Kural: Cümlede yüklemin bildirdiği işi yapandır.
Yüklemde bildirilen iş yada oluşu yapan veya olan öğedir. Özne söylenmese bile
kişi olarak yüklemde varlığı hissedilir.
Ancak isim yada isim soylu kelimeler özne olabilirler. Özneler hal
eklerini almazlar. İyelik ve çokluk eklerini alabilirler.
Ana diline saygı, önce onu bilerek sevmek, sonra da doğru ve düzgün kulanmakla
olur. Bu saygının yüksek katı ise, ana dilini yabancı dillerin salgınından koruyarak
kendi yapısı içinde işleyip zenginleştirmeye çalışmakla gösterilir. Bu da sanatçıların,
bilginlerin ve eli kalem tutan bütün yazarların görevidir. Dilini doğru kullanmayı
beceremeyenlerin, yabancı kelimeleri dillerinden bir türlü söküp atamayanların,
ana diline sevgiden ve saygıdan söz etmeleri gülünç olmaktan öteye geçemez.
Bir duyguyu, bir
düşünceyi, bir isteği, bir hareketi, bir durumu tam olarak bir yargı halinde
anlatan kelime veya kelime gruplarına cümle denir. Cümlenin olabilmesi için bir
çekimli isim veya fiili olması gerekir. “Git.”, “Öğretmenim.” Tek bir kelime
oldukları halde özne ve yüklemden meydana geldikleri ve yargı bildirdikleri
için cümledir. “Türk atlarının geçtiği yoldan” kelime grubu ise dört kelimeden
oluştuğu halde yargı içermediği için cümle sayılmaz. Sonuna “gittik” şeklinde
çekimli bir fiil getirilirse cümle olur.
Þ Kardelenler açmış karı görmeden (1) Birini koparıp
yakama takmak istedim, içim elvermedi (2) Kara topraklar üstünde ak kardelenler
(3) Oysa onlar ak karın üstünde yükselmeliydi (4) Toprakta kar değil kar suyu
bile yok(5)
Hangisine nokta getirilemez?
Þ Kitaplarını () defterlerini
() kalemlerini alıp geldi.
Þ Kırmızı() güzel bir arabası
var.
Þ Yaşlı() kadının yanına
usulca yanaştı.
Þ Bu evi() çocukluğumun
geçtiği yeri() asla sattırmam.
Yazıda
karışıklıkların önüne geçmek, yanlış okumayı önlemek, okumayı ve anlamayı
kolaylaştırmak, cümlenin yapısını ve duraklama yerlerini belirlemek, sözün
vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek için kullanılan işaretlere noktalana
işaretleri denir.
Yazıdaki
trafik işaretleri olarak da tanımlayabileceğimiz noktalama işaretleri
şunlardır:
Şiirler nazım birimlerine, kafiyeleniş şekillerine, vezinlerine ve mısra sayılarına göre nazım şekillerine; işledikleri konulara ve ilgili oldukları alanlara göre de nazım türlerine ayrılırlar.
HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ ve TÜRLERİ
I. HECE ÖLÇÜSÜYLE YAZILAN HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ ve TÜRLERİ
A. ANONİM HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ
1. MANİ
Sözlü/anonim edebiyat ürünlerindendir.
Dört mısradan meydan gelir.
Yedili hece ölçüsüyle söylenir.
KÖK : Bir kelimenin, daha küçük parçalara
ayrılmayan, anlamlı en küçük parçasına
denir. Kelime kökü, kelimenin tamamı ile ilgili olmalıdır.
Örnek:
“Okul” kelimesinin kökü, “oku”
fiilidir. Fakat bu kelimede “ok” kısmı da bir anlam taşır. Ama okul ile ok
arasında bir ilgi yoktur.
Kökler
dilin ana malzemesi olup bilemediğimiz zamanlardan beri vardır.Sonradan
yapılmazlar.İhtiyaç duyduğumuz kelimeler bu köklerden faydalanılarak yapılır.
1.Giriş bölümünde;konuya
genel bir başlangıç yapılır,giriş bölümünü okuyan biri gelişmede nelerden
bahsedebileceğimizi anlayabilmelidir,bu bölümde örnek verilmez,ayrıntılara
girilmez, “ancak,şunun için,bundan dolayı “ gibi açıklama gerektirecek ifadeler
kullanılmamalıdır.Bu bölüm tek paragraftan oluşur.giriş bölümü tek cümleden
oluşmamalı.
