuzluk, rehberlik...
Türkçe, Almanca, Arapça, Farsça, Çatalca, Yenice, Çamlıca,
Taşlıca, Ilıca, delice, karaca, kokarca, yumuşakça...
sanatçı, kiracı, inşaatçı, yolcu, çaycı, şakacı, duacı,
milliyetçi, Türkçü, halkçı, sözcü, tiyatrocu, kemancı...
Ankaralı, Konyalı, köylü, kentli, Osmanlı, Karahanlı, Selçuklu,
Sözlü, evli, nişanlı...
etçil, otçul, insancıl, evcil, bencil, ölümcül...
vatandaş, yurttaş, gönüldaş, anlamdaş, meslektaş...
Aligil, Yaşargil, ancamgil...
geceleyin, akşamleyin, sabahleyin, gündüzleyin...
birinci, üçüncü, sonuncu, üçer, beşer, yedişer, dörder,
altışar...
gelincik, kızılcık, elmacık, kulakçık, karıncık...
Yansımalardan
türeyenler:
çıtır-tı, cızır-tı, şakır-tı, şıkır-tı, homur-tu, gıcır-tı, patır-tı
Fiilden
türeyenler:
gel-mek, oku-mak, ye-mek, iç-mek, çalış-mak...
yemek, çakmak, ekmek, ilmek, kaymak,
başlama, okuma, yazma, nakletme, hasta olma, danışma, sevme,
inanma...
Asma (yaprağı), bölme (işlemi), danışma (memuru), dondurma
(külâhı), kavurma, işletme, bağlama (:saz)...
Gülün açılış-ını seyret.
Kapının kapanış-ı çok ses çıkarıyor.
Adam oturuş-undan bellidir.
seziş, biliş, alış, veriş, anlayış...
Bu görüşü benimsemedim.
Bir buluş yapmış ki sorma
Alış verişe çıkacağız.
Sende hiç anlayış yok mu?...
Çıkış ne taraftaydı?
Okur yazar, yazar kasa, bilir kişi, gelir gider, keser, güler
yüz, tanıdıklar,
alacak(lı), yakacak, yiyecek, giyecek, içecek(lerimiz)...
Geçmiş, çok bilmiş...
Alım, satım, atım, yatırım,
seçim, ölüm, yıkım, verim, biçim, giyim, kuşam, takım, kavram, üretim, bölüm,
çözüm, uyum, çekim...
Sevgi, saygı, görgü, bilgi,
duygu, örgü, sergi, vergi, övgü, algı, tutku, uyku, biçki, baskı, içki, atkı,
keski...
Yazı, sıkı, yapı, ölü, korku, batı, gezi, bölü, koşu, doğu, artı,
tartı, sürü, örtü, çeki, duru, sayı...
Korkunun ecele faydası yok.
Doğuyu, batıyı karıştırdık.
Ölü balıklar suyun yüzündeydi.
Yurdun batı tarafı soğuyacak.
kurucu, yüzücü, gidici, öğren(i)ci, dilen(i)ci...
Eskiden iyi yüzücü imiş.
Okuyucu sayısı günden güne artıyor.
kızartı, karartı, bağırtı...
konak, durak, yatak, dönek,
ürkek, korkak, bıçak...
inanç, sevinç, usanç...
alıntı, akıntı, söylenti,
toplantı, yaşantı, sarsıntı
3. Birleşik İsim
Birleşik
isimler, birden fazla kelimenin bir araya gelip yeni bir varlığı veya kavramı
karşılayacak şekilde kalıplaşarak oluşturdukları, anlam ve şekil bakımından
yeni isimlerdir.
Birleşik ismi
oluşturan kelimeler arasına herhangi bir ek veya kelime giremez; girerse bu
kelime grubu birleşik isim olmaktan çıkar, belirtili isim tamlaması veya başka
bir kelime grubu olur.
Bu isimler
anlam bakımından tam bir kalıplaşmaya uğradıkları için tek bir kelime olarak
kabul edilir ve bu şekilde kullanılırlar.
Türkçede üç
yolla birleşik isim yapılır:
Anlam kayması
yoluyla
Ses kaynaşması
yoluyla
Kelime sınıfı
kayması yoluyla
a. Anlam
kayması yoluyla
Birincisi:
Birleşik ismi oluşturan kelimelerin tamamı (genellikle iki kelimeden oluşurlar)
anlam kaybına uğrar.
Hanımeli, aslanağzı, katırtırnağı, devetabanı, suçiçeği,
demirbaş, denizaltı, kuşpalazı...