2.Gelişme bölümünde; konu
açıklanmaya başlanır,örnekler verilebilir,atasözü ,özdeyiş veya gözlemlerden
yararlanılabilir,bu bölümde birden fazla
yardımcı fikir bulunabilir.Böyle bir durumda yardımcı fikirler farklı
paragraflara bölünecektir.Paragraflar arası geçiş bir bağlantı cümlesi ile
sağlanmalıdır.
3.Sonuç bölümünde;konu bir
yargıya bağlanmalıdır,konumuzun özü ortaya çıkmalıdır.Hiçbir şekilde bu bölümde
açıklamalara girilmez.Örnek verilmez.Bu bölüm tek paragraftan oluşur;ancak tek cümleden oluşmayacaktır.
Yazılış ve
okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler
birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş kelimelerin birisi genelde yabancı
kökenlidir.
Cümlenin anlamlı en küçük
birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan
anlatım birimlerine kelime denir. Kelime,
insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır.
Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma
sağlanır.
1. (l) Kimsenin nicedir akasyalarla
ilgilenmediğini düşünürdüm. (II) Birkaç
eski şarkıda anılmaları varlıklarından daha gerçek, daha sürekliydi sanki.
(III) Oysa kentin doğusunda daracık bir sokağın alçak yapılan, akasyaları
hala savunuyordu. (IV) Bir yağmur sonrası gelen çekinik güz
güneşi de... (V) Geceler ise serindi; yaprakların tozlu yeşilini solduruyordu.
Bu parçada
numaralanmış cümlelerin hangisinde hem basit
hem türemiş hem bileşik sözcüğe örnek gösterilebilir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
2. Aşağıdaki altı çizili bileşik sözcüklerden hangisi
diğerlerinden farklı bir yöntemle yapılmıştır?
A) Buradaki limana yeni bir dalgakıran
yapacaklarmış.
B) Eskiden bu ormanlarda çeşit çeşit ağaçkakanlar varmış.
C) Cankurtaran
yetişmeseymiş iki çocuk da ölüyormuş,,
D) Yeni bir kasetçalar almak için
mağazaya girdim,
E) Biçerdöverler
sarı sarı başakları homurtular çıkararak
yutuyordu.
Ortak
Kökler: Hem isim, hem fiilden oluşan
köklerdir. Boya (isim), boya-mak, savaş (isim) savaş-mak, güreş (isim),
güreş-mek (fiil), barış, barış-mak...
BİR SÖZCÜĞÜN SONUNA ULANAN PARÇANIN EK OLUP OLMADIĞINI
ANLAMAK İÇİN
Yan
yana dizilen kelimeler, ya yargı bildirerek cümleyi, ya da varlık ve
hareketleri karşılayarak kelime gruplarını meydana getirirler. Bu diziliş,
Türkçenin söz diziminin bazı kurallarına bağlıdır. Türkçe söz diziminin en
belirgin özelliği, ana unsurun genellikle sonda bulunmasıdır.
Kelimelerin,
bir varlığı, kavramı, niteliği, durumu, hareketi karşılamak üzere, belirli
kurallar içinde yan yana gelerek oluşturdukları kelime topluluklarına kelime
grubu denir.
Varlıklar,
kavramlar, nitelikler, durumlar, hareketler birer kelimeyle de karşılanır. Ama
bir kelime bunlardan birini karşılamaya yetmiyorsa, yani bir varlığı, kavramı,
niteliği, durumu, hareketi ancak birden fazla kelimeyle karşılayacaksak kelime
gruplarını kullanırız.
GENEL BİLGİLER Sözcük, çoğu zaman, dilin
kendi başına anlamı olan en küçük parçası, diye tanımlanır. Ağaç, hayal, dost
gibi sözcükler buna örnektir. Bazı sözcükler ise tek başına anlam taşımayıp
diğer sözcüklerle bir araya geldiğinde belli bir anlam ifade eder: için, gibi,
göre vs. ÖSS’de sözcük anlamına
dayalı sorular değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar. Kimileri
“Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla kullanılmıştır?”
gibi bilgiye dayalı olduğu halde, kimileri “Aşağıdakilerden hangisinde “gün”
sözü ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?” gibi sözcüğün cümle içindeki
yorumuyla ilgilidir. Hatta yoruma dayalı sorular sözcük anlamıyla ilgili
soruların çoğunu oluşturur. GERÇEK, MECAZ VE YAN (YAKIŞTIRMA) ANLAM
Kelime (sözcük)
Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde
cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime,
insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin
belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır. KELİMEDE ANLAM
Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında
zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de
kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de
diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam
özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza
çıkmaktadır. Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya
söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında
anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.