İkincisi:
Kelimelerden sadece birincisi anlam kaybına uğrar:
Adamotu, yayınbalığı, incehastalık...
Akçaağaç, akçakavak, akciğer, karabiber, alageyik...
Başbakan, başyazar, başhekim... ?
Üçüncüsü:
İkinci kelime anlamını kaybeder:
Karatavuk, yerelması, karafatma...
b. Ses
kaynaşması yoluyla
cumartesi, pazartesi, kahvaltı, çörotu, peki...
c. Kelime
sınıfı kayması yoluyla
kaptıkaçtı, külbastı, mirasyedi, dedikodu, hünkârbeğendi,
albastı, gecekondu...
örtbas, sıkboğaz, alaşağı, ateşkes, kapkaççı...
giderayak, bilirkişi, vatansever, hacıyatmaz, cankurtaran...
elverişli, rasgele, albeni, çalçene...
Birleşik
isimlerin bir kısmı ayrı, bir kısmı da bitişik yazılır[3][3]. Bu sebeple birleşik isimler ayrı
yazılanlar ve bitişik yazılanlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Birleşik
kelimelerin ayrı veya bitişik yazılmalarında birleşik kelimeyi oluşturan
kelimelerin uğradıkları anlam kaybı ve ses olayları göz önünde tutulur.
a. Bitişik Yazılan Birleşik İsimler
Aralarına ek
giremeyecek kadar kalıplaşmış olanlarda kelimelerden en az biri anlam
değişikliğine uğradığı için bunlar bitişik yazılır. Kelimelerden biri veya her
ikisi birden anlam değişikliğine veya kaybına uğradıkları için bitişik
yazılırlar:
Sivrihisar, Kırşehir, dedikodu, hanımeli, aslanağzı, keditırnağı,
cumartesi, Ulucami...
Yapılışlarına
Göre Birleşik İsimler
İsim
+ isim: İsim tamlaması
içgüdü, aslanağzı, hanımeli, Çanakkale, Pamukkale, tahtakurusu,
Çatalçeşme, cumartesi, pazartesi, Topkapı(sı)...
Sıfat
+ isim: Sıfat tamlaması
Acıpayam, Ulukışla, anayasa, Sivrihisar, Karagöz, Altıparmak,
sütlaç, başsavcı...
Fiilimsi
+ isim:
bilirkişi, yazarkasa...
İsim
+ çekimli fiil / fiilimsi:
hünkârbeğendi, imambayıldı, mirasyedi, kuşkonmaz, kediboğan,
gecekondu, tanksavar, dalgakıran, tozkoparan, cankurtaran...
Çekimli
fiil /Fiilimsi + çekimli fiil / fiilimsi:
dedikodu, uyurgezer, kaptıkaçtı, vurdumduymaz, oldubitti...
Yansımalarla:
çıtçıt, şakşak, patpat...
]Birleşik
isimler oluşturulurken ses değişmeleri meydana gelebilir:
Cuma +erte = cumartesi
Pazar + erte = pazartesi
Sütlü+ aş = sütlaç
Top + kapı = Topkapı(sı)
]Birleşik
isim olarak kullanılan bir kelime grubuyla, aynı kelimelerden oluşup da
birleşik isim olmayan bir kelime grubu (meselâ bir isim tamlaması), bir eki
aynı şekilde almazlar. Birleşik isimle diğer kelime gruplarını bu şekilde de
birbirinden ayırabiliriz.
hanımeli-y-i birleşik
isim, bitki adı
hanım eli-n-i isim
tamlaması
denizaltı-y-ı deniz
altı-n-ı
b. Ayrı Yazılan Birleşik İsimler
TDK
kılavuzundan
Buraya kadar
yapılan tasnife göre her kelimenin birden fazla özelliği vardır:
Varlıklara
verilişine göre : özel
isim, cins ismi
Maddelerine
göre : soyut,
somut
Varlıkların
sayılarına göre : tekil
isim, çoğul isim, topluluk ismi
Yapılarına
göre :
basit, türemiş, birleşik
el : cins ismi; somut,
tekil, basit isim
düşünce : cins ismi; soyut, tekil,
türemiş isim
kitaplıklar : cins ismi; somut, çoğul,
türemiş isim
ayakkabı : cins ismi; somut, tekil,
birleşik isim
ordu : cins ismi;
somut, topluluk ismi, basit isim
Ankara : özel isim; somut, tekil,
basit isim
Çanakkale : özel isim; somut, tekil,
birleşik isim.
İsimlerde Küçültme
Bir varlığın,
bir ismin küçüklüğü genel olarak, başına getirilen “küçük, mini, ufak” gibi
sıfatlarla ifade edilir:
Küçük köy, ufak el, mini kasa...