Anlatımı
canlandırıp güçlendirmek amacıyla aralarında farklı anlam ilişkileri olan
sözcüklerin art arda kullanılmasıyla oluşturulan söz öbeklerine denir.
İkilemeler anlatımı daha ilgi
çekici hale getirir ve anlatıma akıcılık kazandırır. İkilemelere yinelemeler veya tekrar grupları da denir.
Dilin anlamlı en küçük parçası sözcüktür. Sözcükler
dilde kullanımlarına göre bir ya da birden çok anlam kazanabilirler.
Anlam Daralması: Sözcüğün önceden karşıladığı anlamın sadece bir bölümünü ifade eder
hale gelmesine anlam daralması
denir.
Yemiş & incir davar & küçükbaş hayvan il & şehir
Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir bölümünü anlatan, kullanış alanları sınırlı olan
sözcüklerin zamanla o varlığın bütününü ifade eder hale gelmesine denir.
1. Kıta: Şair bu kıtada Türk ulusuna sesleniyor.Ülkemizde
bir tek insan kalıncaya dek bu vatanı savunacağız. Vatan toprakları üstünde
bir tek Türk bile kalsa, bağımsızlığımızı ve bayrağımızı savunacaktır.
Bayrağımız dalgalandığı yerden indirilemez, tutsak edilemez, onun için
kaygılanma. Bayrak Türk ulusunun yıldızıdır. Bayrağımız her zaman parlayacak
ve ulusumuz yaşayacaktır. (Eski bir inanca göre, her insanın bir yıldızı
vardır; yıldız parladıkça insan yaşar. Şair burada, bayrağımızı ulusumuzun
yıldızı sayıyor.)
Mehmet
Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları
harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor. Bayrak bir milletin bir
milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi türk
milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor. O
halde en son türk bireyi son nefesini vermeden türk istiklal ve bağımsızlığını
yok etmek, türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin
yıldızıdır. Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak
bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizdenkimse alamaz.
Türk
milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.
Cümlenin
anlamlı en küçük birimlerine ya da bazen tek başına anlamı olmadığı hâlde
(edatlar) cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime (sözcük)
denir.
Kelime,
belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesi sonucu insanlar arasında
anlaşmayı sağlayan, dilin anlamlı en küçük parçasıdır.
Canlı cansız bütün varlıkları,
kavramları, hatta fiilleri de
karşılayan, onları anmaya, tanımaya, birbirinden ayırmaya yarayan kelimelere isim
(ad) denir:
ağaç, su, deniz, Hasan, Anadolu,
gidiş, dönüş vb.
İsimler çeşitli yönlerden
sınıflara ayrılır.
A. VARLIKLARA VERİLİŞLERİNE GÖRE
İsimler ait oldukları varlığın
veya kavramın eşi benzeri olup olmamasına göre ikiye ayrılır: Varlık veya
kavram özelse (eşsiz, benzersiz) onun ismi de özel isim; cins ise (aynısından
birden fazla) onun ismi de cins ismidir.
Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:
Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.
www.yenicarsim.com'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.
Canlı, cansız bütün varlıkları, kavramları, duygu ve düşünceleri , durumları ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini tek tek veya cins cins karşılayan kelimelerdir.
Görev ve Anlamlarına Göre
Somut İsimler : Beş duyu organımızla algılayabildiğimiz varlıklar somuttur. Bunları duyarız, tadarız, dokunuruz, görürüz, koklarız.
Kuş, tabak, dağ, su, sıra, tahta, şeker..........vb.
İsim
soylu sözcüklere gelerek onlara cümlede görev ve anlam kazandıran eklerdir.
Sadece isimlerle ilgili olmayıp zamir, sıfat ve zarflarla da ilgili olduğundan
isim soylu sözcüklerin sonunda işledik. Bu ekleri şöyle gösterebiliriz. a.
Çokluk eki b.
Hal ekleri c.
Eşitlik eki d.
İyelik eki e.
İlgi eki A.
ÇOKLUK EKİ Asıl
işlevi isimlerin sayı bakımından çokluğunu bildirmektir. Kalemler
, çantalar , defterler alındı. B.