Bazen bu
sıfatların yerini “Cİk, -Ceğİz” ekleri tutar. Bu ekler isimlere küçültme anlamı
katar.
küçük tepe→tepecik
küçük çocuk→çocukcağız
Not: Bu
ekler her zaman küçültme anlamı katmayabilir; acıma ve sevgi; zavallılık ve
küçümseme anlamları da katabilir:
Serçecik daldan dala atlıyor. (acıma)
Adamcağız korka korka ayağa kalkar. (acıma)
Bebeciğimi çok özledim, diyordu. (sevgi)
küçük insan→insancık (zavallılık)
zavallı kelimeler→zavallı kelimecikler (küçümseme)
“-Cİk” eki
sıfata da getirilebilir:
genç adam→gencecik yaşta
“k” sesi ile
biten sıfatlara –Cİk eki getirildiğinde sıfatın sonundaki “k” düşer:
küçük→küçücük
ufak→ufacık
alçak→alçacık
minik→minicik
“-Cİk” eki somut
isimler de türetir:
karın→karıncık, badem→bademcik
“-Cİk” ekinin
“k” ile biten isimlere getirilerek somut isim türettiği durumlarda kelime
sonundaki k düşmez:
kulak→kulakçık, kapak→kapakçık...
“-cE, -İmsİ,
-İmtrak” ekleri de küçültme anlamı katar:
küçük→küçükçe
büyük→büyükçe
iri→irice
yeşil→yeşilimsi
sarı→sarımtırak
İsmin Hâlleri
İsimleri
isimlere, fiillere, edatlara bağlayan, diğer kelimelerle ilişki kurarak
isimlerin cümlede görev kazanmasını sağlayan eklere isim hâl ekleri denir. İsimlerin
bu ekleri alarak yüklendikleri görevlere ismin hâlleri denir.
1. Yalın Hâl (Nominatif)
Eki yoktur.
İsimlerin
hiçbir hâl eki almamış hâlleridir. Çoğul, iyelik ve bildirme eki almış
olabilir. Bu durumda da yalın hâlde sayılırlar.
ev, okul, yol, çocuk, fikir, baba(sı), defter(ler),
çalışkan(dır)...
Yapım ekleri
de ismin yalın durumunu değiştirmez.
kalemlik, bilgili, susuz, meslektaş...
Birleşik
isimler de hâl eki almamışlarsa yalındırlar:
dershane, tanksavar, gecekondu, bilirkişi...
Yalın hâldeki isimler cümlede özne,
yüklem (ek-fiil yardımıyla), zarf tümleci ve belirtisiz nesne olarak
kullanılabilirler.
Çocuk
ağlıyordu.
Biraz sonra çay
içelim.
Edebiyatın en
mükemmel ürünü şiirdir.
Akşam size
geleceğiz.
2. Belirtme (Yükleme) Hâli
“-İ” ekiyle
yapılır.
İsmin,
fiildeki işten, hareketten, eylemden doğrudan etkilenme ve onunla ilgili olma
hâlidir.
Bu eki alan
isimler cümlede belirtili nesne görevinde bulunur.
ev-i
gördüm, kapı-y-ı açtım, okul-u boyadılar, gül-ü koparmayın...
Belirtme
durumundaki isim, yani belirtili nesne yükleme sorulan “neyi, kimi” sorularının
cevabıdır. Tabi belirtili nesne bir soru kelimesi ise bu soru sorulmaz.
Çocukları buradan kim alacak?
Babası çocuğu çağırdı.
Şimdi soruları cevaplayın.
Burada kimi bekliyorsunuz?
Uyarı: Türkçede
iki tane –i eki vardır: iyelik eki ve belirtme hâl eki. Bunlar iyi bilinirse
cümledeki belirtili nesne ile isim tamlamasındaki tamlanan birbirine
karıştırılmaz. Bu, cümlenin anlamından da çıkarılabilir.
–i:
iyelik eki: (onun) kalem-i
–i:
belirtme hâl eki: kalem-i (kim aldı?)
3. Yönelme Hâli
“-E” ekiyle
yapılır.
Yüklemin
yöneldiği yeri, nesneyi ya da kavramı gösterir.
Yönelme
hâlinde, ismin belirttiği kavrama yöneliş, dönme, yaklaşma, ulaşma söz
konusudur. Yönelme hâlindeki kelimeler cümlede dolaylı tümleç ve yüklem
olabilir. Dolaylı tümleç, yükleme sorulan “neye, kime, nereye” sorularının
cevabıdır.
Sinema-y-a
git, ev-e dön...
Bizi karşılamak için kapıya geldi.
Bugün okula gitti.
Benim itirazım yapılan haksızlığa. (haksızlığadır:
yüklem)
“-E” yönelme
ekinin bunun dışında başka görevleri de vardır:
Fiyat, araç
ile anlamı katar:
Kitabı bin liraya aldı. (karşılığında)
Bu iş kaç paraya olur?
Zaman
bildirir, zarf tümleci yapar:
Bu iş sabaha biter.
Haftaya size gelelim.
İsimleri
edatlara bağlar:
Akşama kadar okulda ders çalıştık.
Sabaha karşı varırız.
Yaşına göre ağır bir işte çalışıyordu.
Deyim kurar:
Ağzına geleni söyler.
İşleri yoluna koymak
Başına buyruk.
Başa gelen çekilir.
Çok cana yakın bir çocuktu.
İçin, aitlik,
amaç ilgisi kurar:
Bunu size aldık. (sizin için)
Sana bir iyilik düşünüyorlar. (senin için)
Annesini görmeye gitti.
İkilemeler
kurarak durum bildirir:
Otobüse nefes nefese yetiştiler.
İki ahbap kafa kafaya vermiş...
“-an, -en”
sıfat-fiil ekleriyle birleşerek abartma anlamı veren ikilemeler kurar:
Soran sorana,
geçen geçene,
giden gidene...
Şekilce
çekimli fiil olan fakat fiil özelliğini kaybetmiş söz gruplarına gelir:
Geçmiş olsuna gitti. (demeye)
4. Bulunma Hâli
“-dE” ekiyle
yapılır.
Eylemin
yapıldığı yeri, nesneyi ya da soyut kavramı bildirir.
ev-de
oturma, okul-da öğren, yurt-ta kaldı, devlet-te bulunuyor...
Bulunma
hâlindeki bir isim, cümlede dolaylı tümleç, zarf tümleci veya yüklem olabilir.
Dolaylı tümleç olduğunda, yükleme sorulan “nerede, nede, kimde” sorularının
cevabıdır.
Eski İstanbul'da ne güzel günler yaşanmış. (dolaylı tümleç)
Okullar bu yıl da eylülde açılacak. (zarf tüml.)
Suyu bir yudumda içti. (zarf
tüml.)
Siz ayakta kaldınız. Zarf tüml.
Çamaşırları elde yıkıyormuş. Zarf
tüml.
Saat yedide mi gelecekmiş? (zarf
tümleci)
Her şey yerli yerinde. (yüklem)
“-dE” bulunma
ekinin bunun dışında başka görevleri de vardır:
Zaman ve sayı
bildiren kelimelere eklenerek ölçü, miktar bildirir:
Yılda yirmi gün izni var.
Haftada bir geliyor.
Yüzde yetmiş başarı vardı.
İkilemeler
kurar:
Ayda yılda bir uğrar oldu.
Elde avuçta ne varsa bitti.
Eklendiği
kelimeyi sıfat yapar:
Parmak kalınlığında yaprakları var.
Yapım eki
görevi görür:
Gözde sanatçılarımızdandı.
Peyami Safa'nın "Sözde Kızlar"ını okudun mu?
Sözde Ermeni soykırımı...
5. Ayrılma (Uzaklaşma, Çıkma) Hâli
“-dEn” ekiyle
yapılır.
Eklendiği
kelimeyi dolaylı tümleç yapar; “çıkma, ayrılma, uzaklaşma” bildirir. İsmin
ayrılma hâli, yani dolaylı tümleç, yükleme sorulan “nereden, kimden, neden”
sorularının cevabıdır.
okul-dan çıktı, ev-den ayrıldı, yurt-tan geliyor, devlet-ten
istedi...
Ali, evden yeni çıktı.
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden.
“-dEn” ekinin
bunun dışındaki görevleri:
Edat tümleci
ve yüklem de yapar.
Gönüldendir şikâyet. (yüklem)
Bebek gürültüden uyandı (edat
tümleci)
Yalnızlıktan sıkıldım. (edat
tümleci)
Durum
bildirir:
Yağmur hafiften
yağıyor.
Ben onu yakından
tanırım.
Üstünlük,
karşılaştırma bildirir:
Kıldan
ince
baldan
tatlı
Erzurum’dan
soğuk şehir yok.
Bundan
iyisi bulunmaz.
Bütünün
parçasını, bütünden ayrılmayı ifade eder:
Verilen pastadan bir dilim yedi.
Soruların cevabını sözlerimden çıkaracaksınız.