HAL EKLERİ
Mahkemede hakim Necib Fazıla nasihat ederken,Bak dosdum,seni bundan böyle huzurum da görmiyeceğim deyil mi? Der.
Necib Fazıl hayretli bir ifadeyle sorar?Hakim bey yoksa istifamı ediyor sunuz?
ÖLÜM KORKUSU İLE
Cep takvimi şairlerinden biri Yahya Kemale uzun sıkıcı manasız bir şiirini okur. Sonun da ,üstadım der :ben bu şiiri müdhiş bir heycanın tesiriyle yazdım.der. Yahya kemal bu görüşe hâk verir!Mutlaka sizi ölümle tehtit etmişlerdir. Yok sa yazamaya bilirdiniz!
Yazıda doğabilecek karışıklıkların önüne geçmek, yanlış okumayı önlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, herkesin aynı şekilde yazıp okumasını sağlamak için belirlenmiş olan kurallara imlâ kuralları denir.
Bu kurallardan birçoğu aslında anlama ve telâffuza bağlıdır. Anlam ve telâffuz; akla, mantığa, geleneğe, çoğunluğa vb.ne uyduğu takdirde -zaten yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dil olan- Türkçenin imlâsı kolayca halledilecektir.
Fiil
çekimlerinde kullanılan kip ve zaman ekleri her zaman kendi anlamlarında
kullanılmaz. Bu ekler birbirlerinin yerlerine de geçebilir. Elbette bu,
cümlenin anlamıyla ilgilidir. Kısaca, cümlede yüklemin çekimlendiği kip veya
zamanla işin yapıldığı kip veya zamanın farklı olmasına anlam kayması denir. “Sizi
yarın burada bekliyorum.” cümlesinde “bekliyorum” yüklemi şimdiki zamanla
çekimlendiği halde iş “yarın” yani gelecek zamanda yapılacaktır. Öyleyse burada
zaman kayması vardır. “O her
gün aynı saatte yola çıkıyor.” cümlesinde
fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş “her gün” yani geniş zamanda yapılıyor. “O daha
üç yaşındayken babasını kaybediyor.” cümlesinde
fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş geçmiş zamanda olmuş. “Bu dilekçeyi
sonra yazarsınız.”
Kökü fiil olduğu halde; isim, sıfat veya zarf gibi kullanılan sözcüklere fiilimsi denir. Fiilimsiler çekimlenemezler çünkü şahıs kavramı yoktur. İsim gibi çekimlenirler, isimlerin alabileceği ekleri alırlar, olumsuzluk eki olan –me, -ma eklerini alırlar.
Fiiller,
kalıcı kavram ya da varlıkları karşılamaz. Bunlar hareketleri, oluşları,
durumları karşılar. Mastar halinde bir hareketin adı olurlar: “yürümek, olmak,
düşünmek vs.” FİİL
ÇEKİMİ Fiillerin
kip ve şahıs bildirecek biçimde düzenlenmesine denir. Bir çekimde kip mutlaka
bulunur, ancak şahıs bazen bulunmayabilir. Çekimin daha iyi anlaşılabilmesi
için “kip, zaman, şahıs” kavramlarının bilinmesi gerekir. Fillerde
Kip Eylemlerin
bir hareketi, oluşu, durumu ortaya koyuşu farklı şekillerde olur. Bazen bunlar
bir başkasına haber verme şeklinde aktarılır, bazen bir koşula bağlanır, bazen
istenen bir durum anlatılır. Buna fiilin kipi denir. Türkçe’de
kipler iki grupta incelenir. Bunlar haber kipleri ve dilek kipleridir.
Cümlenin yükleminin, özne ve nesneyle
ilişkisi açısından bir takım eklerle, Görev ve anlamca tamamlayan biçimdir.
1.Geçişsiz Çatılı Fiiller :
Hatırlatma : Nesne: Yüklemin bildirdiği işten
doğrudan doğruya etkilenen öğedir. Yükleme ; “ne, neyi, kimi” soruları
sorularak bulunur.
Geçişsiz çatılı fiiller nesnesi olmayan
cümlelerin fiilleridir. Öznenin yaptığı işten ve yüklemin bildirdiği işten
etkilenen “nesne” yoktur.
Aynur horlayarak uyudu. (Ne uyudu? kimi
uyudu?
Neyi uyudu?sorularına cevap alınamıyor.)
Dikkat
:Yağmur
şakır şakır yağıyor.(cümlesinde ne yağıyor? sorusuna cevap öznedir. yağmur ne
yağıyor? sorusuna alınacak cevap nesneyi verir. Ama bu cümlede nesne yoktur.)
Sinem oturuyor. Kuş uçmuş. Köpek
havladı. Ali gidiyormuş.
Çekimli
bir fiilden oluşan yüklemin nesne ve özneye göre gösterdiği durumlara çatı
denir. Bundan hareketle, yüklemin isim soylu sözcüklerden oluştuğu cümlelerde
çatının aranmayacağını söyleyebiliriz. Çatı;
yüklemin nesne ve özneyle ilgisi olduğundan, sorularda karşımıza çoğu kez,
nesne-yüklem ve özne-yüklem ilişkisi olarak çıkar. Şimdi bunları ayrı ayrı
inceleyelim. NESNE
- YÜKLEM İLİŞKİSİ Fiiller
nesne alıp almamalarına göre değişik şekillerde adlandırılır. Bunları dört
grupta inceleyebiliriz. 1.
Geçişli Fiil Nesne
alabilen fiillerdir. Bir fiilin nesne alıp almadığının nasıl anlaşılacağını
cümle öğelerinde “nesne” konusunda işlemiştik. Buna göre, fiil nesne alıyorsa
geçişli olacaktır. Örneğin; “Etrafı
daha iyi görebilmek için ışığı yaktı.”
Cümlenin yükleminin, özne ve nesneyle ilişkisi açısından bir takım eklerle, Görev ve anlamca tamamlayan biçimdir.
FİİL ÇATISI
A)NESNE YÜKLEM İLİŞKİSİ
a)Geçişsiz Çatılı Fiiller :
Hatırlatma : Nesne: Yüklemin bildirdiği işten doğrudan doğruya etkilenen öğedir. Yükleme ; “ne, neyi, kimi” soruları sorularak bulunur.
Geçişsiz çatılı fiiller nesnesi olmayan cümlelerin fiilleridir. Öznenin yaptığı işten ve yüklemin bildirdiği işten etkilenen “nesne” yoktur.
Çekimli bir fiilden
oluşan yüklemin nesne ve özneye göre gösterdiği durumlara çatı denir. Bundan
hareketle, yüklemin isim soylu sözcüklerden oluştuğu cümlelerde çatının
aranmayacağını söyleyebiliriz.
Çatı; yüklemin nesne ve
özneyle ilgisi olduğundan, sorularda karşımıza çoğu kez, nesne-yüklem ve
özne-yüklem ilişkisi olarak çıkar. Şimdi bunları ayrı ayrı inceleyelim.
NESNE - YÜKLEM İLİŞKİSİ
Fiiller nesne alıp
almamalarına göre değişik şekillerde adlandırılır. Bunları dört grupta
inceleyebiliriz.
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem geçişsiz bir eylemdir?
A) Tanıdık bir şehirde garip kalmanın hüznünü yaşıyorum.
B) Şehirler, anıların sık sık tazelenmesini ister.
C) İncecik bir duman tütecekti, bakır semaverden
D) Yola erken çıkmanın avantajını kullanamadı.
E) Son zamanlarda kimseyle konuşmak istemiyordu.
Sözcüklerin kök veya
gövdelerine gelerek onların cümledeki görevlerini belirleyen, onlara değişik
anlamlar katan ya da onlardan yeni sözcükler türeten ses veya ses bileşimlerine
ek denir.
Bunlardan çekim eklerini
daha önce gördüğümüz için yapım ekleri üzerinde duracağız.
Yapım Ekleri
İsim ve fiillerin kök
veya gövdelerine gelerek onlardan başka isim ya da fiil türeten eklerdir.
Burada kök sözünü de
açıklamakta fayda var.
Kök
Bir sözcüğün anlamı ve
yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasıdır. Köklerde yapım eki
bulunmaz, ancak çekim eki bulunabilir.
Sözcüğün yapısını üç
grupta inceleyebiliriz: Basit sözcük, türemiş sözcük, bileşik sözcük.
Şimdi bunları
ayrıntılarıyla görelim.
1. Basit Sözcük
Yapım eki almayan
sözcüklerdir. Bu tür sözcükler çekim eki almış olabilir. Yapım eki almadıklarından
bunlar daima kök halinde bulunur.
“Her tarafı bembeyaz
karlar örtmüştü.” cümlesindeki bütün sözcükler basittir.
2. Türemiş Sözcük
Yapım eki alan
sözcüklerdir. Türemiş sözcükler cümledeki görevlerine göre belli türleri
karşılar. Böylece sözcük hem yapı hem görevce adlandırılır; yani türemiş isim,
türemiş sıfat, türemiş fiil.... gibi.
Ek-fiil, isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların
yüklem olmasını sağlayan ya da basit zamanlı fiillerin sonuna gelerek bu
fiilleri birleşik zamanlı fiile dönüştüren ek hâlindeki fiildir.
"imek" fiilinin ek olarak kullanımıdır.
Genellikle bitişik
yazılır.
Ek-fiilin dört kipi
vardır.
İsim
Ek-fiil
Şahıs eki
Ek-fiil
almış şekli
memur
-du
-m
memurdum
1- Geniş Zaman
İsim soylu kelimelere kişi ekleri getirilerek yapılır.
Bunlar geniş zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kişilere "-dir" eki
getirilir.
Tek başlarına anlamları olmayan,
başka kelimelerle öbekleşerek değişik ve yeni anlam ilgileri kuran, birlikte
kullanıldıkları kelimelere cümlede anlam ve görev kazandıran kelimelere edat
denir.
Bazı dil bilgisi kitapları
bağlaçları, edatları ve ünlemleri bir araya getirerek edatlar başlığı altında
şu şekilde sınıflandırır:
“-E, -dE, -dEn” eklerini alarak cümlenin, dolayısıyla yüklemin anlamını,
“fiilin, çıkma (uzaklaşma), bulunma ve yönelme (yaklaşma) bakımlarından ilgili
olduğu yer” yönünden tamamlayan öğedir.
Yer tamlayıcısı da denir.
Biz yazları köye gideriz; sahil lüksümüz yok bizim.
Bir
televizyon kanalı, 'Best Model Türk Dili Konuşan Ülkeler' yarışması düzenlemiş.
Yani Türk dili konuşan ülkelerin mankenlerinin yarışması. Hem Best Model, hem
de Türk Dili konuşan ülkeler... Tam, 'altı kaval, üstü şeşhane' deyimine uygun
bir durum...
Maalesef günümüz insanı sözlerinin arasına İngilizce, Fransızca vb kelimeleri
sokuşturmayı kültürlü olma göstergesi addetmektedir. Sadece sözlerinde yer
vermekle kalmayıp, günlük hayattaki bir çok eşyayı ve kavramı da yabancı
kökenli kelimelerle anlatmaktadır. Özellikle gençler olmak üzere insanlar
artık; 'Blue Jean Center'dan aldığı 'new creation' kıyafetleri giyerek,
'restaurant'a veya 'fast food'a gidiyor. Kapıda 'closed' yazarsa geri dönüyor,
'open'i görünce 'push'u da okuyup kapıyı iterek içeri giriyor.
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, Kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş sosyal bir kurumdur.
Bir sesli işaretler sistemi olan dil, aynı toplulukta yaşayan veya aynı milletten olan insanların anlaşabilmelerini sağlayan en gelişmiş iletişim aracıdır. Dilin kaynağı çok eskilere dayanır ve dilin kendinden doğma kuralları vardır. Dil, toplumun ortaklaşa meydana getirdiği ve kullandığı canlı bir varlık, sosyal bir kurumdur.
1. GERÇEK ANLAM : Kelimelerin ilk, asil, temel anlamidir.
Örnek : Ayagim, düsünce kirildi.
G.A
2. MECAZ ANLAM : Sözcüklerin gerçek anlamlarindan tamamen uzak- lasarak
kazandiklari yeni anlamli keli-melere "mecaz" denir.
Örnek : Bana ayak yapma!
M.A
3. YAN ANLAM (YAKISTIRMA)
"Masanin ayagi kirildi." cümlesinde oldugu gibi, "ayak"
sözcügü hem ger- çek anlamli, hem de mecaz anlamli de- gildir. Çünkü gerçek
anlamla bir iliskisi vardir. Bu yüzden örnekteki "ayak" ke- limesi
yan anlamlidir.
4. SOMUT ANLAM : Bes duyu orga-nimizin herhangi biriyle algilayabil- digimiz
kelimelerdir.
Örnek : Kalem
5. SOYUT ANLAM : Bes duyu orga-nimizin herhangi biriyle algilayamadi-gimiz
kelimelerdir.
Örnek : Düsünce