Canından can vermek istiyordu.
İsimleri
edatlara bağlayarak edat grubu ve edat tümleci oluşturur:
Akşamdan beri seni arıyoruz.
Yemekten sonra çayı nerede içeceğiz?
Sebep
bildirir:
Soğuktan tir tir titriyordu.
Yorgunluktan uyuyuverdi.
İsim
tamlamalarında tamlayan ekinin (-in) yerine kullanılır:
Geçen gün öğrencilerden biri
yanıma geldi.
Bu ürünlerden hangisini istediğinizi söyleyin.
Yapım eki
özelliği kazanarak eklendiği kelimeyi sıfat yapar:
Sıradan insanlarla düşüp kalkma diyordu.
Sudan sebeplerle buradan ayrılıp gitti.
Toptan satış
Uzaktan akraba
En içten duygular
İkilemeler
kurar:
Zavallı çocuk günden güne eriyor.
Baştan başa bizim bu topraklar.
Durumumuz yıldan yıla kötüye gidiyor.
Dünden bugüne ne değişti ki...
Varlıkların
neden, hangi maddeden yapıldıklarını bildirir:
Üstüne yünden bir kazak almıştı.
Tahtadan kılıçlarla oynuyorlardı.
Ayı derisinden post; Rus’tan dost olmaz.
Zaman anlamlı
kelimelere gelerek zaman anlamı katar:
Bu işi dünden halletmeliydik.
Yarın geceden yola çıkmayı düşünüyoruz.
6. Eşitlik Hâli
“-CE” ekiyle
yapılır.
Bu hâldeki
kelimeler cümlede zarf tümleci ve yüklem olarak kullanılır.
Onun davranışları çok zaman delicedir.
Bu okulda yıllarca çalıştım dedi.
O gün sizi saatlerce bekledik.
Bu kararı sınıfça aldık.
Bugün milletçe sevinçliyiz.
Anlatılanları sessizce dinledi.
Düşüncelerini açıkça dile getirdi.
Elazığ'dan gizlice ayrıldık.
Ekin bundan
başka görevleri:
Bu ek isim,
sıfat ve zarf türetir.
ben-ce, okul-ca, yurt-ça, sert-çe...
Gibi,
benzerlik anlamları katar:
Çocukça davranışları vardı.
İnsanca hareket etmeliyiz.
Bakımında,
yönüyle anlamı katar:
O sizden kiloca biraz daha düşük.
Akılca birbirinizden farkınız yok.
Göre anlamı
katar, edat gibi kullanılır:
Sence
bu yaptığın doğru mu?
Bence
bu doğru.
Çokluk,
abartma anlamı katar:
Evinde yüzlerce kitabı var.
Küçültme,
sınırlandırma anlamı katar:
Oralarda yaşlıca bir adam dolaşıyordu.
Fatih, büyükçe bir taşı alıp denize atıverdi.
7. Vasıta Hâli
“ile” edatı
kullanılarak yapılır. “i” düşürülerek kullanılır.
Bu hâldeki
kelimeler cümlede zarf tümleci, edat tümleci ve yüklem olarak kullanılır.
Mor bulutlarla
açık türbene çatsam da tavan. (edat tüml.)
İşi kolaylıkla
başardı.
Ayağına gelen topa hızla vurdu.
Babasını sevinçle karşıladı.
O artık bizimledir.
Öğrencileriyle geziye gitmişti.
Arabasıyla evimize kadar getirdi.
İğneyle kuyu kazıyorsun.
Rüzgârın etkisiyle dallar sallandı.
Sonbaharın gelmesiyle soğuklar artmıştı.
Zilin sesiyle yarışma bitti.
Ekin diğer
görevleri:
“ve” bağlacı
görevinde kullanılır:
Annemle kardeşim buraya geldiler.
Baki’yle Fuzuli, 16. yy. şairleridir.
8. İlgi Hâli (Tamlayan Hâli)
“-(n)İn”,
“-dEn” ekleriyle yapılır ya da yalın hâldedir.
Bir isimin
başka bir isme tamlayan olduğu biçimdir.
Kitabın yaprağı yırtılmış.
Ceket düğmesi
Öğrencilerden biri
“-(n)İn”
ekinin diğer görevleri
İsimleri,
zamirleri ve sıfat-fiilleri edatlara bağlar:
Gözlerin için ölürüm, dedi.
Bunu senin için yaptım dedi.
Gelmediğin için payını aldılar.
İsimleri ve
zamirleri fiillere bağlar:
Birincilik ödülü Atilla'nın oldu.
En güzel ve mutlu yıllar sizlerin olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder